Fikret Öztürk
Daimi Üye
- Kayıt
- 8 Mart 2010
- Mesaj
- 344
- Tepki
- 539
- Yaş
- 58
- Şehir
- BİLECİK
- İsim
- Fikret
- Başlangıç
- 2009—10
- Bisiklet
- Trek
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
26 Haziran 2010'da yapmayı planladığım Ankara-Bartın turunu işyerimden izin alamadığımdan dolayı 25 Temmuz 2010'a ertelemek zorunda kaldım. Tek başına 5 gün süren tur ile ilgili gezdiğim yerlere ait fotoğrafların yanında kısa bilgilerde vermeye çalışacağım. Umarım memnun kalırsınız. Yol Güzergahım; Ankara,Kazan,Kızılcahamam,Gerede,Yeniçağa,Bolu,Yedigöller,Devrek,Bartın(Amasra) Bu da tam teçhizatlı yol arkadaşım Trek 7.3 FX'im. 25.Temmuz 2010 Pazar günü gün ağarırken yola çıkıyorum.
KAZAN
Kazan, Ankara`nın kuzey batısında bulunan Akıncı Ovası üzerinde kurulmuştur. 1971`de belediyelik, 1987`de ilçe olmuştur. 47000 hektarlık yüzölçümü 13 köyü ve 30 mahallesi ile 34,568 kişilik nüfus ile Türkiye'nin en hızlı gelişen ilçeleri arasındadır. Kazan ismini 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı`nda yenilen Osmanlı ordularının ağırlıklarını burada bırakıp çekilmesinden sonra geride kalan devasa kazanlardan almıştır. 40 km sonra Kazan ilçesinin girişinde bulunan fırından iki simit ve fırıncının ikram ettiği iki duble çaydan oluşan kahvaltımı fırının hemen yanında bulunan gördüğünüz kamelyada yapıyorum. Kurtboğazı rampalarını yavaş yavaş çıkıp "Kurtboğazı Barajı" na varıyorum. Barajda boş zamanlarında yiyecek içecek satan Murat isimli şahısla tanışıp bir Niğde gazozu içip serinliyorum. Kızılcahamam'a doğru ilerlerken yol kenarında bir çeşme başında su içiyorum. Bu sırada yanıma yaklaşan dedeyi gördüm. Selamlaşıp elini öptükten sonra ayaküstü biraz sohbet ettik. Yakınlarda bulunan "Uğurlu Köyü"nde oturuyormuş. Kore Gazisiymiş.1953'lerde Kore'ye gitmiş.Yanımızda mola veren kamyon şoföründen resmimizi çekmesini rica ediyorum. Köyünde kendisini "Koreli Yusuf" diye çağırırlarmış.Hanımını 3 yıl önce kaybetmiş.Şu anda yalnız yaşıyor. Devletten de ayda 350TL maaş alıyormuş. Akdoğan köyünden geçerken çocukların resmini çekiyorum.
KIZILCAHAMAM
Kızılcahamam, Ankara ilinin kuzeyinde yer alan bir ilçesidir. E5 Ankara-İstanbul Devlet Karayolu üzerindedir. Dağlık ve ormanlık bir ilçe olan Kızılcahamam, 1712 kilometrekarelik bir alanı kaplar. İç Anadolu ile Karadeniz arasında geçişi sağlar. Köroğlu Dağları ilçenin en önemli dağı, Sakarya Irmağı'nın kollarından biri olan Kirmir Çayı da ilçedeki en önemli akarsudur. Ankara'ya içme suyu sağlayan Kurtboğazı, Eğrekkaya ve Akyar Barajları Kızılcahamam Belediyesi sınırları içerisinde kalır. Roma döneminden beri kullanıldığı bilinen Kızılcahamam kaplıcaları Türkiye çapında ün kazanmıştır. Kızılcahamam genellikle Soğuksu Milli Parkı, kaplıcaları, otelleri, maden suları, tarihi yerleri ve festivalleri ile tanınır. Şifa merkezidir. Termal suları pek çok hastalığa iyi gelmektedir. Ankara'ya yakınlığı nedeniyle özellikle hafta sonları çok sayıda günübirlikçi turist ağırlar.
