Scudo Sports

Kapitalizmin “Planlı Hızlı Tüketim” modeline karşı “Kendin-Yap” gönüllüleri

@Synapse

@Synapse Siz de İngiltere demeyecektiniz. :) Güzel memleket. Yaşanır yani sıkılmazsanız. Bir de Hollanda o da sömürgeci ne tesadüf. Dünyanın süper gücü belki Hollanda olacaktı lale manyaklığı (tulipmania)
hastalığına kapılmasalardı.

Bu İngilizlerle ilgili yeni bir haber var son dönemde. Kraliçe II. Elizabeth'in tacındaki 140 Milyonluk elmas. Elmasın sahibi olduğunu iddia eden Hindistan, bu elması geri istiyormuş.

kohinoor-860x644.jpg
 
Scudo
patronlar,işçinin kendini yenilemesine(beslenme,barınma,üreme,dinlenme) fırsat tanıması lazım.biz daha emperyal olamadığiımız için(başka ülkeleri sömüremediğimiz için) işçilerimize fazla imkan sunamıyoruz,ne yazık ki.(büyük balık,küçük balığı yutar) selamlar,saygılar..@baykuş97
 
Volkswagen hakkında yeni iddia

Emisyon skandalı yüzünden zor duruma düşen Alman otomotivcilik şirketi Volkswagen, kamu kredilerini amaç dışı kullanmakla suçlanıyor

(link)
 
@hogutmen güzel kızlar tabi ordan çıkar.şöyleki;herkesin bir ölçüde farklılaşmadığı,tek ölçünün para pul olmadığı zaman sevgiye dayalı evliliklerde nesil güzelleşir.burda cinsellik konuları da giriyor tabii ki.buna eşit beslenmeyi de katabiliriz.insanlar mal,mülk peşinde değil,o zaman mutluluk peşinde koşar.mutluluk göreceli bir kavramdır,ancak sanat neden oralarda fazla gelişmiştir acaba.insanların %80' i bir müzik aleti çalıyordur,en basiti.selamlar,saygılar..
 
@soner kalaycıoğlu

Güzelliğin biraz genetikten geldiğini düşünüyorum. Mesela insan yüzünde altın oran diye birşey varmış. Genetik olarak ta bazen bize benzemeyenleri de severiz.
Bir zamanlar İlhan MANSIZ G. Kore'de falan top koştururdu. Bir televole magazin haberde o ülkenin kızları İlhan Mansız'a hasta gibisinden bir haber okumuştum.
Allah Allah dedim içimden sizin ülkedekilerin hepsi İlhan MANSIZ'a benziyor. Hayret birşey.

Müzik aleti çalma, okuryazarlık oranı falan biraz seferberlik ile ilgili, yani önem vermekle ilgili. Sanat dediğinizden kasıt sosyalist gerçekçilik falan mı? Bana o konular biraz sıkıcı geliyor.

Planlı ekonomi modelinde evlilik konusu hep merakım, hakikaten ne diyor? Engels falan evlilik kurumuna bakışları ne?
klerinde para pul önemli mi bilmiyorum. Hemen hepsi fakirdi zaten ama genç kızların bir kısmı politbüroya yakın isimlerle evlenmek istemiş olabilir. :)
 
@baykuş97

Hangimiz için, dünya için neyin doğru, neyin yanlış olacağını göreceğiz. Acele ediyoruz.
Bir insanın ömrünün Dünya'nın ömrüne oranı, bir insanın ömründe 6 saniye gibi birşeymiş.
Sabun köpüğü gibi birşeyiz yani. Ama yine de ne diyor Zülfü Livaneli türküsü'nde:


Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli

Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli
Harcanıp Gidiyor Ömür Dediğin
Yolda Kalan Da Bir Yürüyen De Bir
Harcanıp Gidiyor Ömür Dediğin

Yüreğim Ürperir Kapı Çalınsa
Esmeyen Yelimden Hile Sezerler
Künyeler Kazınır Demir Sandıkta
Savrulup Gidiyor Ömür Dediğin

Dışı Eli Yakar İçi De Seni
Sona Eklenmeli Sözün İncesi
Ayrılık Gününü Kör Dereleri
Bölünüp Gidiyor Nehir Dediğin

Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli
Para Mı Onur Mu Taş Dikenli Yol
Ağacın Köküne İnmek Mi Yoksa
Çırpınıp Duruyor Yaprak Dediğin
 
YAŞAMAYA DAİR

1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
(link)




 
Serbest piyasada kafasını çalıştıran, değer üretenin zengin olmasının iyi örnek olarak göstermenizi anlamıyorum. Derdimi de anlatamıyorum.. bir insan ister üç kağıtçı olsun ister dürüst bir insan ona gelecek olan para gökten inmiyor başkasının cebinden çıkıyor. İnsanın para kazanması demek başkasının cebindeki paranın kendi cebine girmesi demek. İnsanların cebindeki parayı kısa sürede hızlıca çekip kendi cebine koyma sanatı zenginleşmektir.

Pembe tokanın üzerine sindi bebek fotoğrafı yapıştırıp pazarlayarak namuslu ferrarili adamı ele alsak yardıma muhtaç o kadar insan varken bu adamın tokadan zengin olması nasıl bir haktır? ve bir ekleme daha dünya varlığının %99'unun dünya nufusunun %1'inde ya! bu fakir %99'un içinde hiç mi çalışkan insan yok? niye bunlar yardıma muhtaç ve bir şey yapmıyor? Oysaki yiğit mert Almanya 100 yıl içinde 2 kere yıkıldı yeniden yükseldi, bunlar niye yapamıyor?
 
Biraz evvel "red army" diye bir belgesel izledim. Dünyanın en iyi buz hokeyi olan kendi sporcusuna bile SSCB'nin hayatı nasıl dar ettiğini gördüm. Çok üzücü bir durum. Bu nasıl bir hayat?
 
Demirperde karşı grubun uydurması:) aslında en perdesiz perde olduğunu Derici olarak biz 1990 da tanıdık ve perdesiz olmalarını çok sevdik. Nema proglema nişto....
@hogutmen
 
BU sistemin alt yapısını hazırlayan yine bizden olan çalışanlar. yalakalık diz boyu olan bizden olan yöneticiler yüzünden çekiyor iş gücü. Aynı sistemi almana almanyada, fransıza frasada, ingilize ingilterede asla yaptıramaz ama bizimki 3 kuruş için babasını bile satar deyimi boşuna değildir. ama yapacak bir şey yok, malzeme bu.


@baykuş97
 
Kontrolsüz büyüme İstanbul’un havasını bozdu: Azot dioksit oranı yüzde 50 arttı

(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: hogutmen
@İbrahim A.

Olabilir hocam, artık kapitalist olmayan pek birşey kalmadı. Ancak, o insanların yalan söyleyeceğini de sanmıyorum. efsane beşli.jpg

Belgesel bu efsane beşli üzerinden gidiyor. Zamanının en iyi buz hokeyi takımı.

Ben de zamanında SSCB'nin futbol takımını tutuyordum. Hatırlar mısınız bilmem. Dassaev, Bessanov, Çidiyatulin, Kuznetsov.... ne takımdı be...

1988'de Kapitalist Marco van Basten'in attığı gol ile (vole miydi neydi adı, vuruş hala aklımda) yıkılmıştık.
 
(link)

Bu ne demek biliyor musunuz? Artık daha çok çalışıp daha az kazanabiliyoruz!? Ne mutlu bize...
 
Geri