Scudo Sports

Bisikletli Gezgin Hale Sargın

Scudo
Hale hanım beyaz yakalı hayatından sıkılmış sponsorlar eşliğinde Latin Amerika da pedallıyor. Şıkır şıkır malzemeler ,ekipmanlar , yoga filan , bir tv de program filan falan ohh mis gibi hayat
 
Yıllardır yollarda olan bir gezgini bugün az çok güçlenmiş ekonomik kaynaklarına bakarak "ohh mis gibi hayat" tarzında bir toptancı yargıya mahkûm etmek haksızlık. Eleştirilecek yönlerini bulabilirsiniz, gezginlerden beklentileriniz farklı olabilir, kendini ifade tarzını beğenmeyebilirsiniz, ama bu insanın yıllar süren seyahati için verdiği maddi ve manevi mücadeleyi yok saymayın lütfen. Yoga yapmak, yoga eğitimi almak veya vermek, yoga kurslarının tanıtımını yapmak, gezi paketleri organize etmek, bunların hiçbiri onu eleştirmenin gerekçesi olamaz bence. Takipçileriyle kurduğu iletişim başarılı olsa gerek ki TV programı aracılığıyla daha geniş bir kitleye ulaşma imkânı yakalamış. Bütün bunları yaparak da seyahatinin ekonomik kaynaklarını artırmış, artırmayı da sürdürüyor. Tek başına bir kadının yıllardır türlü badireler ve güçlükleri aşarak seyahat ediyor olması da ayrıca çok kıymetlidir ve birçok kadına ilham ve cesaret aşılamaktadır.

Benim seyahat ve seyyahlık ile ilgili bakış açım ve felsefem Hale Sargın'ın hikâyesi ile örtüşmüyor ama onun içinde bulunduğu seyahat kültürünün kendisini konuşmak yerine tek tek seyyahların mücadelelerini hiçe sayarcasına onlar hakkında toptancı hükümler vermeyi de doğru bulmuyorum. Dünyanın bir yerlerinde adını sanını duyurmadan yıllarca kendi hâlinde gezen dolanan seyyahlar da var bu âlemde, attığı her adımın sosyal medyada çığırtkanlığını yapan gösterişçi tüketim budalaları da. Hale Sargın bu iki uçta da yer almıyor ve yaygın seyahat kültürünün artık alışıldık manzaraları içerisinde bir yerlerden görünürlüğünü sürdürüyor. Bunun ayıplanacak bir yanı da yok, haset edilecek, tuzukuruluk sayılacak bir yanı da.

Dünyanın her yerinden çok sayıda bisikletli seyyahı takip ederim sosyal medya üzerinden, bizimkiler içerisinde tarzını beklentilerime az çok yakın bulduğum iki isim Gürkan Genç ve Elif Üzer'dir. Ama bu benim Hale Sargın'ı da takip etmemi, attığı her adımı merak etmemi engellemiyor. Tarzını kendime en uzak bulduğum Hasan Söylemez'i de takip ediyorum. İsteyen takip eder, istemeyen etmez, ben elden geldiğince geniş bir yelpazeden bakıyorum seyahat kültürüne ve bu genişlik benim seyahate ve seyyahlara dair görüşlerimi ve beklentilerimi daha da derinleştirip pekiştiriyor.

Fakat şu hususun altını bir kez daha çizeyim: Bilhassa kadın seyyahlara karşı bu kadar acımasız değerlendirmeler yapmayın, zira sırf kadın oldukları için karşılaştıkları engelleri aşmak için verdikleri mücadele her ne olursa olsun takdiri hak ediyor. Ülkemizden geçerken tacize uğrayan Francis Grier'i (instagram: @gobibike) hatırlayın, yılmadan yola devam etti, Çin'e vardı, Güney Asya ülkelerini dolandı, şimdi sağ salim evinde. Yaşadığı olay aylar sonra Türkiye medyasında haber olduğunda o çoktan Çin'e varmıştı bile. Demem o ki, bu insanların yollarda neler yaşadığını onları sosyal medya üzerinden takip etmiyorsak bilmiyoruz, başlarına gelenleri bile aylar sonra manşetlerden öğreniyoruz. Bence bu kadınların tuzukuru bile olsalar tek başlarına yola düşüyor olmaları başlıbaşına büyük cesaret. Bunu hiç unutmayalım.
 
