Scudo Sports

Enflasyon

Katma değer üretmediği gibi belediye iştirakleri ile de serbest piyasaya rekabet oluşturuyorlar ve ekonominin ayarları ile oynuyorlar.
Evet, Devletin bu tür iştirakleri toplumun kendi ekonomik dengelerini kurmasına engel oluyor.
Açtığı marketler, cafeler vb işletmeler Devlet baskısını esnafın üstünde kuruyor. Esnaf bu baskıdan her kurtulduğunda tekrar faiş fiyat artışlarına gidiyor.
Süreç içerisinde sabırlı olunsa, piyasa koşulları gereği arz-talep-fiyat dengesi kendiliğinden kurulacakken, küçük düşünen dar görüşlü siyasiler tarafından
ekonomik dengeyi anlayabilme potansiyeli olmayan halkın bir kesiminden oy toplamak için popülist politikalar tekrar uygulanmaya konuluyor.
Böylece ülkemizin kuruluşundan itibaren yaşanan kısır döngüye girmiş oluyoruz.
 
Scudo
Enflasyonu şu anda düşürebilmenin tek yolu radikal bir faiz artışıdır. Amerikası, ingilizi, rusu, brezilyalısı hırpo mu ki habire faiz arttırıyor. Bunun dışındaki her uygulama süreci uzatır ve enflasyon canavarını bir süre sonra hobbitteki ejderha kıvamına dönüştürür.

Hocam geçen aylarda %19 civarı enflasyon var iken, acaba %20 faiz verilir mi diye piyasalarda bir bekleyiş vardı ama tam tersi oldu. Enflasyonun altında faiz diye bir tez ortaya atıp faizi düşürdüler. Sonrasında bu harika fikir ve bunun yanında diğer etmenler ile enflasyon beklendiği gibi zıpladı ve şimdilerde %100'e dayanmış durumda. Şimdi radikal faiz diyorsunuz ya onu sormak istiyorum. Radikalden kastınız %120 %130 gibi bir rakam mıdır? Yoksa şunu da düşünmek lazım mı, Türkiye faizle enflasyonu kurtarma trenini çoktan kaçırdı mı; bence kaçırdı... Ya sizce?
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: hasanben
Hocam geçen aylarda %19 civarı enflasyon var iken %20 faiz verilir mi diye beklenirken enflasyonun altında faiz diye bir tez ortaya atıp faizi düşürdüler ama bu ve bunu yanında diğer etmenler ile enflasyon şimdiler %100'e dayanmış durumda. Şimdi radikal faiz diyorsunuz ya onu sormak istiyorum. Radikalden kastınız %120 %130 gibi bir rakam mıdır? Yoksa şunu da düşünmek lazım mı, Türkiye faizle enflasyonu kurtarma trenini çoktan kaçırdı mı; bence kaçırdı... Ya sizce?
2001 yılında kur ve enflasyonu ezebilmek %135 ile tahviller satılmak zorunda kalındı, o zamanki hükümete de siyasi maliyeti büyük oldu. Şu anda da böyle bir faiz olursa işyerleri kapanır maalesef.

Önemli olan faizin düzeyi değil, yarının bugünden iyi olacağına inanılıp inanılmamasıdır. Aksiyonlar buna göre alınmalıdır. Ben en ufak bir rasyonel hareketin bile bu anlamda faydasının olacağına inanıyorum.
 
2001 yılında kur ve enflasyonu ezebilmek %135 ile tahviller satılmak zorunda kalındı, o zamanki hükümete de siyasi maliyeti büyük oldu. Şu anda da böyle bir faiz olursa işyerleri kapanır maalesef.

Önemli olan faizin düzeyi değil, yarının bugünden iyi olacağına inanılıp inanılmamasıdır. Aksiyonlar buna göre alınmalıdır. Ben en ufak bir rasyonel hareketin bile bu anlamda faydasının olacağına inanıyorum.

Türkiye kendini kısa vadede kurtarabilecek imkanlara sahip değil diye düşünüyorum. En azından orta ve uzun vadeli planlamalara odaklanmalı ama burada da iyi bir planlama ve öngörü gücü gerekmekte. Hem iktisadi olarak atılacak adımlar hem de ekonomik olarak refah düzeyini artırmak için elzem olan eğitim, hukuk gibi alanlarda da radikal değişiklikler önemli. Ama işin kilit taşı siyasi değişiklikte ve yeni gelen ekibin vizyonu... yaşayıp göreceğiz.
 
