Meriç T.
Üye
- Kayıt
- 26 Mayıs 2017
- Mesaj
- 4
- Tepki
- 11
- Şehir
- İzmir/Çeşme-Ilıca
- İsim
- Meriç Taşdemir
- Bisiklet
- Bianchi
"Cat Spor Kulübü & 4. Uluslararası İzmir Pedallarımın Altında Bisiklet Festivalinde Yaşananlar" Herkese Merhaba. Festival programının fotoğraflarını koydum, sizden ricam yazımı okumadan önce programı incelemeniz, böylelikle bize sunulan ve aslında olan arasındaki fark daha anlaşılır olacaktır. Bu yazıyı yazmamın sebebi Cat’i tanımayanlar için fikir vermek ve festivalde yaşadığımız sıkıntıları paylaşmak. Yöneticilerin iyi niyetli ama organizasyonda yetersiz olduğunu düşünseydim çok da önemsemezdim ve yazmazdım ama öyle düşünmüyorum. Bir de onca sıkıntı üstüne susturulmaya çalışıldığımızı görünce fikrim pekişti. Festivalin sonunda whatsapp grubunda herkes medenice iyi /kötü düşüncelerini yazdı, ben ve eleştiren birkaç arkadaşım açıklamasız gruptan çıkarıldık, festivalin facebook sayfasından da çıkarıldık (M. Kemal’in Askerleriyiz diye yalandan bağırmakla olmuyor o işler). Demokratik olmayan bu durum da eklenince “susturulan” olmak istemedim.
Yaşanılanlarla empati kurulması adına açıklayıcı olmak gerektiğinden yazım uzun olabilir. Festivale Türkiye'nin dört bir yanından-sanırım 70 kişiydi- bisiklet dostları geldi (bisiklete yeni başlayan da vardı, usta sürücüler de). Onca aksiliğe rağmen hepimiz sabırlı ve hoşgörülüydük, bu güzeldi. Üzücü olansa her akşam herkes bir şeylerden dert yandı, eleştirdi ama kimse yönetimin yüzüne karşı konuşamadı hatta sıkıntı yok dedi, 3-5 kişiyi tenzih ederek söylüyorum ki çoğu bu anlamda iki yüzlüydü. Bir de festival yönetimine yakın olan bir grup vardı ki sürekli her şey çok güzel diyordu, onlar apayrıydı.
Genelinde en önemli eksiklerden biri şuydu; bu 4 günlük festivalde takip aracı-süpürge araç- olmayacağı söylendi (bu hayatımızı güvene almamaktır) ve sürüş sırasında bagajlarımızı kendimizin taşıyacağı söylendi, gerekçe olarak da festivalin yurt dışı ayağının olması gösterildi (fakat sonradan gördük ki biz bisikletle tepeleri aşmaya çalışırken kendileri için araba kiralayıp, ellerinde içkilerle gezmişler, demek ki araç bulmak mümkün). Anca biri aradığında yardıma gelmek üzere kendilerini hazırlamışlar ama Midillide çoğu insanın telefon şebeke sorunu vardı ve olmayanlar da arayamıcak duruma düşebilirlerdi (bol rampalı kötü bir yoldu). Diğer önemli nokta da bize hazırladıkları rotalar hakkında bilgileri yokmuş, ne yolları görmüşler ne de araştırıp zorluk derecesine bakmışlar. Antakya’dan katılan Neslihan arkadaşımız yönetimi arayıp kolunun sakat olduğunu belirtip yokuş var mı diye özellikle sormuş, çok az var, geneli düz demişler (büyük yalan).
