Scudo Sports

Başıboş köpeklerle mücadele ve kurumların sorumluluğu

Ben neden birdenbire bu sorunu çözmeye karar verdiklerini bakanın açıklamasından anladım, Turizm
(link)
Turizm degil, belediyeler muhalefete gectigi icin cikacaklari duzenleme ile kopekseverler ve belediyeleri karsi karsiya getirecekler
 
Scudo
Hayvanları tedbir amaçlı itlaf etmenin katliam olmadığını açıklamıştım. Kaldı ki katliam zaten insanların toplu şekilde öldürülmesinde kullanılan terimdir.

Kısırlaştırmanın çözüm olması konusuna gelince. Durumun böyle olmasını en az sizin kadar ben de isterdim ama maalesef gerçeklerin söylediğinizle alakası yok.

317564 dosyayı görüntüle

Tarım ve Orman bakanının açıklamasının ilk iki maddesini okursanız şunları öğreneceksiniz:

▶ Kısırlaştırma ile köpek popülasyonunun kontrol altına alınabilmesi için bir yılda toplam popülasyonun %70'inin kısırlaştırılması gerekiyor.
▶ Türkiye'de yaklaşık 4 milyon sahipsiz köpek mevcut.
▶ 1 sene içinde 2 milyon 800 bin köpeği kısırlaştırırsak, popülasyonu kontrol altına alabileceğiz.
▶ Son 5 yılda yıllık ortalama 260 bin köpek kısırlaştırılabilmiş. Yani gerekli oranın yaklaşık on birde biri kadar.

Bu veriler ışığında, mevcut kısırlaştırma kapasitemizle popülasyonu kontrol altına alabilmemiz imkansız. Her yıl sayı katlanarak artacak.



Burada biraz iftiraya uğramışız. 😊
Birkaç ay öncesine kadar sahipsiz köpeklerin barınaklara alınıp kısırlaştırılmasıyla sorunun çözülebileceğini düşünüyordum. Ama göz önündeki her türlü verileri, çeşitli lobilerin soruna yaklaşım biçimini izleyerek böyle bir yöntemin çözüm olmayacağına kanaat getirdim.
Son olarak Tarım ve Orman Bakanının açıkladığı veriler de kanaatimi destekleyerek netleştirdi.



Evet siz de, insanların siyasi amaçlarla başka insanları öldürmesiyle, insanların insan sağlığı için hayvanları öldürmesini aynı kefeye koymak suretiyle, insanı hayvana eşitleme hatasına düşmüşsünüz ki önceki sayfalarda bu hatayı yapan başka bir arkadaşa da aynı açıklamayı yapmak zorunda kalmıştım.



Ben tam olarak böyle düşünmüyorum. Vicdanın tanımını yeniden yapmak gerekebilir bu noktada.

Vicdanın tapusu hiçbirimize ait değil. Bir kısmımız hayvanların haklı bir gerekçe ile itlafını vicdansızlık olarak görürken, başka bir kısmımız da insanların zarara uğramasına sebep olan, zararı faydasından çok olan hayvanların inatla yaşatılmasını vicdansızlık ve insana zulüm olarak görüyoruz.

Bu durumda madem bir tarafın canını, sağlığını korumak diğer tarafa vicdansızlık oluyor, öyleyse biz tarafımızı seçmek durumundayız demektir. İnsanlara karşı mı vicdansız olacaksınız, köpeklere karşı mı?

Bu kararı verirken, dünyanın geleceğini şekillendirecek olan çocuklarımızın, bir gün bir köpeğin doğrudan ya da dolaylı etkisiyle hayattan kopabileceği şartlarda yaşıyor olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım.

