Benim yorumum firmaların kadrodan para kazandığı yönünde. Firma, fabrikasının büyük bir kısmında bu kadroyu sıfırdan üretir. Boyar, markasını basar ve test eder. Üretim öncesi tasarım ve AR-GE çalışmaları da göz ardı edilemez. Kadro üretmek (karbonu ön plana alıyorum tabiki) çok ciddi, meşakkatli ve detaylı bir iş. Hatta bilindik bir örnek vereyim: 2009 üretim Pinarello Montello FM1 aero Torayca 50HM1K kadroyu düşünün. O zamanların koşullarında maşada bile üst kısımda görünen aero bir hamle yapılmış, daha sonra buna gerek olmadığı görüldü. Aynı şekilde seleden arka tekere inen boru da yıllar yılı inceldi, çünkü yapılan testlerde bu boruya pek bir yatay basınç binmediği anlaşıldı. Ortagöbek kısmı sürekli iyileştirildi ve sağlamlaştırıldı. Özellikle karbon kadrolarda, orta göbek yatağı kısmında çok sık yaşanan çatlama probleminin önüne geçilmeye çalışıldı ve bu bölge esnemezliğin bir numaralı kilit noktası olduğu için hep daha sert, katı, kalın ve güçlü hale getirildi. Bu bölgede kullanılan karbon örümü ve sertliği en üst seviye olarak seçiliyor. Benzer durum alın borusu bölgesi için de geçerli. Artık biliyoruz ki alın borusu esnemeyi orta göbekten sonra en çok engelleyen bölge. Ve yine özellikle Trek firmasının öncülüğü sayesinde biliyoruz ki önceleri bir dezavantaj gibi görülen kalın alın borusu, aslında rüzgarı ilk karşılayan yer olduğu için ve arkasından gelen tüm bisikletin havayı daha iyi yarabilmesi için ince olması bir dezavantaj, kalın olması daha etkili. Aynı zamanda daha sert, daha katı, daha esnemez de olacaktı bu sayede. Yıllar yılı değişen bir başka AR-GE ürünü de üst boru ve alt boruların artık biraz daha köşeli yapıda olması. Hemen her firmanın amiral gemisi bisikletlerinin boruları artık hafif köşeli. Eskiden tamamen round (yuvarlak) yapıdaydı. Artık köşeli yapının tercih edilme sebebinin hem aerodinami kazancı hem de esnemezlik arasında en iyi dengeyi sağladığını biliyoruz. Endurance veya konfor veya uzun yol bisikletlerinde konfor için kilit noktanın sele borusundan arka tekere inen boru olduğunu, bu tip bisikletlerinde bu boruya çeşitli müdahaleler yapıldığını, kavis aldığını, kalınlaştırıldığını, hatta bilerek esneyebilen yapıda dizayn edildiğini biliyoruz ve tanık olduk. Hatta hatırlayan vardır, Specialized firması bu bölgeye süspansiyon takmayı denedi 2010'lu yıllarda. Aynı firma, maşanın ortasına da bir delik açıp, içine kauçuk bir alan yerleştirip bunun titreşim sönümlediğini iddia etmişti. Geçen yılların ardından bu fantazisinden neyse ki vazgeçti

