Kafaikiteker
Aktif Üye
- Kayıt
- 30 Mayıs 2015
- Mesaj
- 163
- Tepki
- 305
- Şehir
- İstanbul
- Bisiklet
- Merida
Herkese selam olsun. Umarım keyifli bir yazı ile sizleri baş başa bırakırım.08-13 Mayıs 2016 tarih aralığında İstanbul-Soma Maden Şehitlerine Saygı Turunu gerçekleştirdim.Hala turun sonundaki burukluğu yaşamaktayım çünkü acılar dün gibi.
Yola babamın biraz gönül koyması ile düşünceli bir şekilde başladım, bisiklet tehlikeli dedi her seferinde ve bisiklet kazaları.Ama çıktık işte gönlünü öyle böyle ala ala.Turumun amacı Yüreği Yanık Anaların, Babaarın, Eşlerin, Evatların acılarına ortak olmak idi. 08 Mayıs Anneler Gününde başlayıp 13 Mayıs Soma Maden faciasının 2.Yıl dönümünde bitirecektim.Yolumun ismine Sevgi ve Saygı Yolu dedim.Çünkü 8 mayısta Sevgi günüde başlayıp 13 ünde acı dolu bir günde bitirecektim.Ve tur başlar.
1. Gün sabah 06:30 da annemin gününü kutladıktan sonra annem ve babamdan aldığım sevgi bayrağı ile yollara düşüyorum.İlk düşüncem acaba kazasız belasız tamamlaya bilecek miyim. Neyse yola koyuluyorum. Çıkış yerim Esenler. Atatürk Hava Limanına kadar kenardan köşeden takip ediyorum. Ardından e-5 kenarlarındaki yan yolları kullanmaya başlıyorum.
Büyükçekmece çıkışına doğru bir bisikletli ile karşılaşıyorum.
İsmi Gökhan onada teşekkür ederim burdan. Silivriye kadar beraber gidiyoruz.E akslilik olcak ya Gökhan bir kaç defa kaskını beresini vs düşürüyor. Silivri tabelası önünde bi kaç fotoğraf çektikten sonra devam ediyorruz.Silivriye kadar yol ile herhangi bir sıkıntım olmadı.
Silivri girişi öncesi yol bir miktar bozuluyor.10 dk lık bir molanın ardına Çorluya doğru pedallamaya başlıyorum.
Çorlu yolu da çok güzel. Nefis diye bilirim.
Çorluda arkadaşım Necipi görüp yemek yedikten sonra yol benim diyorum ve düşüyorum Tekirdağ yoluna.
Çorlu Tekirdağ yolunda bozulmalar mevcut ve yolun yarısından sonra sanki stabilize asfalt var. Yavaş yavaş gidiyorum ve rüzgarı karşıdan yemeye başlıyorum.

Tekirdağ marmara ereğlisi yol ayrımından sonra yine yol güzelleşiyor. 1. gün sonunda Tekirdağ da konaklayacaktım ki vaktin ve gücümün olmasından malkarayı tercih ediyorum ve yola deva ediorum.
Tekirdağ çıkışında çok güzel bir eğim koymuşlar mükemmel.
Bu yol da bir miktar köpek saldırdı bana.
Biraz aksiyon oluyor tabi köpek olunca. Bu arada Malkara yolunda çalışma olduğu için bazen yol tek şeride düşüyor ve her daim önünüze ve arkanıza bakmak zorundasınız. Ve Tekirdağ-Malkara yolunda bir sevgi seli oluşuyor yanımdan o kadar çok motorlu insan geçtiki sayamadım bile.Hepsi sağolsun selam vererek geçtiler.Mutlu olmam için bir sebep. Sanırım korktuğum başıma geliyor, sol ayak diz kapağında ağrı başlıyor ağrı sızı içinde konaklama yerime varıyorum. Acaba bağlarımı zedeledim acaba diz kapağındaki o su mu azaldı değişik değişik düşünceler.

Ama sebebi ortada toplamda 110 kilo ve 200 km. 1.gün erken istirahat ediyorum ve ağrının sabaha geçmesi için dua ediyorum.
2. gün kalkıyorum ve ağrım çok hafif böyle yokmuş gibi, yola devam ede bilirim diyorum. Kahvaltı için Malkarada yer bulamadığım için Keşana kadar pedallıyorum. Malkara-Keşan yoluda gerçekten çok güzel.
