(link)
Kralın asfalt yolu küçük bir tepeciğin önünde son buluyordu. Araçların çoğu yolun aşağısında kalan toprak yola sapıyorlardı. Bizim gibi haberi olmayanlar ise asfalt yoldan devam edip sonra geri dönüyorlardı.
Biz de toprak yola saptık ve bizi karşılayan oldukça dik bir rampaya merhaba dedik. Dawei şehrine yaklaşık 120 km. vardı. Harita üzerinde herhangi bir yerleşim yeri göremediğimizden iki gün yetecek kadar su ve yiyecek taşıyorduk. Pedallara asılıp rampayı tırmanmaya başladım. Kanter içerisinde kalmış, ama sürmeyi bırakmamıştım. Arkamdan homurtulu bir araç sesi geliyordu. Dört çekerli bir cipti. Yanımda belirdiği zaman fazla gaz verince motor istop etti. Rampa bittikten sonra soluklanmak için durduğumda cip de gelip yanımda durdu. İki adam baş parmakları yukarıda ‘o-o-o’ diyerek araçtan indiler. Yanıma gelip sırayla fotoğraf çektirdikten ve elimi sıktıktan sonra ayrıldılar. Arada böyle anlar güzel oluyor
Myanmar sınırına vardığımızda, sınır görevlileri bisiklet ile yola devam edemeyeceğimizi söylediklerinde bizim için kötü bir sürpriz olmuştu. Nedenini sorduğumuzda ise yolun kötü olduğunu söylediler. Halbuki yolun kötü olması bizim için sorun değildi; özellikle engebeli bozuk yollar benim en sevdiğim yollardı. Eğer araç gidebiliyorsa biz de gidebilirdik, ama izin vermediler.
Araç bulmamız gerekiyordu ama bu hemen olmadı. Yaklaşık üç saat kadar beklememiz gerekecekti. Bu arada Myanmar’lı erkekleri ilk gördüğümde içimde tuhaf bir his oluşmuştu. Altlarına Hintliler gibi Longyi adında etek giyiyor ve tıpkı Hintliler gibi Betel çiğneyip tükürüyorlardı. Bu manzarayı gördüğümde Tayland’a geri dönme isteği ağır basmıştı. Bir süre sonra farkettim ki -en azından bizim geçtiğimiz bölgedeki- Hintliler gibi kaba, pis, rahatsız edici ve asık suratlı değillerdi.
Araç beklerken Tayland’lı biri gelip yanımıza oturdu. İngilizcesi iyiydi ve muhabbet esnasında bisiklet ile gitmemize neden izin vermediklerini anlayamadığımızı söyledik. Cep telefonundan bir fotoğraf gösterdi. Dağlarda halen KNU (The Karen National Union) gerillaların olduğunu -her ne kadar bir süredir çatışma yaşanmasa da yolun güvenli olmadığını, eğer bir gerillaya denk gelirsek iyi olmayacağını söyledi. Gösterdiği fotoğrafta, üzerinde KNU yazan boş bir kulübe vardı.
Saat üç gibi bir görevli yanımıza gelip yolcu taşıyan bir minübüsü gösterdi. Araç yolcuları sınırda bıraktıktan sonra gelip bizi alacaktı. Yaklaşık bir saat sonra üç tane minübüs geldi. Benim bisikleti ve eşyaları diğer bir minübüse yükledikten sonra yola koyulduk. Toplamda 1.400 Baht (115 TL) para ödedik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/Sedona711.jpg
Fotoğraf: Aygül Ryu
Dawei şehrine 125 km. yolumuz vardı. Yol çok kötü olduğundan şoför yolculuğun beş saat kadar süreceğini söyledi.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/oto.jpg
Fotoğraf: Aygül Ryu
İlk kontrol noktasına gelmiştik. Askerlerin hal ve tavırları soğuktu. Şoför elindeki belgelerle araca bindikten sonra, “Myanmar’lı değil bunlar!” diye söylendi. “Ataları Çin taraflarından gelip buraya yerleştiler. Daha düne kadar askerlerimizle çarpışıyorlardı.” Sonra kendi dilinde -tahminimce- okkalı bir küfür savurdu.