1. Böylesine önemli bir konuda halkına pek çok meselede yalan söyleyen bir yönetimin iyi niyetine, sorunu çözmek için gerçek bir çaba harcadığına ve yeterli kaynak ayırdığına, açıkladığı verilerin doğruluğuna, vs inanıyorsanız siz muhtemelen TÜİK'in ekonomik verilerine de, İçişleri Bakanlığı'nın ülkemizdeki sığınmacı sayısı hakkındaki açıklamalarına da itibar ediyorsunuz, demektir. (Tarım ve Orman Bakanlığı, ha! Ülkede tarım mı kaldı?)
2. "Tedbir amaçlı itlaf" deyince hayvanları toplu infaza tabi tutmaktan bahsettiğiniz gerçeğinin üstünü örtmüş olmuyorsunuz. Dünyada hiçbir lisana ait hiçbir güvenilir sözlük "hayvan katliamı" tabirini yasaklamaz. Sadece kullanım sıklığına göre sıralama yapar. Söz gelimi Webster "massacre" (katliam) sözcüğünün üçüncü anlamını "a wholesale slaughter of animals" (hayvanların toplu kıyımı) şeklinde verir.*
3 İnsanla hayvanı eşitlemek meselesi. Ben "Amerika'nın kurucu babaları yerli katliamını, köleliği vs 'Bunlar insan değil vahşi' anlatısıyla rasyonalize ettiler" diyorum, siz "insan-hayvan eşitlemesi yapmışsınız" diyorsunuz. İlgili bölümü bir daha okuyun lütfen.
4. Vicdanın yeniden tanıımı. Buna bayıldım işte. Yüzlerce filozof, fikir adamı, edebiyatçı vb'nin akıl ve tecrübe süzgecinden geçirerek tanımladığı bir kavramı işi kılıfına uydurmak için bir daha tanımlamalıyız, öyle mi? Lakin öneriniz sizin vicdanınızın da bu itlaf konusunu onaylamadığını ima ediyor. Bu da iyi bir şey.

* Wikipedia'dan British Pet Massacre maddesini okuyun. Eliniz değmişken şu mülakatı da lütfen: (link)
 
Son düzenleme:
Vicdan ve iyilik kavramları sofistike kavramlar, sana göre iyi bana göre kötü. Vicdan ve iyi insan etiketleri kimsenin tekelinde değil özetle. İonna kuçuradinin etik ile ilgili konuşmaları ve kitapları, olaya yabancı insanlara yol gösterebilir. ortaya çıkıp da ben senden iyiyim , vicdanlıyım demek zaten başlı başına psikolojik gelişimsel bir sorun.
 
1. Böylesine önemli bir konuda halkına pek çok meselede yalan söyleyen bir yönetimin iyi niyetine, sorunu çözmek için gerçek bir çaba harcadığına ve yeterli kaynak ayırdığına, açıkladığı verilerin doğruluğuna, vs inanıyorsanız siz muhtemelen TÜİK'in ekonomik verilerine de, İçişleri Bakanlığı'nın ülkemizdeki sığınmacı sayısı hakkındaki açıklamalarına da itibar ediyorsunuz, demektir. (Tarım ve Orman Bakanlığı, ha! Ülkede tarım mı kaldı?)
Güvensizlik konusuna katılıyorum. Tek kaynak bu olsa güvenilir görmeyebilirdim. Ama hem sokakların hem sosyal medyanın nabzı, düşüncemin yaygın olduğunu ispatlayan bir noktada.
Referandum yapılırsa bir nebze daha gerçekçi sonuçlara ulaşabiliriz. Ama çözümün itlaf olduğunu savunanlar %70'in altında değil.
2. "Tedbir amaçlı itlaf" deyince hayvanları toplu infaza tabi tutmaktan bahsettiğiniz gerçeğinin üstünü örtmüş olmuyorsunuz. Dünyada hiçbir lisana ait hiçbir güvenilir sözlük "hayvan katliamı" tabirini yasaklamaz. Sadece kullanım sıklığına göre sıralama yapar. Söz gelimi Webster "massacre" (katliam) sözcüğünün üçüncü anlamını "a wholesale slaughter of animals" (hayvanların toplu kıyımı) şeklinde verir.

Gerekçe önemsiz değildir. Her akıl ve vicdan sahibi, insanların ölmesindense zararlı hayvanların itlafını destekler. Katliam, bir suçu çağrıştırmasını umduğunuz için bu olayda kullanılamaz. Size göre öyle diye, insan hayatı için önem arzeden bir tedbirin alınması suç sayılamaz.

3 İnsanla hayvanı eşitlemek meselesi. Ben "Amerika'nın kurucu babaları yerli katliamını, köleliği vs 'Bunlar insan değil vahşi' anlatısıyla rasyonalize ettiler" diyorum, siz "insan-hayvan eşitlemesi yapmışsınız" diyorsunuz. İlgili bölümü bir daha okuyun lütfen.

