erkantuc
Daimi Üye
- Kayıt
- 15 Mayıs 2015
- Mesaj
- 218
- Tepki
- 1.083
- Yaş
- 35
- Şehir
- İstanbul/Göztepe
- İsim
- Erkan
- Başlangıç
- 2016—17
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
''Bisikletimle Antalya' ya gitmek''
İşte benim hayallerimden en çok gerçekleştirmek istediklerimin arasında ilk 3 e girecek bir eylem...
İşe başlayalı yaklaşık 3 yıl olmuştu. İlk başlarda işimden çok memnundum. Daha sonra sıkılmaya başladım. Tüm günüm bilgisayar başında ve standart işleri yapmakla geçiyordu. Resmen bilgisayara bağımlı yaşıyordum. İş yoğunluğu stres artık belimi bükmeye başlamıştı. Hayatımın gözlerimin önünde mahvoluşunu ve yok yere gittiğini her düşündüğümde sigaramı alarak dışarı çıkıp hayata ve var olan bu sisteme küfür ederek rahatlamaya çalışıyordum. Önüme ne gelse okumuştum. Dile kolay 15 yıl. Peki ne için? Mutsuz' dum. Pek keyifli bir hayat yaşadığım söylenemezdi. Artık resmen sistemin kölesi olmuştum. Belirli ücret karşılığında hayatımı pazarlıyor ve satıyor olmam beni korkutuyordu.
İşim de gayet başarılıydım. Hafta sonları pazar araştırmaları yapar sektörümün (sigorta) durumunu analiz eder ve sunumlar hazırlardım. Eksik kaldığımız ve düzeltmemiz gereken yerleri belirler ve amirlerimle paylaşırdım. Genel müdür ve Grup başkanlarıyla ortak toplantılara girer sürekli takdir edilirdim. Bu tür işlerle uğraşmak hoşuma gider ve beni motive ederdi. Tabi yetki ve maaş zamları vakti geldiğinde yalakalık yapanlar daha iyi faydalanırdı bu durumdan. Yapım gereği sürekli bu duruma itiraz ediyordum. Ortada bir haksızlık yapılıyordu ama herkes susuyordu. Herkes bu duruma itiraz ediyor ama kimse sesini yükseltemiyordu. Bir tek ben dikkatlerini yaptıklarımla çekiyordum. Bana göre en büyük problem buydu. İnsanların yanlış yaptıklarını bile bile arkalarından konuşup yüzlerine hiç bir şey yokmuş gibi gülümsemek. İnsan kaynaklarına düşündüklerim hepsini açık açık söylediğimde bu durumun politik davranmak olduğunu öğrenmiştim. Çocukluğumuzdan bu yana bildiğimiz ve ailemizin bize öğrettiği tüm doğrular bir anda dezavantaja dönüşmüştü. İnsanların arkasından iş çevirip yüzüne gülmenin bir marifet olduğunu öğrenmiştim ve bu bana çok ağır gelmişti. Bu şekilde devam etmeyeceğini anladığımda bu iş benim için bitmişti. İnsan kaynaklarına paraya ihtiyacım olduğunu ve beni işten çıkartmalarını söyledim. Beni 2 defa reddettiler. İşten çıkartmak istemiyorlardı ama bende artık bu kurumda çalışmak istemiyordum. İş performansıma bakılınca 'kaybedilmemesi gereken personel' statüsünde değerlendiriliyordum. İstemeyerek işe gitmek diye bir eylemin varoluşunu yeni yeni öğreniyordum. Kısaca size bahsedeyim. Artık iş ortamına girmek istemiyorsunuz. Sabah uyanınca üzerinizdeki yorgan 1 ton geliyor. Ne yaparsanız yapın sürekli uyumak istiyorsunuz ve iş kelimesini duyduğunuzda başınıza ağrılar giriyor. Biran önce bundan kurtulmalıydım. Tüm cesaretim toplayarak ve her şeyi göze alarak geçtiğimiz bir yılın tüm matematiksel verilerini hazırladım. Tarafıma atılan takdir ve tebrik maillerini biriktirmiştim. Onları da mailime ekledim. Terfi alan arkadaşlarla karşılaştırdığımda tablo hep benim lehime çıkıyordu. Her şey tüm çıplaklığıyla ortadaydı. Müdürüme, Grup başkanımıza ve İK müdürünü de CC 'ye koyarak ''Emeklerim ve sonuçları için teşekkür ederim'' başlığında bir mail attım. Ertesi gün İK toplantıya çağırdı. Evet haklısın diyordu ama yapacak bir şey olmadığını da söylüyorlardı. Bense sadece gülüyordum. Klasik gaz verme cümleleri kuruyordu. Fazla değil 1 hafta sonra pes etmişlerdi. Mesaimiz saat 17:00' de sona eriyordu. 16:45 'te İK tarafından toplantıya çağırıldım ve istediğimi yapacaklarını söylediler. Bir kağıt imzalayarak iş' ten ayrılmıştım.