Günlerin özetine gelirsek olanlar şöyleydi:
1. gün: sabah buluşuldu, kahvaltıda dünün gevrek ve boyozu vardı. Gündoğdu-Konak derken Karşıyaka’ya otobüslere binmek üzere geldik. Kimsenin bilgilendirme yapmadığı ilk iki saatle birlikte 5 saate yakın bekleyişten sonra Ayvalık otobüslerine binebildik. Ulaşım için İzmir belediyesinden yardım alınmıştı ama demek ki doğru iletişim kurulamamış (saatler sonra gelen otobüs bisikletlerin sığmayacağını söyleyerek almak istemedi) sonra bi kamyon ayarladılar, bisikletler ona yüklendi vs yola çıktık ve Ayvalık’a geldik (yolda bizden 30 tl topladılar, otobüs ve yurtdışı sigortası içinmiş). Uzun vakit kayıpları yüzünden ilk gün sürüş yapamadık. Akşam otele geldik, otel güzeldi, yemekler çeşitliydi, mutlu olduk. Programa göre akşam eğlence vardı ama denilen olmadı. Ayvalık nasıl bi yer derseniz bilmiyoruz göremedik.
2. gün: Midilli’ye geldik, merkezden çıkana kadar-kısa bi süre- bize polis ve ambulans eşlik etti sonra gittiler. Kalacağımız otel 50 km (?) lik sürüşün sonundaymış (turu bitirenler-15 kişiydi sanırım-yolun 63 km oluğunu söyledi). Festival yöneticileri arabalarına binip otele gittiler. Biz bisikletlerimizle -ve yüklerimizle-yollara düştük, yol rampayla başladı, saatler süren sürüş hep mi rampa olur canım kardeşim hep rampaydı, düz yol yoktu (yaşam da yoktu) haliyle herkes birbirinden koptu, öncü/yancı yoktu (sonradan whatsapp grubunda gördük ki bazı arkadaşlar yolu kaybetmiş), bizi takip eden bi araç olmadığı için aç mıyız, susadık mı kimse sormadı (sona doğru bi benzinci gördük de başımız çaresine baktık), en önemlisi yorgunluktan dengesine hakim olamayıp uçurumdan düşen biri olsa hiç kimsenin haberi olmayacaktı... 40 km sonunda Kalloni köyüne geldim, herkes bi köşeye yığılmıştı, öğrendim ki gitmemiz gereken yere daha 21 km var ve yol yine hep rampa. Kallonide toplanan arkadaşlarla araba kiralayıp kalacağımız otele geldik (araç 2 seferde götürebildi ve kişi başı 7,5 euro verdik). Otele geldik, deli gibi yorgunuz, odalarda 4 kişi kalacağımızı öğrendik, deli gibi açız, yemek 9 da dediler,9 oldu bi baktık menüde sadece makarna var, saat 10 da döner getirdiler, ben o saatte o yemekleri yemedim, herkes yedi (karbonhidrat tüketmiyorum, salata olsa razıydım, yine bireysel çözdüm). Programda yazan sirtaki eğlence yine yoktu yani yine kandırıldık. Midilliye geldik ama yine güzelliklerini göremeden ayrılıcaz.
3. gün: sakız adası feribotuna binmek için bisikletle aynı yolu dönmemiz gerekiyormuş, 70 kişiden 10 kişi bisikletle gidebildi, onları tebrik ettik, kalanlar aramızda para toplayıp otobüs kiralayarak gittik, kişi başı 12,5 euro verdik. Feribota bindik, Sakız adasına gece vardık, kalacağımız otel 7 km uzaktaymış, bisikletlerle gittik, merkezden çıktık, ışık bitti, artık yol karanlıktı, gece sürüşünden haberimiz olmadığı için bazılarımızın feneri de yoktu, neyse ki kazasız otele vardık. Ertesi gün programdaki Sakız adası sürüşünün olmayacağını öğrendik.
4. gün: madem sürüş yok araba kiralayalım dedik, herkes gruplara ayrılıp kafasına göre takıldı, nihayet böylelikle geldiğimiz yeri biraz da olsa tanıyıp tadına varabildik. Akşam feribotla Çeşmeye geldik, ben orda oturduğum için devam etmedim ama öğrendim ki otobüste de tartışmalar çıkmış, insanlar ayakta gitmiş. Kimin nereye gideceğini son ana bıraktıkları için Üçkuyular/Bornova dağılımı zaman almış, şehir dışından gelenler otogardan kalkan otobüslerini kaçırma tehlikesi yaşamışlar vs.
