Bir Güzel Hikaye

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
Bir güzel hikaye



Adamın biri artık karısının kulaklarının iyi Duymadığından şüpheleniyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş.
Ona nasıl söylemesi gerektiğinden emin değilmiş.
Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.

Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle >
eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla,
sonra 20 adım;
cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla'

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş.
40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş
'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
Cevap yok
Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
Gene cevap yok
Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş
'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
Hala cevap yok
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış
'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
Gene cevap alamamış
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş
'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
'Hayatım beşinci kez söylüyorum, Tavuk'

Hikayenin ana fikri:
Belki de genelde düşündüğümüz gibi problem daima karşımızdaki kişilerde olmayabilir.
Problemlerin sebebini birazda kendimizde aramalıyız


Aynı dili konuşanlar değil,
Aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
Mevlana
 
Scudo

Mehmet Can

Forum Bağımlısı
Kayıt
25 Kasım 2007
Mesaj
677
Tepki
405
Şehir
ADANA
@tamerbasaga

Bu özlü söz her zaman hoşuma gitmiştir...

İnsanoğlu genelde tek taraflı düşünceye sahip olduğu için problemi önce kendisinde değil karşısındaki insanda arar?

Teşekkürler hikayeyi paylaştığınız için ellerinize sağlık...
 

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
Eğer bir problem teşkil etmiyorsa tekrar tekrar konu açmaktansa ben bu başlık altında ilginç bulduğum olay ve hikayeleri yayınlamayı düşünüyorum

1. hikaye bir güzel hikaye adı altındaydı
2. paylaşım hikaye değil bir olay belki bazılarımız biliyordur belki daha önce yayınlanmıştır bilmiyorum

Osmanlı, ABD'yi vergiye bağlamış‏

Tarihçe

1783 yılında, Avrupa standartlarına göre mütevazı da olsa, yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başladı. 25 Temmuz 1785'te, Atlas Okyanusu'nda Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafından ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idaresindeki Maria idi. Arkasından, Philadelphia limanına bağlı, Kaptan O'Brien'in Dauphin'i de aynı akibete uğradı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçti. Amerikan Kongresi, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için, Başkan George Washington'a 700.000 altına yakın harcama yetkisi verdi. Osmanlıların oluşturduğu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasının temelleri atılıyordu.

Önemi

5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir anlaşma yapmayı kabul etti. Bu anlaşmaya göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlas Okyanusu'nda, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (21.600 dolar) ödeyecekti. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Kuzey Amerika adına Joseph Donaldson ve Osmanlı İmparatorluğu adına Cezayir Beylerbeyi Cezayirli Hasan Paşa nam-ı diğer Hasan Dayı imza koydular. Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşması olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödenmesini kabul eden tek ABD belgesidir.

İnanmayanlar olabilir. Kolayı var - Yale Üniversitesi tarafından yayınlanan Türkçe Antlaşma’nın İngilizce örneği için aşağıdaki adrese tıklamaları yeter:
(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: Kutay Özdemir

