Scudo Sports

Recep Eşref Çınar'ın Tur Günlüğü

Scudo
Bu güzel günde eşim ve kuzenimle birlikte şehir merkezine 11 km. mesafede Sapanca Gölünün kıyısında yer alan Serdivan Gölpark'a güzel ve keyifli bir tur gerçekleştirdik.
 
Nisan yağmurlarının bereketini değirlendirmek üzere yine yollardaydık. Bu sefer karadan çok dere yataklarında, kanyonlarda yürüdük. Hep bisiklet sürecek halimiz yok azıcıkta yürüyelim dedik. Az gittik uz gittik, dere tepe uz gittik ve nihayetinde hedefimize ulaşarak görmek istediğimiz şelalelere ulaşarak turumuzu tamamladık.




















 
harika manzara güzel bir tur olmuş
 
İlk fotoğraftaki köprü gibi şeyin absürtlüğüne dikkat eder misiniz?
Türkiye'nin doğasıyla,insanıyla,kültürüyle,tarihiyle ne alakası var onun?
Memlekette sırf bir şey yapmak için,bir şey yapılıyor..Yapma ya..!
 
vay be memleketimi iyi gezmişsiniz bende İstanbul da oturmaktayım bisikletimle Sakarya ya gitmeyi düşünüyorum.
 
Selamlar.. Çok güzel gezi olmuş. Sakaryada bisikletinizi bakım parça değişimi vs için nereye götürüyorsunuz acaba
 
10-11 Haziran 2019 tarihleri arasında unutulmaz bir yolculuk için başta Bağırganlı, ardından Kilimli ve Ağva olmak üzere düştük yollara. Bu yolculuğumuzun kahramanları eşim başta olmak üzere Kübra ve Emre'ydi.







Kentpark'tan Pazartesi sabahı 09.00 gibi hareket ederek, Camili, Salmanlı, Kaymaz, Kandıra, Bağırganlı (1.Gün). Kilimli ve Ağva (2.Gün) rotalarını takip ederek turumuzu tamamladık.

Havalar çok güzeldi. Gece biraz çiseler gibi yağdı ama o da uzun sürmedi. Beklentilerimizin üzerinde bisiklet sürmek için mükemmel hava şartları vardı. Günlük ortalama 60 km. pedal çevirdik. Parkur uzun ve bol yokuşluydu. Hele ki bazı yokuşların eğimleri %25'in üzerindeydi. Yüklerle bu yokuşları çıkmak kesinlikle herkesin harcı değil.






Bayanlarımızın bu rotadaki eforlarını anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor. Beklenmedik bir performans gösterdiler, harikaydılar. Bütün tebrikleri buradan kendilerine gönderiyoruz. Aramızda yalnızca dağların kralları değil artık kraliçeleri de var.

Kamp ekipmanlarımızı olabildiğince azaltarak. öncelikli ihtiyaçlarımıza göre sınırlayarak hazırlığımızı yaptık. Kandıra'ya vardığımızda bir marketten alışveriş yaptık. Bunun nedeni tatil bölgelerine gittiğinizde büyük marketler yok ise fiyatlar 3-4 katına kadar çıkabiliyor. Bu yüzden bir yere gitmeden önce önceden mutlaka hazırlığınızı yapınız. Bir de bir mekanda yemek yemeden veya alışveriş yapmadan önce mutlaka fiyat sorun.






Muhteşem manzaralar ve koylar eşliğinde Bağırganlı'ya varıyoruz. Etraf çok sessiz ve sakindi. Buralarda sezon okulların tatil olmasıyla başlıyormuş, bu yüzden biz vardığımızda pek kimsecikler yoktu.

Bağırganlı'nın tam merkezinde bir kamp alanı var ve denize sıfır mesafede yer alıyor. Acık iş yerleri ve bakkallar, ücretsiz halk plajı, kamp alanı (sezon açılana kadar ücretsiz) mescit, duş imkanı, kabin, çocuk parkları, kadın-erkek wc, ışıklandırma sistemi, otopark gibi bir çok imkan burada mevcut.