Soğuksu Milli Parkı ve Karaakbaba. Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı 1959 yılında Millî Park olarak tesis edilmiştir. Milli park aynı zamanda Karaakbabanın yaşadığı bir bölgedir. Kızılcahamam'dan sonra başlayan Akyar rampalarının birçok yerinde bisikletimi elime alarak çıkabildim. Kızılcahamam - Gerede arasında çektiğim resimler. Güzergah boyunca sık sık yol çalışmaları nedeniyle bomboş yollar çok işime yaradı ama hızımı düşürdü. Elveda Ankara. Merhaba Bolu
GEREDE
Batı Karadeniz bölgesinde 1059 km2 yüzölçümü ile yer alır.Güney doğuda Kızılcahamam ve Çamlıdere ile, kuzey doğuda Çerkeş ve Eskipazar, Güney batıda Dörtdivan, Kuzeyde Mengen, batıda Yeniçağa ilçeleriyle çevrilmiştir. Sırasıyla Bitinyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, İranlılar, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar idaresinde varlığını devam ettirmiştir. İbn-i Batuta Seyahatnamesinde Gerede'yi şöyle anlatır:"Burası bir yayla eteğinde güzel ve büyük bir şehirdir.Çarşı ve caddeleri geniştir.Dünyanın en soğuk yerlerinden biridir.Ayrı ayrı mahallelere bölünmüş olup,her mahalle halkı kendi aralarında yaşar,öteki mahallelerle bir yakınlık kurmaya çalışmaz." 1810 yılında Morier isimli bir seyyah Gerede'ye uğramış ve "İran'a, Ermenistan'a, Anadolu'ya ve İstanbul'a Seyahat" eserinde şunları yazmıştır: "Gerede büyük bir şehirdir, girişinde fazla miktarda deri fabrikaları (tabakhane)görülüyor.Dükkanlar ve pazarlar iyi görünüşlü Türklerle dolu." 850 rakımlı Ankara'dan 1200 rakımlı Gerede' ye ilk gün 136 km yol yapmışım.(Kilometre saatime göre) Hava kararmaya başladığından Gerede girişinde sol tarafta bulunan petrol istasyonunda çadırımı kurup iki gözleme ve iki duble çay içiyorum.Burada bulunan dükkanda Gerede'nin meşhur cevizli "şakşak helvası" yazısı dikkatimi çekiyor. Yolda enerji verir diye üç adet alıyorum.
İkinci gün:
Sabah 6.00'da yola çıkıyorum. 3 km kadar gittikten sonra yeni aldığım eldivenlerimi unuttuğumu fark edince geri dönüyorum. Eldivenlerimi alıp tekrar Yenişçağa,Bolu'ya doğru yola devam ediyorum.Gerede-Yeniçağa arası 17 km ve hep iniş olduğu için hızlı ve çok rahat biçimde Yeniçağ'a ulaşıyorum.Burada yol kıyısındaki bir lokantadan çorba içiyorum.Yeniçağa gölü aynı zamanda birçok kuş türünün yaşadığı bir yer.Yeniçağa-Bolu arasında çok hafif rampaların olması beni zorlamıyor.
Yeniçağa Gölü:
Yeniçağa Gölü:Yeniçağa ilçe merkezinin kuzey bitişiğindedir. Rakımı 989 m olan , oldukça sığ bir göldür. Alanı 260 ha’dır. Ancak yağış durumuna bağlı olarak mevsimsel değişiklikler görülür. Göl Kuzey Anadolu fay hareketinin oluşturduğu bir tektonik çöküntü içinde su birikmesiyle meydana gelmiştir. Çevresinde sazlık ve bataklıklar vardır. Gölün suyu Çağa deresiyle Mengen yakınında Büyüksu çayına boşalır.