Artık özgür sayılırdım. Biraz paramda vardı üstelik. Tam zamanıydı bisiklet le şehir şehir dolaşmak için. Ailemle bisikletle Antalya' ya gitmeyi düşündüğümü söylediğimde hiç bir tepki vermediler. Bu durum beni şaşırtmıştı. Normalde bu şekilde tepkisiz kalmaz hemen söylenmeye başlarlardı. O hafta gidip bir bisiklet aldım. Sonraki hafta internetten siparişlerim gelmeye başlayınca işin ciddiyetinin farkına vardılar ve itirazlar başladı. Başıma bir iş gelir diye endişeleniyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. Dışarıda hiç bilmediğim bir hayat vardı. Bense kapıları hep açık olan o kafesten imkanım olmasına rağmen hiç uçamamıştım. Artık bu hapishane' den kurtulmak yeni yerler görmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyordum. Kararlıydım yapacaktım ve kafamda bir tarih belirledim. Önümüzdeki pazar günü yola çıkacaktım.
İşte benim hayallerimden en çok gerçekleştirmek istediklerimin arasında ilk 3 e girecek bir eylem...
İşe başlayalı yaklaşık 3 yıl olmuştu. İlk başlarda işimden çok memnundum. Daha sonra sıkılmaya başladım. Tüm günüm bilgisayar başında ve standart işleri yapmakla geçiyordu. Resmen bilgisayara bağımlı yaşıyordum. İş yoğunluğu stres artık belimi bükmeye başlamıştı. Hayatımın gözlerimin önünde mahvoluşunu ve yok yere gittiğini her düşündüğümde sigaramı alarak dışarı çıkıp hayata ve var olan bu sisteme küfür ederek rahatlamaya çalışıyordum. Önüme ne gelse okumuştum. Dile kolay 15 yıl. Peki ne için? Mutsuz' dum. Pek keyifli bir hayat yaşadığım söylenemezdi. Artık resmen sistemin kölesi olmuştum. Belirli ücret karşılığında hayatımı pazarlıyor ve satıyor olmam beni korkutuyordu.
