Edebiyat ile hemhâl olup anlatmak gerekirse öyle yapalım.
Yalnızlık, insanın kendi özüyle buluşmasıdır aslında. İnsanlardan, öfkelerden, tasalardan, streslerden, kavgalardan birkaç saatliğine de olsa sıyrılıp bir tepeye çıkmak olabilir bu. Yollara döküp kendini, uzaklaşmak, hızlıca... Rabbinin kendisine lutfettiği Dünyaya ulaşmaktır bir bakıma. Kendi inşa ettiğimiz Dünyadan çıkarak gerçekliğe doğru, hakikate doğru yol almaktır.
İnsanların mizacı farklı farklı yaratılmıştır ki bu her konuda kendini gösterir. Atlar da dahil buna. Kendine yollarda yoldaş olacak demir bir at da güzeldir. Kimisi MTB'sini alarak yeşil kokularla dolu, taşlı tepelere çıkmayı sever. İnsan eli neredeyse hiç değmemiş yerlerde gerçek dünyaya girerek sessizliğe bürünür. Düşünür, susar; ama bilmelidir ki gönül susmaz. Kendini, içinin içini duyan ve onu en iyi şekilde anlayan birisiyle konuşur durur. İçten içe bir huzur hâli bürür kendini, yavaş yavaş. Kimisi de uzun yolların sevdalısı olmuştur. Esen rüzgarlar, süratler, üzerinden hızlıca geçip gittiği yollar, etrafta gördüğü dağlar, ağaçlar, ovalar... Farkında olmasa da, uzaktan uzağa gerçek dünyanın yolcusu olur Yol'cu da.
Yalnızlığı arzulamak aslında kavgalardan ve telaşlardan sıyrılmayı arzulayan ruhun açığa vurmasıdır. Bitecek bir hayatı, izahı dahi edilemeyen sonsuzluğa tercih etmenin anlamsızlığını yaşamaktır içten içe. Günümüzün depresyon hâlleriyle karıştırılmamalıdır ama. Şahsen söylemek gerekirse MTB'yi seviyorum, içiçe olmak, yakından görebilmek, hayatın farkına varabilmek... Değişir kişiden kişiye göre, böyle sorulunca dökülüverdi içimden

DÜZENLEME: Yalnızlık güzeldir fakat insan sosyal bir varlık olarak birbirleriyle iç içe yaratılmış. Yalnızlığı anlatmak için de birlikteliğe ihtiyaç var. Her şey dengeli olmalı tabi ki