Çadırlarımızı bu kamp alanına kurduktan sonra denize girdik, duşumuzu aldık, kıyafetlerimizi yıkadık. Daha sonra yemeğimizi pişirip çayımızı demledik. Güzel hoş sohbet ve yemeğin ardından güzel bir uyku çekerek ilk geceyi tamamladık. Gece biraz yağmur yağar gibi oldu, 5-10 dakika kadar hafif yağdıktan sonra bir daha da yağmadı.

Sabah saatlerimizi 07.00'ye kurduk. Uzun turlarda güneşten kızartma olmak istemiyorsanız birde yolunuz yokuşlu ise serin havada gitmek her zaman avantajlı oluyor. Bizlerde öyle yaptık. Kalkar kalkmaz hemen kahvaltımızı yapıp çadırlarımızı topladık. Daha sonra bisikletlere yerleştirerek yola koyulduk.







2.Günün durağı Kilimli Koyu ile Ağva Merkeziydi. Bağırganlıdan sonra 8 km. civarında stabilize yol var. Bu yolun dışında yollar 10 numara 5 yıldız. Bu 8 km.lik yolda kötü sayılmaz. Yalnız çok fazla yokuş var.

Bu yol güzergahında toplasanız 5 tane araç ya geçti ya geçmedi. Yeşillik ve orman dokusu içerisinde çok güzel yolalardı. Su sıkıntısı tüm parkur boyunca hiç yaşamadık. Hemen hemen bir çok noktada kaynak çeşmeleri mevcuttu.

Nihayetinde Kilimli Koyuna varıyoruz. Burası gerçekten muazzam bir yer. Dünya gözüyle mutlaka gidip görmelisiniz. Burası Türkiye değil diyeceksiniz. Bu alanda Restaurant, plaj, kamp (ücretli) alanları gibi hemen hemen bir çok imkan mevcut

Bu güzel mekanda manzaraya karşı çaylarımızı yudumlayarak (2.5 TL). doğanın tadını çıkartıyoruz. Daha sonra plaj ve koy kısmına patikalardan inerek bu ihtişamı doyasıya yaşıyoruz.









Öğlen oldu artık karnımız acıktı, Ağva'nın girişinde yeşil çayın köşesinde yer alan bir mekana giderek karnımızı doyuruyoruz. Yemekten sonra Ağva'ya giyoruz. Ağva turistik bir bölge. Cıvıl cıvıl, ne ararsanız var. Plajlarından kumsallarına, alışveriş merkezlerinden kafelerine, parklarından deniz fenerine kadar herşey var.








Kısacası bütün bir günümüzü burada geçirerek turumuzu tamamlıyoruz. Unutulmaz güzelliklerle dop dolu bir kamplı tur geçirdik. Darısı diğer turlara inşallah. Siz siz olun kendinizi doğaya bırakın. Bırakın ki özgürleştiğinizi hissedin. Daha fazla fotoğraf için: (link)
 
Merhabalar bianchi cross 700kulanıyorum sizce turda işe yararmı
 
  • Beğen
Tepkiler: Devenez ce que
@Yamansuc
Tabi ki neden olmasın.
 
harika yerler.sakarya her zaman gezmek istediğim bir yer.taraklı,karateke,hendek çamdağı,aşırlar gölü buraları merak ediyorum.günübirlik bir tur yapmıştık soğucak yaylasına kadar.başkada hiçbir yeri gezememiştim okadar rotanın içinde.
 
Bu güzel günü iyi değerlendirmek adına Adapazarı'ndan saat 10.30 gibi yola çıkarak Kartepe'ye tırmandık. Hava sıcak ve çok güzeldi. Çıkarken çok sıcakladık. Kartepe'ye erken çıkmak gerekiyor. Trafik neredeyse hiç yoktu. Toplasak 20 araç ancak geçti. Otelin olduğu bölgede çok sakindi. Dönüş yolunu aynı yerden değilde Aslanbey tarafından yaptık. Güzel ve keyifli bir turdu.
 
Aslında şu uçan bisiklet olayı çok kafama yattı. Uygun şehirlerin üzerinde teleferik mantığıyla gezmek çok zevkli olur yav ?.
 
  • Beğen
Tepkiler: Devenez ce que
Çok fazla fotoğraf olduğundan bağlantı linkini veriyorum.

