@acumurEvet sizin şahsi düşünceleriniz...
Şunu en başta kabul etmek lazım. Bir asır önce oluşturulan iki üçgenden oluşan temel bisiklet tasırımını, Columbus yada saygı değer Ernesto Colnago bile değiştirememişken 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisinden devrim beklemek hayalcilik olurdu. Bunun yanısıra klasik türk metalitesiyle olaya bakıp "olmamış" demekle de çabalayan bir insana verdiğiniz desteğin şiddeti de yönü de ortada.
Gelelim Tunca'nın çabasına.
Tunca bir süre önce bana ulaştığında onda gördüğüm ışık "bir şey yapma çabası" idi. Odağının bisiklet olması benim için ayrı önem taşıyor. Tasarımcılar genellikle bisikletle uğraşmıyor. Birilerinin bisikletle uğraşması hoşuma gitti ve elimden geldiğince yardım etme kararı aldım. Umduğum kadar yardımcı olamadım maalesef. Bir tek kez bir kaç saatlik bir toplantı yaptık, gerisini internet üzerinden hallettik. Onun prezentasyonuna bile gidemedim, yurtdışındaydım.
Peki ya prototip hakkındaki düşüncelerim?
Önce malzeme seçimine değineyim. Türkiyede herhangi bir ilde karbon üretim yapmaya çalışmak sınırları zorlamak olur. Genelde downhill bisikletlerinde tercih edilen aluminyum ise her zaman doğru ham malzemeye ulaşılamıyor yada yeterli beceride kaynakçı bulunamıyor. Elbette gerek malzemenin ucuzluğu, gerek kaynak işinin kolay yapılabilmesi sebebi ile sac kullanmayı tercih etti. Bence oldukça yerinde bir karardır. Elbette olası ihtimalden çok daha ağır bir kadro oldu. Doğaldır, demir ağır bir malzeme. Eğer bu model bir gün üretilirse 6061 aluminyumdan yaparız o zaman beklenilen ağırlık aralığına iner. Şunu da atlamamak lazım, iniş bisikletlerinde ağırlık önemli değil. Ama ağırlığa bakıp da "olmamış" dememek lazım. Bu örnekle dünya kupasında yarışacak halimiz de yok.
Tasarım... İlk cümlelerimde de bahsettiğim gibi yoktan bir model yaratmak zor. Çünkü bisikletin bütün dinamiği, statiği ve kinematiği son satırına kadar aydınlanmış. Gizli saklı bir şey yok. Bisiklet tasarım tarihine bakarsanız kimi yıllar yeni madenlerin girmesi ile tasarım biraz farklılaşsa da bir kaç sene sonra üçgen tasarıma geri dönülmüş. Dileyenler yakın zamandaki Cannondale Raven ve Trek-Y kadroları inceleyebilir, devam etmediler ve üçgen tasarıma geri dönüldü. Eğer Tunca tarihteki hiçbir bisiklete benzemeyen bir tasarım yapsaydı Gary Fisher uçak biletini yollamıştı bile. Ben tasarımını oldukça beğendim. Aslında ilk tasarımını biraz değiştirmek zorunda kaldı. Çünkü dinamik kısımların daha verimli olması için gerekliydi.
Bir bisikletsever olarak Tunca'ya buradan teşekkür ediyorum. Türkiye tarihinde kaç kez oldu bilmiyorum ama bir kez daha tasarım projesi olarak bisiklet, bir üniversitenin daha kayıtlarına girdi. Ayrıca bilgisayarda tasarlayıp bırakmadığı ve bunu metal bir prototipe dönüştürdüğü için onu tebrik ediyorum. Eminimki çok efor gerektiren sancılı bir süreçti.
Eline sağlık Tunca.