  • Beğen
Tepkiler: CengoCenk
Artık deniz bitti fazla yazmaya gerek yok bu işin sürdürülebilirliği artık kalmadı sadece alınan vergilerle dönen bir ülke 20 yıl sonunda bu hale geldi bundan çıkış yok..Bu adamların tekrar seçimi ezici bir çoğunlukla kazanma şanslarıda yok gelecek olan muhalefetin düzeltme şansıda... Özetle 20 yılda beleşe zengin olanlar gayri meşruya koşanlar iktidardan nemalananlar yada geçmiş köklerinden zengin olanlar mirasyediler vs. kurtaracak paçayı diger kesim orta sınıf dahil tamamen yok olacak.
 
Devlet memurları çalışmıyor manasında değil aslında yazdıklarım. Bazı arkadaşlar öyle yorumlamış üzüldüm açıkcası
Ancak, mesele şu ki devlet işi katma değer üretmiyor. Devlet eli ile kalkınma olmaz, özel sektörde olur.
Girişim yapabilecek, birşey üretebilecek beyinlerimizin Tüm ülkeyi saran Memur olalım kurtulalım zihniyeti yüzünden yok oluyor.
Benim çocukluğumda çevremde neredeyse kimse memur olma planı yapmıyordu.(Hatta hiç kimse)
Şuan gençler arasında ki en popüler meslek memurluk, hepsi nasıl olurda memurluğa(veya kamu istihdamına) kapağı atarım diye bakıyor.

Devlet eli ile kalkınma olmaz gerçeğe uygun bir söylem değildir. Peki neden? Dünya tarihinde ilk defa aşırı yoksulluğu bitiren ülke olarak tarihe geçen Çin pratiğini görmezden geldiği için bu tez çöptür. Liberal bir safsatadır artık. Zira Birleşmiş Milletler verilerine göre Çin, 6 ay önce aşırı yoksulluğu bitirmiştir. Çin'de ÇKP iktidardadır. Bunları mevzu çıksın da tartışalım diye yazmadım. İliklerine kadar kamucu bir ülkede bunlar yapılabildiğine göre devlet eliyle kalkınma da olabiliyormuş.
 
Hocam geçen aylarda %19 civarı enflasyon var iken, acaba %20 faiz verilir mi diye piyasalarda bir bekleyiş vardı ama tam tersi oldu. Enflasyonun altında faiz diye bir tez ortaya atıp faizi düşürdüler. Sonrasında bu harika fikir ve bunun yanında diğer etmenler ile enflasyon beklendiği gibi zıpladı ve şimdilerde %100'e dayanmış durumda. Şimdi radikal faiz diyorsunuz ya onu sormak istiyorum. Radikalden kastınız %120 %130 gibi bir rakam mıdır? Yoksa şunu da düşünmek lazım mı, Türkiye faizle enflasyonu kurtarma trenini çoktan kaçırdı mı; bence kaçırdı... Ya sizce?
Ekonomi güven işidir. Türkiye ekonomisinin büyümesi ucuz ve uzun vadeye yayılan kredi ile sağlanabilir. Bunun için yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek gerekir. Yabancı yatırımcı risk primine, ülke kredine bakar. Herşeyden önce avrupanın kıyısında olupta çin gibi davranamazsın. Burada üretim üssü olmak batı mantalitesiyle mümkündür. sorunları halının altına süpürürsen bir süre sonra ev hamaböcekleri istila eder. Kötü para iyi parayı her zaman kovar. Faizleri arttırmak bu saatten sonra işe yaramayabilir. Önemli olan ucuz krediyi ülkeye getirebilmektir. Bunun kurallarıda bellidir.
 