Keşanda kahvaltı yaptıktan sonra Gelibolu için yola koyuluyorum.
Yolda bir çoban abim ve bir çoban kardeşimle denk geliyorum bi kaç dk muhabbet ediyoruz.Bi kaç bilgi verdiler bana sağolsun bende yanımda taşıdığım nevaleden ikram ediyorum.Yoldakinin halinden yoldaki anlar.
Keşan Gelibolu yolunda tek sıkıntılı yer Koru Dağı tırmanışı.Tırmanışı gerçekleştiriyorum ve iniş muhteşem diye bilirim.
Aşagıda Saroz körfezi bizi karşılıyor.Hemen bir petrol istasyonuna giriyorum ve her zamanki gibi muhabbetler.Bi abi ordan çıkıyor ve konuşmaya başlıyor. Tam Çanakkale şivesi, iyi Çanakkaleye gelmişim diyorum.Saroz Körfezinden Geliboluya gidene kadar , tahmini 30 km boyunca rüzgar düşmanım oldu ve karşıdan esmeye başladı.Koru dağını tekrardan tırmanıyordum sanki.
Hatta Bayrağımın alt kısmı yırtıldı düşesinden korkarak bantladım ve geliboluda yeni bir bayrak taktım, yırtılan bayrağımızıda çantama koydum.
Geliboluya geliyorum ve yemek yedikten sonra biraz muhabbet yine yola düşüyorum saat olmuş 16 ben hala 14 falan zannediyorum
Ecebat yoluna giriyorum.
Yolda yol bakım çalışmaları ve tünel açma çalışmaları var her şantiye başında 10 köpek beni kovalıyor. Birde hayvan barınakları var oralardan da köpekler dışarı çıkmış bir kaç yerde de onların saldırısına uğradım. Neyse ki sıkıntı bir durum oluşmadı.Gelibolu-Ecebat yolu stabilize bir yol ve yer yer bozulmalar var ve bakım çalışmaları devam etmekte.
Akbaş Şehitliğine geliyorum. Kimsecikler yok. Ziyaretimi gerçekleştiriyorım ve Merzifondan aldığım bir kavanoz toprağı Şehitliğe döküyorum.Farklı duygular , geçmişle yine gurur duyuyor insan.
Şehitlikten de bir kavanoz toprak alıyorum Soma Maden Şehitliğine götürmek için.

Yol benim, devam ediyorum ve Ecebattayım. Hemen otobüs vapuruna biniyorum ve Merkeze geçiyorum. Ve günün sonu 140 km ve yorgun bir adam
3.Gün sabah biraz rahat hareket ediyorum. Öncelikle saat 09:30 da uyandım kahvaltı yapmam falan 11 e doğru anca yola koyulabildim.zaten rotada kısa 70 km ama yol eğimli.
Yola koyuluyorum ve süpriz 1 yol stabilize. El bileklerim ağrıdı gün sonunda.
Yolda çok güzel ekşili su çeşmeleri var, sanki suya limon sıkmışlar. Sürekli tırmanış gerçekleştirdim ve sürekli dinlendim çünkü dizim yine ağrımaya başlamıştı. Neydi yanlışım derken ine çıka ine çıka Çana varıyorum.Bende ayrı yeri var oraların arkadaşlarım dostlarım var oralarda. Gün sonu hafif ağrıyan bacak ve 70 km.
4.Gün saatimi de kurmamışım arkadaşıma güvenerek. Saat 8 de uyanıyorum ve bana muhteşem bir kahvaltı hazırlamışlar. Arkadaşıma ve ailesine çok teşekkür ettim. Beni çok iyi ağırladılar. Kahvaltıdan sonra tabi saat 09:30 u geçiyor yola çıkıyorum.Üniversite çıkışı var. Madem gidiyorsun al buda bizden olsun der gibi
Yenice için pedallıyorum ve Çal köü tırmanışı tırman babam tırman 4 sene oralarda idim hiç bu kadar eğim olduğunu fark etmemişim. Tam çal çıkışı bitiyor yanıma sağolsun düşünceli bir abi geliyor pikapla tutun götüreyim diyor hatta yeniceye ah be abi aşağıda gelseydin gelirdim yukarı kadar dedim
teşekkür ederek her ikimizde yollarımıza devam ettik. Bu arada yollar bozuk, hep stabilize.
