Osmanlı döneminde deri tekeli vardı; Safranbolu.
Safranbolu da tabaklanmayan deriyi satanlardan, o dönemin tüccarları alış veriş yapmazlardı.
O dönem çok para kazanan Safranbolu'lu iş adamları Köşkler, konaklar ve 99 odalı evler yaptırmış, bazı evlerin içine çeşme dahi getirilmiştir…
Safranbolu'da taze köpek dışkısı için tabakhanelerde yaygın olarak binlerce köpek beslenirmiş. Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra
kimyasal olarak işlendiği "sama" safhasında, taze köpek dışkısı enzimlerine ihtiyaç
duyulduğundan, tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalar, köpek dışkısı toplarlar, "sama" işlemi ancak dumanı tüten taze dışkı ile yapılabildiğinden koşa koşa tabakhanelere yetiştirirlermiş.
Hayvanların derilerinin işlendiği atölyeler köpek dışkısı için yanar tutuşurlarmış. Çünkü bir tek
taze köpek bokunda bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince,
homojen... yani kaliteli olabilirmiş. Bu nedenle köpek çiftlikleri kurulmuş… Binlerce köpek
beslenmiş, üretilmiş ve hatta köpeğin dışkısını sıcak ve kurumadan yetiştirmek için sistemli bir iş
örgütlenmesi kurulmuştur.
Bugün bu tür dericilik tamamen ölmüş olup, yapay olarak yani kimyasallarla da aynı sonuç elde edilmeye başlanınca köpeklerin de, dışkı toplayıcıların da pabucu dama atılıvermiş.
"Tabakhaneye bok yetiştirmek" de yeni kuşakların nereden geldiğini bilmediği, merak ettiğini
de sanmadığım bir deyiş olarak -belki de içinde bok kelimesi geçtiğinden- günümüze kadar
gelebilmiş.
Safranbolu'da deriyi işleyip kullanılabilir hale getiren meslek erbabına; "Dabbak mısın; it bokuna
muhtaçsın" denirmiş