Görüldüğü gibi ne programa uyuldu, ne keyifli rotalarla tadı çıktı, ne de telafisi yapıldı, sürekli cebimizden para harcadık, her şeye sabır gösterdik, yeni tanıştığımız arkadaşlarla sohbetin keyfini çıkarıp o an için olanları unutmaya çalıştık belki ama yemedik biz bunu, bilin Cat Yönetimi! Atatürk’ü, 19 Mayıs’ı kullanarak kendi tatilinizi bizim paramızla yaptınız, 70 kişinin hayatını güvene almadan sorumsuzca yollara düşürmek büyük cesaret, gevşeklik, vicdansızlık... Bundan sonraki işlerinizde duyarlı olmanızı, insanları salak yerine koymamanızı, önemsemenizi diliyorum.
Meriç Taşdemir


Yaşanılanlarla empati kurulması adına açıklayıcı olmak gerektiğinden yazım uzun olabilir. Festivale Türkiye'nin dört bir yanından-sanırım 70 kişiydi- bisiklet dostları geldi (bisiklete yeni başlayan da vardı, usta sürücüler de). Onca aksiliğe rağmen hepimiz sabırlı ve hoşgörülüydük, bu güzeldi. Üzücü olansa her akşam herkes bir şeylerden dert yandı, eleştirdi ama kimse yönetimin yüzüne karşı konuşamadı hatta sıkıntı yok dedi, 3-5 kişiyi tenzih ederek söylüyorum ki çoğu bu anlamda iki yüzlüydü. Bir de festival yönetimine yakın olan bir grup vardı ki sürekli her şey çok güzel diyordu, onlar apayrıydı.
Genelinde en önemli eksiklerden biri şuydu; bu 4 günlük festivalde takip aracı-süpürge araç- olmayacağı söylendi (bu hayatımızı güvene almamaktır) ve sürüş sırasında bagajlarımızı kendimizin taşıyacağı söylendi, gerekçe olarak da festivalin yurt dışı ayağının olması gösterildi (fakat sonradan gördük ki biz bisikletle tepeleri aşmaya çalışırken kendileri için araba kiralayıp, ellerinde içkilerle gezmişler, demek ki araç bulmak mümkün). Anca biri aradığında yardıma gelmek üzere kendilerini hazırlamışlar ama Midillide çoğu insanın telefon şebeke sorunu vardı ve olmayanlar da arayamıcak duruma düşebilirlerdi (bol rampalı kötü bir yoldu). Diğer önemli nokta da bize hazırladıkları rotalar hakkında bilgileri yokmuş, ne yolları görmüşler ne de araştırıp zorluk derecesine bakmışlar. Antakya’dan katılan Neslihan arkadaşımız yönetimi arayıp kolunun sakat olduğunu belirtip yokuş var mı diye özellikle sormuş, çok az var, geneli düz demişler (büyük yalan).
Günlerin özetine gelirsek olanlar şöyleydi:
1. gün: sabah buluşuldu, kahvaltıda dünün gevrek ve boyozu vardı. Gündoğdu-Konak derken Karşıyaka’ya otobüslere binmek üzere geldik. Kimsenin bilgilendirme yapmadığı ilk iki saatle birlikte 5 saate yakın bekleyişten sonra Ayvalık otobüslerine binebildik. Ulaşım için İzmir belediyesinden yardım alınmıştı ama demek ki doğru iletişim kurulamamış (saatler sonra gelen otobüs bisikletlerin sığmayacağını söyleyerek almak istemedi) sonra bi kamyon ayarladılar, bisikletler ona yüklendi vs yola çıktık ve Ayvalık’a geldik (yolda bizden 30 tl topladılar, otobüs ve yurtdışı sigortası içinmiş). Uzun vakit kayıpları yüzünden ilk gün sürüş yapamadık. Akşam otele geldik, otel güzeldi, yemekler çeşitliydi, mutlu olduk. Programa göre akşam eğlence vardı ama denilen olmadı. Ayvalık nasıl bi yer derseniz bilmiyoruz göremedik.