Bu rotaları Yani Çanakkale den Yenice taraflarını düşünen insanlara söyleyeyim her yer doğal kamping ama zor bi anınız olur yada olmaz bir köye atlayın sizi ağırlayacak insanlar çok olur.Gönlü açık insanlardır.Yeniceye ulaştığımda bir kaç arkadaşımla görüşüp yemek yiyip yola devam ediyorum.Yolda ne bir istasyon ne bir market hiç bir şey yok. Yol Edremit yolu.
Şuana kadar geçtiğim en kötü yol Yenice-Edremit arası. Yol bitsin diye dua ediyorum.Çünkü hiç bir şey yok yolda. Yolumun üzerinde Yeniceye bağlı iki belde var Hamdibey ve Kalkım oralarda dahi bişey bulamıyorum ve devam, anca devam
Bu arda yolda çok fazla çeşme var.Su bedava
@Kuzey Ege beni bu rota için uyardı ve başıma gelen geldi. Şekerim düştü ve hava çarptı beni gücüm var ama gitmek istemiyorum.Kaz dağlarında uyuyasım vardı.
Ama eğimden yana sıkıntım olmadı yavaş yavaş çıktım saat 19:30 gibi Edremite varıyorum.Edremitte kalcağım yerde sıkıntı oluyor. Ricalarıma rağmen bisikleti içeri almıyorar, halbuki kazan dairesi dahi olur demiştim.Onlar almayınca bende devam ediyorum Burhaniye ilçesine alternatif yer bulunca.Yola devam ediyorum ve karanlıktayım aydınlatmalar fosforlu yelek vs. ekipmanı da takınca fark edile edile gidiyorum.Akşam yemeğini Burhaniye sofrasında yedim. Çok lezzetli yapıyorlar tavsiye ede bilirim.Ve konaklayacağım yerdeyim. 4.günün sonu hava çarpması ve 110 km.
5.Gün: Sabah 8 gibi uyanıyorum ve kahvaltımı rahat rahat yapıyorum sanki gidecek bir yerim yokmuş gibi.
Burhaniyeden çıkıyorum önümde Gömeç var küçük bir ilçe ve zeytinlik dolu.Ama durmak yok Ayvalık a kadar. Ayvalık biraz içerde kalıyor ama gelmişken görmemek olmaz.
İniyorum aşağı ve bir kaç beyfendi bana Cunda Adasına gitmemi tavsiye ediyor.
Cunda adasına doğru pedallıyorum çok şirin bir ada ve bisiklet yolu mevcut.Yolunuz düşerse kesinlikle bir tur atamanızı tavsiye ederim ben adanın yarısından döndüm çünkü yolum var daha.
Ve Türkiyenin ilk boğaz köprüsünden geçiyorum
Ayvalıkta biraz çantaya nevale, şekerimi artıracak ürün takviyesi yapıyorum.
İzmir il sınır tabelasını geçtikten sonra yanımda bir bisikletli, ben şok
Serdar ALTAY abimle orada tanışıyoruz.
Hoş güzel sohbetimiz oldu.Bergamaya kadar beraber yol aldık.Umarım bu tanışıklığımızda devam ede gelir.Bi kaç çay molası verdik ve daha öğlen yemeği bile yememiştim.Sağolsun kendi erzağını benimle paylaştı.Yol işte. Yoldakinin halinden yoldaki anlar. Bergama girişi bir yağmur bizi karşıladı Bergama otogarına sığındık bi yarım saat orda dinlendik ve Serdar abi Aliağa ya doğru devam edecekti bir miktar bende eşlik ettim ve bir istasyonda son çayımızı yudumladık ve ayrıldık.Serdar abime tekrardan hoş sohbeti için teşekkür ederim.Bende Bergamaya geri dönüş yapıyorum otogardan şehre kadar yol çok ama çok kötü ve yol çalışması mevcut, öyle böyle Konaklayacağım yere varıyorum ve gün sonu: Bir yol arkadaşı Serdar ALTAY, 95 km ve dağınık bir oda, oda arkadaşım iyi dağıtmış odayı 
Ve son gün, Hüzne ortak olacağım an yaklaşıyor.Sabah kalkıp kahvaltımı yaptıktan sonra bi kaç kömürcüye giriyorum odun kömürü ile kendimi boyamayı düşünüyordum ve bir baretle gidecektim Somaya.Baret bulamadım ve odun kömürü çok etkili boyamıyordu.Sonradan düşündüm bu beni haber yapar reklam yapar benim amacım farkındalık oluşturmak ama kesin basına yansır düşüncesi ile yapmadım.Somaya doğru başlıyorum pedala yol çok güzel bölünmüş yol yapılmış.
