Scudo Sports

"İşin bitince beni sever misin anne?"

Derya AKYILDIZ

Forum Bağımlısı
Kayıt
17 Ocak 2006
Mesaj
1.532
Tepki
1.634
Şehir
Ataşehir
"İşin bitince beni sever misin anne?"

Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle uyandırılmaz olur.

Anne bağırır :
“Çabuk ol servisi kaçıracaksın!”

Baba kükrer :
“Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!”

Sabahları güneşin doğuşunu bilmez çocuk. Hic aydınlanmadan kalkar içi. Taze
bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman.

Her sabah adına yuva denen, adına kreş denen o yere bırakılır. Başkalarının
annesinde, kendi annesinin hasretini çeker günboyu. Sabahın köründe “benim
annem ne zaman gelecek” diye gözyaşları çeker solgun yüzüne dizi dizi.

Akşam ne uzundur. Yuva nice gürültülü. Sevgilerini konuşurlar efkarlı saatlerde.
“Benim babam beni çok seviyor.”
“Hayır, benim babam beni daha çok seviyor.”
“Hadi ordan, beni hem babam hem annem daha çok seviyor.”
Başkalarının babası kendi çocuklarını çok severse, sanki kendi babalarının
sevgisi azalacakmış gibi kavga ederler. En çok sevilen olmaktır tutkuları.

Her pazartesi ne kadar sevildiklerinin ispatını yapmaya koyulurlar.

“Benim babam beni hamburger yemeye götürdü.”
“Biz hem hamburger yemeye gittik, hem de luna parka gittik.”
“N’apalım. Benim annem beni sinemaya götürdü. Arslan Kral filminde ağladık
annemle birlikte.”
“Kızlar ağlar zaten. Ağlamanın neresi eğlenceli?”
“Biz babamla maç ettiğimiz zaman çok eğleniyoruz.”
“Benim babam benimle değil, arkadaşlarıyla maç etmeye gidiyor.”
“Bak demek ki benim babam beni daha çok seviyor. Bi kere biz ikimiz, yani
babamla ben, maç ediyoruz.”

Pazartesileri hep böyle geçer.
Herkes kendi babasının en sevgili baba olduğunu kanıtlamaya çalışır. Öteki
çocuklar yeni sevgi kanıtlarını ortaya koydukça içini bir ürperti kaplar.

Başkalarının babası çocuklarını daha çok mu seviyordur acaba? O Reklam gelir
aklına. Kahrolası reklam. “Evinizi seviyorsunuz, arabanızı seviyorsunuz... Beni
sevmiyor musunuz?”

İnanmak üzeredir onu sevmediklerine. Arka koltuğa gazoz döktü diye ne çok
bağırmıştı babası. Ama olsun, arkadaşlarına bunu anlatmazsa eğer, babasının
arabasını kendisinden çok sevdiğini nereden bilecekler.

Keşke her Pazartesi en sevilen evlat oyununu oynamak zorunda kalmasaydı.
Bunun için Pazartesileri hep hasta numarası yapması. Uyanamaması. En sevilen
çocuk olmak yarışması, bilseniz ne kadar zor diyebilse bir gün, her şey ne kadar
kolay olacak. Oyunu değiştirebilirdi. Bu oyunun mağlubu olduğunu arkadaşları
öğrenecek diye her Pazartesi Karanlık bir kuyu olmazdı o zaman. Herkesin
annesinin ve babasının ne kadar iyi Anne baba olduğu, çünkü onlara ne çok
pahalı oyuncak aldıklarının konuşuldukları bir sıra,

“Beni anneannem çok sever” diye bağırıverdi.

Sustu arkadaşları.
Söyleyebilecek bir şey bulamadılar bir an.
Akın boynunu büküp “benim anneannem yok” dedi.
Üzüldü o zaman. Ama geri dönemezdi. “benim anneannem beni cok sever.
Masal anlatır bana. Yaramazlık yapınca “dayın da böyleydi” der gülerek.”

Arkadaşları ne kadar dinliyor diye sustu birden. Kendisine doğru yönelmiş
meraklı bakışları keyifle izledi. Ağızları açık “Ee sonra?” diyorlardı.

“Sever beni. Masal anlatır. Hiç susturmaz beni. Ben konuştukça güler. ‘Hay
çocuk’ der. ‘Sen beni güldürdün. Allah da seni güldürsün’, der.”

Herkes bir masal büyüsü ile dinlerken onu, anneannesini öteki çocuklarla
paylaştığını düşünüp susuverdi.

Üsteledi arkadaşları. “Hadi anlatsana!” dediler.
Top havuzuna doğru koşup “Herkesin anneannesi kendine” diye bağırdı.

