Scudo Sports

Balkan Bisiklet turu 17/6 - 3/7/2016 7. gün : Dubrovnik

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.501
Tepki
4.095
Yaş
54
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
7. Gün : Dubrovnik – “Babin Kuk Allah belanı versin.” :)
Sabah kaldığımız aparta yakın bir büfeden sandviçleri alıp kahvaltı olayımızı hızlıca hallettik. Jant tellerini tamir ettikten sonra günümüzü Dubrovnik’i gezmeye ayırmayı düşünüyorduk. Hatta fırsat olursa denize de girebilirdik. Ev sahibemiz Nina’ya elimizdeki jantı -ki üstünde lastik de vardı- gösterip bisiklet tamircisine ihtiyacımız olduğunu söyledik. Aslında bir gece önceden de sormuştuk ve o da çocuklarına soracağını söylemişti ama tekrar hatırlattık. O da bir “vulkanizer” den bahsetti. Benim bildiğim bu “vulkanizer” lastik tamircisiydi. Bir iki levha da görmüştüm. Nina’ya jant ve tellerini gösterip problemin lastikte olmadığını söyledik ama o kadar detayı bilmemesi normaldi.
Gökalp’le birlikte, elimizde arka jantla yürüyüşe başladık Nina’nın bizi yönlendirdiği istikamete doğru. Hava, sabah 09:00 civarı da olsa sıcak olacağını hissettiriyordu. İlk durağımız olan “vulkanizer” bildiğimiz lastikçinin hallicesiydi. Elimizde bisiklet jantıyla girip bisiklet tamircisi sorduğumuzda önce yüzümüze anlamsız anlamsız baktılar, sonra da, “Bilmiyoruz” anlamında bir işaret yapıp yolun devamını gösterdiler. Bu, bizdeki “Ben bilmiyorum. İleride sor.” demekti. İlerledik, sorduk.
Dediler : “Vulkanizer” mi lazım ?.
“No vulkanizer !”. “Biz bisiklet tamircisi arıyoruz.”
Bu sekansı birkaç kez yaşadıktan ve tüm bu süre zarfında jant elde yürüdükten sonra… Yine bir “Vulkanizer”daki bir hatunun gözleri bize daha anlamlı baktı. “Ben biliyorum. Babin Kuk’ta bir tane bisiklet tamircisi var.” “Hah işte ondan. :) Hay ağzını öpeyim.” Öpmedik tabi. :) Çok sevindik. CityMaps2Go’daki haritadan Babin Kuk’u bulduk. Biraz mesafeliydi ama herhangi bir araca binmeyi düşünmeden, elde jantla yürümeye başladık. Güneş artık iyice tepeye çıkmıştı. Ve yolumuzda gölge oluşturan bir şey de yoktu. Yolda, artık yerleşim yerlerini de geride bırakır şekilde yürüyorduk. Nereye gittiğimizi ve isteğimiz şeyi bulup bulamayacağımızı bilmiyorduk ama yürüyorduk. Önce epeyce yokuş yukarı, sonra da aşağı doğru inip çevrede yerleşim yerlerinden ziyade otellerin bulunduğu bir ortama geldik. Bisiklet tamircisi olabilir diye düşündüğümüz yerlere doğru yürüdük ama görünürde pek mümkün görünmüyordu buralarda böyle bir yerin olması. Babin Kuk’ta bir o tarafa bir bu tarafa yürüyüp görebildiğimiz az sayıda kişiye elde jantla bisiklet tamircisi sorduk. Yine bir kısım kendiniz bilmezler “Vulkanizer?” diyecek oldu. Ağızlarına vuracak kürek bulmadık. :) Ve sonunda pes ettik. :) Dedik “Böyle olmayacak. Geriye merkeze dönelim.” Bir durak ve önünde de otobüs bulduk ama ne nereye gittiği hakkında bilgimiz vardı ne de bilet. Pes etmenin ileri evresinde dellenip Gökalp’e “Taksiye binelim.” dedim. O yolu tekrar yürümeye ne mecalim var ne de sabrım… Lüks bir otelin girişinin önünde taksi bulup “Merkeze” dedik. Bisiklet tamircisi aradığımızı da söyledik ki biliyorsa direkt oraya gidelim. Taksicinin ağzından bir “Toni” sözü çıktı -ki biz kim olursa olsun yeter ki tamirci olsun modundayız- merkezde bir bisikletçinin önünde durdu epey bir yolculuktan sonra. “Hah! İşte bisikletçi. Tamamdır.” Biz sevinçle indik taksiden. Dükkana girdik ki jilet gibi bir bisikletçi. Trek’leri gördük, component’ları vs. yüzümüz gülmeye başladı. Ama elimizdeki jantı ve kırılan telleri gösterip
“Tamir ?” dedik. Adam “Tamirci yok.” dedi.
Nasıl yani ? Bisiklet var. Parçalar var. “Nasıl tamirci yok ?” Bisiklet var. Parçalar var. Tamirci olmaz mı ? Nasıl olmaz ? Niye olmaz ?” feryadımıza tek cevap “Toni” oldu. Ne Toni’si ? Kim bu Toni ? Adam bize, aynı yolu aşağıya doğru yürüdüğümüzde 1 km. kadar aşağıda bir binanın otopark girişini tarif etti. Anlamsız anlamsız bakıp sonra yürüyüşe geçtik. Bir yandan da son kalenin de düşmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bahsettiği binanın otopark girişindeki kulübede bir adam vardı. Adama
