Merhaba
Temmuz 2015 ( Ramazan bayramı ) tarihinde gerçekleştirdiğim İstanbul – Eskişehir turumu henüz oturup kaleme alabildim. Bol fotoğrafla paylaşmak istedim ki, fotoğrafları yükle, yazı yaz, düzenle, üstüne bolca üşengeçlik Bunca zaman erteledim. Tur fotoğraflarını paylaşmadan önce, bu tura beni sürükleyen etkenlerden biraz söz etmek isterim.
4 yıldır çalıştığım ofiste işlerin sakin olduğu bir gün, forum sayfalarını kurcalarken ünlü doğa bilimcisi Serdar Kılıç’ın ‘’Doğada Tek Başına Dağ Bisikleti’’ videosuyla karşılaştım. İlgimi çekti, oturup bütün bölümü izledim. Dağ bisikleti tutkunu için etkileyici bir bölümdü. Videoyu izlediğim her saniye bisikletimde ışınlanıp orada olmak istedim. Ofiste sıkıcı ve sitresli iş yükünü çekmektense doğada olmak, birde bisikletle doğada olmak, hayal kurmanın ötesine geçemiyordum o an için.
İşin biraz daha üstüne düşüp Serdar Kılıç abimizi biraz daha araştırdım. Nerden gelmiş, kimmiş, neler yapmış derken Dağ Evi serisi ile karşılaştım. İzleyenler bilirler. Doğada Tek Başına programının 14 bölümlük Dağ Evi serisi. Fırsat bulduğum her zaman aralığında bu bölümleri izlemeye başladım.
İzledikçe izledim. İzledikçe hatırladım. İzledikçe yeniden hissettim. Çocukluğumun geçtiği köyü, yaptığım yaramazlıkları, dedemin arazilerinde ağaçlara yaptığımız barınaklarda geçirdiğim günleri, geceleri yaktığımız ateşin çatırtısını! Dayımın, dedemin, karşılaştığımız çobanların anlattığı hikâyeleri. 2011 yılı ile yaşama başladığım İstanbul’da, şehir hayatına kapılıp, iş, ev, arkadaşlıklar, zaman geçirilen yerler, mekânlar derken, aslında farkında olmadan ne kadar özlüyormuşum, çocukluğumu, köyümü, doğada var olmayı, zaman geçirmeyi.
Hep şöyle ifade eder kendisini Serdar Kılıç. ‘’Benim asıl görevim, insanla doğa arasındaki kopmuş o güçlü bağı tekrar onarmak.’’ İşte tam da istediği etkiyi yaratmıştı benim üzerimde. Sanki bir gözüm kördü ve onun bana hissettirdikleri ile tekrar görmeye başlamıştım. Peki, neden şehirde yaşıyordum? Dönemez miydim köyüme? Köyden şehre gelmek bir suç muydu benim için? Yıllar boyu okul sıralarında geçirilen zaman, mesleğim ve ideallerim beni buna mecbur kılmıştı. Şehre gelmekse asla bir suç değildi. Suçum, doğa ile olan bağımı koparmamdı !!!
İşim ve ilgim gereği sık sık izlediğim Air Crash İnvenstigaiton ( Uçak Kazası Raporu ) belgesini bırakıp, tamamen Serdar abinin programlarına sardım. Ne de çok bölümler varmış izlenecek. ‘’İçimdeki Doğa’’ ‘’Doğada Tek Başına’’ ‘’Doğadaki İnsan’’. Hala yaşamını köyde sürdüren kıymetli anneciğim yanıma geldiğinde ‘’ yeter artık, içimiz dışımız serdar kılıç oldu’’ demişti. Köye tekrar döndüğünde ‘’senin şu Serdar abinin programı neredeydi’’ diye sorduğunda çok gülmüştüm. Bir o kadar da hoşuma gitmişti. Serdar abiyi araştırıp takip etmeye başladıktan sonra şehirde daha fazla ıstırap çekmeye başladığımı hissettim. Sabah uyan, istikamet 19F. Bir saatlik hızlı ve öfkeli bir yolculuk. Ofiste bütün gün insanlara bir şey öğretme çabası. Akşam süresi 3 saate kadar uzayabilen yine bir 19F macerası. Bu şekilde geçiyordu günler özetle.
Ulaşım için sıkça kullandığım bisikletim ve tanıştığım yeni arkadaşlarımla birlikte fırsat buldukça kendimizi şehirden, insanlardan, motorlu taşıtlardan uzak yollara atmaya başladık. İstanbul içinde ve çevresinde birçok yer gezdik. Büyük keyifler aldık. Fotoğraflar çektik. Yemeklerimizi yedik. Sohbetler ettik. Paylaştık, Kazalar yaptık ve her biri güzel anı olarak yer edindi zihnimizde. Ancak yetmiyordu bana. Farklı bir istek, farklı bir arzu vardı içimde.
Yine bir ofis günü aklıma Eskişehir’deki arkadaşlarımın yanına bisiklet ile gitme fikri geldi. İlk etapta olur mu acaba dedim kendi kendime. Yapabilir miyim?
Bir çok tur yazısı okudum forumda. En çokta değerli arkadaşım Hakan Özcan’ın tur yazıları etkilemişti beni. Kendisi ile irtibat kurdum ve tecrübelerinden faydalanmaya çalıştım. Bir iki hafta boyunca nasıl bir yol izleyebilirim diye düşündüm. İlk etapta tamamen otoyoldan ibaret bir yol çizdim. Durup baktım. Ne anlamı var ki? Otobüse bin git. Bisikletle eziyetten başka bir şey değil. Daha sonra rotamı İznik gölü etrafından dolaşacak şekilde Bursa ve Bileceğin köylerinden geçen bir yol çizdim. Köy yolları tamam. Gölün güneyinden mi? Kuzeyinden mi? Bu sorunun da çok farklı cevapları gelse de ben gölün güneyini tercih ettim ve rotamı hazırladım.
http://s26.postimg.org/g5a7zpnvd/esk.jpg
Rota tamamdı. Peki, ne zaman yapacaktım? Böyle bir tur için hafta sonu yetmez. İşlerin yoğunluğu nedeniyle izinde alamazdım. Yakın tarihte Bayram tatili vardı. Arife gününü de bağlarsam güzel bir tur yapabilirdim. Arife günündeki yarım günlük mesai için izin almayı kafaya koydum. Aksi halde 1 gün çöpe gidecekti. Böyle bir tur yapacağımı direk olarak patronuma anlatıp izni kaptım.
Şimdi işin en zor kısmı! Daha 1 ay vardı tatile. Nasıl bekleyecektim o tarihe kadar! Askerde şafak sayarken bu kadar zor geçerdi zaman. 1 aylık zaman zarfından Serdar abiyi takip etmeye tam gaz deva ediyordum. İzledikçe daha zor geçiyordu günler, saatler, dakikalar.
