Küçükken köyde annanemin köpeği kovalamıştı beni de. Bir çite ulaşıncaya kadar koştum, sonra anlık düşünüp çitin üstünden atlamayı denedim. Çit elimde kaldı ben de köpeğin üstüne düştüm. Hayvanın canı nasıl yanmışsa gerisin geri nasıl kaçtığını bilemedi. Hala bile aklıma geldikçe gülerim. Bir de 7-8 sene önce geceyarısı bir inşaatın önünden bisikletle geçerken 8-10 köpeğin saldırısına uğradım. İnşaatın içinden birden çıkıverdiler. İrili ufaklı 8-10 köpek vardı. Barsaklarım dondu korkudan. Allah'tan ısırmadılar, ucuz atlatmıştım.
Bu grup halinde dolaşan köpekler konusunda dikkatimi çeken bir ayrıntı var. Her grupta diğerlerine nazaran küçük bir kırma köpek bulunuyor. Bütün fitneyi o şerefsizler çıkarıyor. Onlar havlamasa diğerleri gaza gelip kovalamayacaklar belki.
Unutamadaığım bir kovalanma hikayemi de Ankara'da Ostim'de yaşadım. Bir ağabeyim motorsikletinin bir parçasına nikelaj kaplatılmasını istemişti benden. Kıramadım, dersten çıktıktan sonra atladım minibüse gittim. Nikelaj yapacak atölyeyi bulmam abartısız üç buçuk saatimi aldı. Neyse verdim parçayı ustaya; " 2 gün sonra gel al." dedi. Akşam 8 civarıydı. Dükkanlar kapanmaya başlamıştı. Hava da bayağı kararmıştı. Bilmediğim bir çevre sonuçta. İnanın otobüs veya minibüs veya taksinin nerden geçeceğini bilmiyorum. O derece ıssız bir hal almaya başlamıştı oralar. Ve her dükkanın önünde bir köpek vardı en azından. Ben içimden dualar okuya okuya bir anayol bulma telaşındayken bir köşeyi döndüğümde malum köpek sürülerinden biriyle karşılaştım. Bu sefer yayayım, bisiklet falan da yok. O bahsettiğim diğerlerine göre daha ufak olan köpek şerefsizi beni görünce bastı yaygarayı. İnanın o an oracıkta ruhumu teslim edecem sandım. Can havliyle koşmaya başladım. İlerde bir çay ocağı gördüm, sahibi masaları falan içeri taşıyordu. Kendimi nasıl içeri attığımı bilemediydim. O gün orada üç-buçuğun kralı yaşanmıştı...
Bu grup halinde dolaşan köpekler konusunda dikkatimi çeken bir ayrıntı var. Her grupta diğerlerine nazaran küçük bir kırma köpek bulunuyor. Bütün fitneyi o şerefsizler çıkarıyor. Onlar havlamasa diğerleri gaza gelip kovalamayacaklar belki.
Unutamadaığım bir kovalanma hikayemi de Ankara'da Ostim'de yaşadım. Bir ağabeyim motorsikletinin bir parçasına nikelaj kaplatılmasını istemişti benden. Kıramadım, dersten çıktıktan sonra atladım minibüse gittim. Nikelaj yapacak atölyeyi bulmam abartısız üç buçuk saatimi aldı. Neyse verdim parçayı ustaya; " 2 gün sonra gel al." dedi. Akşam 8 civarıydı. Dükkanlar kapanmaya başlamıştı. Hava da bayağı kararmıştı. Bilmediğim bir çevre sonuçta. İnanın otobüs veya minibüs veya taksinin nerden geçeceğini bilmiyorum. O derece ıssız bir hal almaya başlamıştı oralar. Ve her dükkanın önünde bir köpek vardı en azından. Ben içimden dualar okuya okuya bir anayol bulma telaşındayken bir köşeyi döndüğümde malum köpek sürülerinden biriyle karşılaştım. Bu sefer yayayım, bisiklet falan da yok. O bahsettiğim diğerlerine göre daha ufak olan köpek şerefsizi beni görünce bastı yaygarayı. İnanın o an oracıkta ruhumu teslim edecem sandım. Can havliyle koşmaya başladım. İlerde bir çay ocağı gördüm, sahibi masaları falan içeri taşıyordu. Kendimi nasıl içeri attığımı bilemediydim. O gün orada üç-buçuğun kralı yaşanmıştı...