bisikletgundemi, toptancı cinsiyetçi bir yaklaşım değil benim söylemek istediğim yaşanılanı ranta dönüştürdüğünde senin beyaz yakalı hayatını bırakıp gitmen bir anlam ifade etmiyor. Hale hanımı ben de takip ediyorum ve onun yanında sessiz sedasız dünyayı gezen seyyahlardan da haberdarım ve iki tarz arasındaki uçurumun farkındayım . Kendi dinamiklerinle dişinle tırnağınla gez bakalım o zaman farklı şeyler yazarız. Bakın şair serüvencileri nasıl anlatmış... .
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
ama atıldı yine de yeni serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesapını tutmaya
durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı

Yangınlarla geçti ömrü ve hep yanlızdı
– ki onlar daima birer yalnızdırlar

Nerde doğmuştu ve ne zaman kopup
gitmişti o kentten anımsamıyor artık
Hangi sokaktaydı ilk sevgili ve hala
sürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği
Gizlice buluşmaya gelen ve ölürcesine
korkular geçiren o kız nerdedir şimdi
Sensiz olursam yaşayamam diyen
o liseli kız hangi kentte kaldı
ve o sarışın
o afeti devran bekler mi hala
atlas yataklara sererek yaşamanın anlamını

Üşüten bir acıydı belki her ayrılık
her yolculuk yangınların başladığı yereydi
ama vakti olmadı hesabını tutmaya
aşkların, ayrılıkların ve anıların

İstese de kalamazdı vakti gelince
geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda
yürek burkulması ve hüzün ve keder
aralıksız doldururdu günlerin bohçasını
Dudaklarında öpüşlerin gül esmerliği
içinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi
Ay bile soğuktur o zaman
bir buz parçasıdır
Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara
ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler

Birazda serüvendi yaşamak
belki yatkındı büyük yolculuklara
ki serüvenler daima büyük aşklar
ve büyük yolculuklarla başlar

Anıları, aşkları ve bir kenti
bırakıp gidebilirdi apansız
Apansız başlardı yolculuklar
hangi saatinde olursa olsun günün
ve hep kar yağardı nedense
durmadan kar yağardı yol boyunca
ve nasılsa yok olup giderdi hüzün
kent görünmez olunca arkada
Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından
ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun

Ne zaman yollara düşse biterdi acılar
gül yüzlü sular fışkırdı toprağın karnından
kavaklarsa oynak bir çingene kızı
her kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları

Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta
güneşin batışını görmek ölümdür biraz
ölümdür biraz hep aynı yatakta
aynı kadınla sevişerek sabaha varmak
Kitapları hep aynı raflara sıralamak
aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz
soluk soluğa yaşamalı insan
her sabah yeni bir şeyler görebilmeli
ve cehenneme dönse de bütün bir ömür,
mutlaka bir şeyler degişmeli her\gün

Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı
okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre
ölüme ve aşka durmadan kement atan
serüvenlerle geçsin yaşamak

Buz tutmuş bir dünya ortasında
yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla
önünde dağlar, uçurumlar
ve günlerce süren okyanus fırtınaları
sarsılan gök, yarılan toprak
çelik uğultularla burğaçlanırken
yaşamak işte öylesine kucaklardı onu
ve her nasılsa keklik sekişle
bir aşkın sevinci dolardı yüreğine
çıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa
ne kalmışsa bir önceki serüvenden

Soluk soluğa yaşadı kentleri, aşkları
bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde
pervasız bir acemi, bir çılgın
soyu tükenen bir bilgeydi belki

O yalnız kaybetmesini öğrendi ömründe
avucundan dökülen kum taneleriydi her şey,
ne bir serseriydi ne de bir yılgın bir şavasçı
ama kendi kafasıyla düşünen ve hakkında
ölüm fermanları çıkarılan biriydi belki
Sevince deli gibi severdi
pervasız severdi sevince
dövüşmek ancak ona yakışırdı
ona yakışırdı aşklar ve yolculuklar
yoktu bağlandığı herhangi bir şey
bulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından

Ne bilir ömrün değerini bir çılgın
yalnızca kendini yaşamayı nerden bilebilir
ve başarısız eylemler çağında o
kaçabilir mi binlerce kez ölmekten

Yerleşik yargıları olmadı hiç
kurmadı güzel gelecek düşleri
nerde bir yangın, nerde tehlike
o mutlaka ordaydı birdenbire
Dinsizdi, özgür sayılırdı belki
ama bağlanmadı özgürlüğe de
Hiçbir yerde yeterinden çok kalmadı
beklemedi anılar sarnıcının dolmasını
şikayetsiz yaşadı yaşadığı her günü
yoktu yüreğinde pişmanlıkların izi