Ve beklenen gün geldi çattı sonunda. Ramazan ayının 28.günü akşam hazırlıklarımı yaptım. Tüm giyeceklerim ve ihtiyaç duyacağım aparatlar.
http://s26.postimg.org/9sv2pvkt5/Ba_l_ks_z_1.jpg
Ramazan ayının 29.günü yani 15 Temmuz günü işe büyük bir heyecanla gittim. Planım, iş çıkışı Yalova’ya geçmekti. O akşam orada kalıp arife günü Yalova’dan pedal basacaktım. İş yerinde gün boyu kahve içtim. Heyecanımı bastırsın diye. Kahvenin heyecan bastıracağını nerden çıkardığımı da inanın hiç bilmiyorum. Bütün gün teknik destek, arkadaşlarla sohbet derken saat 18:00 ı vurdu ve ben koşarcasına atladım 19F’ye. Saat 19:30 gibi girdim eve. Hazır olan her şeyi toparladığım gibi bostancıya doğru indim. Sahil yolunu takip ederek Pendik feribot ile geçtim Yalova’ya. Yalova’da bisikletlerimi temin ettiğim Gizem Bisiklet ’in sahibi Engin abinin oğlu Ergin karşıladı beni. Akşam bolca sohbet ettik. Sabah 6 gibi uyanıp dükkâna gidecektik. Zincirimdeki ufak bir sorunu gidermemiz gerekiyordu. Sabah planını yaptıktan sonra erkenden uykuya geçtik. Saat 6 da alarm çalmadan fırladım. Ergin kardeşimi tatlı uykusundan zorla olsa uyandırıp dükkâna geçtik. Gerekli müdahaleleri yaptı. Tüm kontrollerini gerçekleştirdikten sonra güzel bir sarılıp helalleştik.
http://s26.postimg.org/ys1qsm2op/IMG_5584.jpg
Ergin kardeşimden zorda olsa ayrıldıktan sonra Yalova’nın saat itibari ile ıssız sokaklarından ilerleyerek Orhangazi’ye gideceğim Bursa yoluna çıktım. Yolculuğum başlamıştı. Haftalarca heyecanla beklediğim yollardaydım artık. Heyecanım hala o kadar yüksekti ki kahvaltı yapmayı unutmuştum. Tur başlangıcı için yapılacak en büyük hatayı yapmış ancak hiç farkında değildim. Orhangazi rampasına varmadan açlığımı fark edip bir benzin istasyonuna girdim. Şansıma soğuk sandviç buldum. Birkaç tane sandviç ve meyve suyu alıp çıktım. Aldığım yiyeceklerden birazını tükettikten sonra yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/4kot6o4k9/IMG_5586.jpg
Yalova’dan tamamen ayrıldıktan sonra Orhangazi rampası heyecanla karşıladı beni. Biraz ürk semde tahmin ettiğim kadar zorlanmadan tırmanışı tamamladım.
http://s26.postimg.org/m4he2cye1/IMG_5588.jpg
http://s26.postimg.org/jxd5eft3t/IMG_5607.jpg
http://s26.postimg.org/o1ookjimx/Ads_z.jpg
Zirveye ulaştıktan sonra Orhangazi’ye varmak için şimdide uzun soluklu bir iniş yapacağımı gördüm karşımdaki manzarada. Hazır güzel bir manzarada bulmuşken hemen birkaç kare fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim. Yola çıkmadan önce fotoğraf için yanıma bir dslr almayı planlıyordum. Sırt ve gidon çantamda yer olmadığı için vazgeçmiştim. İyi ki de ağırlık etmemişim kendime. İphone 6 ile yeterince güzel anı fotoğrafları çektim tur boyunca.
http://s26.postimg.org/b96l80nq1/esk.jpg
Kaskıma monte ettiğim SJ4000 action kameram ile de kayıt aldım. Yukarıdaki fotoğraf video’dan alınmıştır. Orhangazi’ye iniş anı. İniş söz konusu olduğu için araçlar son derece hızlı seyir ediyorlardı ve ben emniyet şeridinden arkayı sık sık kontrol ederek devam ettim.
http://s26.postimg.org/sdnwaovmh/esk4.jpg
http://s26.postimg.org/dgatvxt09/esk3.jpg
Sol şeritte seyir ederken beni umursamadan önüme kıran tırcı kardeş. Sana da selam olsun…
http://s26.postimg.org/ts4aknx21/IMG_5620.jpg
http://s26.postimg.org/ordhkazvd/esk2.jpg
Orhangazi ye inişte km sayacımın çalışmadığını fark ettim. Bunu daha öncede yapmıştı ancak çözememiştim. Orhangazi içinde Aslı Bisiklet olduğunu öğrendim ve ulaştım. Mavi elbiseli arkadaşa (İsmini unuttum ne yazık ki) durumu anlattım. İlgilendi ve sebebini buldu. Durumu çözdük ve planımı anlattım kendisine. Tur istikametimde gölün güneyini kullanmak vardı. Yine bir danışmak istedim. O da mutlaka gölün güneyinden ilerlememi tavsiye etti. Yolun daha dar olduğunu ancak daha sakin ve keyifle olacağını söyledi. Tavsiyelerini aldıktan sonra yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/7wrpdplp5/IMG_5666.jpg
http://s26.postimg.org/42y94k4d5/IMG_5633.jpg
http://s26.postimg.org/nm2udx34p/IMG_5624.jpg
http://s26.postimg.org/45i4re80p/IMG_5632.jpg
http://s26.postimg.org/6o3ts2tqx/IMG_5684.jpg
http://s26.postimg.org/w863yif4p/IMG_5631.jpg
http://s26.postimg.org/v7agn4nix/IMG_5689.jpg
http://s26.postimg.org/8jv7gz7yx/IMG_5690.jpg
http://s26.postimg.org/ct4iww0m1/IMG_5692.jpg
http://s26.postimg.org/51j7kl72x/IMG_5675.jpg
http://s26.postimg.org/rricdkqah/IMG_5704.jpg
http://s26.postimg.org/olxqnd7o9/IMG_5710.jpg
Orhangazi sahilinde hafif hafif ilerleyerek hem manzaranın tadını çıkarmaya çalışıyor hem de bol miktarda fotoğraf çekiyordum. Böyle bir turda fotoğrafsız olmaz diyerek her anı fotoğraflamak istiyorsunuz. Ancak fotoğraflama hissi anı kaçırmanıza neden oluyor zaman zaman. Böyle bit tur da zamanınız kısıtlı. Fotoğraflamak için zaman harcıyorsunuz ardından hızlı hızlı geçiyorsunuz olduğunuz noktayı!
http://s26.postimg.org/4dkxf91y1/image.jpg
Sölöz Köyünden bir manzara.
http://s26.postimg.org/4slmunuah/IMG_5726.jpg
http://s26.postimg.org/a5ah8si6x/IMG_5731.jpg
http://s26.postimg.org/fw0nmiq6x/IMG_5734.jpg
http://s26.postimg.org/wxthom521/IMG_5742.jpg
Narlıca Köyü Girişi
http://s26.postimg.org/qubx4pes9/IMG_5743.jpg
Narlıca Köyü girişi
İznik gölünün güneyinden devam ederken birçok köyden geçtim. Bunlardan biride Narlıca köyü. Köy merkezinden geçerken yolunda hemen kenarında bulunan kıraathane dikkatimi çekti ve hemen frenlere hafif bir dokunuşla yanaştım. Önce herkese selam verip ardından masalarda oturan en yaşlı iki amcamdan izin alıp masalarına oturdum. Selamlaşma hoş beş derken. Nerden geldin nereye gidiyorsun, tarla bağ bahçe sohbet bayağı ilerledi. Ramazan ayının arife günü olması nedeniyle kahvede çay çorba pişmiyordu. Bu nedenle bir şey ikram edemediler. Bu iki amcam belli ki eskiden kankalar. Sürekli birbirleri ile didişip kendi dediklerini birbirlerine zorla kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Hoş, niyet iyi olduğu için bu didişme sırasında bana kalan, onları izleyip gülümsemek oldu. Amcalarımla selamlaşıp yanlarından ayrıldım. Karşı markette su kek vs gibi temel ihtiyaçlarımı karşılayıp yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/9njx6ohzt/IMG_5753.jpg
http://s26.postimg.org/8ntmaz2u1/IMG_5750.jpg
Mehmet dedemin dinlenme tesisi
http://s26.postimg.org/aecncgkd5/IMG_5754.jpg
http://s26.postimg.org/yr0zqofmh/IMG_5757.jpg
40 dereceyi aşan sıcağın altında pedal basarken yol kenarında Mehmet dedemin bir şeylerle uğraştığını gördüm. Pedal kesmedim, devam ediyordum. Neden bilmiyorum, kötü bir hissiyat sardı beni ve frene asılıp geriye döndüm. Mehmet dedeme bir selam verip oturdum yanıma. Ne yapıyorsun keyfin nasıl vs.vs. Hareketleri ve sesi o kadar naifti ki hiç kalkasım gelmedi yanından. Aslında Bursaymış Mehmet dedemin evi. Zaman geçirmek için gelmiş tarlasına. Arkada bol miktarda zeytin ağaçları var. Kayısı ağacını buduyordu yanlış hatırlamıyorsam. Mersinli olduğumu öğrendiğinde torunundan bahsetti. Kız kaçırmış Tarsus’tan. Bir ay içinde düğünleri varmış. Mehmet dedemle de bir iki kare fotoğraf çekildim ve yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/b85u630nt/IMG_5761.jpg
http://s26.postimg.org/3tgidpes9/IMG_5762.jpg
Mehmet dedemin yanından ayrılalı kısa süre olmuştu ki Nihat abi ile karşılaştım. Nihat abi emekli bir öğretmen. Tarlasında tamamen kendi yetiştirdiği mahsulleri ve onlarla imal ettiği ürünleri satıyor. Zeytinyağı, salça, elma armut vs. Zamandan dolayı kısa süreli bir sohbet ettik Nihat abi ile. İşlerin pek yolunda gitmediğini öğrendiğimde üzüldüm. Hava şartları vurmuş o sene meyve sebzeleri. Ne olursa olsun halinden memnundu. Sohbetimiz esnasında ezan okunmaya başlayınca hareketlendi Nihat abi. ‘’Oğlum ben namaza duruyorum bak oradan ne istiyorsan al git. Yolun açık olsun’’ Sadece bir armut aldım. Arkasından seslenip teşekkür ettim. Pedal basmaya devam...