İkinci kontrol noktasına hava karardıktan sonra varmıştık. Şoför pasaportlarımızı alıp gitti. Hemen dönmedi, bir süre kendisini bekledik. “Araçta kadın olduğunu öğrenince görmek istediklerini söylediler,” dedi ve yüzünde kurnazca bir gülümsemeyle devam etti; “50 yaşında olduğunu söyleyince vazgeçtiler.” Halbuki pasaportta -doğal olarak- doğum tarihi yazılıydı!
Dawei şehrine vardığımızda beş saatlik yolculuk bizi oldukça yormuştu. 20 Dolarlık, eski bir gesthausa (guesthous) yerleştik. Duş aldıktan sonra yan tarafta bulunan lokantada yiyecek bir şeyler söyledik ve buz gibi bir birayla günü sonlandırdık
Ertesi günün sabahı rotamızı okyanusa doğru çevirdik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/20150419_154053-01.jpg
Patlayan lastik tamiri
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/IMG_3211.jpg
Okyanusa vardık ama benim açımdam tam bir hayal kırıklığı oldu. Kumsal çok pisti. Yerel halk yedikleri içtikler hemen hemen herşeyi kumsala atmışlardı.
Sahil kenarına dizilmiş lokantaların bir tanesinde oturduk. Daha önce yengeç yememiştim, beş dolar karşılığında yemek burada nasip oldu. Tadı harikaydı. Lokantanın sahibi, çadır kurmamıza da izin vermişti. Akşam yemeğini ve sabah kahvaltısını da burada yaptık.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/Surly_Touring_Bike.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/IMG_3241.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/IMG_3293.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/04/IMG_3261.jpg
Aygül’in internet araştırdığı ve yerel halkın bahsettiği, Nabula şehrinin batısında kalan başka bir plaj daha vardı ve rotamız orası olacaktı.
Köy yollarından devam ettik yolculuğumuza
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/Sedona_7111.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9681.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3329.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3321.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3310.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3334.jpghttp://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3344.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9723.jpg
Keyifle pedalladığımız güzel yollar bizi harika bir sahile çıkardı
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3385.jpg
Vakit kaybetmeden okyanusun serinliğine bıraktım kendimi.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9560.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3400.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3455.jpg
Güzel bir kamp gününden sonra patika ve ara yollardan devam ettik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/GOPR3206.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/GOPR3445.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3300.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3485.jpg
Myanmar, Tacikistan’dan sonra yollarında keyifle pedalladığım ikinci ülkeydi
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9864.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/GOPR3501.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/GOPR3513.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/temizlik.jpg
Yıllar önce seyrettiğim bir belgeselde Myanmar’da yolların insan gücüyle yapıldığını gösteriyordu. Arada geçen zaman diliminde değişen bir şey olmamıştı. Güneşin kavurucu sıcaklığının altında taşlar teker teker diziliyor ve yol yapım çalışmaları bu şekilde sürüp gidiyordu.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/Myanmar_road.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/GOPR3805.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9688.jpg
Köy yollarından sapıp anayoldan gitmeye karar verdik, ancak anayolun köy yollarından bir farkı yoktu
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3534.jpg
Myanmar Tayland’a göre çok fakir bir ülkeydi, hayatın zorluğunu bazen insanların yüzlerinde görebiliyordunuz.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3575.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3546.jpg
Myanmar Panteri
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3589.jpg
Zorlu bir gündü. Geçtiğimiz yollar yapım aşamasında olduğundan üstümüz başımız toz toprak içinde kalmıştı. Yeni yapılmakta olan bir tapınağın bahçesine kamp kurmaya karar verdik. Dinlenirken bir rahip geldi ve içeride kalabileceğimizi söyledi. Buranın tapınakları Tayland’ın tapınaklarına nazaran oldukça fakirdi. Tayland’a bir defa tapınakta kalmıştım. Yaşça büyük monklar göz teması kurmamışlardı ama buradaki monklar güler yüzlü ve cana yakındılar.