Sürekli bir şeyler deneniyor, AR-GE ekipleri sürekli değişiyor, aynı cep telefonları gibi, kadro üreticileri de artık yeni sezon ürün tanıtım reklamlarında biryıl önce ürettikleri ürünlerle kıyaslıyor yeni sezon ürünlerini. Yani artık firmaların tek derdi "Başkalarını değil, benim firmamı tercih edin" değil, "Geçen yıl benim firmamı tercih etmiş olsanız bile, bu yılki modellerime de bakın, çünkü bu modelle yüzde bilmem kaç daha hızlı olacaksınız" şeklinde. Madde madde açıklıyorlar kadrolarının hangi bölümlerini yeniden tasarladıklarını ve bu yeni tasarımın ne kadar kazanç sağladığını. Tabi değinmeden geçmek olmaz, eskiden karbon bir kadro tamamen aynı karbon lifinden üretiliyordu ve bu karbon liflerinin farklı örüm sıklıkları, hatta örüm çeşitleri, buna bağlı olarak da esnemezlikleri, yani avantajları ve kullanım amaçları çooook az olsa da değişiyordu. Marjinal kazanımlardan bahsediyoruz... Artık çoğu karbon firması diyor ki
"Ben, kadromun farklı bölümleri için farklı karbon lifleri kullanıyorum,çünkü kimi bölümde hafifliğe odaklanıyor, kimi bölümde esnemezliğe odaklanıyor, kimi bölümde konfora odaklanıyorum ve her bölüm için ayrı ayrı kafa yoruyorum ve bunu yaparken aynı zamanda da az maliyetli olmasını sağlıyorum!" Pinarello Montello FM1 aero Torayca 50HM1K kadrodan örnek vermiştim, yine aynı kadrodan gideyim: O yıllarda 1K karbon lifi deyince en üst seviye karbon lifi akla geliyordu, çünkü altında 800 vardı ve 1000 ondan büyüktü! Fakat yıllar geçtikçe 1100, 1200 lifleri de bisiklet sektörüne kazandırıldı... Specialized firması bunun reklamını en çok yapan firma, "Fact Carbon 10r" derler mesela. Buradaki 10, 1000K karbon lifi kullanıldığı anlamına gelir. Ve bu firmanın en üst seviye kadrolarında Fact 12r yazar. Birkaç yıl sonra belki 16r veya 20r yazıyor olacak

Örnek: (link)
Yukarıdaki tüm paragraf, sadece kadro mühendisliğinin özetiydi. Fabrika aşamalarına ve testlere değinmedim bile

Bisikletin geri kalan parçaları (Bu arada sele borusu kadroya dahildir, hatta bazı firmalar gidon boğazını da hatta ve hatta aynakolu da dahil edenler var Örnek:Look) grupset, jant ve tamamlayıcı parçalardır (Tamamlayıcı parçalar sele ve gidon bölgesidir, vites kabloları ise grupsete dahildir)
Bu parçalar evet üreticiden alınıp bisiklete takılır ve artık bisiklet "üzerine binilebilir bir şekilde satılır hale" gelir. Bu bilgi firmalar için çok önemli, çünkü 10 yıl önce herhangi bir karbon kadro üreticisinin websitesine girseydiniz, satılan 10 üründen 9'unun kadro oluğunu ve sadece 1'inin komple bisiklet olduğunu görürdünüz. Çünkü mantık şuydu: Kadromu alın, keyfinizce toplayın! Fakat bu, kullanıcı için hem meşakkatli, hem de çook pahalı bir süreçti. Düşünsenize toplamayı hedeflediğiniz kadroyu 2000 dolara aldınız, harika. Bu, üst seviye bir kadro. Eh buna da mutlaka karbon jant yakışır, en üst seviye olmasa bile en üstün bir altı grupset yakışır! Fakat bunları da hesapladığımızda 6000-7000'lik hatta 10.000'lik bir bisiklet toplamış olacağız ve kadro fiyatıyla yani 2000 dolarla çıkılan bu yolun sonunda 10.000'e gelmek ürkütücü... Satışlarda kullanıcının bu yüksek maliyetten korktuğu, montaj sürecinden korktuğu belliydi. Firmalar yavaş yavaş kadronun yanına jant ve grupset ekleyip, bisikleti tamamen binilebilir halde satmaya başladılar. Artık websitelerindeki bisikletler "Bin - Git" şeklindeydi. Kadro satın alan müşteriler ise çoğunlukla kadro yükseltmek amacıyla satın alıyorlardı. İşte bu durum, çok enteresan bir durumun, çoğumuzun aklına oturmayan bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu: Alt seviye grupset ve alt seviye jantla satılan çook üst seviye kadro

