Scudo Sports

Dolar 8 Plus

@irfananar
15 temmuz konusu önemli..Bu insanların vatansever olmadığını veya savaştan kaçacaklarını söylemek pek doğru olmaz..
Ülkeyi bu duruma getiren,yani doları yükselten de bu insanlar(yaptıkları seçimle),askerde şehit olanlar da,seçim sonrası uzun namlulu silahlarla kutlama yapanlar da..
Türkiye'de 3 kesim var;1-Atatürkçü kesim..2-Din bâzlı düşünen muhafazakar bir kesim..3-Kürdistan gibi bir oluşum olursa,buna destek verecek bir kesim..
Çatışma iki kesim arasında değil,3 kesim arasında..Bu bakımdan her geçen gün ülke kötüye gidiyor,gidecek..Çünkü toplumun genelinde uzlaşma kültürü yok..Bu da okumayan/düşünmeyen/sorgulamayan bir toplum da gayet doğal..
Yapılacak bir şey yok..Sadece izleyeceğiz böyle..Dolar yükselecek,ooo diyeceğiz..Dolar düşecek aaaa diyeceğiz..Hepsi bu:D

Bir de yandık/bittik diyenler için iki cümle kurayım..İnsanlık tarihi savaşlarla,darbelerle,katliamlarla,soykırımlarla,işkencelerle,açlıkla ..vb doludur..
80 darbesi sonrası doğanlar,böyle şeyler görmedi..Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede,yaklaşık 40 sene barış halinde yaşamakta bir şanstır aslında..Bugüne kadar bu toplum iyi geldi ama bundan sonrası kolay olmayacak..Artan nüfus,artan gelir eşitsizliği,adaletsizlikler,yoksulluk,suriyeliler..vb bir noktada kırılma noktasına ulaşacak..Bir yerde kırılacak toplum..Bu kaçınılmaz..
 
Scudo
Piyasa o kadar oynak ki başlığı takip etmekten sıkıldım yeminlen, hadi bakalım :tskler:
 
Bot ihtiyacım vardı baktım dolar euro fırladı yeni sezonda döte kaçmadan ağustos ayında geçen sezondan kalma north face bot aldım. Yeni sezonda nasıl ayakkabı satcaz kara kara düşünüyoruz diyor adam yeni sezonda kafadan 800 tl
 
  • Beğen
Tepkiler: irfananar ve MakRo
@mertgulkokan

Çok basit
* Ya ithal mal sevdasından vazgeçilecek. Bi yerli firma kaliteli bot ürecetecek. O giyilecek.
* Ya da parası olan giyecek başkası yalın ayak dolaşacak.
 
@ahlaksız

Tabiiki içlerinde safi iyiniyet taşıyan; çevresine uyan bir kesim var..
Hangi gözle bakıyorsunuz bilemiyorum ama içi boş kahramanlık hikayeleri uydurmak (Tırla/fanilayla tankın durdurulduğuna, terlikle uçak düşürüldüğüne inan/dırmaya çalış/mak vb.) o iyiniyetli insanları ateşe atmaktır.

Vatanseverlik bizim ülkemizde türlü çeşitli.. En yaygını ihale/iş/basit çıkar vatanseverliği.

-Benim için- Gerçek vatanseverlik, bir ülkeyi/ulusu ateşe atmadan, barışı bozmadan verilebileceklerin en mükemmelini vermektir. Bunu Ulu Önder'in 2 veczinde çok net görürsünüz :

--Yurtta Barış, Dünyada Barış

--En büyük Vatansever görevini en iyi şekilde yapandır.

Geri kalanı fasa-fiso'dur..

15 Temmuz sürecinden önce kendini Vatansever diye niteleyen topluluğun üstünde durması gereken en önemli şey hükümete "boş-beleş işlerle uğraşma..Refah sağla, Üretim/İstihdam sağla" mantığından baskı kurup yaptırtmasıydı..

Bu olmadığı için, Önce o "tu-kaka" denilen 82 Anayasasında (ya 57 ya 58nci maddesinde) kağıt üstünde mükemmel hali var olan "genç insan nüfusunun en doğru şekilde ülke yararına değerlendirilmesi" için önlemler alınması'nı hükümetin başlıca görevi sayan madde gibilerin uygulaması sorgulanmayıp sistem değişikliğine gidildi..
Sonra malumunuz bugünler..