http://s26.postimg.org/5v0eqy2hl/IMG_5763.jpg
Göl kenarında sona doğru
http://s26.postimg.org/iax4kovtl/IMG_5768.jpg
İmrenerek birkaç dakika izlediğim ev.
http://s26.postimg.org/72ecj5sm1/IMG_5772.jpg
Fotoğrafın sağ üst kısmındaki beton, Bilecik-Yenişehir yönüne devam eden yolun görünen kısmı. İlk gördüğümde yok ya benim orayla işim yok deyip kendimi kandırma çabasına girdim sebepsizce
http://s26.postimg.org/aw7ssb9y1/IMG_5774.jpg
Göl kenarında sürdüğüm sefa sona erdi ve İznik yol ayrımına geldim. Sola dönersem İznik-Sakarya sağa dönersem Yenişehir-Bileciğe doğru devam edecektim. Hazırladığım rota gereği sağa doğru gidonu kırıp yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/lkbjr5jx5/IMG_5776.jpg
Kendimi kandırma çabalarımın ne kadar yersiz olduğunu yol ayrımında sağa döner dönmez anlamıştım. Fotoğrafımı süsleyen tabela ise keyfime keyif kattı
http://s26.postimg.org/qyexcfz15/IMG_5778.jpg
http://s26.postimg.org/t6t3ts655/IMG_5782.jpg
http://s26.postimg.org/mqk53oxll/IMG_5787.jpg
Aşağıdaki görünen yol, birkaç fotoğraf öncesinde ifade ettiğim, yok yahu benim orayla işim olmaz diye kendimi kandırmaya çalıştığım bir dal fotoğraf çektiğim yol.
http://s26.postimg.org/3mqtnckrd/IMG_5789.jpg
İznik gölü ve İznik manzarası
http://s26.postimg.org/6knsh1sex/IMG_5796.jpg
Sonu bir türlü görünmeyen tırmanışta suyum ve yiyeceklerim tükendi. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Hatta fotoğraftaki aletleri aşağıdan görüp orada su bulurum niyeti ile biraz kendimi gazlamıştım. Başım dönmeye ve ellerimim ciddi titremeye başlamıştı. İlk turum olması sebebiyle acemiliğimin acısını çekiyordum. Durup bir ağacın altına attım kendimi. Posizyon ayarlamaksızın uzandım. Uzandığım gibi uyuyakalmışım. Gözümü açtığımda yoğun terlemiştim ama çok daha iyi hissediyordum kendimi. Fazla kendimi yıpratmadan araçların bulunduğu yere ulaştım. Fotoğrafın solunda şantiyenin ufak bir prefabrik evi vardı. Bisikletten inmiş ilerlerken yirmi üzerinde köpek sarıverdi etrafımı. Alanlarına girmiştim. Saldırmıyorlardı ancak yoğun şekilde havlıyorlardı. Durup bekledim öylece. Niyetimin kötü olmadığını hissetsinler diye ama anladım ki arkadaşların canı o kadar sıkılmış ki, kaçta bizde seni kovalayalım ekşın olsun biraz der gibilerdi. Ne yazık ki bu isteklerini yerine getirebilecek halim yoktu. İçeriden biri çıktı ve selam verip ona durumu anlattım. Köpeklerde beni rahat bıraktı. Biraz sohbetin ardından soğuk suyu alıp yola hafif hafif devam ettim. Şantiyeden ayrılırken köpekler şanslarını bir daha denediler. Peşimden havlayarak bayağı takip ettiler ancak sıcak nedeni ile onlara eşlik edemedim.
http://s26.postimg.org/4lj6cwizd/image.jpg
Göl kenarındaki yolculuğum bittikten sonra Yenişehir’e yönünde yoluma devam etmiştim. Bu yolu takip ettiğimde Yenişehir merkeze ulaşacaktım ve bu benim rotam değildi. Tırmanışımın bitmesinin ardından Mecidiye köy istikameti yönünde çevirdim gidonumu. Asfalt olmayan topraktan bir yolda devam ediyordu yolculuğum. Pedal basmak daha zorlaşmıştı ama işin zevki daha bir artmıştı sanki.
http://s26.postimg.org/r3iom46c9/IMG_5797.jpg
Mecidiye köyüne ulaşmadan yolda bir çoban abiyle karşılaştım. Selamın ardından yine hoş beş sohbet ettik ayaküstü. Biz sohbet ederken koyunlar tam gaz başka birinin arazisine doğru yol alıyordu. Ancak fotoğraf çekmeme rağmen bunu bende fark edemedim. Sohbetin derin kısmında karşıda görünen zeytin ağacı bahçesine bodoslama dalmıştı koyuncuklar. Çoban abim fark etti ve evlat görüşüz yolun açık alsın deyip fırladı.
http://s26.postimg.org/6ag9xpdsp/IMG_5799.jpg
Mecidiye köyünün girişinde fotoğrafımı çektim. Ardından köyün içerisinde turladım. Ya köyde kimse yoktu ya da kimse evinden dışarı dahi bakmıyordu. Hiç kimse ile karşılamaman verdiği üzüntü ile yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/aib26gf89/IMG_5802.jpg
Kızılhisar köyüne doğru
http://s26.postimg.org/j34dxmpeh/IMG_5804.jpg
http://s26.postimg.org/a9dhgj2ft/IMG_5805.jpg
http://s26.postimg.org/f9fj27xg9/IMG_5807.jpg
Mecidiye köyündeki sakinlik ne yazık ki Kızılhisar köyünde de hakimdi. Kimsecikleri göremeden birkaç fotoğraf çekip buradan da ayrıldım.
http://s26.postimg.org/ysgwjylnd/image.jpg
http://s26.postimg.org/mdxcb94pl/IMG_5817.jpg
http://s26.postimg.org/p6nc3nuhl/image.jpg
Kızılhisar köyünden ayrılıp keyifle yoluma devam ettim. Bir sonraki istikametim Kızılköy’dü. Yolda bu gençlerle karşılaştım. Onlarda benim gibi yemek yerken çevrelerinde olan biten hiçbir şeyle ilgilenmiyorlardı. Birkaç fotoğraf çekerken sohbet etmeye çalıştım kendileriyle. Pek ilgilenmediler benimle. Kadrajımda olmasa da kendime kendime ettiğim sohbetime şahit olan biri daha vardı orada. Köy halkından benim yaşlarımda bir hanımefendi. Kıs kıs gülüşünü hiç unutmuyorum. Sol tarafta bir ağaç altına sinmişti. Pususuna düşmüş ve birkaç dakikalığına da olsa onun eğlencesi olmuştum. Gördüğümü fark ettirmeden pedala bastım. Beni umursamasalar da otlayan geçlere veda ettim elbette.