BOLU
Türkiye yüzölçümünün % 1,015'lik bölümünü kaplayan Bolu İli, 8.276 km² (827.600 Ha) yüzölçümü ile Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz bölümünde yer alır. İl arazisinin yaklaşık % 18’in tarım alanlar oluşturmaktadır. Orman alanları ise % 59’luk bir oran ile Türkiye ormanları içinde % 2,55’lik paya sahiptir. Çayır ve meraların kapladığı alan yaklaşık % 15’tir. Ortalama rakım 1000 m., merkez ilçe rakımı ise 725 m. civarındadır. Bolu yöresine ilk yerleşenlerin Bebrikler olduğu sanılmaktadır. Bebrikya adıyla anıldığı sanılan bu yöreye İ.Ö. 8.yy sonra batıdan gelen Bithynialılar yerleşti. 11.yy’dan sonra Bizanslılar ile Anadolu Selçuklular arasında el değiştiren yöre 13. yüzyılda Anadolu Selçuklularının, daha sonra İlhanlıların eline geçti. Osman Gazi döneminde (1299-1324) Konur Alp tarafından Osmanlı topraklarına katıldı ve sancak merkezi yapıldı. 1324-1692 dönemine Bolu'yu yöneten sancak beyleri arasında Konur Alp, Gündüz Alp, I. Süleyman (Kanuni) ve Zor Mustafa Paşa dikkat çeker. I. Meşrutiyetten (1908) Cumhuriyet dönemine kadar bağımsız sancak olarak yönetilen Bolu,1923’te Vilayet haline getirildi. Bir piskoposluk merkezi olan ve Bizans döneminde Polis denen kenti, 11.yy’da yöreye gelmeye başlayan Türkmenler Bolu olarak adlandırdılar.
Yıldırım Beyazıt Camii:
İl Merkezindeki cami ilk olarak Yıldırım Beyazıt tarafından 1382 yılında, mimari bir külliyenin merkezi olarak yaptırılmıştır. Muhtemelen ahşap olan bu cami 1891 yılında yanmış ve 1899 yılında ise kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. 1944 yıllarında hasar görmüş ve orijinali yer yer bozularak onarılmıştır. Çift minareli, tek kubbeli olan caminin iç mekanları çok güzel Türk motifleri ile süslenmiştir. 1999 depreminden sonra orijinaline uygun olarak onarılmıştır.
Taş Han:
Yıldırım Beyazıt Camii nin yanıbaşında bulunan "Taş Han" ı Dergah-ı Ali kapıcıbaşısı "Cenabi Hacı Abdullah Ağa" yapmıştır.İçeride Sahaflar ile hediyelik eşya satan dükkanlar mevcut.
Saraçhane Camii:
Evliya Çelebi Seyahatnamesi ve Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkere-tül Ebniyede Mimar Sinan’ın eseri olarak görülmektedir Bu durumda cami ilk olarak 16 yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmış, bu caminin harap olmasıyla da H1163 (1750 ) tarihinde Silahtar Mustafa Ağa tarafından yeniden ihya edilmiştir Dikdörtgen planlı caminin köşelerinde kesme taş, beden duvarlarında 3 sıra tuğla, 4 sıra moloz taş kullanılmıştır Kuzeydoğusunda kesme taş kare kaideli, silindirik gövdeli tuğladan minaresi yer almaktadır.
