İki tekerin hissiyatı

Gökhan Kutluer

Daimi Üye
Kayıt
24 Haziran 2012
Mesaj
365
Tepki
691
Yaş
38
Şehir
Bergamo / İtalya
Bisiklet
Diğer
Merhaba arkadaşlar bisikleti hayatıma soktuğumdan beri, kişisel blogumda yazdıklarıma da bu durumu yansıtmaya başladım. Az önce yazdığım bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Nereden çıktı ulan bu bisiklet? diye soruyorlar şu aralar. Hissiyatın nedir? diyerek de pekiştiriyorlar ilk soruyu hemen sonrasında.

Anlatayım: Bir kere başbaşasınız onunla hep. Bence en güzel yanı bu. Yani sizi rahatsız eden bir şey yok. Hani bazen yapmaktan zevk aldığınız şeyleri sevdiğiniz kişilerle yapmak istersiniz ve hep yanınızda olsun istersiniz ya; burada sevdiğiniz kişinin yerine bisikletinizi koyuyorsunuz ve sevdiğiniz şeyi, eşyanın doğası gereği birlikte yapmış oluyorsunuz. Gittiğiniz her yere birlikte gidiyorsunuz ve kendinizden başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Benzini bitecek diye bir derdiniz de yok hem. Sizi yarı yolda bırakmaması için ona biraz iyi bakmanız yeterli. Tüm iş sizde bitiyor ve ne kadar çabalarsanız o kadar gidiyorsunuz. Bilmeniz gereken en önemli şey o.

Hızlandığınızda yüzünüze vurup duran rüzgarın müptelası oluyorsunuz bir zaman sonra. Durgun ve rüzgarsız havalarda, daha çok rüzgar için daha çok pedal çevirmeye başlıyorsunuz. Sonra biraz dinleniyorsunuz ve bırakıyorsunuz kendinizi o rüzgarın yumuşak dokunuşlarına. Biraz uğultudan başka hiçbir şey duymuyorsunuz. Dış seslere ve rahatsız edici gürültülere bir süreliğine dahi kapalı olabilmek çok güzel.

Ben işten geldikten sonra gün sonunda onunla olmayı çok seviyorum. Gün içinde yoruluyorsunuz, sinirleniyorsunuz veya motivasyonunuz düşüyor. Sizi harekete geçirecek bir şey gerekiyor. Mesela birine bağırmak istediniz ama bağıramadınız mı? Atlayın bisikletinize, daha en başından itibaren sert sert yüklenin pedallara. Bacaklarınız yorulsun biraz. Kafanızı yoracağınıza bacaklarınızı yorun. Biraz dinlenin; nefes nefese kalmış haldeyken, düşünceleriniz vücudunuzun tam aksine daha seri hareket edebilir hale geliyor. Öylece akıp gidiyorlar aklınızdan. Her şeyden nefret ediyor olabilirsiniz. Her şeye hırslanmış olabilirsiniz. Eninde sonunda hepsine tepkinizi pedal çevirerek gösterirsiniz. Siz ve bisikletinizden başkası bilmez. Özeldir... Yorulduğunuzda üzülmeyin. Fiziksel yorgunluğun üstesinden gelmek bir uyku sürerken, mental olarak kendinizi gereğinden fazla yorduğunuzda bir sürü uyku seansı bile sizi adam edemiyor.

Bir de şu çok meşhur özgürlük hissi var. Benim vazgeçilmezim olan… Bisikletleyken iliklerinizde hissediyorsunuz özgür olduğunuzu. Evinizde özgür değilseniz, işinizde özgür değilseniz, ilişkinizde özgür değilseniz ve hatta geri kafalı arkadaşlarınızla ettiğiniz sohbetlerde ifadelerinizi ortaya koymakta özgür değilseniz, bisikletin üstündeki özgürlüğünüzü hiçbir şeye değişmezsiniz. Hayata dair yapmak istediklerinizi engellemeye çalışan birileri her zaman olacaktır. Herkes kendini düşünür en nihayetinde. Sizi seven biri bile sizi sevdiği için kendini düşünür. Gitmenize izin vermez çünkü yalnız kalmayı, ani plansızlıkları, alışıla gelmiş olmayan şeyleri sevmez. Yani aslında eninde sonunda sadece kendini sever.

Ama bisiklet öyle değildir...

Siz nereye çevirirseniz gidonunu, o sizi oraya taşır. Siz ne kadar hızlı çevirirseniz pedalları, o da o kadar hızlı davranır sizi mutlu etmek için. Ben gelmiyorum demez. Gidersen bensiz gidersin demez. Koşulsuz sever sizi bisikletinizi. Siz de onu elbette...

Küçükken aldığınız karne hediyesiyken, büyüdüğünüzde kendinize güveninizi pekiştirendir bisiklet...

Kaynak: (link)

Bu da diğer yazım:

Normalde evini seven, odasına özenen, bir düzeni olan ve kullandığı her şeyi kişiselleştiren biriyimdir. Biri kocaman bir evin bütün odalarını gezip hangisinin benim odam olduğunu hemen anlayabilmeli. Yaşadığın yerin bir karakteri olmalı ve o karakter kişinin kendi karakteriyle paralellik sağlamalı bence. Bahsettiğim kadar özenli olunca da, kendi yarattığı o ortamdan çıkmak istemeyen, arkadaşlarını evinde ağırlamayı seven biri oldum ister istemez. Bunun bir gün değişeceği belliydi ama kim veya ne değiştirir bilmiyordum.