http://s26.postimg.org/dy7rtr1uh/IMG_5822.jpg
http://s26.postimg.org/vfbvov2mx/IMG_5823.jpg
http://s26.postimg.org/5rfs26brt/IMG_5824.jpg
Göl kenarında tamamen zeytin bahçeleri ile karşılaşıyordum. İrtifa kazandıkça Tarım şekli Zeytinden Ayçiçeğine dönmüştü. Bana da bu güzel manzarayı fotoğraflamak düştü.
http://s26.postimg.org/n0w90s1ll/IMG_5827.jpg
http://s26.postimg.org/8vv1cphy1/IMG_5828.jpg
Kızılköy girişi
http://s26.postimg.org/64brm3jfd/IMG_5831.jpg
http://s26.postimg.org/guusu17o9/IMG_5833.jpg
Tur boyunca en büyük keyifi tadtıüım yer Kızılköy. Mecidiye köy ve Kızılhisarda yaşadığım üzüntüyü burada tamamen atmıştım üzerimden. Daha köye ayak basar basmak makaraya sardılar beni. Önce bir selamlaştık. Ufak çaplı sohbetten sonra dâhil oldum sohbetlerine. Kimin kime sataştığı hiç belli değil. Herkes atışıp büyük keyif ile eğleniyorlardı. Önünde bulunduğum bina köyün kıraathanesi. Tabi Ramazan dolayısı ile çay yok. İkinci fotoğrafta elinde domates ve poşet olan abi benim için hazırlık yapıyor. Öncesi şöyle;
-Abiler sohbet harika ancak benim karnım çok aç ve suyumda bitti.
+Ooo neden söylemedin ilk başta.
-Sorun yok abi. Var mı ekmeğiniz. Ekmek ve su yeter bana.
+Dur sana lokum getirelim.
-Abi şekerli bir şey değil de ekmek olsa kâfi.
+La bi dur bekle. Gelsin öyle söylen
http://s26.postimg.org/z07r8376h/IMG_5834.jpg
Yiyeceklerim geldi. Ben dışarıda köy ahalisi ile türlü selfieler çekilirken kıraathane içinde masam hazırlanmıştı. Sosyal ortamlarda yiyecek fotoğrafı paylaşılmasına her zaman kin duymuşumdur. Ancak bu masayı sizlerle paylaşmaktan kendim alıkoyamadım. Bu masa üzerinde sadece yiyecekler yoktu çünkü. Köy ahalisin samimiyeti, saflığı, merhameti vardı.
Bu masayı birkaç dakika izledim. O köye kadar yolda yaşadıklarımı düşündüm, hissettim. Ne kadar eksik, ne kadar kör yaşıyorum şehirde! Bütün bu hislerin etkisi ile hüzünlenip birkaç gözyaşı dökmüştüm bu dopdolu masanın başında. Toparlanıp yiyeceklerimi idareli bir şekilde tükettim. Kalanları poşetleyip sırt çantama doldurdum.
http://s26.postimg.org/59kmmbm6x/IMG_5835.jpg
http://s26.postimg.org/t4ieyfh95/IMG_5837.jpg
Ben yiyeceklerimi tüketirken kıraathane içinde telaş vardı bir taraftan. Görevli olduğunu düşündüğüm şapkalı arkadaş, dünya tatlısı kızlara temizlik yapmaları için çeşitli yönergeler yağdırıyordu. Diğer iki genç te Kanal D’nin şu bitmek bilmeyen polisiye dizisini seyrediyorlardı keyifle. Cam temizliğini tamamladıktan sonra isyan çıktı ve temizliğe son verdi iki kız kardeş. Onların bu tatlı atışmalarını gülümseyerek izledim birkaç dakika. Hiç kalkmak istemedim. Ancak saat 5 i geçiyordu ve Bilecik merkeze daha 40 km üzerinde yolum vardı. Tur olayında acemi olduğum için aslında kendimi ne kadar zor bir duruma soktuğumun farkında değildim. Amacım Bilecik’e ulaşmaktı. Son derece plansız ve tutarsız zaman geçiriyordum. Dışarı çıkıp birkaç dakika daha sohbet ettim bu eğlenmenin dibine vuran keyifli abilerle. Köy meydanında birkaç fotoğraf çektim. Tam ayrılma vakti geldiğinde istikametimle alakalı bir tartışma çıktı köy ahalisi arasında. Tartışma derken asla bir kırıcılık yok. Yine keyifli atışma. Direk aşağı mı insin, yoksa Aydoğdu köyüne mi dönsün. ( Sohbetimden haz almayan ineklerin fotoğraflarını çektiğim köy) Öyleydi böyleydi derken Aydoğdu’ya tekrar dönüp oradan devam etmeye karar verdim. Diğer yolun iyi olmadığını söyledi oradaki bir kısım abiler. Hepsine veda edip yoluma devam ederken tartışma hala devam ediyordu. Köy çıkışı frene basıp durdum ve tekrar baktım o güzel insanlara. Sadece birkaç dakika tanıdığım insanlardan ayrılmak ne kadarda zor gelmişti o an.
http://s26.postimg.org/z7zzic7ix/IMG_5839.jpg
http://s26.postimg.org/4f2oe13q1/IMG_5838.jpg
http://s26.postimg.org/5imspzod5/IMG_5840.jpg
http://s26.postimg.org/qi2whhq1l/IMG_5844.jpg
Kızılköy’de çektiğim birkaç fotoğraf. Kızılköyden ayrıldıktan sonra Aydoğdu köyünden geçip, beni Bilecik’e götürecek D160 otoyoluna doğru hızlı bir sürüş gerçekleştiriyordum. Otoyola kadar iniş söz konusu olduğu için hızlı seyir edebiliyordum tabi. Gün ışığı azaldıkça beni ufak çaplı bir korku sarmaya başladı. Daha uzun bir yolum vardı ve ben karanlıkla arası hiç iyi olmayan biriydim.
http://s26.postimg.org/sp755evbt/IMG_5850.jpg
http://s26.postimg.org/wzqeeqpsp/IMG_5855.jpg
http://s26.postimg.org/x79fxibdl/IMG_5856.jpg
http://s26.postimg.org/dwum8ppg9/image.jpg
http://s26.postimg.org/6tz5c79cp/IMG_5864.jpg
http://s26.postimg.org/uar0ayuxl/IMG_5868.jpg
http://s26.postimg.org/9pc8j2dcp/IMG_5869.jpg
Köprühisar köyü yolundan fotoğraflar.
Köprühisar'a iniş
http://s26.postimg.org/7uze1bqc9/IMG_5873.jpg
Fotoğraftaki iki yakışıklı Köprühisar köyü sakinleri. Şapkalı abi sağ tarafta bulunan mısır tarlasının tam ortasında sulama işiyle meşguldü. Durup fotoğraf çektim. Yüksek sesle Kolay gelsin diye bağırdım kendisine. Teşekkür ettikten sonra seri bir şekilde yanıma geldi. Selamlaştık. Yine tarla bağ bahçeden söz ettik. Yol la ilgili birkaç şey sordum. Ardından bıyıklı genç geldi yanımıza dâhil oldu sohbete. Tur işinin zor olup olmadığını sordular. Bende şehir hayatımı ve bu tura nasıl başladığımı anlattım. Köy ve şehir hayatını karşılaştırdığımızda iyi ki böyle bir düzenimiz yok der gibi baktıklarını görebiliyordum. Sohbetin devamında köy meydanında bir kıraathane olmadığını öğrendim. Ardından abilerle sohbete son verip ayrıldık.