Ne kadar beceriksiz, kafası basmaz, vicdansız, gamsız, itikat ve idrak sıfır, adını yazarken bile hangi harfleri kullanacağını hatırlayamayan bilmem ne bela insan müsvettesi varsa hepsi bir arada nasıl toplanabilir? Bunun yanına tükürdüğü laflara ekmek banıp ağzına tıka tıka yiyen ve dansözden de dönekleri eklemeden geçmek büyük haksızlık olur. Bu nasıl mümkün oldu? Demokrasi ile... Demokrasi kulağa hoş gelen ancak doğuştan hastalıklı bir rejim.. Neden hastalıklı? Çünkü mümkünatını Sürülerin seçim adaleti ile sağlıyor.. Platon ve Aristotales denilen adamlar günümüzden 2500 yıl önce bu işi çözmüşler.. İnsanlar yönetilmeye ancak aklını kullanan insanlarca adalet getirebilir, huzur ve ideal yaşam gelebilir diyordular. Aristotales ki, Büyük iskender in hocasıdır, adam sistematik mantığın ya da klasik mantığın kurucusudur ve adam organon diye kitap yazmıştır. Organon nedir? Mantıktır, doğru düşünmenin yöntemi, şeklidir. Tabi bizimkiler ne yapmıştır? Tanrı temellendirmesi sadece bu.. Tanrı temellendirmesi....Her neyse, bu adamlardan Nasibini alanlar zaten şu an dünyayı yönetiyor. Bırakın ülkesini yönetmeyi..Özellikle platon, bir ülkeyi yöneten ya bir filozof olmalı ya da bir ülke bir filozof tarafından yönetilmeli der. Oysa bizde öyle mi? Bizim zübükler, ne matematik bilir ne coğrafya.. Ne bir yabancı kültürü tanır ne de ağzından samimi bir lütuf mırıldanması...Bu konuda üstadlardan biri Platon hakkında '' ( Koskoca )Tarih, platon a düşülmüş bir dip nottur. '' derken aslında bizim, dünyanın, kimlerden nasibini almış ya da almamış olduğu gün gibi ortada.. Bizim coğrafyamız sakattı. Seçkinler, elitler, jönler, zaman zaman gelip gittiler nizam vermek ya da durumu iyileştirmek , yenilen golleri azaltmak ya da en azından gol yememek adına pek çok çabaya tutuştular ancak kimya bir türlü uyuşmadı. Hayatı boyunca ezilmek isteyen, ezilmeyi kaderi gören, duyduğu acıların O na Yüce Yaratıcı tarafından öteki hayatında vereceği mükafatlar adına birer test, sınav olduğu vurgusu etrafında çiçeklenip böceklenmiş, kokuşmuş, bozulmuş, ne bir gelecek ne de o anı kurtarabilen bir çözümden yoksun, abuk sabuk bir safsata etrafında toplanmaya hevesli milyonlar yaşamış, ölmüş ve malesef de doğmakta..Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyen bir adam vardı zamanında.. Bu millet ne bu adamın farkında oldu adamı geçtim ne de sözün.. Şimdilerde, doğurmak isterse kaç çocuk yapmalı? Yemek yiyecekse porsiyonunun ne kadar olması gerektiği, ahlakının eğitiminin hayatının kendisinin yerine O na mutabık kalınarak ancak mümkün olabileceğini sanarak güne gözlerini açıyor ve kapatıyor. Burada ne bir idrak, ne farkındalık, ne itiraz...Fakat bir umuttur yaşamak diye bir söz var ya.. Ben de diyorum ki bir umuttur, ölüm.. Ya bizler için ya da Bir'i için..Aslında problem ne kadar büyükse çözüm de o kadar kolaydır derler.. Bence de..
Yönetim erki, bazı seçkin kişilerin elinde olmalıdır. Soylular, kapitalistler veya elitistler olabilir. (bunlar örnek) Daha sonra gücü devredeceği, (ama arka planda hala soylular olacak) meritokrasi tarzı kişinin süper yetenekleri ile sayesinde seçilmiş, avamdan olmayan, din ve düşük sosyal ekonomik yapıya sahip kesimleri istismar etmeyen, (etmesine de gerek duymayan) popülist olmayan bir yönetim olacak ki zaten bu sistemde avamın oyuna ihtiyacı olmayacağı için gereksiz şebekliğe yalana, yolsuzluğa girmesine de gerek kalmayacak. Ancak her seçim zamanı en cahilinden en okumuşuna kadar ayırım gözetmeksizin, bu kişilerin oyları ile başa gelen yönetimler her türlü pisliği yeme eğiliminde olacaklardır.