(link)
 
30 Haziran 2019'un güzel bir Pazar gününde, Düzce İli, Gölyaka İlçesi, Güzeldere Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Güzeldere Şelalesi Tabiat Parkına yine unutulmaz çok güzel bir tur gerçekleştirdik. Sabah 07.00 gibi Kentparktan hareket ettik. Hava bisiklet sürmek için mükemmeldi. Hendek İlçesine kadar hızlı bir tempo ile gittikten sonra aramıza katılan Yusuf ÇOBANLAR bizden ayrılarak idman için başka bir rotaya dönüş yaptı. Buradan kendisine teşekkür ediyoruz. Geriye İsmail, Furkan ve ben kaldık. Kısacası Hendek'ten sonrasını 3 kişi tamamladık. 60 km. Pedal çevirdikten sonra Gölyaka, Yayakbaşı Mahallesi sınırları içerisinde yer alan, ayrıca avlak alan olarakta ilan edilen avlanmanın yasak olduğu Yayakbaşı göletine vardık. Burası çok sessiz ve sakin bir yer. Tek tük balık tutanları burada görmek mümkün. Balık varmı? bilmiyorum. Burada biraz vakit geçirip fotoğraf çekiliyoruz.

Hiç vakit kaybetmeden Gölyaka İlçe merkezinden yolumuza devam ederek Güzeldere yol ayrımına varıyoruz. Buradan sonra 10 km.lik %10 ortalama eğimlere sahip, toplamda 760 mt. yi bulan bir yüksekliğe tırmanış gerçekleştireceğiz. Unutmadan tüm parkur boyunca bol miktarda kaynak suları mevcut. Yol boyunca erik ve küçük Osmanlı çileklerinden de bol bol yedik. Hepsi doğal ve çok lezzetliydi. 2 mola dışında Sakarya’dan Güzeldere Şelalesine 3.5 saatlik bir sürüşün ardından varış gerçekleştirdik. Gidiş mesafesi ise 86 km. di. Parkurun toplam yükseklik değeri ise 2400 mt. civarındaydı. Tabiat parkına iki alternatif yol var, bu yolların bir tanesi 10 km. asfalt yoldan diğeri ise 6 km. toprak yoldan oluşuyor. Yalnız toprak yol oldukça kötü ve çıkış eğimi daha yüksek. Biz asfalt yolu tercih ediyoruz. Nihayetinde Tabiat Parkına varıyoruz. Giriş ücretli, şahıs ve bisiklet 4.5 TL. üç kişi 13.5 TL. vererek içeriye giriyoruz. İçeride hemen hemen her türlü imkan var. Tesisten, konaklamaya, yeşil alandan, piknik alanlarına, kamp alanlarından yürüyüş alanlarına, şelalesinden otoparkına kadar ne ararsanız var.

Tabiat parkı çok temiz. Tesisteki fiyatları ise çok uygun. Şelalesi ve yolu mükemmel. Şelalenin resmi kayıtlara göre yüksekliği 135 mt. büyülü bir atmosfere sahip, kesinlikle fotoğraflarda göründüğü gibi değil, kartpostal gibi bir su akışı var. Büyülenmemek etkilenmemek elde değil. İnsanın buradan hiç ayrılası gelmiyor. Bol bol fotoğraf çekilip anı ölümsüzleştirdik. Bu arada biz tabiat parkına geldiğimizde bizden önce 3-4 bisikletçi daha gelmiş, hemen kendilerini bulup yanlarına gidiyoruz. Selamlaşıp koyu bir sohbete başlıyoruz. Bisikletçiler yabancımı diye düşünecek olursanız eğer tabi ki değiller. Hepsi Düzceli bisiklet dostlarımız ve arkadaşlarımızdı.

Bir araya gelip bol bol hoş sohbetler ettik. Hatıra fotoğrafı çekildik. Gelen selamları aldık, selamlarımızı da ilettik. Çok keyifli bir ortamdı. Buradan kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Malum bizim yolumuz uzun, burada çok kalamayız. Hemen dönüş yoluna geçiyoruz. Dönüşte ise asfalt yoldan dönecektik ama rotayı değiştirerek toprak yoldan inmeye ve bu sene hizmete açılan Toptepe Panorama tesisini ziyarete gidelim istedik. Bu yolun 3-4 km. si toprak yoldan oluşuyor. Bu yolun %80 lik kısmını elimizde bisikletlerle yürüdük. Kısacası Toptepe’ye kadar yürüyerek indik. Bu alan için şunları söyleyebilirim. Giriş ücretsiz. Kafe ve tesis şeklinde bir yapıya sahip, bulunduğu yerin en yüksek zirvesinde yer alıyor. Konaklama, yeme-içme gibi imkanlarda mevcut.