İşim de gayet başarılıydım. Hafta sonları pazar araştırmaları yapar sektörümün (sigorta) durumunu analiz eder ve sunumlar hazırlardım. Eksik kaldığımız ve düzeltmemiz gereken yerleri belirler ve amirlerimle paylaşırdım. Genel müdür ve Grup başkanlarıyla ortak toplantılara girer sürekli takdir edilirdim. Bu tür işlerle uğraşmak hoşuma gider ve beni motive ederdi. Tabi yetki ve maaş zamları vakti geldiğinde yalakalık yapanlar daha iyi faydalanırdı bu durumdan. Yapım gereği sürekli bu duruma itiraz ediyordum. Ortada bir haksızlık yapılıyordu ama herkes susuyordu. Herkes bu duruma itiraz ediyor ama kimse sesini yükseltemiyordu. Bir tek ben dikkatlerini yaptıklarımla çekiyordum. Bana göre en büyük problem buydu. İnsanların yanlış yaptıklarını bile bile arkalarından konuşup yüzlerine hiç bir şey yokmuş gibi gülümsemek. İnsan kaynaklarına düşündüklerim hepsini açık açık söylediğimde bu durumun politik davranmak olduğunu öğrenmiştim. Çocukluğumuzdan bu yana bildiğimiz ve ailemizin bize öğrettiği tüm doğrular bir anda dezavantaja dönüşmüştü. İnsanların arkasından iş çevirip yüzüne gülmenin bir marifet olduğunu öğrenmiştim ve bu bana çok ağır gelmişti. Bu şekilde devam etmeyeceğini anladığımda bu iş benim için bitmişti. İnsan kaynaklarına paraya ihtiyacım olduğunu ve beni işten çıkartmalarını söyledim. Beni 2 defa reddettiler. İşten çıkartmak istemiyorlardı ama bende artık bu kurumda çalışmak istemiyordum. İş performansıma bakılınca 'kaybedilmemesi gereken personel' statüsünde değerlendiriliyordum. İstemeyerek işe gitmek diye bir eylemin varoluşunu yeni yeni öğreniyordum. Kısaca size bahsedeyim. Artık iş ortamına girmek istemiyorsunuz. Sabah uyanınca üzerinizdeki yorgan 1 ton geliyor. Ne yaparsanız yapın sürekli uyumak istiyorsunuz ve iş kelimesini duyduğunuzda başınıza ağrılar giriyor. Biran önce bundan kurtulmalıydım. Tüm cesaretim toplayarak ve her şeyi göze alarak geçtiğimiz bir yılın tüm matematiksel verilerini hazırladım. Tarafıma atılan takdir ve tebrik maillerini biriktirmiştim. Onları da mailime ekledim. Terfi alan arkadaşlarla karşılaştırdığımda tablo hep benim lehime çıkıyordu. Her şey tüm çıplaklığıyla ortadaydı. Müdürüme, Grup başkanımıza ve İK müdürünü de CC 'ye koyarak ''Emeklerim ve sonuçları için teşekkür ederim'' başlığında bir mail attım. Ertesi gün İK toplantıya çağırdı. Evet haklısın diyordu ama yapacak bir şey olmadığını da söylüyorlardı. Bense sadece gülüyordum. Klasik gaz verme cümleleri kuruyordu. Fazla değil 1 hafta sonra pes etmişlerdi. Mesaimiz saat 17:00' de sona eriyordu. 16:45 'te İK tarafından toplantıya çağırıldım ve istediğimi yapacaklarını söylediler. Bir kağıt imzalayarak iş' ten ayrılmıştım.
Artık özgür sayılırdım. Biraz paramda vardı üstelik. Tam zamanıydı bisiklet le şehir şehir dolaşmak için. Ailemle bisikletle Antalya' ya gitmeyi düşündüğümü söylediğimde hiç bir tepki vermediler. Bu durum beni şaşırtmıştı. Normalde bu şekilde tepkisiz kalmaz hemen söylenmeye başlarlardı. O hafta gidip bir bisiklet aldım. Sonraki hafta internetten siparişlerim gelmeye başlayınca işin ciddiyetinin farkına vardılar ve itirazlar başladı. Başıma bir iş gelir diye endişeleniyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. Dışarıda hiç bilmediğim bir hayat vardı. Bense kapıları hep açık olan o kafesten imkanım olmasına rağmen hiç uçamamıştım. Artık bu hapishane' den kurtulmak yeni yerler görmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyordum. Kararlıydım yapacaktım ve kafamda bir tarih belirledim. Önümüzdeki pazar günü yola çıkacaktım.