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
>> > >>>Asker Mektubu

>> > >>>*********************************************** ******
>> > >>>Sevgili hakkus,
>> > >>>
>> > >>>Mektubunu aldim.
>> > >>>gelmesi ne denli sevindiriciyse de okuduklarim o denli üzücüydü.
>> > >>>demek askere gittiginden beri çavusun size özellikle de sana
>> > >>yapmadigi
>> > >>>kalmamis.
>> > >>>
>> > >>>"suçum olsa yanmam" diyorsun.sana inaniyorum dostum.
>> > >>>olur olmaz seni dövdügüne göre, yazdigin gibi o herif asker ocagina
>> > >>>yakismayan sadistin teki.
>> > >>>
>> > >>>sen sivilken agzina kötü söz almazdin.adamin besiginden mezarina
>>kadar
>> > >>nesi
>> >
>> >>>
>> > >>>varsa sövdügüne göre gerçekten çok sinirlenmissin.
>> > >>>
>> > >>>ama haklisin.
>> > >>>ben de olsam ondan nefret ederdim.
>> > >>>oysa hepiniz ayni vatanin evladisiniz.
>> > >>>neden ayirim yapip en agir isleri sana yaptiriyor ki???..
>> > >>>senin gibi akli basinda, sorumluluklarinin
>> > >>>bilincinde olan insana
>> > >>>böyle davranmak için çok adi birisi olmali.
>> > >>>
>> > >>>zaten "adinin teki" demissin.
>> > >>>neyse hakkus, vatan borcu bu...
>> > >>>herseye,insanliktan uzak olan çavusuna bile, katlanip
>> > >>>vazifeni yerine getirmelisin.
>> > >>>
>> > >>>sen yine elinden geldigince iyi asker olmaya çalis.
>> > >>>beni de mektupsuz burakma.
>> >
>> >>>
>> > >>>mektuplari disardan yollamakla iyi ediyorsun.
>> > >>>çavus iti okursa bir de mektuplar için dayak yersin sonra.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>özlemle gözlerinden
>> > >>>öperim.
>> > >>>
>> > >>>__dostun recai__
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>*****************************************************
>> > >>>ulan recai iti,
>> > >>>
>> > >>>ben sana ne zaman mektup yazdim da o yalan mektubu
>>gönderdin??
>> > >>>mektuplarimizin okundugunu bildigin için bu adiligi yaptin di mi
>> > >>>
>> > >>>senin yüzünden gül gibi çavusumun bana yapmadigi kalmadi.
>> > >>>tonla dayak.bir hafta da hapis cezasi
>> >>>yedim
>> > >>>
>> > >>>çavus beni bölügün önüne çikarip
>> > >>>"KARsINIZDA ORDUMUZUN EN sEREFSiZ ASKERi DURUYOR." dedi.
>> > >>>
>> > >>>ne dediysem, senin nasil adi biri
>> > >>>mektubunun da o essek sakalarindan biri olduguna inandiramadim.
>> > >>>
>> > >>>bir daha mektup yazma.
>> > >>>zaten, ilk izne gelisimde ellerini un ufak edecegim.
>> > >>>birkaç yil eline kalem alamayacaksin.
>> > >>>
>> > >>>__hakan__
>> > >>>

>> > >>>******************************************************
>> > >>>merhaba hakkus,
>> > >>>
>> >
>> >>>yaninda olamadigim,sorunlarini ve acilarini paylasamadigim için
>> > >>>kahroluyorum.
>> > >>>
>> > >>>mektuplarini okudukça içim kan agliyor. manyak çavus iyice azdi ha.
>> > >>>vay sadist vay.
>> > >>>
>> > >>>bir de adam bilip çavus yapmislar.böylelerinin eline hiç yetki
>> > >>vermemeli.
>> > >>>sonra ne oldum delisi oluyorlar.
>> > >>>"sivil olsam yapacagimi bilirdim" diyorsun.
>> > >>>
>> > >>>ama haklisin hakkus.sinirlerine hakim
>> > >>>ol.
>> > >>>askerlikte üste saygisizlik olmaz.adama askerligi bitirtmezler
>> > >>>uyma o hayvana dostum.zor ama sayili günler gelir geçer.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>buralar bildigin gibi eksikligini hep hissediyoruz.
>> >
>> >>>en güzel günler seninle olsun.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>__kardesin recai__
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>******************************************************
>> > >>>recai denen hayvan,
>> > >>>
>> > >>>lan sana hayvan demek iltifat, hayvanlara hakaret olur, oglum
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>çavus fittirdi.
>> > >>>"yazmadim konutanim." diyorum, dinledigi yok.
>> > >>>ah ulan essogluessek yaktin beni.askerligim simdiden bir ay uzadi.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>her gece tuttugum 8-5 nöbetleri,
>> > >>>günde yalniz basima tam teçhizat 20km kosu,
>> >
>> >>>iki çuval ispanak ayiklamak imanimi gevretiyor.
>> > >>>
>> > >>>yeter artik recai!.
>> > >>>sakanin çikacak suyu muyu kalmadi.
>> > >>>
>> > >>>bu gidisle biraz zor ya, izne gelirsem kendine kaçacak delik ara.
>> > >>>tüm kemiklerini kiracagim.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>__hakan__
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>****************************************************
>> > >>>
>> > >>>hakkus'cugum,
>> > >>>
>> > >>>yooo, yazdiklarina inanamiyorum.
>> > >>>bu kadari da olmaz ama.
>> > >>>
>> > >>>o serefsiz çavusun sana yaptiklarini insan yapmaz.
>> > >>>nedir bu essogluessegin sana çektirdigi?
>> >>>
>> > >>>yani afedersin ama insan sokaktaki uyuz ite bile daha iyi daha
>> > >>merhametli
>> > >>>davranir.
>> > >>>
>> > >>>bak hakkus, sakin benden gerçekleri saklama,
>> > >>>yoksa görevden mi
>> > >>>kaytariyorsun?
>> > >>>
>> > >>>eninde sonunda ikiniz de bu vatanin evladisiniz.
>> > >>>böyle yapmasi için ya kafadan sakat ya da soysuz olmali
>> > >>>
>> > >>>ne diyeyim hakkus?
>> > >>>sabredeceksin.
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>__candostun recai__
>> > >>>
>> > >>>
>> >
>> >>>
>> > >>>********************************************************
>> > >>>recai soysuzu stop!
>> > >>>
>> > >>>sayende askerligim bitmeyecek stop!..
>> > >>>
>> > >>>
>> > >>>firar ettim stop!..
>> > >>>
>> > >>>sana geliyorum stop!..