Efteni Gölü (Kuş Cenneti)’ni tepeden net bir şekilde görüyor. Tesis yuvarlak halka şeklinde olduğundan tüm bölgeye hakim olabiliyorsunuz. Doyumsuz ve muhteşem bir manzaraya sahip. Yalnız korkuluktan oluşan tahta yapılar çok yüksek ve manzarayı doyumsuz olarak yaşamanıza biraz engel oluyorlar. Camekan olsa çok daha güzel olur. Bu güzel mekandan da ayrılarak yola devam ediyoruz. Unutmadan Toptepe’den sonrası güzel asfalt yol. Yaklaşık olarak 3 km. iniş 1 km. de düz gittikten sonra Efteni Gölü (Kuş Cenneti)’ne varıyoruz. Burası da ücretsiz. Güzel bir çay bahçesi ve tesis var. 100 mt. civarında uzunluğa sahip tahtadan oluşan bir yürüyüş yolu ve kuş gözlem kulesi mevcut. Hem havadan hem de karadan manzara muhteşem görünüyor.

Burası kuş cennetinin yanı sıra tam bir longoz (su basar ormanı), çok güzel korunmuş bir bölge, her türlü avlanmak yasak. Efteni Gölünün uzunluğu 11 km. civarında, çevresinde ayrıca birde devasa bir kültür park bulunuyor. Tamamen doğal olan ve her bölgesinde yeşilin her tonunu barındıran muhteşem bir bölge. Kısacası Düzceliler çok şanslı. Vakit çok geç olmadan dönüş yoluna geçiyoruz. Dönüş yolu için yine bir keşif yapalım ve geldiğimiz yoldan değilde daha önce hiç kimsenin gitmediği dağ arkası yollardan ve köylerden geçerek önce Akyazı’ya ardından da Adapazarı’na dönüş yapalım istedik. Üstelik bu yol diğer yola göre 10 km. daha kısa, kısa ama bol yokuşu var. Bizim maksat değişiklik olsun, yeni yerler görelim istedik.

Girdik bir yola, öyle yollardan öyle köylerden geçiyoruz ki sanki burası Türkiye değil, böyle doğallık, böyle güzellik, böyle temizlik olamaz. Her ev şato gibi, bahçeleri ise saray gibi. Deresi ise anlatılmaz yaşanır şeklindeydi, evlere ulaşımlar tahtadan ve demirden köprülerle sağlanmış. Her taraf yemyeşil. Bu bölgeler henüz keşfedilmemiş. Adeta büyülendik etkisinde kaldık. Çayköy’e kadar yol tamamen asfalt. Buradan sonra yaklaşık olarak 15 km.lik bir toprak yol başlıyor. Ve bu yolun 10 km. si hep tırmanma, yol durumu ise bilginiz dağ yolları, oldukça kötü, tabela ve işaret hiç yok. Her an kaybolabilirsiniz. Sora sora Bağdat bulunur misali yolu buluyoruz ama yol canımızı çıkartıyor.

Yolun tamamını bisikletle bırakın araçla bile gitmek sıkıntılı. Çoğu yerde hep yürüdük. Böyle doğa harikası yerlerde yolların bu denli kötü olması çok üzücü. Biraz eleştiri olacak ama Düzce sınırlarından çıkıp Sakarya sınırlarına girdiğimizi hemen anladık. Manzaraları ve doğayı bir görseniz ana yoldan hiç gitmezsiniz. İnşallah bu bölgelerde de asfalt yenileme çalışmaları yapılır. Nihayetinde Bağdat’a ulaşıyoruz. Karnımız çok acıktı, enerjimiz derseniz yerlerde. Erik ağaçları da olmazsa aç kalacağız. Yol boyunca hiçbir alışveriş vb. bir şeyler yok. Gidecekseniz eğer mtb bisiklet şart. Çantanızda da gıda takviyesi mutlaka olsun. GPS cihazını da yanınızda bulundurmayı unutmayın.