Bolu il merkezinde bu resimler çektikten sonra biraz alışveriş yapıp saat 12.00 gibi Yedigöller'e doğru yola çıkıyorum. Turun en çok zorlandığım ve yorulduğum bu kısmında 10-12 km kadar bisikletimi elde taşımak zorunda kaldım. Bolu merkezden Yedigöller 42 km. Yol boyunca sık sık rastladığım çeşmelerden akan buz gibi sulardan kana kana su içtim. Planımda Yedigöllere ulaşmak vardı ama akşama doğru zirveye zar zor ulaşabildim. Zirveyi aşıp Yedigöllere ulaşabilmem için daha 8-10 km yolum vardı.Hava kararmaya başladığı için bu zirve noktasında gecelemek zorunda kaldım. Şimdi sizleri yol güzergahında çekmiş olduğum resimlerle baş başa bırakıyorum.
KAZAN
Kazan, Ankara`nın kuzey batısında bulunan Akıncı Ovası üzerinde kurulmuştur. 1971`de belediyelik, 1987`de ilçe olmuştur. 47000 hektarlık yüzölçümü 13 köyü ve 30 mahallesi ile 34,568 kişilik nüfus ile Türkiye'nin en hızlı gelişen ilçeleri arasındadır. Kazan ismini 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı`nda yenilen Osmanlı ordularının ağırlıklarını burada bırakıp çekilmesinden sonra geride kalan devasa kazanlardan almıştır. 40 km sonra Kazan ilçesinin girişinde bulunan fırından iki simit ve fırıncının ikram ettiği iki duble çaydan oluşan kahvaltımı fırının hemen yanında bulunan gördüğünüz kamelyada yapıyorum. Kurtboğazı rampalarını yavaş yavaş çıkıp "Kurtboğazı Barajı" na varıyorum. Barajda boş zamanlarında yiyecek içecek satan Murat isimli şahısla tanışıp bir Niğde gazozu içip serinliyorum. Kızılcahamam'a doğru ilerlerken yol kenarında bir çeşme başında su içiyorum. Bu sırada yanıma yaklaşan dedeyi gördüm. Selamlaşıp elini öptükten sonra ayaküstü biraz sohbet ettik. Yakınlarda bulunan "Uğurlu Köyü"nde oturuyormuş. Kore Gazisiymiş.1953'lerde Kore'ye gitmiş.Yanımızda mola veren kamyon şoföründen resmimizi çekmesini rica ediyorum. Köyünde kendisini "Koreli Yusuf" diye çağırırlarmış.Hanımını 3 yıl önce kaybetmiş.Şu anda yalnız yaşıyor. Devletten de ayda 350TL maaş alıyormuş. Akdoğan köyünden geçerken çocukların resmini çekiyorum.
KIZILCAHAMAM
Kızılcahamam, Ankara ilinin kuzeyinde yer alan bir ilçesidir. E5 Ankara-İstanbul Devlet Karayolu üzerindedir. Dağlık ve ormanlık bir ilçe olan Kızılcahamam, 1712 kilometrekarelik bir alanı kaplar. İç Anadolu ile Karadeniz arasında geçişi sağlar. Köroğlu Dağları ilçenin en önemli dağı, Sakarya Irmağı'nın kollarından biri olan Kirmir Çayı da ilçedeki en önemli akarsudur. Ankara'ya içme suyu sağlayan Kurtboğazı, Eğrekkaya ve Akyar Barajları Kızılcahamam Belediyesi sınırları içerisinde kalır. Roma döneminden beri kullanıldığı bilinen Kızılcahamam kaplıcaları Türkiye çapında ün kazanmıştır. Kızılcahamam genellikle Soğuksu Milli Parkı, kaplıcaları, otelleri, maden suları, tarihi yerleri ve festivalleri ile tanınır. Şifa merkezidir. Termal suları pek çok hastalığa iyi gelmektedir. Ankara'ya yakınlığı nedeniyle özellikle hafta sonları çok sayıda günübirlikçi turist ağırlar.
