Bugün bitmeden ben de wolfret'in dediği gibi bütün ilginçliğiyle dün ile ilgili izlenimlerimi aktarayım izninizle.
Sabah Belgrad ormanının çamurlu, bol iş makinalı vıcık vıcık yollarından çıkıp Sarıyer'e girmiş seyrederken İstinye yolu üstünde Kerem (keremkeke) beni aradı: " Göktürk Köyü'ne gideceğim, sen de gelir misin?..." İçimden ooooy oy dedim, sen giderken ben dönüyordum be Kerem!

Beşiktaş'a gel dedim, ama o da kısmet olmadı: Kerem'in bisikleti her zamanki gibi arıza çıkardı. Hiç şaşırmadım! Laf aramızda kendisini yakında yollarda göreceğiz, hadi hayırlısı!...
Ve Kerem'le konuşmamın üstünden 10 dk. geçmedi, sahil yolunda ilerlerken adımı bütün gücüyle telaffuz eden bir grup fark ettim: O da ne! Wolfret, Pugtdeem, Başarist, Maskesiz hepsi karşımda. Adeta beni bekliyorlarmış gibilerdi. Sondan ikinci fotoğraf çekilirken oldu bunlar efenim.

Tam karşılaşmışken bir baktık Fatihgüven karşımızda! Vallahi hepsi tesadüfen oldu! Çünkü arkadaşın bisikleti bile yanında değildi!

Madem güzel bir karşılaşma oldu, ben de sizinle devam edeyim dedim ve grubu kalabalıklaştırdım.
Turumuzu bitirmiş evlerimize doğru yollanırken neredeyse "görünür" kazaya sebep olacak bir şehir magandasının azizliğine uğradım; onun yüzünden mazgala girdim ve lastiğim patladı (en kötü kazamız böyle olsun). Tam lastik değişimi operasyonuna girişmişken o da ne!...Tamer306 yanımızda bitmesin mi!...İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Çünkü Tamer ve Adem arkadaşlarımız arabayla geçerken bize rastlamışlardı.


Vee tabii tekerlekleri söküp bisikletle doğru arabaya atladım, kim uğraşır artık lastik tamiriyle?!

(böyle şanslı bisikletçi görülmemiştir herhalde.

)
İşte böyle tesadüflerle dolu bir gün yaşadık, dün kendimi İstanbul'da değil de küçük bir kasabada yaşayan biri gibi hissettim, umarım bu güzel tesadüfler böyle devam eder.
Bir dahaki turda görüşmek üzere arkadaşlar...