Çok şükür asfalt yola bağlanarak Hendek Çamlıca’ya varıyoruz. Bir yeme-içme yeri bularak karnımızı doyuruyoruz. Daha sonra hızlı bir şekilde Akyazı’ya ardından hiç mola vermeden Kuzuluk-Çaybaşı yollarını takip ederek hava kararmadan evimize çok şükür bir kaza bela gelmeden varıyoruz. Turumuzu özetleyecek olursak eğer; toplamda 170 km. pedal çevirdik. Bir tabiat parkı, 135 metre şelale, bir seyir terası, bir kuş cenneti ve doyumsuz manzaralar eşliğinde muhteşem bir doğa gördük. Bunların yanı sıra 2400 mt. yükseklik değerinde tırmanma gerçekleştirdik. Tahmini 30 TL. civarında da harcama yaptık.

Unutulmaz anılarla ve maceralarla dopdolu bir gün geçirdik. Darısı diğer turlara inşallah. Bir daha ki turlarda görüşmek dileğiyle
 
hocam süper bir gezi olmuş çok güzel yerlerde gezmişsiniz ama acizane bir sözünüze katılmıyorum 'doğal güzellikleri olan yerlerin yollarının kötü olması üzücü' demişsiniz bence tam aksine yollarının kötü olması sevindirici çünkü bakirliğini koruyor yollar güzelleşirse kalabalık artar kalabalık artarsa maalesef o güzelim yerler çöp yuvasına döner daha önce örnekleri mevcut.
 
12 Eylül 2019'un güzel bir Perşembe gününde, birlikte bir çok uzun tur yaptığım Emre USLU ile birlikte 4 günlük dolu dolu maceralı bir tur için önceden planladığımız rota dahilinde düştük yollara. İlk günkü rotamız Adapazarı'na 110 km. mesafe ve 840 mt. yükseklikte yer alan Bolu İline bağlı (Cittaslow) yani Sakin Şehir olarak seçilen "Mudurnu'ydu. Sabah 08.00 gibi bizim evin önünden hareket ettik. Rota olarak Kuzuluk, Taşkesti ve Mudurnu istikametini kullandık. Yolun bir kısmı soğuk bir kısmı da sıcak asfaltı. Bütün bisikletlere uygun bir yol olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca bir çok noktada bakkal ve kaynak suyu gibi imkanlar da mevcut.

Yaklaşık 60 km. kadar yüklerle birlikte rüzgara karşı pedal çevirdikten sonra Dokurcuna varıyoruz. Dokurcunun merkezinde köprünün hemen yanı başındaki çay bahçesinde çay molası veriyoruz. Yanımızda ki atıştırmalıklardan da yokuş öncesi takviye alıyoruz. Yaklaşık 30 dakika dinlendikten sonra 10 km.lik uzun bir tırmanış gerçekleştirdik. Tırmanışın ardından zirve de bizi günümüze kadar korunmuş doğal bir göl yani (Karamurat Gölü) karşıladı. Bu gölün her tarafı çitlerle ve tellerle kapalı, piknik ve balık tutmayı düşünüyorsanız boşuna heveslenmeyin. Her zaman ki gibi muhteşemdi. Bu güzel manzaraya karşı birkaç kare fotoğraf çekildikten sonra yaklaşık olarak 5 km inişe geçtik.

İnişin ardından Taşkesti'ye vardık. Burada bir bakkaldan maden suyu gibi takviyeler alarak yolumuza devam ettik. Artık sıcak asfalt bitti soğuk asfalt başlamıştı. Yol çok kötü değildi. Taşkesti'den Mudurnu'ya kadar ilk başları hafif sonlara doğru dikleşen sürekli çıkışlar gerçekleştirdik. Özellikle son 10 km. bitmek bilmedi. Fena yokuşlar var. Bunlarla bitse gene iyi. Mudurnu tabelasını gördükten sonra merkeze doğru dönüş yaptık. Dönüşten sonra bir 4 km. daha tırmandık ve nihayetinde Mudurnu'ya vardık. Mudurnu için bu zaman kadar gördüğüm en iyi en eski tarihe sahip, doğal dengesi bozulmamış en güzel yerlerden bir tanesiydi diyebilirim. Basit bir örnek verecek olursam eğer Taraklı ve Göynükten çok daha doğal ve çok daha güzeldi.