Türkiye Cumhuriyeti, 20-30-40 yıl süreyle değil Sonsuza kadar barış içinde yaşaması gereken bir ulus devleti olmalı..
Vatansever dediğiniz aslen bunun için uğraşmalı..

Bu olguları gören-bilen konuşmadığında; ülke yaralarının doğru noktalarına kompres yapılması için baskı kurulmadığında, salt doğruların peşinden koşulmadığında iyiniyet'ten bahsedilemez.. Çünki çıkar ile iyiniyet terazinin eşit durdurulması çok çok zor iki ayrı kefesidir.

P.S. : "Atatürkçü"yüm diyenleri de yukarıdaki Vatansever kelimesiyle özdeşleştirin lütfen..O mesele tek taraflı değildir.

@gezgin gezer

Birinci madde çok önemli..

Yaşı yetenler hatırlar.. 80lerde "Yerli Malı haftası" kutlanırdı. O devirlerde Dünyanın KENDİ KENDİNE YETEBİLEN 7(YEDİ) ÜLKESİNDEN BİRİ idik.
Şaka değil bu..
Kör-Topal / Anam-Babam Usülü dahi olsa dış bağımlılığımız yok denecek kadar azdı..

Yine O dönemlerde, 30 küsür ülkeye ihracat yapan; markalaşma yolunda ilerleyen bir MEKAP vardı..
Su geçirmez; Spor Ayakkabı kadar hafif, ortopedik ve esnek, Asker botu kadar sağlam bir üründü..

90-95 arası "Ayakkabıcılardan PKK örgütü üyeleri satın alıyor" gerekçesiyle firma ablukaya alındı ve bildiğiniz batırıldı..

Bu ve bunun gibi çok hikaye var..

Bu hikayelerden bildiklerim nedeniyle bazı konularda ki yanlış tavırlara "iyiniyet" çerçevesinden bakamıyorum.
 
@ahlaksız biraz konu dışı olacak ama cidden geçmişte bayağı sıkıntılı dönemlerden geçilmiş, bahsettiğiniz üzere yapısı itibariyle sıkıntılar devam edecek ve ediyor, belki artacak düzelmeyecek, neyse.
Geçmişte bunları tecrübe etmiş veya geçmişi bilen insanlar hangi motivasyonla üreyebiliyor anlamıyorum, haddime değil tabii anlam veremiyorum sadece.
Düşün adam işkence çekmiş geçmişte ve sıkıntıların kronik olduğunu öngörüyor ama üremekten geri durmuyor, neden arkadaş? Sadece bu coğrafyaya özgü birşey de değil bu. Adamların ülkesinde bomba patlaması doğa olayı gibi bişey her hafta düzenli kitlesel ölümler gerçekleşiyor ama yinede ürüyor.Hadi diyelim bu biraz uç örnek oldu, sıradan günlük hayattada sıkıntı var. Adam bunalım içinde işsiz sapsız geziyor, zar zor rica minnet iş buluyor ne onur kaldı ne gurur, iş hayatına girdikten sonra türlü entrikalar, yalan dolanlar, hak yemeler;binbir sıkıntı, bişeyleri elde edebilmiş olmak önemli değil, vardığın noktada kendinden nedret ediyorsun. Hoop evlen çocuk yap aynı senaryo onun içinde geçerli olsun, iyi ama sebep? Belki bu örnekte çok karamsar oldu(ki bence istisna değil)ama neticede insan insanın kurdudur ve en hafi tabirle stress sıkıntı kaçınılmazdır. Sevmek sevilmek cinsellik ihtiyaçtır eyvallah, üremekte ihtiyaçmıdır ki?bi zorlantımıdır tatmin edilmesi gereken bir dürtümüdür? Yazıda yargılıyor gibi olabilirim ama yargılamıyorum haddime değil, altında yatan düşünce/leri merak ediyorum.

Not: @Cömert beyin düşüncelerini de merak ediyorum.
 
