Scudo Sports

Bisiklette marka olayının fazla abartılması

Bisiklet alacağım zaman başkalarının da fikrini almak için buraya yazmıştım. A, B, ya da C markalarının şu modellerini düşünüyorum tecrübe eden varsa nedir fikriniz diye. Genelde cevap "X alın ya da Y alın onlara gerek yok diye". Birden fazla böyle cevap geldi. Ben de doğal olarak sordun "diğerlerini tecrübe ettiniz mi neden daha iyi ya da neden gerek yok" diye. Aldığım cevap her seferinde diğerlerini denemedim ama x ve y daha iyi diye.

Bu konuda ona benzer biraz. Belirtilen görüşlerin neye dayandığı konusunda bir argüman yok genelde. Marka olayı fazla abartılıyor çünkü ben hiçbirini tecrübe etmediğim halde öyle söylüyorum.

Peki.
 
Scudo
Montaj olayı gerçekten çok mühim.
Sarı Mersedes filminde Bayram, araba bayisine arabanın haftanın hangi günü üretildiğini soruyordu. Ona göre pazartesi ve cuma işçiler özenli çalışmazmış.
Şu pandemi döneminde satılan bisikletlerin, artan talebi karşılamak isterlerken ya da geciken siparişleri yetiştirmeye çalışırken çok hızlı montajlandığını düşünüyorum.
Aldığım carraro bisikletin ön akordu bozuk kaliper ayarı yapılmamıştı örneğin.
Gerçi bu son verdiğim örnekteki ayarlamaları bayilere bırakıyorlar ama bayiler de işte ne bileyim bir şey söylemek istemiyorum.
Vel asıl kelam bundan sonra alacağım sıfır bisikleti ya en az benim kadar titiz bir yerden alırım ya da kendimce tüm parçaların montajını elden geçiririm.
Bisikletimden memnunum ama, özellikle gravel arayan arkadaşların carraro 328'e bir göz atmasını tavsiye ederim.
 
Bence çok düşünmeye gerek yok. Ben şöyle düşünüyorum. Bence tüm dünya da marka olayı abartılıyor. Aslında olay marka olayı değil, olay büyük markaların, kendilerini abartıp, insanları da bunun üzerinden çok fazla sömürmeye çalışması.
Tamam bazı markaların yaptıkları ürünler gerçekten diğerlerinden hemen her bakımdan üstün. Ama acaba o aradaki üstünlük, ödemek zorunda olacağımız para kadar ediyor mu?
Atıyorum tanınmış X markasının bir ürünü 10.000₺ olsun. Başka bir Y markasının da benzer bir ürünü 7000₺ olsun. Acaba 3000₺ lik aradaki fark, ödemeye ne kadar değer?
Tamam daha iyi müşteri hizmetleri, daha iyi servis hizmeti vs. olsun. Bence aradaki fark 3000₺ olmamalı. 1000₺ olsun, 1500₺ olsun, ne bileyim hadi 1700₺ fark olsun. Abi 3000₺ de olmasın ya!

Bu farkları en çok elektronik eşyalarda görüyoruz. Araba markalarında görüyoruz.

Bakınız ben bir grafikerim. İş yerimde tasarım programlarımı bir PC bilgisayarda kullanıyorum. Bulunduğum ofise benim bilgisayarımın tam 2 katı daha pahalı bir Apple grafik bilgisayarı aldılar. Bu iş yerinde tam olarak 15 yıldır çalışıyorum. Benim PC tamamen toplama ve markası falan yok. Ancak karşımdaki masadaki Mac bilgisayar bildiğiniz üzere tam bir marka. Benim pc'nin değerinin yaklaşık 2 katı (MAC bilgisayarın alındığı yıllarda Benim pc'nin değeri 16.000₺ civarı iken mac 30 - 35.000₺ civarı ediyordu). Tabiki her iki bilgisayar ile yıllardır yan yanayız. Çıkardıkları sorunlar olarak baktığımda her iki bilgisayar da bize yıllardır sorun çıkarmıyor. Tabiki biz ofisteki arkadaşlar hemen iki bilgisayarı bir kaç teste tabi tuttuk. Aynı şeyleri yaptığımız halde benim iki kat daha ucuz olan PC, 2 kat daha pahalı olan Apple gibi ağır marka bilgisayardan daha hızlı çalışıyor. Hem de yıllardır.
Bana müşteri hizmeti diyeceksiniz. Evet Apple'ın müşteri hizmetleri sorgulanamaz seviyede. (Daha doğrusu olması gerektiği gibi). Ama abi 2 misli fiyat farkı sorgulanabilir.

Bence abartılan kısım Markaların kendilerini gereksiz fazlaca abartması.
 