Temmuz 2015 ( Ramazan bayramı ) tarihinde gerçekleştirdiğim İstanbul – Eskişehir turumu henüz oturup kaleme alabildim. Bol fotoğrafla paylaşmak istedim ki, fotoğrafları yükle, yazı yaz, düzenle, üstüne bolca üşengeçlik Bunca zaman erteledim. Tur fotoğraflarını paylaşmadan önce, bu tura beni sürükleyen etkenlerden biraz söz etmek isterim.
4 yıldır çalıştığım ofiste işlerin sakin olduğu bir gün, forum sayfalarını kurcalarken ünlü doğa bilimcisi Serdar Kılıç’ın ‘’Doğada Tek Başına Dağ Bisikleti’’ videosuyla karşılaştım. İlgimi çekti, oturup bütün bölümü izledim. Dağ bisikleti tutkunu için etkileyici bir bölümdü. Videoyu izlediğim her saniye bisikletimde ışınlanıp orada olmak istedim. Ofiste sıkıcı ve sitresli iş yükünü çekmektense doğada olmak, birde bisikletle doğada olmak, hayal kurmanın ötesine geçemiyordum o an için.
İşin biraz daha üstüne düşüp Serdar Kılıç abimizi biraz daha araştırdım. Nerden gelmiş, kimmiş, neler yapmış derken Dağ Evi serisi ile karşılaştım. İzleyenler bilirler. Doğada Tek Başına programının 14 bölümlük Dağ Evi serisi. Fırsat bulduğum her zaman aralığında bu bölümleri izlemeye başladım.
İzledikçe izledim. İzledikçe hatırladım. İzledikçe yeniden hissettim. Çocukluğumun geçtiği köyü, yaptığım yaramazlıkları, dedemin arazilerinde ağaçlara yaptığımız barınaklarda geçirdiğim günleri, geceleri yaktığımız ateşin çatırtısını! Dayımın, dedemin, karşılaştığımız çobanların anlattığı hikâyeleri. 2011 yılı ile yaşama başladığım İstanbul’da, şehir hayatına kapılıp, iş, ev, arkadaşlıklar, zaman geçirilen yerler, mekânlar derken, aslında farkında olmadan ne kadar özlüyormuşum, çocukluğumu, köyümü, doğada var olmayı, zaman geçirmeyi.
Hep şöyle ifade eder kendisini Serdar Kılıç. ‘’Benim asıl görevim, insanla doğa arasındaki kopmuş o güçlü bağı tekrar onarmak.’’ İşte tam da istediği etkiyi yaratmıştı benim üzerimde. Sanki bir gözüm kördü ve onun bana hissettirdikleri ile tekrar görmeye başlamıştım. Peki, neden şehirde yaşıyordum? Dönemez miydim köyüme? Köyden şehre gelmek bir suç muydu benim için? Yıllar boyu okul sıralarında geçirilen zaman, mesleğim ve ideallerim beni buna mecbur kılmıştı. Şehre gelmekse asla bir suç değildi. Suçum, doğa ile olan bağımı koparmamdı !!!
İşim ve ilgim gereği sık sık izlediğim Air Crash İnvenstigaiton ( Uçak Kazası Raporu ) belgesini bırakıp, tamamen Serdar abinin programlarına sardım. Ne de çok bölümler varmış izlenecek. ‘’İçimdeki Doğa’’ ‘’Doğada Tek Başına’’ ‘’Doğadaki İnsan’’. Hala yaşamını köyde sürdüren kıymetli anneciğim yanıma geldiğinde ‘’ yeter artık, içimiz dışımız serdar kılıç oldu’’ demişti. Köye tekrar döndüğünde ‘’senin şu Serdar abinin programı neredeydi’’ diye sorduğunda çok gülmüştüm. Bir o kadar da hoşuma gitmişti. Serdar abiyi araştırıp takip etmeye başladıktan sonra şehirde daha fazla ıstırap çekmeye başladığımı hissettim. Sabah uyan, istikamet 19F. Bir saatlik hızlı ve öfkeli bir yolculuk. Ofiste bütün gün insanlara bir şey öğretme çabası. Akşam süresi 3 saate kadar uzayabilen yine bir 19F macerası. Bu şekilde geçiyordu günler özetle.
Ulaşım için sıkça kullandığım bisikletim ve tanıştığım yeni arkadaşlarımla birlikte fırsat buldukça kendimizi şehirden, insanlardan, motorlu taşıtlardan uzak yollara atmaya başladık. İstanbul içinde ve çevresinde birçok yer gezdik. Büyük keyifler aldık. Fotoğraflar çektik. Yemeklerimizi yedik. Sohbetler ettik. Paylaştık, Kazalar yaptık ve her biri güzel anı olarak yer edindi zihnimizde. Ancak yetmiyordu bana. Farklı bir istek, farklı bir arzu vardı içimde.
Yine bir ofis günü aklıma Eskişehir’deki arkadaşlarımın yanına bisiklet ile gitme fikri geldi. İlk etapta olur mu acaba dedim kendi kendime. Yapabilir miyim?
Bir çok tur yazısı okudum forumda. En çokta değerli arkadaşım Hakan Özcan’ın tur yazıları etkilemişti beni. Kendisi ile irtibat kurdum ve tecrübelerinden faydalanmaya çalıştım. Bir iki hafta boyunca nasıl bir yol izleyebilirim diye düşündüm. İlk etapta tamamen otoyoldan ibaret bir yol çizdim. Durup baktım. Ne anlamı var ki? Otobüse bin git. Bisikletle eziyetten başka bir şey değil. Daha sonra rotamı İznik gölü etrafından dolaşacak şekilde Bursa ve Bileceğin köylerinden geçen bir yol çizdim. Köy yolları tamam. Gölün güneyinden mi? Kuzeyinden mi? Bu sorunun da çok farklı cevapları gelse de ben gölün güneyini tercih ettim ve rotamı hazırladım.
http://s26.postimg.org/g5a7zpnvd/esk.jpg
Rota tamamdı. Peki, ne zaman yapacaktım? Böyle bir tur için hafta sonu yetmez. İşlerin yoğunluğu nedeniyle izinde alamazdım. Yakın tarihte Bayram tatili vardı. Arife gününü de bağlarsam güzel bir tur yapabilirdim. Arife günündeki yarım günlük mesai için izin almayı kafaya koydum. Aksi halde 1 gün çöpe gidecekti. Böyle bir tur yapacağımı direk olarak patronuma anlatıp izni kaptım.
Şimdi işin en zor kısmı! Daha 1 ay vardı tatile. Nasıl bekleyecektim o tarihe kadar! Askerde şafak sayarken bu kadar zor geçerdi zaman. 1 aylık zaman zarfından Serdar abiyi takip etmeye tam gaz deva ediyordum. İzledikçe daha zor geçiyordu günler, saatler, dakikalar.