@eSEOZdee

Varolussal stres zamanlarinda (yani savaş, kıtlık, vb. gibi insanin "acaba ölecek miyim?" endişesini yoğun yaşadığı vakitlerde) üreme duygusu patlama yapar. Cinsellikten bağımsızdır. ABD'de İkinci Dünya Savaşı sonrasında doğan nesle "Baby Boomers" yani çocuk patlaması nesli derler. Savaştan dönen askerler, onca zaman ölümle karşılaşa karşılaşa nesillerini sürdürmek için büyük bir itici güç taşıyarak dönmüşler memleketlerine. Benzer durum, soykırım sonrası Afrika ülkelerinde de yaşanmış, Ortadogu'da savaş durumu neredeyse hiç bitmediği için yüksek doğum oranları da azalmıyor (örnek, sizin de belirttiğiniz gibi, gerek bizim ülkemize gerekse çok daha fazla sayıda Ürdün'e ve Lübnan'a yerleşen Suriyeli mülteciler).

Benzer bir durumun, bebeklikte veya çocuk yaşta evladını kaybeden ailelerde olduğunu da görmüşler. Hastalık veya kıtlık nedeniyle bebek ölümlerinin fazla olduğu yerlerde de doğum oranlarının yüksek olduğunu gözlemlemisler. Bu durumun Afrika'da özellikle sıtma hastalığı nedeniyle yaşandığıni gören Bill Gates, kendi adına kurduğu vakıf ile, ilaç kullanmadan, çeşitli yöntemlerle insanlari sitma hastaligindan korumak için eğitimler vermiş, destek sağlamış. Bebek ve çocuk ölümlerinde ciddi azalma olmuş. Bunun üzerine de, tam bekledikleri gibi, toplam doğum sayısı gelişmekte olan ülkeler seviyesine yani makul seviyeye inmiş.

Anlayacağınız, üreme güdüsü, cinsellik güdüsünden farklı. İnsanoğlu böyle yaratılmış.
 
O çok özlenen eski Türkiye'de yamalı bohça hükümetler yüzünden askeri darbeler gelenek haline gelmişti. Bugün iktidar partisinin bakan olamayan milletvekili bir hafta sonra partisinden istifa edip, eski partisini gensoru ile düşürüp daha sonra bir başka partinin iktidarında bakanlık koltuğuna oturabiliyordu (Güneş Motel - 1977).
O parlementer düzende askeri vesayet, koalisyon ortağı bir partinin milletvekillerine blok halde operasyon çekip yeni parti kurduruyor, sonra darbe tehdidiyle istifaya zorladığı iktidara karşı o istifa ettirilen blok eliyle yeni bir iktidar kurdurabiliyordu (Cindoruk-Demirel-28 Şubat).
O eski Türkiye'de sandıktan birinci çıkan partiler tek başına iktidar olamayabiliyor, koalisyonlara zorlanıyordu. Koalisyonların da ne kadar uyumlu ve bereketli çalıştığı ve memlekete ne büyük hizmetler verdiği ortadadır (Bu duruma 1973 ve 77 seçimlerinden birinci çıkan Ecevit de dahildir. 1977 seçimlerini kazanmasına rağmen güvenoyu için 13 eksiği kalmıştı ve 2.parti olan Demirel ona iktidarı vermedi, diğer partilerle koalisyon kurdu, sonra o da devrildi, Güneş Motelde milletvekili pazarları kuruldu ve sonuçta 1977 seçimlerinden 1980 darbesine kadar olan 3 yıllık süreçte memleket 4 farklı hükümet yaşadı, (Çöpçüler Kralı, Bekçiler Kralı filmlerinde gördüğünüz tüp, şeker, yağ kuyrukları bu dönemin gerçek görüntüleri) istikrara bak sen.
1980 yılında yeni cumhurbaşkanı seçilmesi gerekiyordu. Mecliste iktidar ve muhalefet sayıca ince bir çizgiyle ayrılmış olduğundan 5 ay boyunca sayısal çoğunluk sağlanıp cumhurbaşkanı seçilemedi. 11 Eylül 1980 günü meclis gündeminde C.başkanlığı seçiminin yüzbilmemkaçıncı turu oylaması vardı. Artık sonlara doğru meclis te işi gırgıra almış, oy pusulalarından "Kemal Sunal", "Ajda Pekkan" gibi isimler çıkmaya başlamıştı.