Sonradan ekleme: Tam olarak budur:(link)
 
"Yıl sonuna kadar elektrik ve doğal gaza zam gelmeyecekmiş."
Durun heyecan yapmayın. Bu haber sadece mösyö @Cemal Ç. yi ilgilendirir. Zira bu Fransa için.
Bir an için de olsa inanan olduysa ona saf kalpli derim. :harika:
 
Şehir-tur bisikletiyle aşağı yukarı 1 saat süren mesafe eğer dizel bir otomobille katedilirse en az 20 liralık mazot harcanıyor.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Siyasi öneri olarak algılanmasın kesinlikle ama dün akşam Habertürk tv de Ali Babacanı dinledim , enflasyon vebekonominin neden bu halde olduğu ve nasıl toparlanacağını anlattı , anladıgım kadarıyla partisi bu konuda profesyonelce çalışmış , izlemenizi tavsiye ederim ,
 
  • Beğen
Tepkiler: s0n3r ve suyunsesi
Türkiye'deki kötü ekonomi yönetimini ve çılgın boyutlardaki enflasyonu sabahlara kadar tartışabiliriz tabii ki de, ama iş bisiklet gibi "zengin" hobisi olarak görülen hobilere gelince yurt dışında da pek farklı değil. Bir süredir Berlin'de yaşıyorum pandeminin başladığı sıralarda bisiklete merak saldım. Kendime maksimum 1000€ civarı bir bütçe belirleyip, Van Rysel, Rose, Canyon, Giant, Specialized vs. ne varsa seçeneklerimi fiyatlarıyla bi Google Sheet sayfasına yazmıştım. Şu an bu markalardan herhangi birinde 1000€ altına bisiklet yok. Hem disk fren zorlaması, hem de bu hobideki daha fazla enflasyon sebebiyle bu markalardaki eli yüzü düzgün bir bisiklet 1300-1500€'dan başlıyor.

Bugün BikeExchange'de dolanırken, o zamanlar 2000€ perakende satış fiyatı olan ve benim çok büyük bir şansla %30 indirimle 1400€'ya bulduğum Trek Emonda SL5'in, ne kadara satıldığını görünce, enflasyonun burada da kontrolden çıktığını fark ettim. 2020'de o yılın modeli bir bisikletin tavsiye edilen satış fiyatı 2000€'yken ve tek kaldığı için 1400€'ya satılabiliyorken, bugün 2022 yılının ortasında, üstüne yeni model çıkmış bisiklete 2250€ istenebiliyor. Hem de ellerinde kalmış, 50 gibi Almanya için çok kısa sayılabilecek bir kadro boyutuna.

288305 dosyayı görüntüle

Bu enflasyon muhabbeti herkesin canını daha uzun bir süre sıkacak gibi.

Not: Amacım asla yurt dışında da enflasyon var algısı yaratıp, Türkiye'deki saçma sapan durumu normalleştirmek değildir. Türkiye'deki durumun ne kadar felaket yerlere gittiğini bizzat ailemle her gün konuşarak birebir takip ediyorum. Sadece bugün aniden gelen şaşkınlığımı, alakalı bir başlık altında paylaşmak istedim.
 
Türkiye'deki kötü ekonomi yönetimini ve çılgın boyutlardaki enflasyonu sabahlara kadar tartışabiliriz tabii ki de, ama iş bisiklet gibi "zengin" hobisi olarak görülen hobilere gelince yurt dışında da pek farklı değil. Bir süredir Berlin'de yaşıyorum pandeminin başladığı sıralarda bisiklete merak saldım. Kendime maksimum 1000€ civarı bir bütçe belirleyip, Van Rysel, Rose, Canyon, Giant, Specialized vs. ne varsa seçeneklerimi fiyatlarıyla bi Google Sheet sayfasına yazmıştım. Şu an bu markalardan herhangi birinde 1000€ altına bisiklet yok. Hem disk fren zorlaması, hem de bu hobideki daha fazla enflasyon sebebiyle bu markalardaki eli yüzü düzgün bir bisiklet 1300-1500€'dan başlıyor.