Ve beklenen gün geldi çattı sonunda. Ramazan ayının 28.günü akşam hazırlıklarımı yaptım. Tüm giyeceklerim ve ihtiyaç duyacağım aparatlar.
http://s26.postimg.org/9sv2pvkt5/Ba_l_ks_z_1.jpg
Ramazan ayının 29.günü yani 15 Temmuz günü işe büyük bir heyecanla gittim. Planım, iş çıkışı Yalova’ya geçmekti. O akşam orada kalıp arife günü Yalova’dan pedal basacaktım. İş yerinde gün boyu kahve içtim. Heyecanımı bastırsın diye. Kahvenin heyecan bastıracağını nerden çıkardığımı da inanın hiç bilmiyorum. Bütün gün teknik destek, arkadaşlarla sohbet derken saat 18:00 ı vurdu ve ben koşarcasına atladım 19F’ye. Saat 19:30 gibi girdim eve. Hazır olan her şeyi toparladığım gibi bostancıya doğru indim. Sahil yolunu takip ederek Pendik feribot ile geçtim Yalova’ya. Yalova’da bisikletlerimi temin ettiğim Gizem Bisiklet ’in sahibi Engin abinin oğlu Ergin karşıladı beni. Akşam bolca sohbet ettik. Sabah 6 gibi uyanıp dükkâna gidecektik. Zincirimdeki ufak bir sorunu gidermemiz gerekiyordu. Sabah planını yaptıktan sonra erkenden uykuya geçtik. Saat 6 da alarm çalmadan fırladım. Ergin kardeşimi tatlı uykusundan zorla olsa uyandırıp dükkâna geçtik. Gerekli müdahaleleri yaptı. Tüm kontrollerini gerçekleştirdikten sonra güzel bir sarılıp helalleştik.
http://s26.postimg.org/ys1qsm2op/IMG_5584.jpg
Ergin kardeşimden zorda olsa ayrıldıktan sonra Yalova’nın saat itibari ile ıssız sokaklarından ilerleyerek Orhangazi’ye gideceğim Bursa yoluna çıktım. Yolculuğum başlamıştı. Haftalarca heyecanla beklediğim yollardaydım artık. Heyecanım hala o kadar yüksekti ki kahvaltı yapmayı unutmuştum. Tur başlangıcı için yapılacak en büyük hatayı yapmış ancak hiç farkında değildim. Orhangazi rampasına varmadan açlığımı fark edip bir benzin istasyonuna girdim. Şansıma soğuk sandviç buldum. Birkaç tane sandviç ve meyve suyu alıp çıktım. Aldığım yiyeceklerden birazını tükettikten sonra yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/4kot6o4k9/IMG_5586.jpg
Yalova’dan tamamen ayrıldıktan sonra Orhangazi rampası heyecanla karşıladı beni. Biraz ürk semde tahmin ettiğim kadar zorlanmadan tırmanışı tamamladım.
http://s26.postimg.org/m4he2cye1/IMG_5588.jpg
http://s26.postimg.org/jxd5eft3t/IMG_5607.jpg
http://s26.postimg.org/o1ookjimx/Ads_z.jpg
Zirveye ulaştıktan sonra Orhangazi’ye varmak için şimdide uzun soluklu bir iniş yapacağımı gördüm karşımdaki manzarada. Hazır güzel bir manzarada bulmuşken hemen birkaç kare fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim. Yola çıkmadan önce fotoğraf için yanıma bir dslr almayı planlıyordum. Sırt ve gidon çantamda yer olmadığı için vazgeçmiştim. İyi ki de ağırlık etmemişim kendime. İphone 6 ile yeterince güzel anı fotoğrafları çektim tur boyunca.
http://s26.postimg.org/b96l80nq1/esk.jpg
Kaskıma monte ettiğim SJ4000 action kameram ile de kayıt aldım. Yukarıdaki fotoğraf video’dan alınmıştır. Orhangazi’ye iniş anı. İniş söz konusu olduğu için araçlar son derece hızlı seyir ediyorlardı ve ben emniyet şeridinden arkayı sık sık kontrol ederek devam ettim.
http://s26.postimg.org/sdnwaovmh/esk4.jpg
http://s26.postimg.org/dgatvxt09/esk3.jpg
Sol şeritte seyir ederken beni umursamadan önüme kıran tırcı kardeş. Sana da selam olsun…
http://s26.postimg.org/ts4aknx21/IMG_5620.jpg
http://s26.postimg.org/ordhkazvd/esk2.jpg
Orhangazi ye inişte km sayacımın çalışmadığını fark ettim. Bunu daha öncede yapmıştı ancak çözememiştim. Orhangazi içinde Aslı Bisiklet olduğunu öğrendim ve ulaştım. Mavi elbiseli arkadaşa (İsmini unuttum ne yazık ki) durumu anlattım. İlgilendi ve sebebini buldu. Durumu çözdük ve planımı anlattım kendisine. Tur istikametimde gölün güneyini kullanmak vardı. Yine bir danışmak istedim. O da mutlaka gölün güneyinden ilerlememi tavsiye etti. Yolun daha dar olduğunu ancak daha sakin ve keyifle olacağını söyledi. Tavsiyelerini aldıktan sonra yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/7wrpdplp5/IMG_5666.jpg
http://s26.postimg.org/42y94k4d5/IMG_5633.jpg
http://s26.postimg.org/nm2udx34p/IMG_5624.jpg
http://s26.postimg.org/45i4re80p/IMG_5632.jpg
http://s26.postimg.org/6o3ts2tqx/IMG_5684.jpg
http://s26.postimg.org/w863yif4p/IMG_5631.jpg
http://s26.postimg.org/v7agn4nix/IMG_5689.jpg
http://s26.postimg.org/8jv7gz7yx/IMG_5690.jpg
http://s26.postimg.org/ct4iww0m1/IMG_5692.jpg
http://s26.postimg.org/51j7kl72x/IMG_5675.jpg
http://s26.postimg.org/rricdkqah/IMG_5704.jpg
http://s26.postimg.org/olxqnd7o9/IMG_5710.jpg
Orhangazi sahilinde hafif hafif ilerleyerek hem manzaranın tadını çıkarmaya çalışıyor hem de bol miktarda fotoğraf çekiyordum. Böyle bir turda fotoğrafsız olmaz diyerek her anı fotoğraflamak istiyorsunuz. Ancak fotoğraflama hissi anı kaçırmanıza neden oluyor zaman zaman. Böyle bit tur da zamanınız kısıtlı. Fotoğraflamak için zaman harcıyorsunuz ardından hızlı hızlı geçiyorsunuz olduğunuz noktayı!
http://s26.postimg.org/4dkxf91y1/image.jpg
Sölöz Köyünden bir manzara.
http://s26.postimg.org/4slmunuah/IMG_5726.jpg
http://s26.postimg.org/a5ah8si6x/IMG_5731.jpg
http://s26.postimg.org/fw0nmiq6x/IMG_5734.jpg
http://s26.postimg.org/wxthom521/IMG_5742.jpg
Narlıca Köyü Girişi
http://s26.postimg.org/qubx4pes9/IMG_5743.jpg
Narlıca Köyü girişi
İznik gölünün güneyinden devam ederken birçok köyden geçtim. Bunlardan biride Narlıca köyü. Köy merkezinden geçerken yolunda hemen kenarında bulunan kıraathane dikkatimi çekti ve hemen frenlere hafif bir dokunuşla yanaştım. Önce herkese selam verip ardından masalarda oturan en yaşlı iki amcamdan izin alıp masalarına oturdum. Selamlaşma hoş beş derken. Nerden geldin nereye gidiyorsun, tarla bağ bahçe sohbet bayağı ilerledi. Ramazan ayının arife günü olması nedeniyle kahvede çay çorba pişmiyordu. Bu nedenle bir şey ikram edemediler. Bu iki amcam belli ki eskiden kankalar. Sürekli birbirleri ile didişip kendi dediklerini birbirlerine zorla kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Hoş, niyet iyi olduğu için bu didişme sırasında bana kalan, onları izleyip gülümsemek oldu. Amcalarımla selamlaşıp yanlarından ayrıldım. Karşı markette su kek vs gibi temel ihtiyaçlarımı karşılayıp yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/9njx6ohzt/IMG_5753.jpg
http://s26.postimg.org/8ntmaz2u1/IMG_5750.jpg
Mehmet dedemin dinlenme tesisi
http://s26.postimg.org/aecncgkd5/IMG_5754.jpg
http://s26.postimg.org/yr0zqofmh/IMG_5757.jpg
40 dereceyi aşan sıcağın altında pedal basarken yol kenarında Mehmet dedemin bir şeylerle uğraştığını gördüm. Pedal kesmedim, devam ediyordum. Neden bilmiyorum, kötü bir hissiyat sardı beni ve frene asılıp geriye döndüm. Mehmet dedeme bir selam verip oturdum yanıma. Ne yapıyorsun keyfin nasıl vs.vs. Hareketleri ve sesi o kadar naifti ki hiç kalkasım gelmedi yanından. Aslında Bursaymış Mehmet dedemin evi. Zaman geçirmek için gelmiş tarlasına. Arkada bol miktarda zeytin ağaçları var. Kayısı ağacını buduyordu yanlış hatırlamıyorsam. Mersinli olduğumu öğrendiğinde torunundan bahsetti. Kız kaçırmış Tarsus’tan. Bir ay içinde düğünleri varmış. Mehmet dedemle de bir iki kare fotoğraf çekildim ve yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/b85u630nt/IMG_5761.jpg
http://s26.postimg.org/3tgidpes9/IMG_5762.jpg
Mehmet dedemin yanından ayrılalı kısa süre olmuştu ki Nihat abi ile karşılaştım. Nihat abi emekli bir öğretmen. Tarlasında tamamen kendi yetiştirdiği mahsulleri ve onlarla imal ettiği ürünleri satıyor. Zeytinyağı, salça, elma armut vs. Zamandan dolayı kısa süreli bir sohbet ettik Nihat abi ile. İşlerin pek yolunda gitmediğini öğrendiğimde üzüldüm. Hava şartları vurmuş o sene meyve sebzeleri. Ne olursa olsun halinden memnundu. Sohbetimiz esnasında ezan okunmaya başlayınca hareketlendi Nihat abi. ‘’Oğlum ben namaza duruyorum bak oradan ne istiyorsan al git. Yolun açık olsun’’ Sadece bir armut aldım. Arkasından seslenip teşekkür ettim. Pedal basmaya devam...