Evet tam olarak öyle yapmışsınız çünkü. Konumuz köpeklerin itlafı olduğuna göre, bu olayı anlatma sebebiniz köpeklerin itlafına benzerlik kurma değilse burada paylaşmazdınız öyle değil mi?
Amerika'da yapılanların etraflıca sebebi nedir ayrı konu. Burada gerçekten var olan ve insanları öldüren bir meselenin çözümünü konuşuyoruz. Yani evet, vahşi yaratıkların insan öldürmesini, yaralamasını engellemeye çalışıyoruz.

4. Vicdanın yeniden tanıımı. Buna bayıldım işte. Yüzlerce filozof, fikir adamı, edebiyatçı vb'nin akıl ve tecrübe süzgecinden geçirerek tanımladığı bir kavramı işi kılıfına uydurmak için bir daha tanımlamalıyız, öyle mi? Lakin öneriniz sizin vicdanınızın da bu itlaf konusunu onaylamadığını ima ediyor. Bu da iyi bir şey.

Aslında öyle değil. Normal düşünebilen her insanın, insan hayatını birinci sıraya koyabilmesini isterdim. Sadece bunu yapamayan insanlarla empati kurmak adına bu ifadeyi kullandım.

Bana göre vicdan sahibi insan, önce insan hayatını korumaya çalışır. Siz bunu yapamadığınız için ve ben size vicdansız demek istemediğim için "sizin vicdanınız" ve "bizim vicdanımız" ayrımını yapma ihtiyacı hissettim.
 
Güvensizlik konusuna katılıyorum. Tek kaynak bu olsa güvenilir görmeyebilirdim. Ama hem sokakların hem sosyal medyanın nabzı, düşüncemin yaygın olduğunu ispatlayan bir noktada.
Referandum yapılırsa bir nebze daha gerçekçi sonuçlara ulaşabiliriz. Ama çözümün itlaf olduğunu savunanlar %70'in altında değil.


Gerekçe önemsiz değildir. Her akıl ve vicdan sahibi, insanların ölmesindense zararlı hayvanların itlafını destekler. Katliam, bir suçu çağrıştırmasını umduğunuz için bu olayda kullanılamaz. Size göre öyle diye, insan hayatı için önem arzeden bir tedbirin alınması suç sayılamaz.



Evet tam olarak öyle yapmışsınız çünkü. Konumuz köpeklerin itlafı olduğuna göre, bu olayı anlatma sebebiniz köpeklerin itlafına benzerlik kurma değilse burada paylaşmazdınız öyle değil mi?
Amerika'da yapılanların etraflıca sebebi nedir ayrı konu. Burada gerçekten var olan ve insanları öldüren bir meselenin çözümünü konuşuyoruz. Yani evet, vahşi yaratıkların insan öldürmesini, yaralamasını engellemeye çalışıyoruz.



Aslında öyle değil. Normal düşünebilen her insanın, insan hayatını birinci sıraya koyabilmesini isterdim. Sadece bunu yapamayan insanlarla empati kurmak adına bu ifadeyi kullandım.

Bana göre vicdan sahibi insan, önce insan hayatını korumaya çalışır. Siz bunu yapamadığınız için ve ben size vicdansız demek istemediğim için "sizin vicdanınız" ve "bizim vicdanımız" ayrımını yapma ihtiyacı hissettim.

Nazik cevabınız için teşekkür ederim. Yine sırayla gidelim.
1. İnternet vasıtasıyla arayabilirsiniz. Çok yakın tarihte yapılan bir anket toplumun büyük çoğunluğunun itlafa karşı olduğunu gösteriyor. Lakin bu meselenin demokrasi ile alakası yok. Giordano Bruno hadisesinde olduğu gibi, bu meselede "doğru" evrenseldir, kaç kişi karşı çıkarsa çıksın (hatta isterse doğruyu söyleyeni ateşe versin).
2. Sözlüklere karşı Don Kişotluk yapılmaz. (Cemil Meriç). Ayrıca ahlaki suç diye bir kavram mevcuttur.
3. Siz köpeklerin bilinci ve aklı yoktur anlamına gelen bir iddiada bulunduğunuzda, ben bu yaklaşımın ilham ettiği düşünüş tarzının sömürgecilik yöntemlerini hatırlattığını söyledim. Türkler Asya'nın kızılderilileridir, diyen Batılı politikacıların olduğunu unutmayın.
4. İnsan hayatını korumanın yolu başka bir canlı türünü toptan ortadan kaldırmak değildir, hele kısırlaştırma gibi insancıl bir yöntem var ise.
Lütfen sözünü ettiğim referansları gözden geçirin.
 