Ayrıntıların izi kalmamış artık
üst üste yaşamakta ayrılıklar
ve bir bulut gibi sıyrılıp gidilmiştir
dağların, denizlerin üzerinden

Geride kalan ne varsa soluktur şimdi
titreyen kandiller gibi sönmek üzeredir
(ve her yıl biraz daha harabeye dönen
o eski konaklar gibidir anılar
gül bahçeleri, sesiz koru ve orman
yabanıl otlar içinde kaybolur gider)
Belki bir sağanak boşanır apansız
yüzyıllık bir yagmur başlar
ve sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklar
yok olup gider her şey, belki kül olur

Hırçın bir okyanustur yürek
dar gelir ufuk ve mutluluklar çevreni
anılarsa birer çıban izidir
yaşanmaz onların ölgün gölgesinde

Durgun bir su gibi aktı mı yaşamak
ve zaman uysal bir kısrak gibi dinginleşti mi
anısız kalınmıyor artık ne yapılsa
kuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü
bekleyişleri kemiren çakal sesleri
Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılıklar vakti
ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın
yollara düşmeli habersiz ve sessiz
Çürük bir diş gibi kanırtıp kentleri
dünyanın ağzını kanlar içinde bırakmalı

Bir ömrün olgunlaştıramayacağı
acemilikler toplamı ve bir çılgın
boyun eğmedi kendine bile
seçme zorunda kalmadı yaşamayı

Nasıl bağlanmadıysa yere ve zamana
bağlanmadı kendine de ömür boyu
dağlara tırmanan atlar gibi
soluk soluğa yaşamak istedi dünyayı
bir şahan gibi bulutlara kurdu
dumanlı sevdaların yörük çadırını
sıradan bir gezgin değildi hiç
dövüşür gibi yaşadı yolculukları
belki korkusuz sayılmazdı büsbütün
korkardı korkulara düşmekten zaman zaman

ve bütün gemileri yakıp
yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla
mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri
umutlardansa nefret etti daima

Hep yanıldı ve yenilgelere uğradı
ama atıldı yine de yeni serüvenlere

Pervasız bir acemi, bir çılgın
soyu tükenen bir bilgeydi belki

Ama bir şey vardı yine de
başarısız ihtilallerden kendine kalan
(…………………………………………………….
………………………………………………………

2.
Büyük aşklar yolculuklarla başlar
ve serüvenciler düşer bu yollara ancak

Onlar ki dünyanın son umudu
soyları tükenen birer çılgındırlar

Ne bir adresleri vardı onların yeryüzünde
ne de aşktan başka bir sığınakları

Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında
ölümle alay ederler sanki

Nerde beklenirlerse ordaydılar
bir kez bile gecikmediler ömür boyu

Neydi onları ordan oraya
savurup duran şey

Onları daima yalnız kılan
neydi bu yaşam denilen gürültüde

Her dilden bir adları vardı onların
ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Şarışındılar belki de esmer
yani bir çok yüzün bileşkesi

Ne altın arayıcısıydılar
ne de aylak bir gezgin

Vurulup düşseler de her kuşatmada
serüvencidir onlar ve hiç ölmezler

Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa
bulurlar heder olmanın bir yolunu

Onlar ki bu dünyada
kahraman olmaya mahkûmdurlar

Sislenen anılar kaldı bize onlardan
renkleri bozulup duran solgun anılar

Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin
bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna

Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı
onları kuşatıp yeryüzü cennettinden atan

Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi
vurulup düştükçe ışığını karartan

O serüvenlerin günlüğü tutulmadı
yazılmadı o insanların destan şiiri

Parça parça ettirilseler bir kartala
(ki sanırım böyle oldu sonları)

Fışkırır yüreklerinden
başarısız ihtilallerin yangınları
(……………………………………………….
………………………………………………..

Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı. Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi. Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. Bütün ömürleri bu kavgayla geçti. Ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları.
Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar kurduk. Şavaşlar açtık peşpeşe. Kentleri ele geçirip vahşi bir hayvan gibi avladık onları. Nerde görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derilerinden. Biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken, bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar…
Derler ki, son büyük serüvenci yaralıdır hala…
 
@ippon

Ne yapsın kadın, Latin Amerika larda sürünsün mü, onu mu istiyoruz, daha mı güzel olacak öyle. Ne güzel işte , bir şekilde, kendi çabalarıyla sponsor bulmuş , TV programı yapıyor vs. bir şekilde geçimini sağlıyor ve bunu gezmekte kullanıyor, nedir bunda kötü olan, keşke bizler de yapabilsek
 
@ippon

İşte bu rant çabası yüzünden bu güzel ablamız bana hep itici geldi. Bir süre sonra takibi bıraktım. Yolu açık olsun.
 