“Toni” dedik,
“Bisiklet” dedik,
“Tamir” dedik.
Adam hepsine “Yes , Ok” minvalinde şeyler söyledi ama gerisi yoktu.
Anlattığından anladığımız,
Kötü haber : O Toni değildi. Ve Toni burada yoktu.
İyi haber : Ama gelecekti. Gelecekti ama öğleden sonra 2’de gelecekti.
Kötü haber : Şu an saat 11:00’di. Çaresiz bekleyecektik.
Yakındaki bir restoranda yemek yiyelim, zaman geçirelim dedik. Epeyce süründük orada. İnternete da bağlandık. Ama zaman geçmek bilmiyordu. Sonunda saat ikiye yaklaşırken aynı yere tekrar gittik. Otoparktaki kulübede bu sefer bir adam daha vardı. Toni’ydi o. Yaşlıca bir amcaydı. Biz “medet ya Toni” modunda jantı gösterdik. Toni İngilizce’den muaftı. :)
Tamamen işaret diliyle tamiri yapabileceğini söyledi.
“E hadi” dedik.
”Şimdi değil.” dedi.
“Niye ? “ dedik.
“İşte öyle.” dedi.
“E ne zaman ?” dedik.
“Yarın sabah 09:00’da.” dedi.
“Yarın sabah olmaz. Yarın sabah yola çıkacağız.” dedik.
“Şimdi olmaz. Yarın” dedi. “Nuh” dedi “peygamber” demedi. :)
“Nerede ?” diye sorduk.
“Burada değil. Evde.” dedi.
“Ev nerede” dedik.
Adres verdi. Ben haritayı açtım kendisine yerini işaretlettim. Sözleştik, ayrıldık. Tabi bütün bu konuşmalar vücut diliyle gerçekleşti. :)
İşimiz zorunlu olarak ertesi güne kalmıştı. Yarın sabah tamiri halledip devam edecektik yola. Şimdi ise günün geri kalanında Dubrovnik’in keyfini çıkarma zamanıydı. Tabi gün öğleden sonrayı bulmuştu. Çok zaman kaybetmiş ve güneşin altında yürümekten yorulmuştuk. (sanki pedal çevirmek daha az yoruyormuş gibi :) ) Kaldığımız yere geri döndük. Ben, kısa bir süre de olsa denize girmeyi hayal etmiştim. Gökalp odada kalıp dinleneceğini söyleyince ben havlu ve terlikle yakındaki koya yüzmeye gittim. Giderken karşılaştığım Avusturalyalı bir genç kızla aynı yere gittiğimiz anlayınca sohbete başladık. Kızımın da Avusturalya’ya gittiğinden, onun gazeteci oluşu ve İngiltere’de yaşadığından falan… Sonunda bana şu soruyu sordu : “İstanbul güvenli midir ?” Ben de şöyle cevap verdim : “Tabi ki güvenlidir. Aslında her yer güvenlidir.” Ben kıza bu cevabı verdikten 15 gün sonra Atatürk hava limanına bombalı saldırı oldu. Şu an yazımı yazarken düşünüyorum da… Şimdiki cevabım tam tersi olurdu. Hiçbir yer güvenli değildir. :(
Deniz sefam kısa ama keyifliydi. Koyda yüzüp biraz güneş altında keyif yaptım ve döndüm. Gökalp uykusunu almıştı. Duş alıp akşam için hazırlandık. İki gündür pek keyifli zaman geçirememiştik ama artık keyif zamanıydı. Önce birbirimizi, sonra kalacak yeri en sonunda da Toni’yi bulmuştuk. :) Dubrovnik’in etkileyici tarihi şehir merkezine yürüyüp etrafı fotoğrafladık. Tarihi kostümlü askerler turistlere gösteri şeklinde bir nöbet değişimi gerçekleştiriyorlar ve dar sokaklardan trampet çalarak geçiyorlardı. Kendimize fiyakalı bir restoran seçmek için bir iki tur atıp sonra bir meydandaki açık havada bulunan masalardan birine oturduk. Fiyakalı bir garson nereden geldiğimizi sorunca Türk olduğumuzu ve bisiklet turu yaptığımızı söyledik. Adam önce epeyce şaşırdı. Sonrada gitti bize Türkçe menü getirdi. :) Yemek fiyakasıyla doğru orantılı olarak epeyce tuzluydu ama olsundu. Bu gece böyledi. :) Yemek sonrası şehrin dar sokaklarına dalıp yukarılara çıktık. Etrafın insan kaynadığı yerlerden uzaklaşıp sonra tekrar insanların arasına karıştık. Gezmesi çok keyifliydi dar ara sokaklarda. Gece geç saatlerde yürüyerek geriye döndük. Tüm gün olduğu gibi gece boyu da kendi kendimize “Babin Kuk” deyip arkasına ekliyorduk “Allah belasını versin” :)
Dubrovnik’in tek bisiklet tamircisi Toni’nin kartı. Gitmeyi planlayan arkadaşlara amme hizmetimiz olsun. :)
Toni_kartvizit.jpg