Ben mevcut popülasyonda kısırlaştırmanın köpek mevcudunu düşürmek şöyle dursun, artışını durduracağını bile sanmıyorum. Ki bununla ilgili yeterince bilimsel veri olduğunu düşünüyorum.
Avrupa'da bugün toplu itlaf yapmaları gerekmiyor, çünkü bu duruma düşmeden önce bir defa yapmış ve ondan sonra kontrol altında tutmuşlar.
Bize düşen de aynısını yapabilmek. Düzenli olarak beş yılda bir itlaf yapalım demiyoruz ama zaruri olduğu için, başka türlü önü alınamayacağı için, bugüne mahsus bir defa yapılmasını savunuyoruz.

Anketler konusunda dezenformasyon olabilir. Özellikle yem lobisi denen bir gerçek de var. Bu inkar edilemez. Bunun siyasette de uzantısı var ve bunun etkisiyle anket yapanların olması hiç uzak ihtimal değil.

Her kesimden sanırım 4 buçuk milyon civarı takipçisi olan Fatih Portakal'ın anketinde, itlafı kötüleyen yönlendirme yapmasına rağmen itlafı destekleyen oy %71 çıkmıştı.
 
[/QUOTE]
4. İnsan hayatını korumanın yolu başka bir canlı türünü toptan ortadan kaldırmak değildir, hele kısırlaştırma gibi insancıl bir yöntem var ise.
Lütfen sözünü ettiğim referansları gözden geçirin.
[/QUOTE]

Biraz felsefe yaparsak insanlar bugüne kadar doğaya ve hayvanlara büyük zarar verdi. Bu zararı önlemek için insanları kısırlaştırmalıyız, insan sayısı azaldıkça belirli bir süre sonra denge oluşacaktır dersem büyük bir kısım süper zekalı olduğumu düşünecektir. Başka bir gurup ise tüm insanlığı kısırlaştırmanın doğru olmayacağını sadece doğaya zarar verenlerin kısırlaştırılması gerektiğini söyleyecektir. Bir diğer grup ise insanların üreme hakkı var. Eğitimle düzeltebiliriz diyecektir, başka gruplar ise başka şeyler...

Aslında buradaki konu şu; bir hayvanı kısırlaştırmanın ''insancıl'' olduğuna nasıl karar verdik. Hayvan kısırlaşmak istiyor mu? İşin özünde tüm bu tartışmada doğru olan şeyler yanlış olan şeyler insana göre doğru ve yanlış. Doğada kısırlaştırma diye bir kavram yok çünkü. Süslü kelimelerle insancıl diyerek bunu kabullenmişiz.
Kabul etmeliyiz ki insan her zaman merkezde olacaktır. Doğru olan da budur. Doğada hiçbir hayvan denge bozuldu diye avını bırakmaz. Hiçbir hayvan kendisine tehdit olan bir canlıyı yok etme gücü varken kaçmaz. Bu vahşet değil dengedir.
Burada bozulan denge insan eliyle oluşmuş durumda. Siz gidip belirli bir grup canlıyı sebepsizce - aslında tamamen tatlı, arkadaş canlısı vs gibi duygularla- besler, dengeyi bozarsanız, dengenin ve güvenliğin sağlanması için bu hayvanların öldürülmesi kaçınılmazdır. Kaldı ki kimse elinde silahlarla köpek avına çıkmayacak.
Süreç belli.

Aslında işin ikinci boyutu şu; bugün bir kamp kursak insanlar 20 yaşına gelince de kesip akciğer, böbrek toplasak, etini kullansak... Düşüncesi bile iğrenç gelecektir herkese.
Peki bu köpekleri beslemek için ve mama üretimi için kullanılan hayvanlar... Tavuklar, keçiler, koyunlar... E bu hayvanlar için hak yok mu? Bir tek köpeğin mi hakkı var. Tavuklar canlı değil mi? Niye köpekçi tayfa bunları konuşmuyor, aksine araçların kasasını tavuk eti, kıyma doldurup etrafa döküyorlar. Sizce bu sevgide bir anormallik yok mu?Hayvan sevgisinin tutarsızlığı tam olarak burası. Başka bir örnek vereyim; fare zehri satıldığı için isyan eden, bu bir vahşettir diyen bir hayvansever göremezsiniz fakat köpek zehirlenince herkes isyan eder. Böyle sayısız örnek verilebilir. Hayvanseverliğin tutarsız kısmı tam burası.

