bisiklet sürerken sabrımı zorlayan ilk unsur yayalar. yaya kaldırımında beklemiyorlar da yola inip tam da benim geçeceğim yerde bekliyorlar. bir de fazla miyop veya iyimser mi desem yayalar var. geldiğimi görüyorlar ama yine de artık çarparsam bir çuval pamuk çarpar mı diye düşünüyorlar yada her ne ise önemsemiyorlar. ikincisi ise, bilhassa Ankara'nın ukala, çok bilmiş, bencil otomobil sürücüleri. azıcık yavaşlayıp yol vereceklerine, doğrudan üzerime hızlanarak sürmeleri. üçüncü unsur Ankara'daki avcı dolmuş ve halkotobüsü sürücüleri. duraklara güzelce yanaşıp yolcu indirip bindirmek söyle dursun, yayalar ile aralarına mesafe koyup yolun ortasına yakın durmaları. dördüncüsü ise kadın sürücüler. o kadar bilinmezler ki, sağa sinyal verip sola dönmeleri; duygu durumlarına göre size tatlı sürprizler hazırlamaları mümkün. nadiren karşılaştığım ise, sehir dışı yollarda havalı kornalarını duyurmak isteyen ağır araç sürücüleri. evet abicim, havalı kornanız güzel, evet olsa böbrek taşlarımı döker o ses.