Babin Kuk (A.B.V.)’ye giderken bir gün sonra geçeceğimiz köprüyü gördük.
20160624_103205_1024x768.jpg

Artık yüzme zamanı :)
20160624_162454_1024x768.jpg

Dubrovnik Old town’dan kareler
20160624_184418_1024x768.jpg

20160624_184423_1024x768.jpg

20160624_184625_1024x768.jpg

20160624_184634_768x1024.jpg

20160624_184643_768x1024.jpg

20160624_184755_768x1024.jpg

Papağanlar ilgi odağıydı
20160624_184939_1024x768.jpg

20160624_184942_1024x768.jpg

20160624_185003_768x1024.jpg

Dar sokaklarda gezmek keyifliydi
20160624_185331_768x1024.jpg

20160624_190101_1024x768.jpg

20160624_190111_1024x768.jpg

20160624_190133_1024x768.jpg

Turist atraksiyonu askerlerin geçit resmi :)
20160624_190439_1024x768.jpg

20160624_190817_1024x768.jpg

Fiyakalı yemeğimiz
20160624_195636_1024x768.jpg

Gecenin geri kalanında Dubrovnik
20160624_211905_1024x768.jpg

20160624_211910_768x1024.jpg

20160624_211920_1024x768.jpg

20160624_214421_768x1024.jpg

20160624_214430_768x1024.jpg

20160624_214650_001_768x1024.jpg

20160624_214654_768x1024.jpg

20160624_214904_768x1024.jpg

20160624_214923_(768x1024).jpg

20160624_215134_(768x1024).jpg

20160624_220006_(768x1024).jpg

Gökalp’ten kareler
IMG_20160624_184442_1024x560.jpg

IMG_20160624_184446_1024x554.jpg

IMG_20160624_184803_576x1024.jpg

IMG_20160624_184929_576x1024.jpg

IMG_20160624_185545_575x1024.jpg

IMG_20160624_211722_569x1024.jpg

IMG_20160624_211727_552x1024.jpg

IMG_20160624_211739_556x1024.jpg

IMG_20160624_214658_538x1024.jpg
 
Scudo
@Ferhat Karaca merhaba,
Kişi başı 460 € civarı oldu 15 gün için + iki kişi 100 € otobüs gidiş dönüş.
 
  • Beğen
Tepkiler: Ferhat Karaca
@five
bu güzel tur için 460 euro hiç birşey. Tur yazınızda gecelemek için otel veya benzeri yerlerde kalıp kahvaltı ve diğer öğünleri de güzel yerlerde yemek hemde bu fiyata... Ayakta alkışlıyorum... Bravo...

Geçen yaz Keşan dan Selaniğe kadar gitmiştik. 3 gece kamping de, iki gece sahilde ve bir gece de Selanik te otelde kaldık. Sadece bir defa restoranda yemek yedik. Diğer yemeklerimiz ekmek arası birşeyler veya konserve felandı. Arada birkaç defa da döner yedik. Yaklaşık 260 veya 280 euro harcamıştım turun sonunda.

Bu arada tur yazınız çok güzel...

Saygılar...
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@Ferhat Karaca teşekkür ederim.
Evet buralar, Hırvatistan hariç, € zone dışında olduğu için € kullansak da nisbeten ucuz. En pahalı konaklama Kotor ve Dubrovnik'deydi ki yer bulduğumuza bile şükrettik. Bitola'da hostelde gecelik adam başı 9€, Ohrid'de adam başı 7 €, Tiran'da kahvaltı dahil iki kişi 15€'ya kaldık. :) Devamında da kaldığımız yerler yine ucuz olacaktı. Maliyet anlamında Kotor ve Dubrovnik turun zirvesini oluşturuyordu. Tabi biz biraz da Dubrovnik'i "off day" olarak planladığımızdan maliyetlerin artasına da göz yummuştuk. :)

Selamlar

five
 
  • Beğen
Tepkiler: Ferhat Karaca
@five Öncelikle tebrik ederim geziniz ve yazınız için. Bu tür yazıların kıymeti yıllar içinde daha iyi anlaşılıyor. Benim sormak istediğim ise çadır kurmak zor mu gittiğiniz bölgelerde? Yerleşim yerlerinde olmaz muhtemelen ama güzergah üzerinde falan mümkün mü acaba? Hiç bu gözle baktınız mı tabi o da var elbette ama fikrinizi almakta fayda var.