Şu anda alt yapı çalışmaları hızla devam ettiğinden gitmeyi düşünenler ya şimdi gitsinler ya da çalışmalar bittikten sonra yani tahmini 2 yıl sonra gitsinler. Tercih sizin. Gezilecek ve tarihi bir çok yeri var. İlçe olduğundan büyük marketlerde var. Biz her yerini zaman darlığından dolayı tam manasıyla gezemedik. Tarihi sokaklarda yer alan bir lokantada karnımızı doyurduktan sonra ilçeyi bisikletlerimizle gezmeye başladık. Burada bir çok tarihi cami, anıtlat ve evler yer alıyor. Nereyi gezeceğimizi şaşırdık. Ayrıca 3 günlük birde panayır vardı. İlçe oldukça hareketliydi. Günler kısa ve hava erken karardığından olabildiğince hızlı bir gezinti yaptık. Gezintiden sonra Bisiklet dostu Engin bey'in bize kamp yapabileceğimiz uygun bir alan söylemesinden sonra hiç vakit kaybetmeden kamp yerimize gittik ve huzur dolu bir gece geçirdik. Buradan Engin bey'e çok teşekkür ediyoruz.

Not: Bu tarz turlarda kamp yapacağınız yeri belirledikten sonra mutlaka yiyeceğiniz ve suyunuz olsun. Gittiğiniz yerlerde su, yemek, wc ihtiyaçları olmayabiliyor. Bizimkinde su imkanı yoktu. 5 lt. damaca su almıştık. Telefon ve internet H+ çekiyor. Ayrıca mevsim şartlarına göre çadır, tulum ve mat gibi malzemelerinizi mutlaka yanınızda bulundurunuz.

2.GÜN
13 Eylül 2019'un güzel bir Cuma gününde, Mudurnu'daki kamp yaptığımız alandan hareket ettik. Hava çok güzeldi. Bu günkü rotamız ise Bolu'nun simgeleri haline gelmiş 1500 mt. yükseklikte yer alan Abant Gölüne ve Bolu'nun merkezine 10 km. mesafe de yer alan Gölköy Göletiydi. Yaklaşık 10 km. normal pedal çevirdikten sonra 15 km. boyunca nefes almanın bile zor olduğu Abant Gölüne doğru tırmanışa geçtik. Mesafe kısa yokuşlar ise felaket ötesiydi. Ortalama eğimi düşünmek bile istemiyorum. Yol boyunca sadece tam orta kısmında bir çeşme var. Bakkal vb. hiç birşey yok. Yol soğuk asfalt. Araç ise tek tük geçiyor. Bu yolu diğer Abant yolu ile karıştırmayın burası farklı bir yol.

Çık çık yokuşlar bitmiyor. Rüzgar yine kafadan. Kemal Sunal filmleri gibi biz buraya nasıl çıktık. Gördüğünüz gibi sürdük çıktık. 25 km. yolculuğumuz yaklaşık olarak 3-4 saat kadar sürdü. Nihayetinde saat 12.00 gibi gölete ulaştık ve göletin etrafında tam tur attık. Manzaralar ve doğa ise tartışmasız muazzam dı. Abantı youtube deki şelale videosu gibi 'anlatmaya gerek yok' Burada her türlü imkan var. Fiyatlar ise 1'e 5 ona göre hazırlıklı olun. İnişten sonra Kamp yapacağımız Gölköy Göletine pedal çevirdik. Burası için biraz bilgi vereyim. Gölet bir baraj göleti. Bolu'ya 10 km. mesafede yer alıyor. En yakın bakkal 3 km. mesafede. Çevresinde tam tur atabiliyorsunuz ve bir çok noktada kaynak suları yer alıyor. Piknikçiler için masalar da var. Her sabah temizlik görevlileri tarafından göl çevresinde temizlik yapılıyor.