Buraya köpekler tarafından bacağı kesilmiş bir teyzenin veya delik deşik olmuş bacakları ufacık vücuduyla bir çocuğun fotoğrafını koymak istemiyorum. Burada bir tehdit var ve çözülmelidir. Hem de en kısa sürede. Çakma hayvanseverler mutlu olacak diye insanlar ölemez. O hayvansever tayfada çok eminim cins köpekleri bırakıp bir tane bile sokak köpeği sahiplenmeyecek. Burada savunan birkaç arkadaş var, onları da özellikle kastederek söylüyorum. Burada öyle besledim şöyle besledim diyecek ama hiçbiri bir tane bile sahiplenmeyecek...

Çözüm bellidir, yumuşatmaya çalışmanın, "insancıl" çözümler aramanın hiçbir anlamı yok. Çözüm en hızlı şekilde de gelmelidir. Sokaklar güvenli hale getirilmelidir.
 
(link)

Motorsikletin yaya geçidinde çarptığı öğretmen öldü!

Lanet olasıca motorcular yine işbaşında... Gün geçmiyor ki sebep oldukları bir ölümlü kaza daha meydana gelmesin. Hiçbir kural, yasa tanımadan, trafikte serseri mayın gibi dolaşıyorlar. Bunların yüzünden trafikte hiçbirimizin can güvenliği yok arkadaşlar.

Ülkede motorsiklet ve scooter kullanan herkesin, yaz aylarında boşalan KYK yurtlarında 1 ay sürecek bir eğitim kampına alınmasını, 1 ayın sonunda yapılacak sınavı geçemeyenlerinse acısız bir şekilde uyutularak bertaraf edilmesini öneriyorum.

İlk başta canice ve vahşice gibi gözükse de, çocuklarımızın hayatı söz konusu olduğunda bence son derece makul bir çözüm önerisidir bu. Hepimizin okula giden, sokakta oynayan çocukları var. Motorcuların, motokuryelerin yarattığı terör ortamı yüzünden çocuklarımızı tek başına sokağa bırakamıyoruz!
 
Neyin insancıl olduğuna neyin olmadığına karar verecek olan akıldır. Öldürmek mi kısırlaştırma mı insancıldır sorusuna tartıştığımız bağlamda verilecek cevap bellidir: kısırlaştırma. Tabii hayvanın rızası olamayacağı için kısırlaştırmanın münhasıran insancıl olduğu ileri sürülemez. Lakin akıl burada kıyası emreder. Ve akıl kısırlaştırma itlaf etmeye kıyasla insancıldır, der. Bu arada Sözcü gazetesindeki mülakatı bütün itlaf taraftarlarının okumasını dilerim.
 
Son düzenleme:
Hergün ayrı bir olay. Daha ne bekleniyor acaba.

(link)

Gaziantep'te bir mahalle kuduz köpek dehşetini yaşadı. İslahiye ilçesinde bir kişiyi ısıran köpeğin kuduz olduğu ortaya çıkınca Yolbaşı Mahallesi 6 ay süreyle karantinaya alındı.

O şehir kuduz köpek dehşetiyle panik halinde! 6 ay karantina olacak!
 
aslında tartışmanın başı yanlış. Köpekler itlaf edilmeli mi değil de hangi köpekler itlaf edilmesi olmalı çıkış noktası, mesela kuduz bir köpeği itlaf etmeme şansımız yok.
 
(link)

Şu durumu çok görüyorum yol kenarlarına mama döküyorlar bu şekilde. Yüksek hızla gidiyorsun birden köpek atlıyor yola. Ama hala köpek ile insanı karşılaştıranlar anlamak istemiyor.

Bugünden 3 haber daha. Biride Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın yaşadığı olay

(link)

(link)

(link)
 
Neyin insancıl olduğuna neyin olmadığına karar verecek olan akıldır. Öldürmek mi kısırlaştırma mı insancıldır sorusuna tartıştığımız bağlamda verilecek cevap bellidir: kısırlaştırma. Tabii hayvanın rızası olamayacağı için kısırlaştırmanın münhasıran insancıl olduğu ileri sürülemez. Lakin akıl burada kıyası emreder. Ve akıl kısırlaştırma itlaf etmeye kıyasla insancıldır, der. Bu arada Sözcü gazetesindeki mülakatı bütün itlaf taraftarlarının okumasını dilerim.