Somadayım.Acıyı yüreğimde hissetmeye başlıyorum.Acaba insanlar nasıl ne acılar çekiyor.Şehir merkezine gidiyorum ve bir kıraathaneye giriyorum.İlgi alaka çok güzel, sağolsunlar çayı da ısmarladılar, duygulandım neredeyse ağlayacaktım.Ama karşıda evet tam kıraathanenin karşısında olağandışı bir şey meydana geliyor. Davul-Zurna ikilisi.Zoruma gidiyor.Bir şenlik Somada. O kadar insanın yaşamını yitirdiği, şehit olduğu yerde bir eğlence.Zoruma gidiyor ve ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR demekten kendimi alamıyorum.Sitem ede ede yola koyuluyorum.Ağlayacam ama zoruma gidiyor.
Şehitliğe varıyorum bir kalabalık kimisi ziyaretini bitirmiş kimi daha yeni gerçekleştirecek. Ve basına yakalanıyorum.Basın mensubu olduklarını daha sonra kendileri söylediler.Röportaj yapmak istediklerini söylediler.Ve onlara buraya reklam veya haber olmaya gelmediğimi defalarca söyledim.Önüme geçip gizli gizli beni çektiler ve bir başka kameraman.Kameralarını indirdikleri zaman geliş amacımı söyledim ama haber yapsınlar diye değil farkında olsunlar diye.İleriye gidiyorum anıtın önüne ve bir kameraman daha. Ah ah ben gösterişe gelmedim ki ben acılara ortak olmaya geldim.
Emanetlerim vardı yukardada söylediğim gibi bir Sevgi Bayrağı ve Akbaş Şehitliğinden almış olduğum Şehit toprağı. Erafı iyice süzdükten sonra gözü yaşlı bir aile gözüme çarpıyor ve Şehit anasına emanetlerimi teslim ediyorum.İçim hala buruk.Acılara ortak olmaya çalıştım.Onlar kadar asla yaşayamam acıları ama duygu ve düşüncem tamamen saygı amaçlı idi.Buruk mu buruk bir şekilde şehitlikten ayrılıyor ve otogara geçiyorum oradan Akhisar a ve İstanbul otobüsü ile İstanbul a geçiyorum.Umarım sıkmamışımdır.Daha uzun bir yolculuk yazısı ola bilirdi ama sizleri sıkmak istemedim.Video derlemesini yaptıktan sonra onu da yayınlayacağım.Bisikletle kalmanız dileğiyle.
Yola babamın biraz gönül koyması ile düşünceli bir şekilde başladım, bisiklet tehlikeli dedi her seferinde ve bisiklet kazaları.Ama çıktık işte gönlünü öyle böyle ala ala.Turumun amacı Yüreği Yanık Anaların, Babaarın, Eşlerin, Evatların acılarına ortak olmak idi. 08 Mayıs Anneler Gününde başlayıp 13 Mayıs Soma Maden faciasının 2.Yıl dönümünde bitirecektim.Yolumun ismine Sevgi ve Saygı Yolu dedim.Çünkü 8 mayısta Sevgi günüde başlayıp 13 ünde acı dolu bir günde bitirecektim.Ve tur başlar.
1. Gün sabah 06:30 da annemin gününü kutladıktan sonra annem ve babamdan aldığım sevgi bayrağı ile yollara düşüyorum.İlk düşüncem acaba kazasız belasız tamamlaya bilecek miyim. Neyse yola koyuluyorum. Çıkış yerim Esenler. Atatürk Hava Limanına kadar kenardan köşeden takip ediyorum. Ardından e-5 kenarlarındaki yan yolları kullanmaya başlıyorum.
Büyükçekmece çıkışına doğru bir bisikletli ile karşılaşıyorum.