Akın itiraz etti. Hiç olmazsa arkadaşının anneannesinde tatmadığı bir duyguyu
tadacağını düşünürken ne diye oyunbozanlık yapıyordu. Kızdı. “Herkesin babası
kendisine” demiyordun ama!”

Duymazlığa geldi. Anneannesini hiç kimselerle yarıştırmak istemiyordu, işte o
kadar. Akşam çabuk oldu. Bu oyunu kazanmıştı. Muzaffer bir komutan edasında
dolaştı bütün gün. Artık annesine neden pazartesileri yuvaya gitmek
istemediğini anlatabilirdi. Yorganın altına saklanmazdı bundan böyle. Her
Pazartesi anneannesinden bir demet yapıp götürürdü.

***

Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı : “Anne biliyor musun bugün yuvada
ne oldu?”
“Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum.”

Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası
arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu
olduğunda. Bir de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu.
Nerelere gitsindi?

Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak
yanına gitti. “Sana yardım edeyim mi?” dedi en sevimli halini takınarak.

Annesi manalı manalı baktı.
“Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum
zaten.”

Yorgunluk nasıl bir şeydi? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında
anneannesi oyuncağı yavaşca elinden alır “Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun
gül kokulu kolları sarsın seni” diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.

Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle
kızgın kızgın konuşuyordu.

“Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle
söylüyor.”
“Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.”

Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle Yorgun
yorgunken...

“Anneciğim sen yorulma diye...”
“Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar
bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.”
“Hani siz yoruluyorsunuz ya...”
“Eeee....”
“Ben de oynamaktan yoruluyorum.”
“Ne yapayım?”
“Bilmem...”
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç
bilmiyorlardı.

Işıklar söndü birden. Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.

“Mum da yok” diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sirtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında
deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin
önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak
tavşan kafası yaptı. “bak deli tavşan” diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan
geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür
dolaştı sağda solda. Otlarla, kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki
görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı
sarktı.

Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını fark etti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu
içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.

Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına,

“İşin bitince beni sever misin anne?” dedi.

Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

Fatma K. BARBAROSOĞLU
Date: 24 Mart 2007

***

Sevgili arkadaşlarım, lütfen sevgilerimizi yarına ertelemeyelim. Hayatın telaşına
kaptırıp kendimizi, sevdiklerimizi ihmal etmeyelim. Unutulmamalı ki yaşamın en
güzel yanı sevgidir Ve şunu da hiç unutmamalıyız ki;

"Yarın hiçkimseye vaad edilmemiştir"
 
Scudo
çok güzel bir paylaşım olmuş, teşekkürler.
 
  • Beğen
Tepkiler: nazz
Paylaşım için teşekkürler Derya abim..

İnsan sevilince bir başka oluyor,Annem ve Babam hariç başka biri tarafından çok sevildiğimi hatırlamıyor şahsım,her zaman bir boşluk hissetmişimdir kendimde ama doldurmakda o kadar zor benim için..!!

Sevgiyi ben insanın ahlaki kişiliğine bağlıyorum desem yalan mı söylemiş olurum..??

Saygılar sunuyorum Üstad..
 
  • Beğen
Tepkiler: nazz
Derya abi çok teşekkürler...ÜRPERDİM...
Ne yazıkki bir çok aile çocukları sevmeyi ya erteliyor yada uzaktan seviyor..
Seviyorsak o sevgiyi belli etmeliyiz..Bir evlat ne yapıyorsa yapsın ona, herşeye ragmen seni seviyoruz demeyi bilmeli aileler.
Benim ailemdede sürekli birilerinin başka şeyleri sevdiğini, tercihlerini inceler dururdum çocukken..pek iyi bir çocukluk geçirmedim..ama şimdi sadece ben nasıl bir aile olacağım onu düşünüyorum..önemli olanda bu..
hikaye inanılmaz etkileyici..tekrar teşekkürler...

sevgiler

SEVDİKLERİMİZİ ERTELEMEYELİM...
 
@maosxs

maosxs bende teşekkür ederim sağol.