@ratm
Güzel düşünce . Gezmek de bir yere kadar. Bir yerde durup bu gezme olayındaki tecrübelerini , öğrendiklerini paylaşman gerekli . Yeni kişilerin bu yolda gitmesi için aydınlatıcı bir ışık olman gerekir. Daha sonra gezmeye kaldığın yerden devam et unutmayın İsaac Newton fizik yasalarını Fatih Sultan Mehmet Şahin topunu yaptıktan 300 (yaklaşık) sene sonra buldu . Şahi topunun planları çizimleri var mı ? Hesaplamaları var mı ? Ben görmedim ama Kilise papazının bulduğu fizik formülleri var niye bu adam yazdı anlattı öğretti. Şahi topunun anlatımı ve çizimi yapıldıysa nerede ?
 
@mtb_rider
Sadece o değil. Siyasi rant çabalarıda bana itici geldiği için ve bisiklet macerasi bana çok gerçekçi gelmediği için takibi bıraktim.
 
  • Beğen
Tepkiler: BugAdam ve MakRo
uzun süredir takip ederim. bisikletli falan değil bence. ben aylardır bisiklete bindiğini görmedim. Sürekli çekilişler, reklamlar, yok bilmem tv programları. Bana bisiklete binerek değil, bisikletle dünyayı gezme çekiciliğini kullanarak para kazanıyor gibi geldi. Sürekli sağa sola ticari turlar düzenliyor. Yolu açık olsun ama bisikleti emellerine alet etmemesi güzel olurdu.
 
@Yegah
İşte aklı başında bir tahlil

@Atasoy
Bisiklet macerası beni de tatmin etmedi ?
 
@ippon
Valla öyle
 
Kişilerin bisiklet ile aralarındaki bağ kendilerini bağlar.Gezgin ya da Seyyah sıfatını almış olmak "Hırka" ' yı giymek anlamını mı taşımalı?
Öznel koşullarımız değişkenlik gösterse de "Bisiklet Tutkusu" , bizim yaşamı anlamlandırma konusunda merkezde yer alıyorsa, her çaba takdir edilmelidir.
Yaşadığı şehri bile tam gezip keşfedemeyen bir toplumdan Patagonya ya bisikletle giden bir kadını ayakta alkışlamalı...
Hülya KOÇ da zamanında benzer bir rota izlemiş ve "Rüzgar it beni- Bigamekibasuyake" adında güzel bir kitap yazmıştı, tavsiye ederim..
 
Resmen sacmalamissiniz .Hale hanim saygideger bir gezgindir ve parayla isi sadece gezdiği atlastaki masraflarinin cikarilmasi amaclidir. Siz kendinizi onun yerine koyunda oyle atip tutun bence. Cogumuz sehrimizden baska bir sehre bisikletle gitmeye cesaret edemezken elestiriler tam Turk isi bence
 
@mariokaldato
Yazdıklarına katılıyorum hayatında bir adım ileriye adım atmayanlar atan insanları habire paçasından çekmeye çalışırlar sıkıyorsa siz yazdıklarınızı yapın bizde sizi takdir edelim.
 
Bisikletin bir ulaşım aracı olduğunu unutup onu kendinde bir amaç hâline getirmek, fetişleştirmek, totemleştirmek, mabetleştirmek hiç sağlıklı bir hâl değil. Bisikletli seyyahlar da sizin sandığınız gibi mutlaka bisiklet sürmeliyim, hep sürmeliyim, başka araç kullanmamalıyım, bu seyahatimin tek amacı bisiklet kullanmak falan gibi zırvalar üretmiyorlar. Kaldı ki Hale Sargın hiçbir zaman kendini "bisikletli gezgin" imgesine hapsetmedi. Seyahat etmeye başladığında bisikleti yoktu ve ilk seyahat döneminde günlük gereksinimlerini çiftliklerde gönüllü çalışarak karşılıyordu. Yani "kurumsal hayatı" bıraktığında ne sponsoru vardı ne de yolda rahatça harcayacak parası. Sonra yola bisikletle devam etti, ama bu "ben artık bir bisikletli gezginim" anlamına da gelmedi. Yola otostopla devam ettiği zamanlar da oldu, oluyor. Yolculuğa ara verip aylarca bir yerde de kaldı, kalıyor. Niçin başka araçlar kullanıyor, niçin duruyor, niçin hareket ediyor, bunun hesabını kimseye vermek zorunda değil. Bisiklet sürmek bir din olmuş, bisikletli seyyahlar da o dinin hacıları, biz de kim mümin kim münafık onun hesabını mı tutmaya başlamışız? Yol onun, yolcu o, hikâye de onun hikâyesi.

