Punctum
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 1 Ekim 2017
- Mesaj
- 452
- Tepki
- 1.228
- Yaş
- 56
- Şehir
- Ankara
- İsim
- Mehmet O.
@bisikletgundemi
Koskoca mesajımdan yanıt verecek ve beni açığa düşürmeye kalkacak bula bula bunu mu buldun? Yanıt yazarken Prof. Yalçın'ın akademik yayınlarını ve çalışmalarını incelemediğimi mi sanıyorsun? Mesajımın içinde zaten o linki vermişim, görmemişsin bile...
Bak sevgili dostum,
En iyi bildiğiniz şeyi yapıyor, yine meseleyi saptırarak işinize gelenlere yanıt veriyorsunuz. Ben Prof. Ebru Yalçın'ın doktora tezinden veya diğer akademik çalışmalarından bahsetmedim ki.
Verdiğin haber linkine göre, 15 Ocak 2019 Salı günü Habertürk Gazetesi internet sayfasında yayınlanan (ki bu haber başka haber sitelerinde de var) ve denildiğine göre "köpek saldırısına uğrayan 1200 kişiyle yapılan araştırmadan" bahsediyorum. E güzel yayını bulmuşsun ama küçük bir pürüz var. Bu çalışma 7 yıl önce, 2012 yılında yayınlanmış ama sanki yeni bir çalışma gibi sunulmuş. Rakamlarla istediğiniz şeyi söyleme sanatına bilim deniyor
Özellikle bizim gibi az gelişmiş memleketlerde. Zamanında bizim de kıyısından köşesinden üyesi olduğumuz akademik çevrelerde çokça yapılan, rutin bir işlemdir
Yayının tamamını okudum. Peki dostum, bir önceki mesajımda sorduğum bu sahipli köpeklerin ırkı, aidiyet bilgileri, olayların vuku bulma şekli vs. gibi bilgiler var mı makalenin içinde? Isırılanların cinsiyeti, yaşı, nereden ısırıldıkları, olaylar kırsal alanda mı kentsel alanda mı (ki çoğunlukla kırsal alandaki sahipli köpeklerin saldırılarından bahsettiğini görüyoruz) gibi bilgiler var ama ısıranlar hakkında detay yok
Bak makalede, Avrupa'daki araştırmaların, ısırma vakalarının çoğunlukla evdeki çocuklara karşı yapıldığını ortaya koyduğunu belirtiyor. Peki bu araştırmada böyle bir karşılaştırma yapılmış mı? İstatistiksel veriler üzerinden (ki yalan söylemenin en bilimsel yoludur
) vebal, sahipli hayvanların üzerine yüklenerek sokaklarda yaşayan başıboş köpekler masum gösterilmeye çalışılmış. Ama diğer yandan, Türkiye'nin, şehir köpekleri yüzünden kuduz vakalarının sürdüğü Avrupa'daki tek ülke olduğu da belirtiliyor. Bu ne yaman çelişki?
Yani demem o ki, ister okumuşu, ister okumamışı olsun; hayvan sevicilik eleştiri kabul etmeyen bir akıma dönüşmüş. Ve bu tehlike önünde sonunda hepimizi saracak. Bakalım o zaman Türkiye'deki akademik entelijansiya, meseleyi MÜNFERİT KAZALAR olarak geçiştirebilecek mi?
Koskoca mesajımdan yanıt verecek ve beni açığa düşürmeye kalkacak bula bula bunu mu buldun? Yanıt yazarken Prof. Yalçın'ın akademik yayınlarını ve çalışmalarını incelemediğimi mi sanıyorsun? Mesajımın içinde zaten o linki vermişim, görmemişsin bile...
Bak sevgili dostum,
En iyi bildiğiniz şeyi yapıyor, yine meseleyi saptırarak işinize gelenlere yanıt veriyorsunuz. Ben Prof. Ebru Yalçın'ın doktora tezinden veya diğer akademik çalışmalarından bahsetmedim ki.
Verdiğin haber linkine göre, 15 Ocak 2019 Salı günü Habertürk Gazetesi internet sayfasında yayınlanan (ki bu haber başka haber sitelerinde de var) ve denildiğine göre "köpek saldırısına uğrayan 1200 kişiyle yapılan araştırmadan" bahsediyorum. E güzel yayını bulmuşsun ama küçük bir pürüz var. Bu çalışma 7 yıl önce, 2012 yılında yayınlanmış ama sanki yeni bir çalışma gibi sunulmuş. Rakamlarla istediğiniz şeyi söyleme sanatına bilim deniyor
Yayının tamamını okudum. Peki dostum, bir önceki mesajımda sorduğum bu sahipli köpeklerin ırkı, aidiyet bilgileri, olayların vuku bulma şekli vs. gibi bilgiler var mı makalenin içinde? Isırılanların cinsiyeti, yaşı, nereden ısırıldıkları, olaylar kırsal alanda mı kentsel alanda mı (ki çoğunlukla kırsal alandaki sahipli köpeklerin saldırılarından bahsettiğini görüyoruz) gibi bilgiler var ama ısıranlar hakkında detay yok
Bak makalede, Avrupa'daki araştırmaların, ısırma vakalarının çoğunlukla evdeki çocuklara karşı yapıldığını ortaya koyduğunu belirtiyor. Peki bu araştırmada böyle bir karşılaştırma yapılmış mı? İstatistiksel veriler üzerinden (ki yalan söylemenin en bilimsel yoludur
Yani demem o ki, ister okumuşu, ister okumamışı olsun; hayvan sevicilik eleştiri kabul etmeyen bir akıma dönüşmüş. Ve bu tehlike önünde sonunda hepimizi saracak. Bakalım o zaman Türkiye'deki akademik entelijansiya, meseleyi MÜNFERİT KAZALAR olarak geçiştirebilecek mi?