Soğuksu Milli Parkı ve Karaakbaba. Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı 1959 yılında Millî Park olarak tesis edilmiştir. Milli park aynı zamanda Karaakbabanın yaşadığı bir bölgedir. Kızılcahamam'dan sonra başlayan Akyar rampalarının birçok yerinde bisikletimi elime alarak çıkabildim. Kızılcahamam - Gerede arasında çektiğim resimler. Güzergah boyunca sık sık yol çalışmaları nedeniyle bomboş yollar çok işime yaradı ama hızımı düşürdü. Elveda Ankara. Merhaba Bolu
GEREDE
Batı Karadeniz bölgesinde 1059 km2 yüzölçümü ile yer alır.Güney doğuda Kızılcahamam ve Çamlıdere ile, kuzey doğuda Çerkeş ve Eskipazar, Güney batıda Dörtdivan, Kuzeyde Mengen, batıda Yeniçağa ilçeleriyle çevrilmiştir. Sırasıyla Bitinyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, İranlılar, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar idaresinde varlığını devam ettirmiştir. İbn-i Batuta Seyahatnamesinde Gerede'yi şöyle anlatır:"Burası bir yayla eteğinde güzel ve büyük bir şehirdir.Çarşı ve caddeleri geniştir.Dünyanın en soğuk yerlerinden biridir.Ayrı ayrı mahallelere bölünmüş olup,her mahalle halkı kendi aralarında yaşar,öteki mahallelerle bir yakınlık kurmaya çalışmaz." 1810 yılında Morier isimli bir seyyah Gerede'ye uğramış ve "İran'a, Ermenistan'a, Anadolu'ya ve İstanbul'a Seyahat" eserinde şunları yazmıştır: "Gerede büyük bir şehirdir, girişinde fazla miktarda deri fabrikaları (tabakhane)görülüyor.Dükkanlar ve pazarlar iyi görünüşlü Türklerle dolu." 850 rakımlı Ankara'dan 1200 rakımlı Gerede' ye ilk gün 136 km yol yapmışım.(Kilometre saatime göre) Hava kararmaya başladığından Gerede girişinde sol tarafta bulunan petrol istasyonunda çadırımı kurup iki gözleme ve iki duble çay içiyorum.Burada bulunan dükkanda Gerede'nin meşhur cevizli "şakşak helvası" yazısı dikkatimi çekiyor. Yolda enerji verir diye üç adet alıyorum.
İkinci gün:
Sabah 6.00'da yola çıkıyorum. 3 km kadar gittikten sonra yeni aldığım eldivenlerimi unuttuğumu fark edince geri dönüyorum. Eldivenlerimi alıp tekrar Yenişçağa,Bolu'ya doğru yola devam ediyorum.Gerede-Yeniçağa arası 17 km ve hep iniş olduğu için hızlı ve çok rahat biçimde Yeniçağ'a ulaşıyorum.Burada yol kıyısındaki bir lokantadan çorba içiyorum.Yeniçağa gölü aynı zamanda birçok kuş türünün yaşadığı bir yer.Yeniçağa-Bolu arasında çok hafif rampaların olması beni zorlamıyor.
Yeniçağa Gölü:
Yeniçağa Gölü:Yeniçağa ilçe merkezinin kuzey bitişiğindedir. Rakımı 989 m olan , oldukça sığ bir göldür. Alanı 260 ha’dır. Ancak yağış durumuna bağlı olarak mevsimsel değişiklikler görülür. Göl Kuzey Anadolu fay hareketinin oluşturduğu bir tektonik çöküntü içinde su birikmesiyle meydana gelmiştir. Çevresinde sazlık ve bataklıklar vardır. Gölün suyu Çağa deresiyle Mengen yakınında Büyüksu çayına boşalır.