Büyük firmaların fiyat farkına bakınca (ben de grafik tasarımcıyım bu arada) reklam giderleri ve yabancı markalar söz konusu olunca da bariz olarak bizlerin yaşadığı en büyük sorun: gümrük vergisi, özel tüketim vergisi ve döviz farkı.

Başka da birşey değil.
Yoksa focus bir bisikleti adam 2500 euroya (birim para) alıyor.
Biz burada aynı bisiklete tüm yukarıda bahsettiklerim (reklam hariç diyelim) neredeyse 30.000 TL (birim para) vermek zorunda bırakılıyoruz.
Suçlu: Gavur parası ve üzerine konan türlü türlü vergiler.
 
Hem bayilik hem de servislik yapan biri olarak şunu söyleyebilirim ki marka mevzusu abartı değil. Yurtdışında meşhur olmuş şu anda bisiklet denilince dünya çapında meşhur markalara baktığınızda hepsi AR-GE konusunda kendini kanıtlamış sürüşte size maksimum performansı vermeyi hedefleyen, yarış takımlarından veya sporculardan dönütler alarak kadro geometrilerinde geliştirmeler yapan firmalardır. Birçok günlük kullanıcı için çok mühim olmayabilir bu durum ama yarışan veya verimliliğe önem veren profesyonel kullanıcılar için gayet önemli bir konu. Tabi bu AR-GE çalışmalarının, mühendisliğin bir maliyeti var bunu da bisikleti alırken ödüyorsunuz. Ayrıca montaj kalitesi de önemli bir konu. Bu da sorunsuz bir sürüş ve daha uzun süre servis görmeden bisikletin kullanılmasını sağlıyor. Bir çok Türk markası Tayvan veya Çin'den kadro alıp getiriyor kalite konusunda da genelde sorunsuz oluyor bu kadrolar ancak AR-GE ve montaj kalitesine yurtdışındaki kadar önem verilmediği için aynı verim alınamayabiliyor. Özellikle son yıllarda fakirleşmemizin bir sonucu olarak firmalar fiyat bazlı ürünler yaparak sektörü ayakta tutmaya çalışıyor.
Ama şöyle bir gerçekte var bu bisiklet için olsun başka bir şey için olsun eşek yükü ile para verip iyi bir ürün aldığını düşünen kullanıcı malını daima daha iyi daha temiz kullanıyor, bir şey olmasın diye gözü gibi bakıyor ve o ürün Türkiye'de montajlanan bir ürünle aynı kalitede montajlansa dahi pek sorun yaşanmıyor. Ama yerel markalardan alan bir çok kullanıcı o markalar kadar meşhur olmadığını düşündüğü ürüne hunharca biniyor bakım yapmıyor, özen göstermiyor bir şey olunca da ürün kötü oluyor. Benim Ümit bisiklet alıp yıllarca kullanıp gıcır gıcır daha yeni alınmış gibi duran bisikletiyle hiç sorun yaşamayan müşterimde var, KTM alıp zinciri küften gözükmeyen müşterimde. Sonuç olarak ürünün markası ve kalitesi kadar kullanıcı da önemli.
 
Biraz acımasız olacağım ama marka konusu abartı birşeydir demeci bence biraz züğürt tesellisi, yanlış anlamayın. Bu markalar tavanı belirliyor, yarışları, rekabeti başka yere taşıyorlar. Markalar bu kadar güçlü olmasaydı ne TDF ne de diğer yarışlar bu kadar curcuna koparmazdı. Kimse şampiyonlar ligi dışında ki ligleri doğru düzgün izlemiyor. Bu sebeple bu arkadaşlar rekabeti, kaliteyi başka seviyeye taşıyorlar. Tıpkı formula 1’in gelecek 10 yılın teknolojilerini yarıştırdığı gibi.
markalar abartı değil, biz fakiriz ve çok iyi ürünle idare eder ürün arasında ki farkı deneyip tecrübe edebilecek kadar lüksümüz yok maalesef.
 
Daha önce sırası ile Btwin 520, Peugeot r12 ve son bisikletim Bianchi Aria kullandım. Şimdi aralarında "iyi marka" diyebileceğiniz Bianchi'dir.

Özet geçersek ben hiç birinde bir sorun yaşamadım. Fakat "marka" konusunun bisiklet için abartıldığını düşünmüyorum.

Peki neden? Sonuçta tüm saydığım markaları severek ve sorunsuz kullandım.

Öncelikle Btwin bir kenara.. sonuçta sunduğu ve istediği sey belli.. standardı da belli..

Peugeot'ya gelirsek... Evet severek ve sorunsuz kullandım. Bu arada Peugeot sonuç olarak Carraro, Mosso, Salcano ve Bisan ile aynı ligde diyebiliriz. Ha bunların arasında ben Peugeot'yu tercih ederim. Çıt çıkarmadan, beni üzmeden kullandım. Bu markaların klansmanında asıl meselenin montaj olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan Peugeot sorunsuzdu.

