Konuya oldukça bilimsel bir yaklaşım yapmışsın, ama tamamen doğru. Özellikle ben, fazla önemsemiyorum, nasılsa geçer mantığıyla üstüne gidiyorum, sonuç, hüsran...iyileştirici merhem sürüyorum ama söylediklerine de aşırı dikkat etmem gerekli. Uzun yıllar bisiklet sürerim ama bu son iki senedir sıkıntı yaşıyorum. Bakalım zaman ne gösterir. Tekrar teşekkür ederim paylaşımın için...
@srdrmrs
Öncelikle uzun zamandan beri yapılan bir yanlışı düzeltmek isterim. Laktat eşiği, kişinin dinlenik pozisyonda ürettiği laktatın egzersizle beraber artmaya başladığı noktadır. Çünkü her birey istirahat halinde bile laktat üretir, laktat bir çeşit enerji formudur. Kan testi yaptırdığınızda, alt tarafta dinlenik halde vücut tarafında üretilen laktat litre başına mmol olarak yazar. Bu yaklaşık 0,4 mmol dür. Şimdi gelelim bizi ilgilendiren eşik kısmına. Laktat egzersizin şiddetine bağlı olarak doğru orantılı bir şekilde artar. Vücut bunu bir yere kadar kandan uzaklaştırıp yeniden enerjiye çevirir. Bu tamamen kişinin kondisyonu ile ilgilidir. Yani iyi antrenmanlı birinin laktatı kullanma süresi antrenmansız birine göre daha uzundur. Ancak bu laktatın kullanılma süresi oksijen bulduğu sürece devam ederken, şiddeti artan bir egzersizde öyle bir noktaya gelinir ki, üretilen laktatla kandan uzaklaştırılabilen laktat arasında denge bozulur ve laktat, asidize olarak laktik aside dönüşür ve kanda göllenme başlar. İşte bu kırılma noktası laktik asit eşiği, bir başka deyişle anaerobik eşik olarak adlandırılır. Bu noktada, sporcu dozajı azaltıp bir süre oluşan laktik asidin yeniden kalp kası ve karaciğerde metabolize edilmesini sağlarsa egzersize devam edebilir. Yok eğer şiddeti düşürmeden devam etmeye kalkarsa bir iki dakika içinde kasları laktik asitten boğulur. Çünkü tıbben, laktik asit kanda oluşup kasta birikir...
Yarış performansını belirleyen Ltvo2 denilen laktatın kandan uzaklaştırılabilme kabiliyiyetidir.
Bu arada bu günkü antrenmanı 34. km de sele hasarı yüzünden bıraktım...

@srdrmrs
Öncelikle uzun zamandan beri yapılan bir yanlışı düzeltmek isterim. Laktat eşiği, kişinin dinlenik pozisyonda ürettiği laktatın egzersizle beraber artmaya başladığı noktadır. Çünkü her birey istirahat halinde bile laktat üretir, laktat bir çeşit enerji formudur. Kan testi yaptırdığınızda, alt tarafta dinlenik halde vücut tarafında üretilen laktat litre başına mmol olarak yazar. Bu yaklaşık 0,4 mmol dür. Şimdi gelelim bizi ilgilendiren eşik kısmına. Laktat egzersizin şiddetine bağlı olarak doğru orantılı bir şekilde artar. Vücut bunu bir yere kadar kandan uzaklaştırıp yeniden enerjiye çevirir. Bu tamamen kişinin kondisyonu ile ilgilidir. Yani iyi antrenmanlı birinin laktatı kullanma süresi antrenmansız birine göre daha uzundur. Ancak bu laktatın kullanılma süresi oksijen bulduğu sürece devam ederken, şiddeti artan bir egzersizde öyle bir noktaya gelinir ki, üretilen laktatla kandan uzaklaştırılabilen laktat arasında denge bozulur ve laktat, asidize olarak laktik aside dönüşür ve kanda göllenme başlar. İşte bu kırılma noktası laktik asit eşiği, bir başka deyişle anaerobik eşik olarak adlandırılır. Bu noktada, sporcu dozajı azaltıp bir süre oluşan laktik asidin yeniden kalp kası ve karaciğerde metabolize edilmesini sağlarsa egzersize devam edebilir. Yok eğer şiddeti düşürmeden devam etmeye kalkarsa bir iki dakika içinde kasları laktik asitten boğulur. Çünkü tıbben, laktik asit kanda oluşup kasta birikir...
Yarış performansını belirleyen Ltvo2 denilen laktatın kandan uzaklaştırılabilme kabiliyiyetidir.
Bu arada bu günkü antrenmanı 34. km de sele hasarı yüzünden bıraktım...