2. gün: Midilli’ye geldik, merkezden çıkana kadar-kısa bi süre- bize polis ve ambulans eşlik etti sonra gittiler. Kalacağımız otel 50 km (?) lik sürüşün sonundaymış (turu bitirenler-15 kişiydi sanırım-yolun 63 km oluğunu söyledi). Festival yöneticileri arabalarına binip otele gittiler. Biz bisikletlerimizle -ve yüklerimizle-yollara düştük, yol rampayla başladı, saatler süren sürüş hep mi rampa olur canım kardeşim hep rampaydı, düz yol yoktu (yaşam da yoktu) haliyle herkes birbirinden koptu, öncü/yancı yoktu (sonradan whatsapp grubunda gördük ki bazı arkadaşlar yolu kaybetmiş), bizi takip eden bi araç olmadığı için aç mıyız, susadık mı kimse sormadı (sona doğru bi benzinci gördük de başımız çaresine baktık), en önemlisi yorgunluktan dengesine hakim olamayıp uçurumdan düşen biri olsa hiç kimsenin haberi olmayacaktı... 40 km sonunda Kalloni köyüne geldim, herkes bi köşeye yığılmıştı, öğrendim ki gitmemiz gereken yere daha 21 km var ve yol yine hep rampa. Kallonide toplanan arkadaşlarla araba kiralayıp kalacağımız otele geldik (araç 2 seferde götürebildi ve kişi başı 7,5 euro verdik). Otele geldik, deli gibi yorgunuz, odalarda 4 kişi kalacağımızı öğrendik, deli gibi açız, yemek 9 da dediler,9 oldu bi baktık menüde sadece makarna var, saat 10 da döner getirdiler, ben o saatte o yemekleri yemedim, herkes yedi (karbonhidrat tüketmiyorum, salata olsa razıydım, yine bireysel çözdüm). Programda yazan sirtaki eğlence yine yoktu yani yine kandırıldık. Midilliye geldik ama yine güzelliklerini göremeden ayrılıcaz.
3. gün: sakız adası feribotuna binmek için bisikletle aynı yolu dönmemiz gerekiyormuş, 70 kişiden 10 kişi bisikletle gidebildi, onları tebrik ettik, kalanlar aramızda para toplayıp otobüs kiralayarak gittik, kişi başı 12,5 euro verdik. Feribota bindik, Sakız adasına gece vardık, kalacağımız otel 7 km uzaktaymış, bisikletlerle gittik, merkezden çıktık, ışık bitti, artık yol karanlıktı, gece sürüşünden haberimiz olmadığı için bazılarımızın feneri de yoktu, neyse ki kazasız otele vardık. Ertesi gün programdaki Sakız adası sürüşünün olmayacağını öğrendik.
4. gün: madem sürüş yok araba kiralayalım dedik, herkes gruplara ayrılıp kafasına göre takıldı, nihayet böylelikle geldiğimiz yeri biraz da olsa tanıyıp tadına varabildik. Akşam feribotla Çeşmeye geldik, ben orda oturduğum için devam etmedim ama öğrendim ki otobüste de tartışmalar çıkmış, insanlar ayakta gitmiş. Kimin nereye gideceğini son ana bıraktıkları için Üçkuyular/Bornova dağılımı zaman almış, şehir dışından gelenler otogardan kalkan otobüslerini kaçırma tehlikesi yaşamışlar vs.
Görüldüğü gibi ne programa uyuldu, ne keyifli rotalarla tadı çıktı, ne de telafisi yapıldı, sürekli cebimizden para harcadık, her şeye sabır gösterdik, yeni tanıştığımız arkadaşlarla sohbetin keyfini çıkarıp o an için olanları unutmaya çalıştık belki ama yemedik biz bunu, bilin Cat Yönetimi! Atatürk’ü, 19 Mayıs’ı kullanarak kendi tatilinizi bizim paramızla yaptınız, 70 kişinin hayatını güvene almadan sorumsuzca yollara düşürmek büyük cesaret, gevşeklik, vicdansızlık... Bundan sonraki işlerinizde duyarlı olmanızı, insanları salak yerine koymamanızı, önemsemenizi diliyorum.
Meriç Taşdemir