Güzel bir bisiklet işi çözdü...
Ona özeniyorum, onunla ilgileniyorum. Dışardan gelince yaptığım ilk iş tekerleklerini silmek oluyor sabunlu suyla. Sonra geri kalan yerlerini temizliyorum. Beyaz aldığıma pişman olmadım çünkü temizlenince çok güzel gözüküyor. Tek kişilik bir şey olması beni çok fena yakaladı. Yaşadığınız her şey tek kişilik. Başkasına, başkasının lafına, dırdırına, kaprisine, vaktinizden çalmasına hiç yer yok. Sadece bir bisiklet, bir de ben varım. Dışardayız hep. Bir sürü başka bisikletçiyle karşılaşıyoruz yollarda. Hiç tanımadığınız kişiye sırf o an oradan aynı anda geçiyorsunuz diye şöyle bir gülümseyip el sallamayı veya selam vermeyi çok özlemişim. İtalya’da hayatımın en güzel günlerini geçirmiştim. Şimdi anımsıyorum tekrar tekrar.

Norveç’te de öyle...
Anladığım kadarıyla küçük bir topluluğuz çünkü çok sık görmüyorum o insanları. Sırf bu küçük denk gelmeler için bile bisikletimi alıp kilometrelerce yol yapmayı sever oldum. Her seferinde bir sonraki bisiklet yolculuğumu daha da hevesle ister oldum. Dışarda olmak, yeni yeni güzel gelmeye başlamıştı artık. Hani öyle işe gitmiyor falan olsam, sürekli olarak bisiklet tepesinde geçirebilirim günlerimi.

Cumartesi günü bisikletime bazı eklemeler yaptırmak için soluğu Eminönü’deki bisikletçilerin bol olduğu o sokaklarda aldım. Tekerlekleri değiştirmek için en son durağım Pedal Bisiklet oldu. İşinin ehli olduğu, işini severek yaptığı ve bilgi birikiminin çokluğu her halinden belli olan biriyle tanıştım. Önce ne istediğimi açıklamak zaman aldı. Estetik algımın garip olduğuna kanaat getirdi. Kız arkadaşlarımın giyimlerine dikkat etmesi gerektiğini söyledi böyle takıntılı bir adamla oldukları için. Artık nasıl ifade ettiysem kendimi, görselliğe ne kadar önem verdiğimi hemen anladı. Teslim etmeyi söz verdiği saatten biraz daha erken gittim yanına onunla sohbet etmek için. Hem sohbet etti hem işini yaptı.

Bisikletimin yeni jantlarını kendi elleriyle ayarladı. Tellerini itinayla ördü. Karşılıklı birbirimizi tanımak için ısınma turları attık biraz. Sıradan sorular sorduk birbirimize. Sonra vites yükselttik. Daha sıkı bir hal aldı sohbetimiz. 2 saate yakın sohbet ettik. O sırada yanımıza uğrayan bir akademisyen, bisikletimi beğendi ve fiyatını sordu. O vesileyle onunla da kısa bir sohbet etmek şansı bulduk. Norveç’ten tura başlayacağımızı söyledim. Neden Türkiye’de yapmadığımızı sorduğunda verdiğim cevapların ardından benim telefonumu ve e-mail adresimi aldı.

Bisikletimin tekerleklerini yapan dükkan sahibine dönüp: Bu arkadaşa dikkat et Türkiye’de bunlardan çok fazla kalmadı artıkdedi. Sonrasında dükkan sahibi ile konuştuğumuz şeyler bu ülkenin sıkıntılarıyla alakalıydı elbette. Toplumdaki sayısız çarpıklıklardan başlayıp gelecek planlarıma kadar geldik. Evlenmeyi düşünmediğimi söylediğimde gözleri büyüdü birden. Sakın ha!dedi. Evlenirsem köreleceğimi, hayallerimin küçüleceğini, enerjimin düşeceğini, üzerime yük alacağımı söyledi. Hak vermemek elde değil. Kendisinin gençliğini görmüş bende. Sadece eve gittiğinde hatırlıyormuş evli olduğunu sadece. Çocuklarından biri ODTÜ’de okuyormuş.

Yani sorumsuz biri olduğunu pek sanmıyorum.

İşi bittiğinde beni uğurlarken yine gelmemi istedi. Sadece işimi yaptırmaya değil ara sıra sohbet etmeye de gelmemi istedi. Telefonunu verdi o da. Bisiklet üzerinde giyilmesi gerekenlerle ilgili ufak bir nutuk attıktan sonra beni gönderdi. Yanından ayrıldığımda yüzümde şapşal bir gülümseme vardı. Kendim gibi insanlarla tanışmış olmak mutlu etmişti beni galiba... Dışarıda olmaya iyiden iyiye alışıyorum böyle ufak mutluluklar yaşayarak. Dışarı çıkmasaydım belki de hiç tanıyamayacaktım Bülent Birson’u.

Kaynak: (link)
 
  • Beğen
Tepkiler: Alper Yılmaz
Scudo

Alper Yılmaz

Aktif Üye
Kayıt
15 Ağustos 2012
Mesaj
161
Tepki
126
Yaş
30
Şehir
Balıkesir
Bisiklet
Fuji
Çok başarılı olmuş.Okurken her satırında "evet aynen öyle... tam benim gibi" şeklinde onayladım içimden..Devamını bekliyorum...
 

Baran Altilar

Aktif Üye
Kayıt
30 Ekim 2012
Mesaj
140
Tepki
109
Şehir
Antalya
Bisiklet
Scott
Elinize sağlık Gökhan bey,hepimizin içinden geçen duyguları çok güzel ve etkileyici bir dille kaleme almışsınız..Devamını bekliyoruz yazılarınızın...