Bugün BikeExchange'de dolanırken, o zamanlar 2000€ perakende satış fiyatı olan ve benim çok büyük bir şansla %30 indirimle 1400€'ya bulduğum Trek Emonda SL5'in, ne kadara satıldığını görünce, enflasyonun burada da kontrolden çıktığını fark ettim. 2020'de o yılın modeli bir bisikletin tavsiye edilen satış fiyatı 2000€'yken ve tek kaldığı için 1400€'ya satılabiliyorken, bugün 2022 yılının ortasında, üstüne yeni model çıkmış bisiklete 2250€ istenebiliyor. Hem de ellerinde kalmış, 50 gibi Almanya için çok kısa sayılabilecek bir kadro boyutuna.

288305 dosyayı görüntüle

Bu enflasyon muhabbeti herkesin canını daha uzun bir süre sıkacak gibi.

Not: Amacım asla yurt dışında da enflasyon var algısı yaratıp, Türkiye'deki saçma sapan durumu normalleştirmek değildir. Türkiye'deki durumun ne kadar felaket yerlere gittiğini bizzat ailemle her gün konuşarak birebir takip ediyorum. Sadece bugün aniden gelen şaşkınlığımı, alakalı bir başlık altında paylaşmak istedim.
Bende yurtdışında yaşıyorum, fiyatlar yurtdışındada artıyor dediğiniz gibi ama ona görede alım gücü göz önüne alınıyor insanların alacakları maaşlarında. Hiç olmadı sosyal güvenlik birçok yabancı ülkede insanların ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılıyor.. Dolayısıyla yabancı ile ülkeleri Türkiye ile karşılaştırmak hiçte doğru değil. Türkiye battı batacak durumda, ülke en az 50 yıl kendine gelemeyecek duruma geldi. Haa belki biz göremeyiz ama çocuklarımız/torunlarımız bunun ceremesini çekecekler.

Bu arada bende pandemi başlamadan önce Emonda SL7 almayı planlıyordum fiyatı ozaman 5.500 euro falandı sanırım. Pandemi girince araya kadro sıkıntısı vs derken alamadım, şuan güncel fiyatı 7.400 euro bandında.
 
Şehir-tur bisikletiyle aşağı yukarı 1 saat süren mesafe eğer dizel bir otomobille katedilirse en az 20 liralık mazot harcanıyor.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?

Akıl tutulmasını tam olarak ne için söylediniz? İçten yanmalı motorlar petrol türevleri kullanıyorlar, petrolin varili dolar ile fiyatlandırılıyor ve artışta, ülkenin para birimi ve dolara karşı sürekli değer kaybında. Her şey mantıklı açıklanabiliyor aslında.
 
Turkiye'deki enflasyonun ana nedeni karsiliksiz para basimidir.
Piyasaya bu kadar cok karsiliksiz basilan parayi surerseniz urunlerin fiyatini arttirmis olursunuz.
Bir de bankalar o kadar cok kredi dagitiyorki piyasa allak bullak olmus durumda.
 
Türkiye'deki kötü ekonomi yönetimini ve çılgın boyutlardaki enflasyonu sabahlara kadar tartışabiliriz tabii ki de, ama iş bisiklet gibi "zengin" hobisi olarak görülen hobilere gelince yurt dışında da pek farklı değil. Bir süredir Berlin'de yaşıyorum pandeminin başladığı sıralarda bisiklete merak saldım. Kendime maksimum 1000€ civarı bir bütçe belirleyip, Van Rysel, Rose, Canyon, Giant, Specialized vs. ne varsa seçeneklerimi fiyatlarıyla bi Google Sheet sayfasına yazmıştım. Şu an bu markalardan herhangi birinde 1000€ altına bisiklet yok. Hem disk fren zorlaması, hem de bu hobideki daha fazla enflasyon sebebiyle bu markalardaki eli yüzü düzgün bir bisiklet 1300-1500€'dan başlıyor.

Bugün BikeExchange'de dolanırken, o zamanlar 2000€ perakende satış fiyatı olan ve benim çok büyük bir şansla %30 indirimle 1400€'ya bulduğum Trek Emonda SL5'in, ne kadara satıldığını görünce, enflasyonun burada da kontrolden çıktığını fark ettim. 2020'de o yılın modeli bir bisikletin tavsiye edilen satış fiyatı 2000€'yken ve tek kaldığı için 1400€'ya satılabiliyorken, bugün 2022 yılının ortasında, üstüne yeni model çıkmış bisiklete 2250€ istenebiliyor. Hem de ellerinde kalmış, 50 gibi Almanya için çok kısa sayılabilecek bir kadro boyutuna.