Peki nedir bir pelaton markasını üstün kılan?

Bence en önemli şey tasarım.

Bir çok markanın kadrosu Tayvan malı olabilir. Fakat neticede Peugeot, Carraro, Bisan, Salcano ve Mosso gibi markalar kadroyu "seçip" alıyorlar. Fakat daha üst düzey markalar bu kadroyu tasarlayıp yaptırıyorlar. Yanı iki kadroda Tayvan malı olsa da birisi üzerinde çalışılmış, geri-dönüş alınmış ve mühendislik emeği oluyor. Ben bu farkı çok hissettim.

Boyum 1.86 ve iç bacak boyum 90 cm.. Buna rağmen Peugeot 56 kadroda bir türlü rahat edemedim. Hadi rahat edemedim demeyeyim ama kadro hiç bir açıdan 56 değidi sanki. Bunu bana bike-fit'de söylediler, inanmadım. Fakat ölçünce gerçekten öyle olduğunu gördüm. Memnundum, seviyordum, ama boylarımız uymuyordu. Fakat 57 kadro Bianchi çuk oturdu. Sonuçta ikiside Tayvan malı olsa da biri ordaki üreticinin tasarladığı bir kadro, diğeri asırlık Bianchi'nin tasarımcılarının tasarladığı bir kadro. Bu açıdan ben çok büyük fark hissettim.
 
@Ceasar Bravo

Konu dışında ama merak ettim. Benim boy/bacak boyum size çok yakın. 57 beden Aria'yı kaç cm spacer ile kullanıyorsunuz acaba?
 
  • Beğen
Tepkiler: a.valverde
Hortlamışlar :)

Bir çok arkadaşın dediğin gibi kabaca bütçeler düşük ise zaten pek fazla seçenek maalesef yok hele ki şuan ki döviz durumlarında ülkemizde iyi bir bisiklet cidden lüks.

Markaların olayına gelirsek al kadroyu koy üstüne aynakol, jant vs. alsana bisiklet diye düşünen çoktur.

Arge çalışmaları, teknoloji, dayanıklılık, malzeme kalitesi (carbon, alü vs.) vs.vs. bunları gözardı etmek komik olur.

Özellikle yol bisikletinde, ne gerek var o zaman kadronun yok ergonomisine, yok rüzgar testine, yok bilmem kaç watt daha iyimiş bilmem neymiş. Laylay lom 15-20 km hızında bisiklet süren bir kişi iseniz sizin için bunların hiç bir önemi olmayacak belki :)

Öte yandan imaj, görsellik ve değer anlamında direk etkisi de var. 10 tane özelliğini bilmeyip sırf iphone cep telefonu alanları örnek verebiliriz. Marka imajından dolayı yarın öbür gün 2.el satışta bile fark edeceği aşikar :) Bisiklet dünyasının içinde olup da, cervélo bir bisiklet ile salcano bisikleti aynı kefeye koyan hiç gördünüz mü bilmiyorum :)

Özetlersek hayaller cervélo, gerçekler salcano diyelim :)
 
@Ceasar Bravo

Konu dışında ama merak ettim. Benim boy/bacak boyum size çok yakın. 57 beden Aria'yı kaç cm spacer ile kullanıyorsunuz acaba?

Hiç ölçmedim, aldığım yerde daha önceki bisikletim için bikefit yaptırmıştım. O yüzden Bianchi'yi de ayarlayıp verdiler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Veto8 ve necmeddin
markalaşma süreci ile ilgili biraz. bir isim nasıl markalaşır? buna kafa yormak lazım. genelde markalar, ürün standartlarını belirleyebiliyorsa, yeni standartlar belirleyebiliyorsa marka oluyorlar. diğerleri de taklitçileri oluyor. gerçek markalar nadiren diğer markaları birebir taklit ediyor.
 
@umutcelik Sonuç olarak iki çeşit bisiklet var
TREK ve diğerleri :harika::kahve:


@a.valverde


Tamam linç etmeyin şaka yaptım :krktm: :kedicik:

2 yıldır trek kullanıyorum, memnunum ama yeni bisiklet alsam büyük ihtimalle başka marka alırım.

Bana göre premium marka bisiklet alınacaksa üst düzey modellerini almak daha mantıklı, atıyorum ultegra ve üstü. Premium markalar belirli bir seviyeden sonra sundukları ürünlerle fark yaratıyor.

Bir diger meselede fiyat. Premium markalarda fiyat farkı çok da büyük değil aslinda. Turkiye'de her şeyin fiyatı saçma sapan hale geldi ya da daha açık söylemek gerekirse Türkiye fakirleşti.