:)
 
  • Beğen
Tepkiler: Kutay Özdemir

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
AHDE VEFA KISSASI

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :

- Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.







Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :



- Söyledikleri doğru mu diye sorar.



Suçlanan genç der ki :



- Evet doğru.



Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:



- - Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım.

Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi.

Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor.

Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım.

Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü.

Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası
öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi. Hz Ömer:



- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:



- Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:



- Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı.

Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım.

Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz,

bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.



Hz. Ömer der ki:



- Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?



Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:



- Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından,

daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr'a dönerek:



- Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabe:



- Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.

Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği,

dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler,

fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:



- Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.



Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:



- Biz de sözümün arkasındayız.



Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz. Ömer gence dönerek derki:



- Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?



Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan):



- 'AHDE VEFASIZLIK ETTI' demeyesiniz diye geldim der.

Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki:



- Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?.

Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:



- Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ 'dedirtmemek için kabul ettim, der.

Sıra gençlere gelir, derler ki:



- Biz bu davadan vazgeçiyoruz.



Bu sözün üzerine Hz Ömer:



- Biraz evvel babamızın kani yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der.

Gençlerin cevabı da dehşetlidir:



- MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESINIZ DİYE…
 

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
Mevsim yaz, aylardan Ağustos ayı...

Riviera kıyısında küçük bir kasaba, yaz sezonu, ancak yağmur yağıyor, yani kasaba bomboş.

Herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar.

Şans eseri bir otele zengin bir Rus geliyor ve resepsiyona 100 $ bırakıp, odaya bakmaya çıkıyor.

Otel sahibi parayı hemen alıp, et marketine olan borcunu ödüyor.

Market sahibi 100._$ kaparak, hemen toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor.

Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren son defa birlikte olduğu fahişeye götürüyor.

Fahişe parayı alıp aynı otele giderek oraya olan borcunu ödüyor....

Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip

100._$ parasını alarak kasabayı terk ediyor.

Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor, ancak

Tüm kasaba borçlarından kurtuluyor ve geleceğe ümitle bakıyor !!!