İsmi Gökhan onada teşekkür ederim burdan. Silivriye kadar beraber gidiyoruz.E akslilik olcak ya Gökhan bir kaç defa kaskını beresini vs düşürüyor. Silivri tabelası önünde bi kaç fotoğraf çektikten sonra devam ediyorruz.Silivriye kadar yol ile herhangi bir sıkıntım olmadı.
Silivri girişi öncesi yol bir miktar bozuluyor.10 dk lık bir molanın ardına Çorluya doğru pedallamaya başlıyorum.

Çorlu yolu da çok güzel. Nefis diye bilirim.
Çorluda arkadaşım Necipi görüp yemek yedikten sonra yol benim diyorum ve düşüyorum Tekirdağ yoluna.
Çorlu Tekirdağ yolunda bozulmalar mevcut ve yolun yarısından sonra sanki stabilize asfalt var. Yavaş yavaş gidiyorum ve rüzgarı karşıdan yemeye başlıyorum. 
Tekirdağ marmara ereğlisi yol ayrımından sonra yine yol güzelleşiyor. 1. gün sonunda Tekirdağ da konaklayacaktım ki vaktin ve gücümün olmasından malkarayı tercih ediyorum ve yola deva ediorum.
Tekirdağ çıkışında çok güzel bir eğim koymuşlar mükemmel.
Bu yol da bir miktar köpek saldırdı bana.
Biraz aksiyon oluyor tabi köpek olunca. Bu arada Malkara yolunda çalışma olduğu için bazen yol tek şeride düşüyor ve her daim önünüze ve arkanıza bakmak zorundasınız. Ve Tekirdağ-Malkara yolunda bir sevgi seli oluşuyor yanımdan o kadar çok motorlu insan geçtiki sayamadım bile.Hepsi sağolsun selam vererek geçtiler.Mutlu olmam için bir sebep. Sanırım korktuğum başıma geliyor, sol ayak diz kapağında ağrı başlıyor ağrı sızı içinde konaklama yerime varıyorum. Acaba bağlarımı zedeledim acaba diz kapağındaki o su mu azaldı değişik değişik düşünceler.

Ama sebebi ortada toplamda 110 kilo ve 200 km. 1.gün erken istirahat ediyorum ve ağrının sabaha geçmesi için dua ediyorum.
2. gün kalkıyorum ve ağrım çok hafif böyle yokmuş gibi, yola devam ede bilirim diyorum. Kahvaltı için Malkarada yer bulamadığım için Keşana kadar pedallıyorum. Malkara-Keşan yoluda gerçekten çok güzel.
Keşanda kahvaltı yaptıktan sonra Gelibolu için yola koyuluyorum.
Yolda bir çoban abim ve bir çoban kardeşimle denk geliyorum bi kaç dk muhabbet ediyoruz.Bi kaç bilgi verdiler bana sağolsun bende yanımda taşıdığım nevaleden ikram ediyorum.Yoldakinin halinden yoldaki anlar.
Keşan Gelibolu yolunda tek sıkıntılı yer Koru Dağı tırmanışı.Tırmanışı gerçekleştiriyorum ve iniş muhteşem diye bilirim.
Aşagıda Saroz körfezi bizi karşılıyor.Hemen bir petrol istasyonuna giriyorum ve her zamanki gibi muhabbetler.Bi abi ordan çıkıyor ve konuşmaya başlıyor. Tam Çanakkale şivesi, iyi Çanakkaleye gelmişim diyorum.Saroz Körfezinden Geliboluya gidene kadar , tahmini 30 km boyunca rüzgar düşmanım oldu ve karşıdan esmeye başladı.Koru dağını tekrardan tırmanıyordum sanki.
Hatta Bayrağımın alt kısmı yırtıldı düşesinden korkarak bantladım ve geliboluda yeni bir bayrak taktım, yırtılan bayrağımızıda çantama koydum.
Geliboluya geliyorum ve yemek yedikten sonra biraz muhabbet yine yola düşüyorum saat olmuş 16 ben hala 14 falan zannediyorum
Yolda yol bakım çalışmaları ve tünel açma çalışmaları var her şantiye başında 10 köpek beni kovalıyor. Birde hayvan barınakları var oralardan da köpekler dışarı çıkmış bir kaç yerde de onların saldırısına uğradım. Neyse ki sıkıntı bir durum oluşmadı.Gelibolu-Ecebat yolu stabilize bir yol ve yer yer bozulmalar var ve bakım çalışmaları devam etmekte.