Durumu açıklayayım: Bir düşünün, üst seviye ve çok pahalı bir son teknoloji kadro. Şöyle esnemiyor böyle esnemiyor, şöyle hafif böyle hafif, şöyle aero böyle aero. Alırsak uçuracak. Hemen özelliklerine bakmaya başlıyoruz heyecanlanıp: "Chaoyang lastik"

WTF!? Ne alakası var diyoruz, haklıyız da. Ama burada firma da farkında bisikletin bu dandik lastikle kullanmasının pek de iyi olmayacağının. Firma kısaca şunu diyor: "Sen bu lastikle satın aldığın dükkandan eve kadar git yeter, sonra zaten değiştirirsin, maliyeti düşürdük hacı abi üzgünüm" Tamam deyip lastiği yeniliyoruz. Sonra grupsete bakıyoruz: Tiagra... veya 105...Ne alaka? Biz bu kadroyu Yarışlarda kullanılan kadro (örnek isteyen XRS 001) diye alıyoruz ama üzerinde neredeyse giriş seviyesi grupset var! Firma bize yine aynı şeyi söylüyor: "Sen bu grupsetle eve pedalla yeter, performans istiyorsan ileride yükseltirsin

" Jant, durum yine benzer. Full karbon bisiklerin jantına bakıyoruz: Mavic Aksium

Bu arada "Full karbon" demek sele borusu ve gidon boğazı karbon olan bisiklet demektir, kulağa garip gelse de. Jant meselesinde de durum aynı. Hiçbir karbon kadro Aksium jantla kullanılmayı haketmez ama ciddi bir oranda bu veya buna denk (shimano R500) jantla satılır. Sebep yine aynı: Düşük maliyetle, düşük fiyatla kullanıcıya ulaşabilmek. Sonuçta çoğumuz hobi kullanıcısıyız ve birkaç bin dolarlık bir kadroya binmeyi istiyoruz. Bunu zor da olsa yapabiliyoruz. Ama ben bu kadroya en üst seviye jant ve en üst seviye grupsetle bineceğim dersek bu bir araba parasına denk geliyor ve kullanıcının gözü epey korkuyor, firmalar da bunun farkındalar, "Sen şimdilik kadroyu al, arabanın motoru bisikletin kadrosudur , kalanı yavaş yavaş ve istediğin gibi yükseltirsin" diyorlar.
Diğer parçalardan para kazanma mevzusunu hiç düşünmedim ama sadece kadro satarak daha az kullanıcıya ulaştıklarını, bu sebeple yani satışı arttırmak için komple bisiklet sattıklarını biliyorum. Bir üreticinin sitesine girip karbon kadroyla komple bisikletin fiyatını kıyasladığımızda aradaki farka o parçaları biz alamıyoruz. Bunu deneyebilirsiniz

Yani kadroyu ayrı satın alıp, aynı bisikleti toplamaya çalışın, firmanın biçtiği komple bisiklet fiyatının çook daha uygun olduğunu göreceksiniz. Zaten bu yüzden komple bisiklet satmaya tamamen yöneldiler. Bu, japon üreticinin (shimano) de işine geldi. Artık daha çok bisiklet satılıyor, firmalara da daha uyguna malediyorlar, kullanıcı da kazanmış oluyor. Bu yüzden çok üst seviye bir kadro, çoğu zaman "ulaşılabilir olması amacıyla" ona hiç yakışmayan bir grupset ve jant setiyle satılıyor. Bu yüzden piyasadaki neredeyse her bisiklet o baş belası Selle Royal Seta sele ile geliyor!

Bu yüzden R500 jantla geliyor

Alıp kullanın, performans elde edin diye değil, dükkandan eve pedallayarak götürebilin diye
