3. gün- 07.04.2017
Sabah 9 gibi uyanıp hemen kahvaltımı yapıyorum ve eşyalarımı topluyorum. Büyükeceli sahili bomboş.
Anayola çıktıktan sonra 1 km uzaklıkta olan büyükeceli merkeze gidip yeni yoldan ve tünellerden devam edebilirdim ama ben eski yoldan gitmeye karar veriyorum.
Araç trafiği sıfır, manzara ise müthiş.
Yol ilerde yeni yol ile birleşiyor, ama sağdaki yamacın üzerinden giden eski yol varken kim tünelden devam eder ki. Bu arada ilerde sağda Yeşilovacık görülmeye başladı.
Yer yer toprak parçaları var yolda ama herhangi bir sorun oluşturmuyorlar.
Bir müddet sonra iki yol birleştiği için yeni yoldan devam ediyorum, ama ilerde sağa dönerek Yeşilovacık içinden geçmeye karar veriyorum.
Yeşilovacık'a doğru yaklaşırken 4-5 kmlik neredeyse denize sıfır bir yoldan ilerliyorsunuz. Araba ile buradan her geçtiğimde bu yolda bisiklet sürmeyi hayal etmiştim ve sonunda başardım.
Yeşilovacık çıkışında Tisan yolu sağa ayrılıyor. Çok güzel bir yer ama aşağıdaki dağı aşmayı göze alamıyorum ve yola devam ediyorum.
Artık anayoldayım, zorlu yollar geride kaldı, sakin bir tempoda devam ediyorum.
Boğsak tüneline gelmeden önce sağa Eğribük diye bir levha görüyorum, araçla geçerken hep merak ettiğim bu yola dönüyorum.
Ve sonuçta Barbaros Koyu olarak da bilinen bu muhteşem koya ulaşıyorum. Sıfır yapılaşma.
Yolda sağlı sollu çilek tarlaları var. Canım çekiyor ama izinsiz yemekte istemiyorum, yoldan uzak bir tarlada çalışan çiftçileri görüyorum, bisikleti yola durdurup yanlarına gidiyorum. Çilek tarlasını suluyorlar, biraz çilek yiyebilir miyim diye bağırıyorum, su motoru gürültülü bir şekilde çalışıyor hiç bir şey duymuyorlar yanımıza gel diyorlar. Yanlarına gelip durumu anlatıyorum, yaşlı bir amca hayır veremem daha hiç siftah yapmadım çünkü diyor. Bisiklete bakıyorum uzakta yolda, cüzdan da bisikletin çantasında. Ceplerimi karıştırıyorum 1 lira var şansıma , amca 1 lira olur mu siftah niyetine vereyim deyince tamam at yere parayı diyor, belki de onbinlerce liralık çilek tarlasına 1 lira siftah atıyorum

. Biraz yedikten sonra, teşekkür edip yola devam ediyorum.
Barbaros koyuna son bir bakış.
Ve boğsak tüneline geliyorum, eski yol yukarıdan gidiyor, ama o kadar rampayı çıkmayı gözüm kesmiyor.
İşte boğsak göründü.
Hızlı bir şekilde Boğsak'ın içinden geçiyorum.
Bu liman nato limanı taşucuna gelmeden sağda.
Rüzgarlı, deniz kokulu bir yoldan Taşucu'na geliyorum.
Buradan sonra oldukça sıkıcı ve düz bir yoldan Silifke'ye devam ediyorum.
Göksu tüm ihtişamıyla akıyor.
Sahiller bomboş.
Ve akşama Narlıkuyu'ya geliyorum, buradan Akyar'a geçip çadırımı kuruyorum. Bugünkü yol, ilk 2 güne kadar çok daha az rampanın olduğu, ama özellikle taşucundan sonra oldukça keyifsiz bir yoldu.