Yakın tarihlere gelelim. 7 Haziran 2015, en sevdiğim seçimdir. Ak parti ilk kez güvenoyu sınırı altına düşmüş ve herkes artık tamam, kurtulduk demiş. Nedense her seçimde tekrar tekrar ilan edilen hile yapıldığı, oy çalındığı iddiaları bu seçim sonuçları ardından hiç dillendirilmemiş. Halbuki sonradan doğuda bazı sandıklardan nasıl seçmen sayısından fazla -silme PKK oyu çıktığı ortaya çıktı ama olsun. Orada bu durumu önleyemeyen, bunların tepesine bugünkü gibi binemeyen devletin güvenlik zafiyetini ben de şiddetle eleştiriyorum. Bu sonuçlara göre muhaliflerdeki genel kanı, yine birinci çıkan partinin "sonunda" muhalefete düşeceği ve bir kurtuluş koalisyonu kurulacağıydı (CHP-MHP-PKK koalisyonu). Bu olmadı, devlet sonunda terörle topyekün mücadeleye geçti, şartlar değişti. O zaman PKK ile koalisyona yanaşmayan Bahçeli hain ilan edildi vs vs. Sistem değişti, ittifaklar kuruldu, yeni bir dönem başladı. Geçelim.

Geçmeyelim. Bugün burada doların bu seviyelere sıçrayışının altında bir operasyon yattığı ihtimalini tümden reddeden, bunu bir eleştiri malzemesi için fırsat gören ve adeta dolar daha da fırlasın diye elinde tuzlukla bekleyen yorumlar görüyorum. İşte bugün başlıca sorunlarımızdan biri muhaliflerin içine düştüğü bu hastalıklı duruştur. Güya hepimiz memleketin iyiliğini düşünüyoruz, öyle mi? Evet, bu tablo hiç iç açıcı bir tablo değildir. Peki bunun kabahati de hükümettedir. Keşke diğer adaylardan biri seçilseydi be abi? Bugün kendi içlerinde düştükleri durumları görüyoruz. Kendi iç süreçlerini, iç mücadelelerini yürütemiyorlar, toz duman, darmadağın olmuşlar, kendi seçmenleri sosyal medyada "bir daha size oy verirsem beni ne yapsınlar, allah belanızı versin" diye isyanlarda. Bunlar başa gelseydi de bize çekilen bu finansal operasyonları onlar yönetseydi keşke? Ne dersiniz?
 
@mtsemiz Dostum sadece son kısım ile ilgili bir şey yazmak istedim. En azından muhalefet partilerine oy verenler "bir daha size oy verirsem beni ne yapsınlar, allah belanızı versin" diyebiliyor. Yani sevdiğinden ya da kendini mecbur hissettiğinden dolayı oy verdiği partiyi eleştiriyor ve hatta bela okuyabiliyor. Aynı tavrın birazını İktidar partisi ve Cumhurbaşkanına gönül veren dostlar da yapsa keşke? Sen ne dersin?
 
@mtsemizsu an yonetilen bir Turkiye var mı sizce?
Piyasalar enflasyonla mucadale mesaji beklerken hala inatla ilk 100 gunluk planda harcamaları arttiracagiz onu da yapacagiz bunu da yapacagiz harvurup harman savuracagiz demenim mantigi ne?
Ne idigu belirsiz bir papazı artistlik olsun diye iceride tutacagiz diye inat edip 80 milyon un ekonomisini kotulestirmek,borcunu arttirmak niye?
(Bu iktidar ve yandas kanallari degil miydi Trump cok iyi adam ,cok iyi anlasacagiz diye bayram yapan)
Burada kimse doviz artiyor diye sevinmiyor! Belki sizden farkimiz elestiri yapmaya cesaretimiz olmasidir!
Eskinin kotu yonetimlerini de elestirdi bu millet ve hepsini sandiga gomdu zaten! Eskilerde 70-80-90 larda kotu yonetim gordugu an destegini cekti ,oy vermedi demekki elestirdi,elestirdik aynen su an oldugu gibi..
Koru korune her yapilan desteklenmez,her yapilana kutsal kitapta yaziyormus farzmis gibi itiat edilmez demokrasilerde.
Bankaciyim, 2001 krizini de,2008 krizini de yasadim ama son bir kac yildir oldugu gibi batani, milletin bu kadar borclulugunun arttigini, isleri cevirmek icin bu kadar zorlandigini hic gormedim..
Bu dis guclerin oyunu,operasyonu vs diye gecistiremeyiz arkadaslar .
Polonya parası son bir yilda dolara karsi %3 deger kaybederken benim param %40 deger kaybediyorsa hesap da sorarim,elestirim de .En dogal hakkım.
Bu Polanya ki daha 25 sene evvel insanlar evlerindeki catal kasik takimini getirip İstanbul da Polonya Pazarlarında satarlardı!
İnsanlar son ceyregi uretimle,bilimle,egitimle,yapilanmayla gecirirken biz sadece yollari duble yaptik,her tarafi beton doldurduk ve paralar o betondan geri donmeyecek bir daha.
Cok ozlenen eski Turkiye de insanlar umutluydu,mutluydu,azimliydi..
Simdi birsey olmak icin tek bir sart var o da Parti den olmak...
Dolar 5,26 ya dustu diye sevinenlerden olmayı nasip eyle Allahım..Amin!!

