Hiç bu kadar şiddetli esen rüzgarda, 115 kilometre yol gitmemiştim; ve hiç 115 kilometre gittiğim turlarda bu kadar efor sarfetmemiştim. Sürekli "rüzgar freni" ile gitmek ne zormuş yahu.

Ayrıca şubatın ortasındayız ama eve geldiğimde yüzüm "güneşten yanmış" gibiydi. ( Rüzgar yanığı diye bişey de var mıdır acaba?

)
Oysa ne hayallerle rüzgara karşı pedal çevirmiştik, zorlana zorlana. Hatta yolu bile uzatmıştık.

"Dönüşümüz muhteşem olacak çünkü rüzgar arkadan esecek"ti... Olamadı.

Yandan esti.

Olsun, buna da şükürdü. Ama sonra yine karşımızdan esiverdi. Yani hem giderken hem gelirken rüzgar aynı yönden...
Sonuç olarak "rüzgar freni" ile katedilmiş 115 kilometre. Huhh. Ama, her zamanki gibi çok keyif aldım
Bu turu organize eden Mesut abiye; pozitif enerjisi ve ekibe doğal besin takviyesiyle Alaeddin abiye ( dedeye ); hakikaten "sessiz yer uçağı" Ali Semih'e; olmazsa olmaz Sadık abiye; motorlu araçları da bisikleti kadar seven Ahmet Talha'ya

ve ayağının tozuyla geldiği Konya'daki eski grubuna yeniden katılan İsmail'e çok teşekkürler. Ali Semih'e; rüzgar, yağmur dinlemeden ve de hiç hız kesmeden Konya'ya kadar bana destek olduğu için de ayrıca teşekkür ederim...