Akbaş Şehitliğine geliyorum. Kimsecikler yok. Ziyaretimi gerçekleştiriyorım ve Merzifondan aldığım bir kavanoz toprağı Şehitliğe döküyorum.Farklı duygular , geçmişle yine gurur duyuyor insan.
Şehitlikten de bir kavanoz toprak alıyorum Soma Maden Şehitliğine götürmek için.

Yol benim, devam ediyorum ve Ecebattayım. Hemen otobüs vapuruna biniyorum ve Merkeze geçiyorum. Ve günün sonu 140 km ve yorgun bir adam
3.Gün sabah biraz rahat hareket ediyorum. Öncelikle saat 09:30 da uyandım kahvaltı yapmam falan 11 e doğru anca yola koyulabildim.zaten rotada kısa 70 km ama yol eğimli.
Yola koyuluyorum ve süpriz 1 yol stabilize. El bileklerim ağrıdı gün sonunda.
Yolda çok güzel ekşili su çeşmeleri var, sanki suya limon sıkmışlar. Sürekli tırmanış gerçekleştirdim ve sürekli dinlendim çünkü dizim yine ağrımaya başlamıştı. Neydi yanlışım derken ine çıka ine çıka Çana varıyorum.Bende ayrı yeri var oraların arkadaşlarım dostlarım var oralarda. Gün sonu hafif ağrıyan bacak ve 70 km.
4.Gün saatimi de kurmamışım arkadaşıma güvenerek. Saat 8 de uyanıyorum ve bana muhteşem bir kahvaltı hazırlamışlar. Arkadaşıma ve ailesine çok teşekkür ettim. Beni çok iyi ağırladılar. Kahvaltıdan sonra tabi saat 09:30 u geçiyor yola çıkıyorum.Üniversite çıkışı var. Madem gidiyorsun al buda bizden olsun der gibi
Bu rotaları Yani Çanakkale den Yenice taraflarını düşünen insanlara söyleyeyim her yer doğal kamping ama zor bi anınız olur yada olmaz bir köye atlayın sizi ağırlayacak insanlar çok olur.Gönlü açık insanlardır.Yeniceye ulaştığımda bir kaç arkadaşımla görüşüp yemek yiyip yola devam ediyorum.Yolda ne bir istasyon ne bir market hiç bir şey yok. Yol Edremit yolu.
Şuana kadar geçtiğim en kötü yol Yenice-Edremit arası. Yol bitsin diye dua ediyorum.Çünkü hiç bir şey yok yolda. Yolumun üzerinde Yeniceye bağlı iki belde var Hamdibey ve Kalkım oralarda dahi bişey bulamıyorum ve devam, anca devam
Ama eğimden yana sıkıntım olmadı yavaş yavaş çıktım saat 19:30 gibi Edremite varıyorum.Edremitte kalcağım yerde sıkıntı oluyor. Ricalarıma rağmen bisikleti içeri almıyorar, halbuki kazan dairesi dahi olur demiştim.Onlar almayınca bende devam ediyorum Burhaniye ilçesine alternatif yer bulunca.Yola devam ediyorum ve karanlıktayım aydınlatmalar fosforlu yelek vs. ekipmanı da takınca fark edile edile gidiyorum.Akşam yemeğini Burhaniye sofrasında yedim. Çok lezzetli yapıyorlar tavsiye ede bilirim.Ve konaklayacağım yerdeyim. 4.günün sonu hava çarpması ve 110 km.
5.Gün: Sabah 8 gibi uyanıyorum ve kahvaltımı rahat rahat yapıyorum sanki gidecek bir yerim yokmuş gibi.
Burhaniyeden çıkıyorum önümde Gömeç var küçük bir ilçe ve zeytinlik dolu.Ama durmak yok Ayvalık a kadar. Ayvalık biraz içerde kalıyor ama gelmişken görmemek olmaz.
İniyorum aşağı ve bir kaç beyfendi bana Cunda Adasına gitmemi tavsiye ediyor.
Cunda adasına doğru pedallıyorum çok şirin bir ada ve bisiklet yolu mevcut.Yolunuz düşerse kesinlikle bir tur atamanızı tavsiye ederim ben adanın yarısından döndüm çünkü yolum var daha.
Ve Türkiyenin ilk boğaz köprüsünden geçiyorum
Ayvalıkta biraz çantaya nevale, şekerimi artıracak ürün takviyesi yapıyorum.