F8331 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
@mtsemiz Kemal Sunal filmlerindeki gerçeklik olarak dilinize doladığınız Tüpgaz Kuyruğu, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası "Dost ve Müttefik" ABD'nin aldığı sıkı Ambargo sonrası gelişmelerdir.
Şeker ve Margarin'de mi ambargodan geçmiyordu? diye soracak olursanız : Hayır. Devlet, olası savaş için önlemler alıyordu. Uzatmıyorum, anlatması güç..

Bu toprakların Balıkesirli "Cimri Hasan" ları vardı..
Kurtuluş Savaşı dönemlerinin unutulmuş ama hakkı ödenmez figürlerinden birisi..
Hikayesini araştırın vakit bulursanız..

Giritli Deli Mehmet Çavuş'un Torunu'nun kurucu üyesi ve hala sözü geçen bir ağır topu olduğu siyasal görüş/akımın Vatanseverlikle bağdaşıp bağdaşmadığı üzerine kafa yorarsınız belki..
 
@Kerem Özbayrak eleştiriyorum dostum. Belediyeye ve BİMER gibi mecralara -özellikle trafik içerikli tecavüzler konusunda- atmadığım şikayet konusu kalmadı. Somut bir cevap/çözüm alamadım. Bunun yerel seçimlerde (İstanbul için) bir karşılığı olacak.
 
..................
Bu memurlar zamanla kendilerine verilen yetkilerini ve uzmanlıklarını bir güç olarak görerek kararları etkilemekte daha fazla kullanmaya başladılar. Buna ek olarak bürokraside bir kariyer yapısı gelişti bu kariyer yapısı bir üst kademeye geçme hırsını geliştirdi ve bu da bir üst kademedeki yöneticiye itaat noktasını daha fazla ön plana çıkardı. Böylece bireysellik ve eleştiri ortadan kalkmaya, tepedeki güç ise örgüte hâkim olmaya başladı. Giderek örgütün tepesindekiler, örgütü bir amaca hizmet eden araç olmaktan çıkartarak bir hedef haline dönüştürdüler. Bunu yapmaktaki amaçları artık örgütün kişisel çıkarlara hizmet ediyor olmasıydı. Bu oligarşik yapı kurdukları düzenin bozulmaması için muhafazakâr bir yapıya bürünüyordu. Liderler mümkün olduğunca çok yönetiyor ve kendi üzerinde olan denetim mekanizmalarını ortadan kaldırmaya uğraşıyorlardı. Bu evreden sonra örgüt içerisinde yer alan normal üyeler daha az yönetime karışacak ve yavaş yavaş örgüt yönetiminden uzaklaşarak sadece bir propaganda aletine dönüşeceklerdi ve bu da liderin gücünü arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. Örgütlerde genelde gözlemlenen şey ilk hedeflerden saparak bir liderin yaşatılması hedefine yönelmedir. Bu bağlamda üyeler çıkarılır, demokrasi bastırılır ve ihtiyaçlar liderin kadrosu ve destekçilerine göre belirlenir. Son aşamada ise lider partiye ‘benim partim’ düşüncesiyle bakarak partiyi kişiselleştirir ve artık önemli olan tek şey partidir.



işte siyasette bu duruma denk düşen tanım ''oligarşinin tunç yasası''dır. günümüz Türkiye'sinin bir paragrafa sığan özeti..
 
Geri