Monk rahibinin gösterdiği banyoda duşumuzu aldık, çamaşırlaırmızı yıkadık. Sonra yemeğimizi yaptıktan sonra çay demleyip dinlenmeye koyulduk
Bizim kaldığımız binada sadece bir tane rahip kalıyordu. Yatmaya yakın bizim için bir tane lamba getirdiler. Yere sedirleri serip, uyku tulumuzun içine yerleştikten sonra güzel bir uyku çektik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3557.jpghttp://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3563.jpg
Sabah kalktıktan sonra bizi diğer monkların kaldıkları binaya davet ettiler. Ahşap yapının ikinci katına çıktık. Cam mekanın içine yerleştirilmiş Buda heykelinin başındaki renkli ışıklı hareleri yanıp sönüyordu. Daha yaşlıca bir monk bize kahve gofret ikram etti. Odanın bir kısmı yerel halkın verdiği; bisküvi, çikolata, kahve, çay gibi yiyecek içecekle doluydu. Bize yardımlarını eksik etmeyen monk, merakla poşetlerin üzerinde yazan İngilizce kelimelerin telafuzlarını soruyordu. Benim de telafuzlarım çok iyi olmadığından Aygül cevap veriyordu. Güler yüzlü bu güzel insanlarla oldukça hoş vakit geçirdik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3569.jpg
Yolda bir Monk grubu.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3592.jpg
Pagodaya doğru
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3599.jpg
Myanmar’da küçükten büyüğe, kadınlı erkekli hemen hemen herkesin yüzleri ve kolları kremle kaplıydı. Myanmar’da yetişen çeşitli ağaçlardan yapılan geleneksel thanaka kremi iki bin yılını aşkın bir süredir Myanmar’lı kadınlar tarafından kullanıyormuş. Kozmetik güzelliğin yanında, serinlik hissi veren bu krem güneş yanıklarından korunmada da etkiliymiş.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3629.jpg
Mavi
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3622.jpg
Özellikle tapınaklar açısından ülke kesinlikle eşşizdi. Dört tarafında oturan budaların olduğu (yanlış hatırlamıyorsam yedi katlı bina yüksekliğindeki) tapınakta bunlardan biriydi.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3770.jpg
Google Maps’te konumu.
Tapınağın giriş kısmı.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3720.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3738.jpg
Her katında Buda’nın heykelleri vardı ve insanlar teker teker heykellerinin önünde dua ederek katları çıkıyorlardı.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3813.jpg
Arka tarafta bulunan başka bir tapınak.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3870.jpg
Kamyon üstü eğlence
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3915.jpg
Myanmar’ı ve halkını çok sevmiştik, ama ülkede kamp kurmak gerçekten sorundu. Bir defasında tapınakta kalmaya karar vermiştik. Eski, tek katlı ahşap binada üç tane yaşlı monk kalıyordu. Onları rahatsız etmemek için, izin alıp binanın arka kısmına çadırımızı kurmuştuk. Yemek yerken yerel halktan bir kaç kişi yanımıza gelmiş ve tapınağın içerisinde yatmamızı söylemişlerdi. Aldırmayıp, çadırımızı kurmuş ve yatmıştık. Saat dokuz gibi polis gelmiş ve bizi uyandırmıştı. Çadırda yatmamıza izin vermeyeceklerini söylediler. Polisin peşi sıra tapınağın içerisine girdik ve geceyi monkların sivsinekten korunmak için verdikleri cibinlikte uyuyarak geçirdik. Başka bir gün kampımızı köy yanında bulunan bir göl kenarında kurmuştuk. Yerel halkla birlikte girip yıkandık ve yüzdük. Çadırı kurmuş yatmıştık ki yine polis geldi ve kamp kurmayacağımızı söylediler. Bizi gerisin geriye şehire götürmek için bir araç buldular. Çadırı ve eşyaları toplayıp bisikletleri araca yükledik. Başka bir polisi de yanımıza vermişlerdi. Araç için para almamışlardı. Bizi otele teslim ettikten sonra yanımızdan ayrılmışlardı. Bütün bunlar olurken, bizim asık suratlarımıza karşın sabrlı ve güleryüzlüydüler. Otel görevlisi, ülkede kamp kurmanın yasak olmadığını, ancak polsin kendi bölgesinde sorumluluk almak istemediğinden dolayı kamp kurmaya izin vermediklerini söylediler. Myanmar’daki son günümüzde, pasaport kontrolü için kontrol noktasında durmuştuk. Pasaportlarımız kayıt edilirken, bir önceki geceyi nerede geçirdiğimizi sordular. Otelde kaldığımızı söylediğimizde inanmadılar ve bu bölgede otel olmadığını söylediler. Kaldığımız yere de zaten otel denmezdi, o kadar pisti ki elektriğin olmadığı odamızda yatağın üzerine çadır kurmuştuk. Aygül otelin önünde fotoğraf çektirmişti, fotoğraf makinesinden fotoğrafı gösterdiğimizde ikna oldular. Neticede bir önceki gecede nerede uyuduğumuzun sorgusu yapılmıştı. Kapılarını daha yeni turistlere açan bir ülke için sanırım normal bir durumdu.