İzmir il sınır tabelasını geçtikten sonra yanımda bir bisikletli, ben şok
Hoş güzel sohbetimiz oldu.Bergamaya kadar beraber yol aldık.Umarım bu tanışıklığımızda devam ede gelir.Bi kaç çay molası verdik ve daha öğlen yemeği bile yememiştim.Sağolsun kendi erzağını benimle paylaştı.Yol işte. Yoldakinin halinden yoldaki anlar. Bergama girişi bir yağmur bizi karşıladı Bergama otogarına sığındık bi yarım saat orda dinlendik ve Serdar abi Aliağa ya doğru devam edecekti bir miktar bende eşlik ettim ve bir istasyonda son çayımızı yudumladık ve ayrıldık.Serdar abime tekrardan hoş sohbeti için teşekkür ederim.Bende Bergamaya geri dönüş yapıyorum otogardan şehre kadar yol çok ama çok kötü ve yol çalışması mevcut, öyle böyle Konaklayacağım yere varıyorum ve gün sonu: Bir yol arkadaşı Serdar ALTAY, 95 km ve dağınık bir oda, oda arkadaşım iyi dağıtmış odayı
Ve son gün, Hüzne ortak olacağım an yaklaşıyor.Sabah kalkıp kahvaltımı yaptıktan sonra bi kaç kömürcüye giriyorum odun kömürü ile kendimi boyamayı düşünüyordum ve bir baretle gidecektim Somaya.Baret bulamadım ve odun kömürü çok etkili boyamıyordu.Sonradan düşündüm bu beni haber yapar reklam yapar benim amacım farkındalık oluşturmak ama kesin basına yansır düşüncesi ile yapmadım.Somaya doğru başlıyorum pedala yol çok güzel bölünmüş yol yapılmış.
Somadayım.Acıyı yüreğimde hissetmeye başlıyorum.Acaba insanlar nasıl ne acılar çekiyor.Şehir merkezine gidiyorum ve bir kıraathaneye giriyorum.İlgi alaka çok güzel, sağolsunlar çayı da ısmarladılar, duygulandım neredeyse ağlayacaktım.Ama karşıda evet tam kıraathanenin karşısında olağandışı bir şey meydana geliyor. Davul-Zurna ikilisi.Zoruma gidiyor.Bir şenlik Somada. O kadar insanın yaşamını yitirdiği, şehit olduğu yerde bir eğlence.Zoruma gidiyor ve ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR demekten kendimi alamıyorum.Sitem ede ede yola koyuluyorum.Ağlayacam ama zoruma gidiyor.
Şehitliğe varıyorum bir kalabalık kimisi ziyaretini bitirmiş kimi daha yeni gerçekleştirecek. Ve basına yakalanıyorum.Basın mensubu olduklarını daha sonra kendileri söylediler.Röportaj yapmak istediklerini söylediler.Ve onlara buraya reklam veya haber olmaya gelmediğimi defalarca söyledim.Önüme geçip gizli gizli beni çektiler ve bir başka kameraman.Kameralarını indirdikleri zaman geliş amacımı söyledim ama haber yapsınlar diye değil farkında olsunlar diye.İleriye gidiyorum anıtın önüne ve bir kameraman daha. Ah ah ben gösterişe gelmedim ki ben acılara ortak olmaya geldim.
Emanetlerim vardı yukardada söylediğim gibi bir Sevgi Bayrağı ve Akbaş Şehitliğinden almış olduğum Şehit toprağı. Erafı iyice süzdükten sonra gözü yaşlı bir aile gözüme çarpıyor ve Şehit anasına emanetlerimi teslim ediyorum.İçim hala buruk.Acılara ortak olmaya çalıştım.Onlar kadar asla yaşayamam acıları ama duygu ve düşüncem tamamen saygı amaçlı idi.Buruk mu buruk bir şekilde şehitlikten ayrılıyor ve otogara geçiyorum oradan Akhisar a ve İstanbul otobüsü ile İstanbul a geçiyorum.Umarım sıkmamışımdır.Daha uzun bir yolculuk yazısı ola bilirdi ama sizleri sıkmak istemedim.Video derlemesini yaptıktan sonra onu da yayınlayacağım.Bisikletle kalmanız dileğiyle.