http://s26.postimg.org/5v0eqy2hl/IMG_5763.jpg
Göl kenarında sona doğru
http://s26.postimg.org/iax4kovtl/IMG_5768.jpg
İmrenerek birkaç dakika izlediğim ev.
http://s26.postimg.org/72ecj5sm1/IMG_5772.jpg
Fotoğrafın sağ üst kısmındaki beton, Bilecik-Yenişehir yönüne devam eden yolun görünen kısmı. İlk gördüğümde yok ya benim orayla işim yok deyip kendimi kandırma çabasına girdim sebepsizce
http://s26.postimg.org/aw7ssb9y1/IMG_5774.jpg
Göl kenarında sürdüğüm sefa sona erdi ve İznik yol ayrımına geldim. Sola dönersem İznik-Sakarya sağa dönersem Yenişehir-Bileciğe doğru devam edecektim. Hazırladığım rota gereği sağa doğru gidonu kırıp yola devam ettim.
http://s26.postimg.org/lkbjr5jx5/IMG_5776.jpg
Kendimi kandırma çabalarımın ne kadar yersiz olduğunu yol ayrımında sağa döner dönmez anlamıştım. Fotoğrafımı süsleyen tabela ise keyfime keyif kattı
http://s26.postimg.org/qyexcfz15/IMG_5778.jpg
http://s26.postimg.org/t6t3ts655/IMG_5782.jpg
http://s26.postimg.org/mqk53oxll/IMG_5787.jpg
Aşağıdaki görünen yol, birkaç fotoğraf öncesinde ifade ettiğim, yok yahu benim orayla işim olmaz diye kendimi kandırmaya çalıştığım bir dal fotoğraf çektiğim yol.
http://s26.postimg.org/3mqtnckrd/IMG_5789.jpg
İznik gölü ve İznik manzarası
http://s26.postimg.org/6knsh1sex/IMG_5796.jpg
Sonu bir türlü görünmeyen tırmanışta suyum ve yiyeceklerim tükendi. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Hatta fotoğraftaki aletleri aşağıdan görüp orada su bulurum niyeti ile biraz kendimi gazlamıştım. Başım dönmeye ve ellerimim ciddi titremeye başlamıştı. İlk turum olması sebebiyle acemiliğimin acısını çekiyordum. Durup bir ağacın altına attım kendimi. Posizyon ayarlamaksızın uzandım. Uzandığım gibi uyuyakalmışım. Gözümü açtığımda yoğun terlemiştim ama çok daha iyi hissediyordum kendimi. Fazla kendimi yıpratmadan araçların bulunduğu yere ulaştım. Fotoğrafın solunda şantiyenin ufak bir prefabrik evi vardı. Bisikletten inmiş ilerlerken yirmi üzerinde köpek sarıverdi etrafımı. Alanlarına girmiştim. Saldırmıyorlardı ancak yoğun şekilde havlıyorlardı. Durup bekledim öylece. Niyetimin kötü olmadığını hissetsinler diye ama anladım ki arkadaşların canı o kadar sıkılmış ki, kaçta bizde seni kovalayalım ekşın olsun biraz der gibilerdi. Ne yazık ki bu isteklerini yerine getirebilecek halim yoktu. İçeriden biri çıktı ve selam verip ona durumu anlattım. Köpeklerde beni rahat bıraktı. Biraz sohbetin ardından soğuk suyu alıp yola hafif hafif devam ettim. Şantiyeden ayrılırken köpekler şanslarını bir daha denediler. Peşimden havlayarak bayağı takip ettiler ancak sıcak nedeni ile onlara eşlik edemedim.
http://s26.postimg.org/4lj6cwizd/image.jpg
Göl kenarındaki yolculuğum bittikten sonra Yenişehir’e yönünde yoluma devam etmiştim. Bu yolu takip ettiğimde Yenişehir merkeze ulaşacaktım ve bu benim rotam değildi. Tırmanışımın bitmesinin ardından Mecidiye köy istikameti yönünde çevirdim gidonumu. Asfalt olmayan topraktan bir yolda devam ediyordu yolculuğum. Pedal basmak daha zorlaşmıştı ama işin zevki daha bir artmıştı sanki.
http://s26.postimg.org/r3iom46c9/IMG_5797.jpg
Mecidiye köyüne ulaşmadan yolda bir çoban abiyle karşılaştım. Selamın ardından yine hoş beş sohbet ettik ayaküstü. Biz sohbet ederken koyunlar tam gaz başka birinin arazisine doğru yol alıyordu. Ancak fotoğraf çekmeme rağmen bunu bende fark edemedim. Sohbetin derin kısmında karşıda görünen zeytin ağacı bahçesine bodoslama dalmıştı koyuncuklar. Çoban abim fark etti ve evlat görüşüz yolun açık alsın deyip fırladı.
http://s26.postimg.org/6ag9xpdsp/IMG_5799.jpg
Mecidiye köyünün girişinde fotoğrafımı çektim. Ardından köyün içerisinde turladım. Ya köyde kimse yoktu ya da kimse evinden dışarı dahi bakmıyordu. Hiç kimse ile karşılamaman verdiği üzüntü ile yoluma devam ettim.
http://s26.postimg.org/aib26gf89/IMG_5802.jpg
Kızılhisar köyüne doğru
http://s26.postimg.org/j34dxmpeh/IMG_5804.jpg
http://s26.postimg.org/a9dhgj2ft/IMG_5805.jpg
http://s26.postimg.org/f9fj27xg9/IMG_5807.jpg
Mecidiye köyündeki sakinlik ne yazık ki Kızılhisar köyünde de hakimdi. Kimsecikleri göremeden birkaç fotoğraf çekip buradan da ayrıldım.
http://s26.postimg.org/ysgwjylnd/image.jpg
http://s26.postimg.org/mdxcb94pl/IMG_5817.jpg
http://s26.postimg.org/p6nc3nuhl/image.jpg
Kızılhisar köyünden ayrılıp keyifle yoluma devam ettim. Bir sonraki istikametim Kızılköy’dü. Yolda bu gençlerle karşılaştım. Onlarda benim gibi yemek yerken çevrelerinde olan biten hiçbir şeyle ilgilenmiyorlardı. Birkaç fotoğraf çekerken sohbet etmeye çalıştım kendileriyle. Pek ilgilenmediler benimle. Kadrajımda olmasa da kendime kendime ettiğim sohbetime şahit olan biri daha vardı orada. Köy halkından benim yaşlarımda bir hanımefendi. Kıs kıs gülüşünü hiç unutmuyorum. Sol tarafta bir ağaç altına sinmişti. Pususuna düşmüş ve birkaç dakikalığına da olsa onun eğlencesi olmuştum. Gördüğümü fark ettirmeden pedala bastım. Beni umursamasalar da otlayan geçlere veda ettim elbette.