İşin maddi boyutuna girmeyeceğim şu an için fakat 10 milyon köpekten bahsediliyor yaklaşık olarak, bu köpekler kısırlaştırıldıktan sonra ne ile beslenecek peki?
(link)

Şu durumu çok görüyorum yol kenarlarına mama döküyorlar bu şekilde. Yüksek hızla gidiyorsun birden köpek atlıyor yola. Ama hala köpek ile insanı karşılaştıranlar anlamak istemiyor.

Bugünden 3 haber daha. Biride Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın yaşadığı olay

(link)

(link)

(link)

Dostum onu yapan bir tane süper zeka var onu pas geçiyoruz artık senin de öyle yapmanı tavsiye ederim.
 
Benim bir önerim olacak.
burda 4.000.000 a yakın (DÖRT MİLYON) sokak hayvanını kısırlaştırıp beslemeyi savunanlar çok.:

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sokak Hayvanlarını Bakım ve Koruma amaçlı bağış hesabı açsın.
Bir ay kadar kampanya duyuru yapılsın. Gönüllüler o hesaba bağış yapsın.
Ya da adresi verilen barınaklara mama vb göndersinler.

bakalım bu işin arkasında “pamuk eller cebe” diyince kaç kişi duracak.

yoksa devlet emekliye 10.000 tl maaşı zor verirken, dört milyon hayvanı beslesin,
demek burda yazmak kolay.
Buyrun icraat görelim.:)
 
Benim bir önerim olacak.
burda 4.000.000 a yakın (DÖRT MİLYON) sokak hayvanını kısırlaştırıp beslemeyi savunanlar çok.:

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sokak Hayvanlarını Bakım ve Koruma amaçlı bağış hesabı açsın.
Bir ay kadar kampanya duyuru yapılsın. Gönüllüler o hesaba bağış yapsın.
Ya da adresi verilen barınaklara mama vb göndersinler.

bakalım bu işin arkasında “pamuk eller cebe” diyince kaç kişi duracak.

yoksa devlet emekliye 10.000 tl maaşı zor verirken, dört milyon hayvanı beslesin,
demek burda yazmak kolay.
Buyrun icraat görelim.:)
Yemin ediyorum çok mantıklı bir öneri. 3, 5 bir şey verir elinde olan insanlar o zaman.
 
Bence asıl soru evcil diye bahsettiğimiz bu zavallı canların sokakta yaşamaya çalışmasına insanların nasıl göz yumduğu. Hayvanların her yeri bit kene, neredeyse hepsi hasta ve hepsi bir deri bir kemik. Zavallı hayvancağızlara bu eziyeti çektirmektense acılarına son vermek ve bu başka köpeklerin bu kaderi paylaşmasını engellemek en medeni ve vicdani çözüm değil midir ?

Ben daha 5 yaşındayken eve aldığımız ve yanında büyüdüğüm rahmetli köpeğimiz Çilek, ki kendisini her zaman bir kardeş gibi gördüm, tam 15.5 yıl yaşadı. Maması her zaman ayarında kilo almayacak şekilde verildi hatta hayatının son 4 yılı ev yapımı sakatattan yapılmış mamalarla beslendi, suyu her zaman hazırdı, aşıları tam üstü tamdı hatta gittiğimiz veterinerler hayret ederdi " Köpeğine aşıların hepsini yaptıran birileri varmış !" derlerdi ve dışarı çıktığımızda pisliklerini her zaman toplardık.

Eskişehir'e taşındığımız ilk ay burada bir parktan bulduğumuz hasta bir yavru kediyi sahiplendik, çok tatlı bir şeydi zavallıcık lakin biz ne kadar da veterinere götürüp bakımı yapsak ta 3 gün sonra hayata gözlerini yumdu. Onun vefatından 1 ay sonra şimdi de bakmakta olduğumuz tekir kediyi gene aynı şekilde sahiplendik. Sahiplendiğimizde kalçasında çatlak, böbreğinde ise böbrek taşı vardı. Biz yavrucağın gerekli tedavilerini yaptırdıktan sonra zavallıcık veterinere gelen başka bir kediden kedi koronası kaptı ve gerçekten de ölümle burun buruna geldi...

