Hani çok bir otorite değilimdir ama, insanların yol bisikletine her türlü nasıl yanlış yaklaştıklarını hayretler içinde okuyorum:
- Yol bisikleti çıtkırıldım değildir.Kırılmaz, çatlamaz, ortadan ikiye ayrılmaz, lastiği her dışarı çıktığınızda patlamaz, akort ayarı hep bozulmaz. Dağa, bayıra vurmayacağınız sürece avrupai kaymak asfaltta, adına asfalt denen ama türk icadı abudik bir yol çeşidi olan "mıcırı dökeriz, üstünü ziftleriz, asfalt deriz" yolda, betonda, sokak arasında, parke taşta, hatta ve hatta arnavut kaldırımında, ve dahi hafif stabilize yolda bile gönül rahatlığıyla kullanırsınız, bisikletinize zeval gelmez.
- Yol bisikleti böyledir, ama kıçınız ve anatominiz böyle değildir. Decathlonun dümdüz epoksi reçine zemininde 15 dk kullanarak, yol bisikletinin aslında gayet rahatsız da olabileceğini anlayamazsınız. Yol bisikleti serttir, vibrasyonu boldur, rahatsızdır, oturma pozisyonu kiminde sırt ağrısı yapar, kiminin kıçı, kiminin kolları. Seleleri ekseriyette serttir, incedir. Alışana kadar eziyet de olabilir. Zart diye de alışabilirsiniz, hiç alışamayıp "lanet olsun içimdeki konfor sevgisine" deyip vaz da geçebilirsiniz, ihtimaldir. Sıkışık trafikte hızlı yol alırsınız ama etrafınıza hakimiyetiniz şehir bisikleti kadar çok değildir.
Daha önce de yazmıştım. Yol bisikletine şıpsevdi olmayın. "Ay ne şekil bisikletim var, mahallede, okulda, şirkette ne havam olur" diye yol bisikleti almayın. Kotla kullanacaksanız yol bisikleti almayın (bu kişisel bir tercihtir ama bence yapmayın) Bir şekilde yolda ve kafi süre mutlaka deneyin.
Ondan sonra aşık olun olacaksanız.