Yürürken de mi kask takalım diyen arkadaşlara diyebileceğim tek şey; insan bedeni için saatte 4.5 km (Ortalama bir insanın yürüyüş hızı) ile saatte 25-30 km (Düz açık yolda bisiklet sürüş hızı) arasında çok fark olduğudur. Arabayla giderken hızınız 30 olsa çok sıkılırsınız, inip yürüsem daha hızlı giderim dersiniz ama gerçekte saatte 30 km ile koşmak sadece 100 metre atletlerinin yapabildiği bir şeydir. Yani saatte 30-40 km, hele ki 60-70 gibi hızlar bir insanın bedeni ve kafatası için gerçekten çok yüksek hızlardır. Yürürken bir yere toslayıp da kafasında sıyrıklar oluşan biri, bisiklet üzerinden uçup aynı yere kafa atınca çok daha farklı hasar alır; ki zaten arkadaşımız da bunu anlatmış.
Geçmişte ben de hiç kask takma taraftarı değildim ve reflekslerime çok güvenirdim, fakat Bursa trafiğinde başıma gelen beklenmedik olaylardan hiç bir refleksin beni kurtaramayacağını tecrübe edince, sağlığıma kavuşur kavuşmaz ilk işim gidip bir kask almak oldu. Şimdi İstanbul trafiğinde sürüyorum ve yarım kilometre ötedeki süpermarkete de gitsem mutlaka kask takıyorum. Sadece 2 hafta içinde iki farklı yerde, iki farklı araç beni hiç beklemediğim şekillerde sıkıştırdı ve reflekslerim sayesinde kolayca kurtuldum. Alışkınım zaten bunlara, hayatın normal akışı gibi geliyor artık. Ama bir gün gerçekten anormalliğin de ötesinde bir durum yaşarsam, kolum bacağım kırılsa bile iyileşir ama kafam kırılırsa sağlam kalan hiç bir organımın önemi kalmaz...
Kask takınca kötü görünmek, değişik tepkiler almak, terlemek, vs. gerçekten önemsiz. Mesele hayatınızı korumaksa, gerisi teferruattır...