2 alternatif rotamdan 1 i de burası. Maliyet kısmı önemli benim için ve en yüksek maliyet konaklama oluyor her zaman. Bunu aradan çıkarırsam güzel olacak.
 
  • Beğen
Tepkiler: Metin_S ve five
@S.Koca çok teşekkür ederim.

Benim zamanım sınırlı olduğu için şu ana kadar turlarımı çadırlı hale getiremedim. Belki emeklilikte olabilir. :)

Bu rota genel olarak çadıra çok uygun. Rotanın geneli yeşillikler içinde. Belki bir tek Mitroviçe-Pristine (Kosova) arası çok uygun olmayabilir. Anayol ve çevresi çok kalabalıktı çünkü. İçeriler daha uygun olabilir. Özellikle Dalmaçya kıyılarında çadırın çok keyifli olacağını düşünüyorum. Çok güzel kamplar da vardı ki bunlar benim yol üstünden levhalarını görebildiklerimdi. Önceden araştırılınca eminim çok daha güzelleri karşınıza çıkacaktır.

Genel olarak çadır kullanımına uygun bir rota olduğunu düşünüyorum. Hele Neretva vadisinde suya yakın yerlere kurabilirseniz çok keyifli zamanlar geçirebilisiniz.

Kazasız ve keyifli turlar

five

Not : Diğer rotanız neresidir ?
 
  • Beğen
Tepkiler: S.Koca
çok güzel bir tur ve anlatım, fotoğraflarda cabası. darısı başımıza
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@five İlk olarak teşekkürler. Diğer alternatif ve üzerinde daha ciddi planlama yaptığım rota Yalova başlangıcı ile Karadeniz-Gürcistan-Ermenistan(veya Azerbaycan)-İran üzerinden yurda dönüş. Bu sefer zaman açısından daha rahatım o sebeple konaklamayı düşürüp biraz yavaş gitmek istiyorum. Yurtiçi turlar yaptım ama bu zaman sorunundan dolayı kendi içinde bir koşuşturmacayla gitti hep. Şimdi biraz yayılarak gitmeyi planlıyorum. Vize derdi olmasa Avrupa vardı aklımda ama hem sabit maliyetler hem de günlük harcamalar çok fazla onu ailemle birlikte gerçekleştireceğim inşallah.
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@S.Koca ne tesadüf! :) Ben de Gürcistan'dan girip İran'dan dönmek üzerine bir (hayal) rota oluşturmuştum. Geçen sen Hopa'dan Batum'a geçip Türkgözü'nden döndüğümüz bir haftalık bir tur yapmıştık. (Yazısı forumda var.) Çok keyifliydi.

Batıdan doğuya Karadeniz kıyısından geçmeyi planlıyorsanız o da çok güzel bir rota olur. Biz de İstanbul'dan Yalova'ya geçip Adapazarı-Akçakoca üzerinden kıyıdan devam etmiştik. (2 ayrı seferde geçtiğim yerlerdi. Özellikle Batı Karadeniz kıyıları tavsiye ederim. Zorlu ama çok keyiflidir.) :)

İhşallah dilediğiniz şekilde ve kolaylıkla turunuz gerçekleştirirsiniz.

Kazasız ve keyifli turlar

five
 
  • Beğen
Tepkiler: S.Koca
@five Teşekkürler yazılarınızı olumuştum önceden de. Tarih belli olduktan sonra kesinlikle fikirlerinize başvuracağım.
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@S.Koca teşekkür ederim. Bazen böyle yazınca (daha önce geçtiğim rotalardan bahsedince) kendimi ukalalık etmiş gibi hissediyorum. Faydalı olabiliyorsam ne mutlu.
 
  • Beğen
Tepkiler: S.Koca
@five Siz rahat olun. Amacımız paylaşmak yoksa neden buralarda dolanalım ki? Daha çok sorum olur size.
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@S.Koca Teşekkür ederim.Sağolun. Elimden geldiğince.
 
  • Beğen
Tepkiler: S.Koca
Bisikletcinin kartının oldugu foto açılmadi.Buraya ad ve adresini yazarsanız okuyanlar gorebilir.
Ayrica turun hepsini bir başlık altında toplarsa yönetici arkadaşlar daha iyi olur.
 
Geri