Seyahat insanı değişitirir ve Hale Sargın da bu değişimden kendi payına düşeni yaşıyor. Bu onun hikâyesi. Kimsenin rızkına göz koymuyor, kimseyi kandırıp aldatmıyor, suistimal etmiyor, sömürmüyor, isterseniz sizi de gezdireyim demenin ve bu çabasının makul ve maddi karşılığını görmesinin rant ile ilişkisini kuranlar rant kelimesinin anlamını bir daha düşünsünler. Seyyahları tek bir seyahat aracı üzerinde sürekli seyahat eden insanlar olarak tasavvur etmekten vazgeçin. Seyahat bundan çok daha geniş bir kavram. Bana sorarsanız bütün seyahatler içsel yolculuklardır, insanın kendi içine yaptığı, seyyahlar da bu yüzden yolda insan olarak bir değişim süreci yaşarlar, bunun farkında olmasalar bile yaşarlar. Hale Sargın'ın değişimi onu nereye getirdi, nereye götürecek, bunun cevabını en iyi biz değil o biliyor.
 
Bizim insanımızda bir mantalite sorunu var..
Bir kadın..Hem de genç..Bisiklete biniyor..Hem de bu kadar pislik bir Dünya'da..:ssrtcbya:

Bir ara forumda Gürkan Genç aktifti,bir şeyler yazışmıştık..Spor bakanı olma hayalleri gibi şeylerden bahsetmişti..Ben tabi pesimist olarak,Gürkan'a güldüm geçtim..Hayalleri olması iyi bir şey..Bu onu diri tutar ama Türkiye gerçekleri çok farklı..Neyse..Şimdi bu adama ''sen bakan olmak için,bisikleti bir araç olarak kullanıyorsun'' eleştirisi yapılabilir mi?Yapılamaz..Niye?Adam ölümüne bisiklet sürüyor..Her an bir yerde öldürülme,tecavüze uğrama riski var..Başına her şey gelebilir..Bu bakımdan eleştiri yaparken,cılkını çıkarmamak lazım..
Bu güzel genç bayan da ne yapıyorsa,şansı bol olsun..Bisiklete binen herkese destek olmak lazım..Destek olmuyorsanız da,susun mk..!
 
Narsist ve sosyopat insanlar, tartışmaya girdiklerinde karşı tarafı seri şekilde laf yağmuruna tutarlar. Alakasız argümanlar, sürekli evirip çevirip konuyu aynı yere getirmeler, karşıdakinin konuyla alakası olmayan özelliklerini konuyla bağdaştırmalar gibi bir çok yöntemi de bu sırada kullanırlar. Böylece karşıdakini yıldırma, kafasını karıştırma, ve asıl konudan uzaklaştırma amacı güderler. Hatta bazen düşünceleriniz yüzünden kendinizi suçlu hissetmenizi bile sağlayabilirler.

Kendimi suçlu hissetmemi sağladığiniz valla.
 
Biz kadın niye bisiklete biniyor demedik tarzı bize uymadı dedik . Bisikletsiz de zaten gezebilecek yoga öğrenip öğretebilecek sosya ekonomik üst bir sınıfta olduğu için bisiklet olsa da olurdu olmasa da olurdu. Tabiki yolu talihi açık olsun . Kimseyi öldüresiye eleştirmek haddimize değil sadece düşündüklerimizi seslendirdik kimseyi paçasından tutup aşağıya çekmedik haset etmedik .

Bize nerede susup nerede konuşacağımızı senin devletin bile söyleyemedi . Herkes haddini bilsin!!!
 
İçsel yolculuğunu bitirip Türkiye’ye gelirse ortlieb heybelerine , top case ‘ye , rock pack’e , kask marka kaskına talibim çünkü ben 4/5 senedir bir kere çamur değdiğini görmedim?

evet zen felsefesi aynen yukarıdaki forumdaşın buyurduğu gibidir aslında. Bir lokma bir hırka..
 
Geri