Ayrıca aile çay bahçesi de var. Hafta sonları minibüsle mangal ve su gibi mini bakkal da burada tezgah açıyor. Oldukça popüler bir yer. Gündüzleri çok kalabalık değil ama akşamları çok kalabalık. Birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Gündüzleri genelde aileler geliyor ve sakin oluyor. Hava karardı mı ortam bir anda değişiyor. Nerde içkici, sarhoş burada toplanıyorlar. Gece nara atan mı dersin silah atan mı dersin ne ararsan var. Bu yüzden size tavsiyem gölün yakınına asla çadır kurmayın. Göletin bir çok noktası ormanlık zaten. Gece göl görmeyeceğiniz için ormanlık alanların üst kısımlarına gidin. Buralara araç çıkamıyor, içkicilerde gelmiyor zaten. İyi ve sesiz bir gece geçirmek için en güzel yerler bu ormanlık alanların içerisidir. Yaban hayvanı hiç yok. Gönül rahatlı ile yatabilirsiniz. Biz bu hatayı yaptık rahat uyuyamadık ama 3 üncü günün sonunda tekrardan buraya geldik ve ormanlık alanda kaldık.

İkinci günümüzü de bu gölette geçirdik. Bir hususa daha değinmek istiyorum. Gölün bulunduğu yer biraz vadide ve rakım olarak Bolu zaten, yüksekte yer aldığından geceleri rüzgarlı ve çok soğuk oluyor. O yüzden hazırlıklı olun. Ormanlık alanın içerisi daha sıcak ve rüzgar seviyesi de daha az. Bu gecenin en güzel yanı Dolunay vardı ve muhteşemdi.

3.GÜN
14 Eylül 2019'un güzel bir Cumartesi gününde, Bolu Gölköy'deki kamp yaptığımız yerden Seben'e ve ardından da Gölcük Tabiat Parkına doğru aşırı zor bir tur için pedal çevirmeye başladık. Hava yine muhteşemdi. Bu gün rüzgar giderken çok şükür bizden yanaydı ve arkadan esti. Bu da bu zorlu parkuru tamamlamamıza azda olsa yardımcı oldu. Bu turlar için genelde 06.30 gibi kalkıyoruz. Nedeni ise çadırı toplaması, yerleştirmesi ve kahvaltı yapması 1.5-2 saat sürüyor. 8 gibi genelde yola koyuluyoruz. Yaz dönemi olsa 5 te kalkardık ama bu mevsimde güneş ancak 8 de açıyor ve havalarda yüksek rakımlarda soğuk oluyor.

Bu günkü yükseklik Abant gibi 1500 mt.lerde. Sonu olmayan bir yol gibi. Her gün sıfırdan 1000-1500 mt.lere yüklerimizle birlikte tırmanmak gerçekten çok zor. Biz bisikletimi çekiyoruz bisiklet mi bizi çekiyor bilemiyoruz. Kondisyon şart. Böyle bir rotayı bizim gibi delilerin dışında kimsenin yapacağını pek zannetmiyorum. Yaklaşık 10 km. düz yolda pedal çevirdikten sonra Bursa Uludağ gibi 40 km. boyunca tırmanışa geçiyoruz. Tırmanma etabında ilk 15 km.lik kısmında su sıkıntısı yok. kalan 25 km.lik kısmında ise tek tük yerlerde kaynak suları var. Yokuşun başında bakkal gibi bütün yeme içme tesisleri mevcut. Unutmadan Abant, Gölcük Tabiat Parkı ve Seben Gölünün olduğu yerlerde yaban hayatı var. Ormana girerseniz karşınıza her an herşey çıkabilir. Yoldan ayrılmayın. 6 saatlik bir tırmanışın ardından nihayet Seben Gölüne varıyoruz.

Burası için benim bildiklerim, göl ve göletleri, doğa ve bisiklet parkurları, kaya evleri, yayla evleri, kaplıcalarıyla meşhur biryer. Kamp yapmak yasak. Korunaklı alan yok. Ya bir yayla evinde kalacaksınız yada otelde. Yoksa durum vahim. Bununla ilgili birçok tabelada uyarılar var. Seben Gölünün bulunduğu yerde köy varmış, buradaki evlerin hepsi sular altında kalmış, gölün ortasında duran camide buranın simgesi olmuş. Zorda kalırsanız caminin içerisinde kalmanızı tavsiye ediyorum. En yakın su kaynağı 3 km. uzaklıkta. Elektrik yok. Dış kapısını kapatırsanız ancak geceyi geçirebilirsiniz. Birde çok rüzgar esiyor. Biz görülecek yerleri görüp tekrar geri dönüş yoluna koyulduk. Çıkış 6 saat iniş ise 1 saat sürdü. İnerken Gölcük Tabiat Parkına da uğradık. Tabiat parklarının fiyatları değişken olduğundan web siteleri üzerinden bakarsanız daha iyi olur. Yol durumu ise sıcak asfalt.