@Önder

Rica ederim sevgili Önder, üstadlık ne kelime? teveccühün canım kardeşim benim. Anne baba sevgisi bu çok önemli zaten başka kimden seni sevmesini bekleyebilirsinki? en saf en karşılıksız en doğal sevgi anne sevgisi değilmidir? sonrasında baba ve kardeş sevgisi tamamlamazmı bunu.. Diğer sevgiyi kastediyorsan doldurmanın zor olduğu; O maalesef günümüz de zor gerçekten imkansız değil belki ama çok zor. Herşeyin parayla ölçüldüğü dünyada bunu başarabilmekte çok zor. Fakat mükemmel çok aramakla bulunmuyor bazı şeyler tesadüfe bağlı olabiliyor. Ben mükemmeli aramanın doğru bir düşünce olabildiğini düşünmüyorum. Hele insan bir ilişkide hüsrana uğramışsa sonrası çok zor. Fazla kasmadan asgari konularda anlaşıp zamanda kaybetmemek gerekir. Sevgi olayını ifaden bana göre yalan değil tabi bu senin görüşün yalan olamaz. Bence bu yapı meselesi karakter ve kişilik meselesi bu da yukarıda söylemiş olduğumuz aile sevgisi ile çok ama çok doğru orantılı. Bazı insan vardır sevgisini gösteremez çekinir onu vermekten korkar. Ama bazı insanda sevgiyi sonuna kadar kullanır dışa vurur onu saklamaz paylaşır bundan korkmaz. paylaştıkca büyüdüğüne inanır bu kavramın. Bence sorularının cevapları bunlar.. tabi bu söylediklerim tamamen benim görüşüm beni bağlar. Sevgiler..

@nazz
Sevgili nazz Çok güzel şeyler söylemişsin olması gerekenler adına, fakat bizler hayatta olması gerekenleri değil olanı yaşamak durumundayızdır her zaman. Bu olması gereken sadece hayalimizde düşüncelerimizde kalandır. yaşadığımız ise gerçektir yani olması gereken değil olandır. Bu yukarıda Öndere verdiğim cevaptada var aileden gelen birşey aile içi sevgi saygı görgü ve yetiştiriliş biçimiyle çok ilintili bir konu. Dolayısıyla bu o aileden o çevreden alabildiği ile oluşmuş bir kişilik karakter olayıdır kişi bunu sonraki yaşantısında yaşayacaktır kullanacakları en önemli hazineleri budur bu hasletler nekadar kendisinde varsa okadar iyi şeyleri paylaşacaktır. Birde sevgili nazz hep gördüğümüz yaşadığımız olumsuzluklar için ben böyle yapmıyacağım, şöyle anne olacağım, böyle baba olacağım deriz ya; o şekilde düşünmek pek doğru gelmiyor bana. Emin ol, o an oluyor ne oluyorsa. okadar bilinmez varki o anda olan, onu şimdiden kestirebilmek çok güç. Olay o zaman oluyor ve yaşanıyor. Önemli olan kendinizi yaşama karşı iyi hazırlayıp donanabilmek hepsi bu, gerisi zaten halloluyor bir şekilde. Tabi söylemiş olduğum gibi bu benim görüşüm bana göre böyledir. Sevgiler..

@nuriaktürk

Bende teşekkür ederim nuriaktürk sağolun.
 
derya abi 3 kere okudum her seferinde ayri mekanlar ayrı kişiler ayrı anılar uyandı içimde benımde olmustu boyle bır kac kere ılgısızlık ,insan kendini gerçekten yanlız hissediyor anne baba sevgisi cok başka birşey onlar sende ne bıraktıysa (su anda olsunlar olmasınlar)içinde neler kaldıysa senin hayatına duygularına yön veriyor sanki....
paylasım ıcın cok tesekkurler
 
Sevgili Bora, ben sana teşekkür ederim. Okuyup yorumunu paylaşman çok güzel. Sevgiyle beslenen ya da beslenmeyen duyguların yönlenmesi.
Çok doğru söylemişsin. Sağol canım. Sevgiler..
 
Okuyunca içim tuhaf oldu. İnsan bu tip şeyleri zaman zaman düşünüyor. Düşünmemek mümkün değil. Gerçekten yarınımız hiçbir zaman belli değil. Paylaşım için teşekkürler.
 
Merhaba Derya bey

İnanın bir çırpıda okudum.
Hepimizin hayatından kesitlerin olduğu, halende olmakta devam eden çok güzel bir öykü. İnanın insanın gözleri dolu dolu oluyor.
Hepimiz bu kıymetleri iyi bilsek, tüm hayatımız boyunca, bu değerlere sahip çıksak. Hep birbirimizi sevsek. Hep korusak ne kadar güzel olur. herşey aileden başlıyor.
Paylaşımınız için çok teşekkürler.

Sevgi ve selamlarımla.
 
Okuduktan sonra ağlamama izin var mı?

Gerçekten çok ders verici bir hikaye. Daha evlenmeden, çocuğum bile olmadan bunları okumak çok güzel. Gerçekten şuan duygularımı anlatacak bir kelime bulamıyorum. Sadece göz yaşlarıma yön veriyorum şuan, ağzıma dolmasın diye...
Neden herşey böyle, neden bazı şeyler insan sevgisinden önce geliyor, neden neden neden...???
Cevabı varmı bu sorunun? Neden?

Sevgili Derya Abicim bizimle hayatın gerçek bir kesitini paylaştığın çok çok teşekkür ederim.

Sevgiler...
 
Geri