Şimdi soruyorum ki, bu "hayvan severler" evcil hayvanların sokakta sefalet çekmesine, yol kenarlarına gerek sorumsuz eski sahipleri gerek belediyeler tarafından atılarak arabalar tarafından çarpılmasını, açlık ve susuzluk çekmelerini, hastalanıp sefalet çekmelerini, hem etrafa pisleyip hem kendi hem de bizim sağlıklarımızı riske atmasını nasıl savunabilirler ? Bu hayvanlar siz sokakta 2 kere başını okşadınız, 1 paket mama verdiniz diye rahat mı yaşıyorlar yani ? Gerçekten hayvanları seven insanlar bence sokaktan bütçeleri, zamanları ve ilgileri yettiği seviyede hayvan sahiplenip, o canın sorumluluğunu alır.

IMG_20240312_074921.jpgIMG_20240315_172804.jpgIMG_20231205_101409.jpg
Bu eşşek bizim Ares'imiz mesela.
 

"Oyun istiyor ablası sen niye kaçıyorsun köpekten. Cebinde mama taşısan bunlar olmazdı." Nerde bizim araç kullanma gizli tekniklerini anlatan trollümüz vardır bunada bir kılıfı elbet.

Araç sürerken öncelikle önünü göreceksin. Adam ticari arac ile park ettiği yerden cıkarken tam önünde duran 4 yaş cocugu görmüyor !

Daha en temel kuralları bile uygulayamayan bu sürücüler gelişmiş kuralları ne denli uygulayabilir ? Hiç.

Orada cocuk kedi sevdiği için otoparkın ortasında durmuş.

Sizin mantığa göre bu kazanın sorumlusu kedi !

Çözümünüz de Türkiyedeki tüm sokak kedilerini yok etmek olmalı ! Türkiye'de hiç kedi olmasa, o cocuk orada kedi sevmek için durmayacaktı, ticari araç sürücüsü ezmeyecekti.


Senin videoya gelirsek: Köpekler cocuğu kovalıyor ancak neden? Cunku cocuk korkak hareketler yapıyor. Yapmamalı. Kaçmamalı. Köpek kendinden korkarak kaçanı kovalar, bu yeryüzünün kanunudur. Cocuk işlek caddeye doğru kaçıyor. Başka yöne kaç değil mi. Cocuk hatalı. Minibüs ani frenlemiyor, cocuğun üstüne sürüyor.Minibüs sürücüsü hatalı. Sol şeritten hızlıca gelen Mercedes sürücüsü dalgın olmayıp gözünü dört açsa o cocuğun caddeye doğru koştugunu görüp dururdu. Ben araç kullanırken de, cadde kenarlarında yaya olarak dolaşırken de hep heryeri kontrol ederim. Şu ana dek otomobille 200bin km, motosikletle 50bin km yapmışımdır. Hiçbir canlıya çarpmadım. Yaya olarak da hiçbir araç / motosiklet/ scooter vs bana çarpmadı. Sürücü / yaya herkes yazılı olan / olmayan kuralları uygulasa,
böyle pisi pisiene kazalar olmaz.

Başka bir konuda iletmiştim. Bursa şehrinde tek yönlü yollarda, yaya olarak karşıdan karşıya geçerken ters yönden gelen araç ta var mı diye bakıyorum! 2 gün önce Pazar akşamı, Bursa Atatürk Cd Ulucami mevkiinden karşıdaki Ziraat Bankasına yaya olarak geçeceğim. Yol tek yön. Sağdan gelen otomobillere bakarak karşuya geçeceğim. Pazar akş olduğu için kaldırım yanında bir sürü araç parkedili yani başımı sola cevirip baktığımda gelen motosiklet, scooter vs görmek araçlardan dolayı daha zor. Araç geçmedigi sırada karşıya geçmek üzere hamle yaptığım sırada sola baktığımda "SEGWAY" denilen tek teker biri fırladı ! Hemen geri adım attım. SEGWAY'ci önümden hızlıca geçti ! Küfür edecektim fakat SEGWAY'ci 20-25 yaşlarında "tekno maniac" diyeceğimiz tiplerden belli. Göz göze geldiğimizde bana özür dilercesine baktı ben de birşey demedim, önümden geçti sonra bende boşalan yoldan güvenle geçtim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Atasoy
Benim bir önerim olacak.
burda 4.000.000 a yakın (DÖRT MİLYON) sokak hayvanını kısırlaştırıp beslemeyi savunanlar çok.:

