Merhaba,
Bisiklete olan ilgim 19.07.2009'da arkadaşımdan ödünç aldığım bir tur bisikletiyle Ankara Çubuk'taki Karagöl'e gitmemle başladı. Bu günübirlik ve toplamda 15 saat süren uzun ve zevkli turdan sonra benim de bir bisikletim olması gerektiğine karar verdim. Ardından, bisikletle ilgili beklentilerimi iyi ölçemeyerek ve bisikletten anlayan birilerine danışmadan aceleyle bir bisiklet satın aldım. Bisikletimle Ankara'nın çeşitli orman patikalarında yaptığım gezintilerde çok mutlu olmama karşın Karagöl'ün yarısı uzaklığındaki bir yere gitmem bile beni çok yoruyordu. Çünkü bir dağ bisikleti satın almıştım. Yine de yılmadım ve işime bisikletle gidip gelmeye çalıştım. Ancak fazlasıyla zorlanıyordum; hız, hafiflik ve rahatlık gibi şehirde kullanılacak bir bisiklette olması gereken özellikler benim bisikletimde yoktu.
Hikayemin bundan sonraki kısmı bana ders olmuştur. Karagöl'e gitmiş olduğum ve benimle hemen hemen aynı kondisyona sahip arkadaşımla Akdeniz turu yapmaya karar verdik. Nisan 2010'da Antalya'dan çıktığımız yolculuğumuz sadece 80 km sürdü. Ayak kaslarıma giren kramplar Karagöl turunda yapmış olduğumuz yol uzunluğunun yarısında beni saf dışı bırakmıştı. Etrafından dolaşabilirim sanmakla yanıldığım gerçeklik ağırlığını iyice hissettirdi. Bu noktada, dağ bisikletiyle uzun turlara çıkmamın imkansızlığını kesin olarak anlamış oldum.
Deneme yanılma yöntemiyle geliştirdiğim bisiklet anlayışım doğrultusunda, en yakın zamanda bir tur bisikleti edinmeyi ve uzun turlara çıkmayı planlıyorum.
Bisikletli günler dilerim.
Caner