288305 dosyayı görüntüle

Bu enflasyon muhabbeti herkesin canını daha uzun bir süre sıkacak gibi.

Not: Amacım asla yurt dışında da enflasyon var algısı yaratıp, Türkiye'deki saçma sapan durumu normalleştirmek değildir. Türkiye'deki durumun ne kadar felaket yerlere gittiğini bizzat ailemle her gün konuşarak birebir takip ediyorum. Sadece bugün aniden gelen şaşkınlığımı, alakalı bir başlık altında paylaşmak istedim.
Yurtdışında yaşamıyorum ama yurtdışından buraya sürekli bisiklet getirip sattığım için bisiklet piyasasını sıkıca takip ediyorum. Yurtdışındaki fiyatların sebebi "pandemic pricing" dedikleri olay. Pandemiyle beraber bisiklet tüm dünyada ilgi odağı olmuş bir spor. Hem sosyal mesafe konusunun sıkıntı olmadığı, hem dünyanın en hareketsiz olduğu dönemde insanları harekete teşvik eden bir araç olmasının etkileri büyük.

Arz - talep dengesinin aşırı derecede bozulması ve ürün tedarik zincirinin kırılması yurtdışındaki fiyat artışlarının en büyük sebepleri. Bu bahsettiğim artış da sadece %10-15 civarı. Maalesef pandemi dolayısıyla artan bu fiyatlar artık "New normal" dedikleri olaya döndü. Yani yukarıda yazdığım tüm sebepler ortadan kalksa da fiyatlar ucuzlamayacak. Ama şu var ki nasılsa malzemeler peynir ekmek gibi satılıyor diye indirim yapmayan satıcılar, talep azalıp malzemeler ellerinde kalınca anlık güzel indirimler yapmaya başlayacaktır.

Öte yandan bizim ülkeye bakarsak dümdüz sürerken kırmaya başlayacağım, yağ tenekesinden bozma bisikletler olmuş 5000 lira.
 
İçeri girip çıkmış, hüküm giymiş, yabancı dili ve kültürü olmayan, üni mezunu bile olmayan adamın yönettiği bir ülkeden söz ediyoruz. Siz neyi tartışıyorsunuz ki? Bankada yıllarını vermiş atama bekleyen, iktisat, ekonomi, sosyoloji Masterları olan, 30 yıllık müdürler yerine güreşçiyi alıp yönetim kurulu başkanı atıyorsun. Ya da Coca Cola ile fantanın aynı firmaya ait markalar olduğundan Bi haber valilik yapan, passat ı beğenmeyip audi a6/a8 makam arabası alan belediye başkanları varken siz bu ülkeden ne bekliyorsunuz? Şahlanma mı? Aslında kitlenin alayına söylenmiş bir söz var, hakikaten de katılmamak elde değil. Kitle derken de iktidar yancısı/yalakası/adeta köpeği olmuşlar için yaşar nurinin sözüdür, diyor ki: "ben namussuz bir ateist görmedim ama namussuz dinci çok gördüm.. Size kur anı Türkçe anlatsalar, önce başınızdaki sarıklıları, cübbelileri alaşağı edersiniz.. " diyor.. Fatih Sultan şarap içerken çıt yok ama Atatürk e Edirne rakısı içtiği kadehlerin muhasebesinden kafayı yiyenler var.. Araştırın, ilk genel ev ile içki fabrikasını da kim açmış? Bakın, çekinmeyin.. Sağ görüşlü bir ülke ancak bu kadar pisliğe batabilirdi..
 
Nakit para alıyorum yanıma 50-100 kartla uğraşmayım diye bisikletten dönüşte…

2 dir mahçup oldum arkadaşlar. Bakkalda peynir, ekmek, çekirdek aldım 143,50₺ tuttu yanında 100 vardı.

Sabah eve dönerken iki poğaça, ve bi iki daha hamur işi kahvaltılık aldım 55₺ tuttu yanımda 50 vardı.

En büyük para 200₺ Hiçbir gücü yok şaka gibi.


Yeni bisiklet almak hayal. 2 yüksek lisansım var, 18 yıldır çalışıyorum. 2. El bisiklet ayakkabısı aldım dün ona seviniyorum. Henüz istediğim kaskı alamadım. Sırayla alıyorum. Durum bu.
 
Geri