Ama yolları güzeldi
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3926.jpg
Bir okulun bahçesi dikkatimi çekmişti, daha doğrusu bahçedeki bisikletler. Aynı şekilde okulun yan tarafında bulunan bahçe kısmı da bisikletlerle doluydu.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3936.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3980.jpg
Yapım aşamasında başka bir Buda heykeli.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_39602.jpg
Asfaltsız güzel yollar
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/DSCN9859.jpg
Mawlamyine şehrine vardığımızda dünyanın en büyük yatan Budasını görelim dedik. Turist bilgilendirme ofisine giderek nerede motorsiklet kiralayabileceğimizi sorduk. Kendilerinin kiraladıklarını söyleyince bir tane kiralamaya karar verdik. Ben otomatik vitesli bir motosiklet istesem de ellerinde sadece manuel motorsikletler oldukları söylediler.
Konuşma ise şöyleydi;
– Daha önce vitesli motorsiklet kullanmadım.
– Oldukça basit: 1-2-3-4.
– Kask?
– ?
– Bunlarda ayna yok.
– Gerek yok, yol düz.
http://seyrupedal.com/wp-includes/images/smilies/simple-smile.png
25 km. gibi kısa bir yolculuktan sonra Yatan Budaların olduğu yere varmıştık. Budalar diyorum çünkü yan tarafına bir tane daha inşa ediyorlardı.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4101.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3982.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3984.jpg
İç kısım katlar halinde bölümlere ayrılmıştı ve bu bölümlerde içinde heykeller bulunuyordu. Bölmelerde sırasıyla anlatılan bir hikaye vardı ancak verilen broşürler İngilizce olmadığından ne olduklarını anlayamadık, bu hariç tabii
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4007.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4044.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/Bolme2.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/Bolme3.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3996.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_39941.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_3997.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4014.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4020.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4051.jpg
En üst kat henüz açılmamıştı. Bir çok heykel yapım aşamasındaydı.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4033.jpg
Buda heykelinin inşaatında çalışan çocuk bir işçi.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4091.jpg
Şehirdeki başka bir tapınağın içi.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4112.jpg
Bizim için gideceğimiz son şehir olan Hpa-An’a varmıştık. Myanmar’da geçtiğimiz bölgelerde konaklama fiyatları 20 Dolar’dan başlıyordu. Genellikle sırt çantalı gezginlerin tercih ettiği Soe Brothers adındaki gesthausa (guesthouse) vardığımızda tek yataklı bir oda kaldığını söylemişlerdi. On dolara bu oadaya yerleşmiştik.
Şu ana kadar herhangi bir tura katılmamıştım ama Hpa-An şehrinde katılmaya karar verdik. Otele ait iki araçla yola koyulduk. Gün boyunca rehberlerin eşliğinde tapıknaktan tapınağa tabiri caizse koşturup durduk
Turun en hoşuma giden kısmı, içerisi yarasalarla dolu mağaradan yürümek oldu. Mağarın çıkışında ise gondollarla kısa bir nehir turu yaparak karşı kıyıya geçmiştik.
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4164.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_42031.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4247.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4250.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4134.jpg
http://seyrupedal.com/wp-content/uploads/2015/05/IMG_4343.jpg Turun en güzel anı ise binlerce yarasının mağaradan çıktığı andı.
Posted by (link) on 13 Şubat 2015 Cuma
Yolculuğumuz boyunca karşılaştığımız insanlar bize karşı çok iyiydiler. Genel olarak Taylandlı insanlara nazaran daha güler yüzlü ve sıcak kanlıydılar. Konaklama ucuz olmasa da yeme içme oldukça ucuzdu.
Rotamız
(link)
Sevgiyle
(link)
(link)