Bisiklet alırken canyon alacaktım. Denk olan modelin trek'te indirimi vardı canyon'dan %10 daha yüksek fiyata aldım.

Turkiye'de trek bayiisi kimdir nedir bilmiyorum ama benzer oranda fiyatlarla sattıklarını hiç zannetmiyorum.
 
Yaklaşık 40 yaşındayım, bundan 5 sene evvel peşin para verip 105-5800 setli Cannondale Synapse karbon bir yol bisikleti aldım. Üstüne birkaç ay sonra gene peşin Fulcrum jant seti aldım. Aradan geçen zamanda birçok yer gördük ve ne bisikletim, ne de jantlar beni bir kere olsun üzmedi.

Zamanla beklenti ve ihtiyaçlarım değişti. Şu an gravel bir bisiklet alıp doğaya karışmak istiyorum. Bisan'ın alüminyum Alltrail bisikletini alabilmek için aylardır hesap kitap yapıyorum. Hala bu durumun normal olduğu düşünenlerin aslında herhangi bir konuda düşünebildiklerini pek sanmıyorum. Emeği geçenlerin içtikleri ejder meyveli smoothie boğazlarında kalsın diyorum.
 
40 yaşımda ilk kez bir hobime masraf yapabiliyorum. Onu da orta altı bir bisiklete yapabiliyorum. Sonra ülke de sporcu yetişmiyor. Ülkenin çoğunluğu ancak 35ten sonra hayatında ne yapması gerektiğine karar verebiliyorlar. Elalemin çocukları ise 21 yaşında TDF kazanıyor. Sonra Almanya bizi kıskanıyor.
 
“ Hepsi taiwanda üretiliyor hepsi aynı, markaya para veriyoruz “

Züğürt tesellisidir.

Bisiklette paraya göre mal var iyi bir araştırmacıysan, fiyat performans ürünleri her zaman fiyatını hak eder. ( ucuz demiyorum f/p diyorum bunun fiyatı 50k da olabilir ama derinlemesine araştırmadan sonra senin için f/p olduğuna karar vermelisin. )

Kaldı ki herhangi bir şeyi alırken sadece elinizde tuttuğunuz materyali değil bunun size sunduğu tüm hizmetleri satın alıyorsunuz. Müşteri hizmetlerinden, garanti kapsamı politikalarına kadar..

Bu nedenle markalar benim düşünceme göre abartılmıyor.
 
@Superevo Valla Giant aldık ama boya konusunda yardımcı olmuyormuş ( başka konuda mevzusu var) Çatlamış kadroya destek olmuyormuş ( forumda konusu var) sonra da 105 Li karbon bisiklete 18000 TL istiyor. Bu ne perhiz bu ne destek.
 
Bence hiç de abartılmıyor. Kadro kalitesi çok önemli.
Bugün Trek, Spe, Giant, Cdale, Scott vs gibi markaların en düşük donanımıyla bile yüksek bir sürüş kalitesi ve dayanıklılık sahibi olursun. Çok yoğun kullanıyorsan iki yılda bir zincir ruble ve dış lastik değiştirirsin. Sana masrafı bu kadar olur. Bir de fren pedi, pabucu vs işte..
Kalitesiz kadrolarda ise bisikleti kullandıkça verim düşecek. Materyal kendini saldıkça salacak. Bu kadroda Xt set bile kullansan nafile. Bir fark göremeyeceksin.
Ben 2014 model bir trek fx kullanıyorum ve hayvan gibi kullanıyorum. Benden önceki sahibi de hayvan gibi kullanmış, sürekli uzun turlar yapmış eleman.
İşe gidip gelirken günde 40 km yolum var. Kadro taş gibi, çoğu yol kadrosundan da daha iyi bir esnemezliğe sahip. Sanırım bu kadroyu bir ömür boyu kullanacağım.
 
Son düzenleme:
1.cisi marka algısı bizde herşeyin lüks olduğunun öğrenilmesinden kaynaklı. Scott yada giant yada vs peleton içindeki birçok markaya ulaşmak çoğu ülkede sorun değil. Adamlar world tour da yarışıyor rüzgar tünelleri onca çalışan mühendis vs bununda bir maliyeti var. Kimse türkiyede kur çok yüksek az fiyat indirelim demeyecek elbette. 1500 dolara yada euro ya bisikletin kralı alınır. Bu rakamı 9 ile çarpıp üstüne gümrük vergisi kdv ve bayi payını ekleyince bisiklet fiyatlar pahalı olur. Kimse kusura bakmasın ama iyiyi almaya çalışmak lüks değil. Bu kafayı değiştirip daha iyisini istemeyi düşünmeliyiz
 
Geri