Gölcük Tabiat Parkı doğa harikası inanılmaz biryer. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Siz google amcaya bir sorun o size daha detaylı anlatır. Benim ise nutkum tutulmuş durumda. Böyle bir güzellik olamaz. Dünya gözüyle mutlaka görmelisiniz. Bunu sadece burası için demiyorum. Tüm yerler için diyorum. Her biri birbirinden muhteşemler. Gölköy, Abant, Seben ve Gölcük Göllerinin etrafında ister yürüyerek isterseniz bisikletlerinizle tam tur atabiliyorsunuz. Burada piknik yerleri, kafeler mevcut. Fiyatlar standart 1'e 5. Artık hava daha geç olmadan tekrar aynı kamp yaptığımız yere Gölköy'e gidiyoruz. Bu sefer göl kenarına değil, orman içerisine ve yukarılara, uygun bir düzlük bulup yerleşiyoruz. Ne ses var ne de sarhoş, mis gibi bir gece geçiriyoruz.

4.GÜN
15 Eylül 2019'un güzel bir Pazar gününde, son kamp noktamız olan Bolu, Gölköy'den hareket ederek, Kaynaşlı, Düzce ve Hendek üzerinden Adapazarı'na yani evimize doğru dönüşe geçiyoruz. Bugün turumuzun son günü. Dönüşümüz ise yaklaşık olarak 120 km. civarında sürecek. Kamp alanından 10 km. tırmanış gerçekleştirdikten sonra 30 km. kadar Bolu Dağından aşağıya doğru iniyoruz. Yol durumu sıcak asfalt. Yol üzerinde bütün imkanlar mevcut.

Unutmadan ne kadar tecrübeli olursanız olun. Yüklerle inişler farklı oluyor. En ufak sarsıntı ve denge kaybınızla düşüp savrulursunuz. Tavsiye olarak 40-45 km. hızları geçmeyin. Eşyalarınızı da bisikletinize sıkı sıkı sarıp bağlayın. Rüzgarı nereden estiği belli olmayan Bolu Dağı gibi bir yer şakaya gelmez. Yavaş inin. Uzunca bir inişin ardından nihayetinde Kaynaşlı'ya varıyoruz. Hiç mola vermeden Düzce'ye kadar pedal çeviriyoruz. Yol üzerinde bir çay ocağında mola veriyoruz. Çayları ikram ettiler. Buradan teşekkür ediyoruz.

Bu gün yola yine erken çıktık. Dönüş yolunun çoğu iniş olunca saat 13.00 gibi Hendek'e geldik. Burada Emre'nin ailesi ve akrabalarına uğradık, ardından öğlen yemeği yedik. Yemeğin ardından Hendek içerisinde ufak bir gezintiye çıktık ve Adapazarı'na doğru dönüş yaptık. Az demeden uz demeden, dere tepe düz demeden, nihayetinde kazasız belasız bir turumuzu daha geride bıraktık. Yolculuğumuz boyunca hiç lastik patlamadı, bisiklet arızası da olmadı. Toplamda 400 km. bisiklet sürdük. Maliyet olarak 4 günde 80 TL. harcadık. İkiye bölünce kişi başı 40 TL. yapıyor. Güne vurunca kişi başı 10 TL.ye geliyor. Her şeyiyle doldu dolu bir tur gerçekleştirdik. Darısı diğer turlara inşallah. Bir daha ki turlarda görüşmek dileğiyle
 
Uzun süredir artık forumda kimse tur paylaşmıyor diye düşünmekteydim ki sizin güzel tur fotoğraflarınıza rastladım. İlkbaharda aynı bölgeye yapmayı düşündüğüm tur için iştah açıcı bir paylaşım olmuş. Elinize sağlık. Yalnız daha tafsilatlı bilgiler vermenizi de beklerdim. özellikle kampçılık kısmına ait.
 
Geri