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sokak Hayvanlarını Bakım ve Koruma amaçlı bağış hesabı açsın.
Bir ay kadar kampanya duyuru yapılsın. Gönüllüler o hesaba bağış yapsın.
Ya da adresi verilen barınaklara mama vb göndersinler.

bakalım bu işin arkasında “pamuk eller cebe” diyince kaç kişi duracak.

yoksa devlet emekliye 10.000 tl maaşı zor verirken, dört milyon hayvanı beslesin,
demek burda yazmak kolay.
Buyrun icraat görelim.:)
Bu uygulamaya mama lobileri ayaklanır. Tüm hasılatı devlete kaptırırlar, milletin parasına çökemezler.
 
(link)

TCMB geçen sene 818 milyar TL zarar etmiş. Kaba bir hesapla 25 milyar dolar. Bu zararın büyük bir bölümü, Kur Korumalı Mevduat hesabı sahiplerine yapılan kur farkı garantisinden kaynaklanan ödemeler. Türkiye'deki bankalarda KKM hesabı sahibi olan yaklaşık 150bin gerçek/tüzel kişi olduğu tahmin ediliyor. Yani 88 milyon nüfusa sahip olan ülkemizdeki her bir vatandaş 2023 yılında 285 doları cebinden çıkarmış ve bu 150bin kişinin cebine koymuş.

Kişi başı 285 doları kuzu kuzu 150bin kişiye yedirirken gıkı çıkmayan necib milletimiz, sahipsiz köpeklerin toplanıp bakılacağı barınaklar için yapılacak harcama söz konusu olduğunda ortalığı ayağa kaldırmaya bayılıyor.

Ama ne de olsa ülkedeki tüm sorunların sebebi sokaklardaki sahipsiz köpekler. Enflasyonu azdıran da onlar, faizleri arşa çıkaran da. İşsizliğin de, yoksulluğun da, ahlaksızlığın da kaynağı başıboş gezen köpekler. Ah şu köpekleri topluca bir itlaf edebilsek, ülke güllük gülistanlık olacak; bütün sorunlarımız şıp diye çözülecek! Ama o vatan haini köpektaparlar yok mu! Ülkemizi sürekli kıskanan Alman vakıfları destekli fondaş ittaparlar yüzünden bu köpek sorununu bir türlü halledemiyoruz! Ülkemizin gelişmesi ve kalkınması yolunda sürekli taş koyuyorlar... Allahın izniyle şu köpek sorununu bir halledelim, elbet sıra onlara da gelecek...
 
Eğer 20'li ve 30'lu yıllarda yaşadığımız Türk devrimleri olmasaydı bugün kimsenin tartışmadığı kadınlar oy verebilir mi, siyasete girebilir mi, çalışabilir mi, mirastan eşit pay alabilir mi gibi konularda içinden çıkılamaz dini, vicdani, ahlaki, geleneksel vs. söylemlerle bir adım yol ilerleyemeyecekmişiz.

Rasyonel akıl gelişmiş ülkelere bak ne yapmışlar aynısını uygula der, geri kalan tayfa konuşur taki ya sorun kendi hayatını etkileyecek ya da toplumsal kangren olana kadar.

Tamam köpeklerini uyutmayalım (öldürmeyelim) sokak köpeklerini besleyenlere 10 bin TL para cezası uygulayalım, olacakları görelim ne dersiniz?

O köpekler, kuş, kedi, sincap vs gibi insanlar yemek sağlamayınca kendi başının çaresine bakıp karnını doyurabilecek hayvanlar değil dün yemek veren el yarın vermedi mi o eli veya bir başkasının elini yer çünkü kurt genlerinde vahşilik mevcut. İnsana muhtaç bir hayvan bazı insanların geçim kapısına dönmüş dilendiriyorlar, çıksın beslemek yasaktır diye kanun bakalım ne oluyor görelim o patili dostlar neye dönüşüyor, yahu hem vatandaş, hem belediye beslerken bile haftada bir ölümlü haberler oluyor bu yasa çıkmasın diye uğraşanların insan hayatı umurunda değil.
 
Son düzenleme:
Geri