İŞTE EKONOMİNİN NE KADAR BASİT BİR BİLİM DALI OLDUĞUNU ŞİMDİ ANLADINIZMI ? :D
 

Abdullah Hakkı

Forum Bağımlısı
Kayıt
12 Eylül 2006
Mesaj
1.388
Tepki
673
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Diğer
bi tanede benden

Ülkelerden bir ülkede…
Ülkelerden bir ülkede, gece olunca insanlar maymuncukları nı ve fenerlerini yanlarına alır ve komşularının evini soymaya giderlermiş. Gün doğarken geri döndüklerinde yüklerini tutarlar, ama her seferinde kendi evlerini de soyulmuş bulurlarmış. Ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolaşım son kişi ilk kişiden çalana kadar sürermiş.
Bir gün (nasıl olmuşsa), dürüst bir adam ortaya çıkmış. Gece olduğunda, çanta ve fenerle dışarı çıkmaktansa evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş. Hırsızlar geldiğinde evde ışık yandığını görünce, soymak için içeri girmezlermiş. Bu durum bir süre devam edince, ahali bir konunun açıklığa kavuşmasını istemiş:
- “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını bir şey yapmaktan alıkoymaya hakkın yok!” demişler.
Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çıkar, fakat hiçbir şey çalmaz, döndüğü zaman evini hep soyulmuş bulurmuş. Adamın bir haftadan az sürede, yiyecek tek birşeyi kalmamış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.
Daha iyi soygun yaparak zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar. Zengin / fakir ayrımı giderek çoğalmış. Zenginler mallarını korumak için polis teşkilatı ve hapishaneler kurmuşlar ve kendi mallarının çalınmasını yasadışı ilân etmişler. Ancak yoksulların mallarını çalmak hâlâ serbestmiş.
Bir süre geçtikten sonra artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş. Çünkü yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da ülkeyi terk etmişler. Zenginler ve maaşlı soyguncular ise soyacak kimse kalmadığı için servetlerini yitirmeğe başlamışlar.
Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler. Ancak dürüst adamın evine gittiklerinde sadece yerde yazılı bir kâğıt varmış. Kağıtta şunlar yazıyormuş:
- “Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, herşey için çok geç olmuş demektir...”

BİR MİLLET UYUYORSA UYANDIRMAK KOLAYDIR.
UYUMUYOR DA UYUYOR GİBİ DAVRANIYORSA NE YAPSANIZ NAFİLE. UYANDIRAMAZSINIZ!”
(Indra Ghandi)
 

tamerbasaga

Aktif Üye
Kayıt
19 Mart 2008
Mesaj
146
Tepki
81
Şehir
İstanbul
Daha önce yayınlandımı bilmiyorum ama bilinmesi önemli bir olay daha bilmeyenler için yayınlıyorum

ÇANAKKALE KAHRAMANLARI
43-ncü Alay 1-nci P. Tb. 1-nci Bölük


1917 YILI YEMEK LİSTESİ

GÜN SABAH ÖĞLE AKŞAM EKMEK

15 HAZİRAN : ÜZÜM HOŞAF YOK BUĞDAY ÇORBASI TAM

26 HAZİRAN : YOK YOK ÜZÜM HOŞAFI TAM

18 TEMMUZ : ÜZÜM HOŞAFI YOK YOK YARIM

8 AĞUSTOS : YARIM EKMEK YOK ŞEKERSİZ ÜZ.HOŞ. -

NOT: 21 TEMMUZ 1917'DEN İTİBAREN BAŞLAYARAK ORDU EMRİYLE EKMEK İSTİHKAKI 500 GRAMA İNDİRİLMİŞTİR. ÇÜNKÜ UN VE EKMEK KALMAMIŞTIR.

BU VATANIN NASIL KAZANILDIĞINI BİLMEYENLERE, ANLAMAYANLARA YA DA ANLAMAK İSTEMEYENLERE
LÜTFEN ANLATINIZ
 
  • Beğen
Tepkiler: Selay Yaman

K. Benli

Daimi Üye
Kayıt
18 Ocak 2014
Mesaj
228
Tepki
236
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Trek
Torku'dan Miraç Kal, soğuk ve yüksek bir dağ etabının inişinde: "Kadrom kırıldı!" "Yok demişler, kadron sağlam"
Soğuktan titremekten, kadro kırıldı, bisiklet oynuyor sanmış (!) (!) (!)