http://s26.postimg.org/dy7rtr1uh/IMG_5822.jpg
http://s26.postimg.org/vfbvov2mx/IMG_5823.jpg
http://s26.postimg.org/5rfs26brt/IMG_5824.jpg
Göl kenarında tamamen zeytin bahçeleri ile karşılaşıyordum. İrtifa kazandıkça Tarım şekli Zeytinden Ayçiçeğine dönmüştü. Bana da bu güzel manzarayı fotoğraflamak düştü.
http://s26.postimg.org/n0w90s1ll/IMG_5827.jpg
http://s26.postimg.org/8vv1cphy1/IMG_5828.jpg
Kızılköy girişi
http://s26.postimg.org/64brm3jfd/IMG_5831.jpg
http://s26.postimg.org/guusu17o9/IMG_5833.jpg
Tur boyunca en büyük keyifi tadtıüım yer Kızılköy. Mecidiye köy ve Kızılhisarda yaşadığım üzüntüyü burada tamamen atmıştım üzerimden. Daha köye ayak basar basmak makaraya sardılar beni. Önce bir selamlaştık. Ufak çaplı sohbetten sonra dâhil oldum sohbetlerine. Kimin kime sataştığı hiç belli değil. Herkes atışıp büyük keyif ile eğleniyorlardı. Önünde bulunduğum bina köyün kıraathanesi. Tabi Ramazan dolayısı ile çay yok. İkinci fotoğrafta elinde domates ve poşet olan abi benim için hazırlık yapıyor. Öncesi şöyle;
-Abiler sohbet harika ancak benim karnım çok aç ve suyumda bitti.
+Ooo neden söylemedin ilk başta.
-Sorun yok abi. Var mı ekmeğiniz. Ekmek ve su yeter bana.
+Dur sana lokum getirelim.
-Abi şekerli bir şey değil de ekmek olsa kâfi.
+La bi dur bekle. Gelsin öyle söylen
http://s26.postimg.org/z07r8376h/IMG_5834.jpg
Yiyeceklerim geldi. Ben dışarıda köy ahalisi ile türlü selfieler çekilirken kıraathane içinde masam hazırlanmıştı. Sosyal ortamlarda yiyecek fotoğrafı paylaşılmasına her zaman kin duymuşumdur. Ancak bu masayı sizlerle paylaşmaktan kendim alıkoyamadım. Bu masa üzerinde sadece yiyecekler yoktu çünkü. Köy ahalisin samimiyeti, saflığı, merhameti vardı.
Bu masayı birkaç dakika izledim. O köye kadar yolda yaşadıklarımı düşündüm, hissettim. Ne kadar eksik, ne kadar kör yaşıyorum şehirde! Bütün bu hislerin etkisi ile hüzünlenip birkaç gözyaşı dökmüştüm bu dopdolu masanın başında. Toparlanıp yiyeceklerimi idareli bir şekilde tükettim. Kalanları poşetleyip sırt çantama doldurdum.
http://s26.postimg.org/59kmmbm6x/IMG_5835.jpg
http://s26.postimg.org/t4ieyfh95/IMG_5837.jpg
Ben yiyeceklerimi tüketirken kıraathane içinde telaş vardı bir taraftan. Görevli olduğunu düşündüğüm şapkalı arkadaş, dünya tatlısı kızlara temizlik yapmaları için çeşitli yönergeler yağdırıyordu. Diğer iki genç te Kanal D’nin şu bitmek bilmeyen polisiye dizisini seyrediyorlardı keyifle. Cam temizliğini tamamladıktan sonra isyan çıktı ve temizliğe son verdi iki kız kardeş. Onların bu tatlı atışmalarını gülümseyerek izledim birkaç dakika. Hiç kalkmak istemedim. Ancak saat 5 i geçiyordu ve Bilecik merkeze daha 40 km üzerinde yolum vardı. Tur olayında acemi olduğum için aslında kendimi ne kadar zor bir duruma soktuğumun farkında değildim. Amacım Bilecik’e ulaşmaktı. Son derece plansız ve tutarsız zaman geçiriyordum. Dışarı çıkıp birkaç dakika daha sohbet ettim bu eğlenmenin dibine vuran keyifli abilerle. Köy meydanında birkaç fotoğraf çektim. Tam ayrılma vakti geldiğinde istikametimle alakalı bir tartışma çıktı köy ahalisi arasında. Tartışma derken asla bir kırıcılık yok. Yine keyifli atışma. Direk aşağı mı insin, yoksa Aydoğdu köyüne mi dönsün. ( Sohbetimden haz almayan ineklerin fotoğraflarını çektiğim köy) Öyleydi böyleydi derken Aydoğdu’ya tekrar dönüp oradan devam etmeye karar verdim. Diğer yolun iyi olmadığını söyledi oradaki bir kısım abiler. Hepsine veda edip yoluma devam ederken tartışma hala devam ediyordu. Köy çıkışı frene basıp durdum ve tekrar baktım o güzel insanlara. Sadece birkaç dakika tanıdığım insanlardan ayrılmak ne kadarda zor gelmişti o an.
http://s26.postimg.org/z7zzic7ix/IMG_5839.jpg
http://s26.postimg.org/4f2oe13q1/IMG_5838.jpg
http://s26.postimg.org/5imspzod5/IMG_5840.jpg
http://s26.postimg.org/qi2whhq1l/IMG_5844.jpg
Kızılköy’de çektiğim birkaç fotoğraf. Kızılköyden ayrıldıktan sonra Aydoğdu köyünden geçip, beni Bilecik’e götürecek D160 otoyoluna doğru hızlı bir sürüş gerçekleştiriyordum. Otoyola kadar iniş söz konusu olduğu için hızlı seyir edebiliyordum tabi. Gün ışığı azaldıkça beni ufak çaplı bir korku sarmaya başladı. Daha uzun bir yolum vardı ve ben karanlıkla arası hiç iyi olmayan biriydim.
http://s26.postimg.org/sp755evbt/IMG_5850.jpg
http://s26.postimg.org/wzqeeqpsp/IMG_5855.jpg
http://s26.postimg.org/x79fxibdl/IMG_5856.jpg
http://s26.postimg.org/dwum8ppg9/image.jpg
http://s26.postimg.org/6tz5c79cp/IMG_5864.jpg
http://s26.postimg.org/uar0ayuxl/IMG_5868.jpg
http://s26.postimg.org/9pc8j2dcp/IMG_5869.jpg
Köprühisar köyü yolundan fotoğraflar.
Köprühisar'a iniş
http://s26.postimg.org/7uze1bqc9/IMG_5873.jpg
Fotoğraftaki iki yakışıklı Köprühisar köyü sakinleri. Şapkalı abi sağ tarafta bulunan mısır tarlasının tam ortasında sulama işiyle meşguldü. Durup fotoğraf çektim. Yüksek sesle Kolay gelsin diye bağırdım kendisine. Teşekkür ettikten sonra seri bir şekilde yanıma geldi. Selamlaştık. Yine tarla bağ bahçeden söz ettik. Yol la ilgili birkaç şey sordum. Ardından bıyıklı genç geldi yanımıza dâhil oldu sohbete. Tur işinin zor olup olmadığını sordular. Bende şehir hayatımı ve bu tura nasıl başladığımı anlattım. Köy ve şehir hayatını karşılaştırdığımızda iyi ki böyle bir düzenimiz yok der gibi baktıklarını görebiliyordum. Sohbetin devamında köy meydanında bir kıraathane olmadığını öğrendim. Ardından abilerle sohbete son verip ayrıldık.