BOLU
Türkiye yüzölçümünün % 1,015'lik bölümünü kaplayan Bolu İli, 8.276 km² (827.600 Ha) yüzölçümü ile Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz bölümünde yer alır. İl arazisinin yaklaşık % 18’in tarım alanlar oluşturmaktadır. Orman alanları ise % 59’luk bir oran ile Türkiye ormanları içinde % 2,55’lik paya sahiptir. Çayır ve meraların kapladığı alan yaklaşık % 15’tir. Ortalama rakım 1000 m., merkez ilçe rakımı ise 725 m. civarındadır. Bolu yöresine ilk yerleşenlerin Bebrikler olduğu sanılmaktadır. Bebrikya adıyla anıldığı sanılan bu yöreye İ.Ö. 8.yy sonra batıdan gelen Bithynialılar yerleşti. 11.yy’dan sonra Bizanslılar ile Anadolu Selçuklular arasında el değiştiren yöre 13. yüzyılda Anadolu Selçuklularının, daha sonra İlhanlıların eline geçti. Osman Gazi döneminde (1299-1324) Konur Alp tarafından Osmanlı topraklarına katıldı ve sancak merkezi yapıldı. 1324-1692 dönemine Bolu'yu yöneten sancak beyleri arasında Konur Alp, Gündüz Alp, I. Süleyman (Kanuni) ve Zor Mustafa Paşa dikkat çeker. I. Meşrutiyetten (1908) Cumhuriyet dönemine kadar bağımsız sancak olarak yönetilen Bolu,1923’te Vilayet haline getirildi. Bir piskoposluk merkezi olan ve Bizans döneminde Polis denen kenti, 11.yy’da yöreye gelmeye başlayan Türkmenler Bolu olarak adlandırdılar.
Yıldırım Beyazıt Camii:
İl Merkezindeki cami ilk olarak Yıldırım Beyazıt tarafından 1382 yılında, mimari bir külliyenin merkezi olarak yaptırılmıştır. Muhtemelen ahşap olan bu cami 1891 yılında yanmış ve 1899 yılında ise kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. 1944 yıllarında hasar görmüş ve orijinali yer yer bozularak onarılmıştır. Çift minareli, tek kubbeli olan caminin iç mekanları çok güzel Türk motifleri ile süslenmiştir. 1999 depreminden sonra orijinaline uygun olarak onarılmıştır.
Taş Han:
Yıldırım Beyazıt Camii nin yanıbaşında bulunan "Taş Han" ı Dergah-ı Ali kapıcıbaşısı "Cenabi Hacı Abdullah Ağa" yapmıştır.İçeride Sahaflar ile hediyelik eşya satan dükkanlar mevcut.
Saraçhane Camii:
Evliya Çelebi Seyahatnamesi ve Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkere-tül Ebniyede Mimar Sinan’ın eseri olarak görülmektedir Bu durumda cami ilk olarak 16 yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmış, bu caminin harap olmasıyla da H1163 (1750 ) tarihinde Silahtar Mustafa Ağa tarafından yeniden ihya edilmiştir Dikdörtgen planlı caminin köşelerinde kesme taş, beden duvarlarında 3 sıra tuğla, 4 sıra moloz taş kullanılmıştır Kuzeydoğusunda kesme taş kare kaideli, silindirik gövdeli tuğladan minaresi yer almaktadır.
Bolu il merkezinde bu resimler çektikten sonra biraz alışveriş yapıp saat 12.00 gibi Yedigöller'e doğru yola çıkıyorum. Turun en çok zorlandığım ve yorulduğum bu kısmında 10-12 km kadar bisikletimi elde taşımak zorunda kaldım. Bolu merkezden Yedigöller 42 km. Yol boyunca sık sık rastladığım çeşmelerden akan buz gibi sulardan kana kana su içtim. Planımda Yedigöllere ulaşmak vardı ama akşama doğru zirveye zar zor ulaşabildim. Zirveyi aşıp Yedigöllere ulaşabilmem için daha 8-10 km yolum vardı.Hava kararmaya başladığı için bu zirve noktasında gecelemek zorunda kaldım. Şimdi sizleri yol güzergahında çekmiş olduğum resimlerle baş başa bırakıyorum.


