Orhan Kılıç
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 30 Ocak 2010
- Mesaj
- 1.478
- Tepki
- 2.257
- Şehir
- İstanbul
Aslında başlıktaki gibi iddialı laflardan hoşlanmıyorum ama madem sevgili Kerem bu başlığı uygun gömüş aynı başlık üzerinden devam ediyorum.
Bir süre önce yeni rotalar ararken gözüme Uludağ tırmanışı, Cumalıkızık, Orhan eli baraj gölü ve Hoylat kaplıcaları takıldı. Konuyu bir mail ile Merte açtım. Geçen hafta Çınarcıktan dönerken motorda Mert Uludağa ne zaman çıkıyoruz diye takıldı. Haftaya çıkalım dedim ve bir anda bu fikir kabul gördü. Hava raporunu alıp sıcaklığın yüksek olacağını gören Mert bu işi sonbahara bırakalım dedi. Ben yapım icabı kafama koyduğunu yapan birisi olarak bu işi hafta sonu yapmakta ısrar ettim. Kerem’inde desteği ile konu resmen duyuruldu. Sonradan Bursada konaklayarak yola erken çıkılması fikri gündeme geldi ve ilk belirlediğimiz şekilde konaklamasız olarak bu işi yapmaya karar verdik.
İstanbuldan Metin, Bülent, Atakan ve ben katılacaktık. Sabah 7.30 da Metinle feribotta buluştuk.
Atakan hemen müzik dinlemeye koyuldu.
Ve ben.
Az sonra ilk kez tanıştığımız Bülentte geldi. Gemi boş olduğundan arka salonda boş bir masanın etrafına oturup yol boyunca sohbet ettik.
Feribottan inince zaman kaybetmeyip hemen yola çıktık.
Buradan Ahmeti aradım. Ahmet Dinçer ve Mertle birlikte Koruparktan aramıza katılacaktı. Yolda olduğunu ve bizi karşılamaya geldiğini söyledi.
Yola devam ettik. Az ileride Karşı şeritte Ahmet göründü. Bizim bulunduğumuz tarafa geçti. Bu arada Bülent devam etti. Performansını denemek istiyormuş ama hava sıcak, tempoyu yükseltmek için çok erken.
İleride ağaç altında Bülent mola vermiş. Bizde durduk. Bülent limonunu çıkarıp ısırdı. Bir faydası var mı bilmiyorum. Ben ekşi meyvelerden hoşlanmadığım için asla düşünmem.
Ahmetle sohbet ettik. Yol hakkında bilgi aldık. Kendisi Perşembe günü dağa çıkmış.
Atakan daha şimdiden suya dayandı. Bizimde ondan aşağı kalan yanımız yok.
Metinin gelmesi ile yeniden yola çıktık.
Bursaya geldik.
Dinçer ve genç arkadaşımız Mert Saygının da katılmasıyla ekip tamamlandı. Bırolla ileride buluşacağız.
Yol çalışması nedeniyle trafik sanayi bölgesinin içine verilmiş. Sifaşın önünden geçerken Ahmet sol tarafa yanaşıp kaldırıma çıktı. Herhalde çam ağaçlarının altında fotoğraf çektireceğiz diye düşündüm ama Ahmetin lastiği patlamış.
Bülent ter içinde.
İşte genç arkadaşımız Mert. Yakışıklı, terbiyeli, saygılı. Herşeyden önemlisi kapasitesini biliyor. Yeni başladığı için bizimle birlikte Tophaneye kadar gelecek. Eminim kısa süre sonra oda diğer Bursalı bisikletliler gibi dağ yolunda yerini alacaktır. Uludağa çıkmak bizler için sıra dışı geliyor. Oysaki Bursalı bisikletliler için sıradan bir olay. Dinçer ben görmedim ama 2 saatte çıkanlar olduğu söyleniyor dedi. Benim için düşüncesi bile ürkütücü.
Yeniden yola çıktık.
Acaba karşıya mı çıkacağız diye düşünüyorum. Daha sonra sorduğumuz Ahmet orası Tophane ile Çekirge yolunun kesişme noktası asıl dağ daha geride ve sisten görünmüyor diyor. Acaba vaz mı geçsek bu işten?
Trafik ışıklarında Metini beklerken karşıdan bir bisikletli göründü. Adı Deli Esat. 60 yaşındaymış. Mesleği bisiklet tamirciliği. Kendisini Bursada tanımayan yok. Uludağa 20 km ile tırmandığı söyleniyor. Ahmet biz kendisine yetişemiyoruz diyor. Az sonrada müsaade isteyip gözden kayboluyor.
Hafif bir tırmanışla Tophanedeyiz.
Tophaneden şehrin görünüşü.
Yeşiltürbe arkada görünüyor.
Genç bir kızdan rica ediyoruz. Bizi toplu halde fotoğraflıyor.
Bu noktada Mertten ayrılıyoruz. Bu bölgedeki eski evler çok güzel. Keşke bende bu evlerden birisinde yaşasaydım.
Eski evlerin olduğu sokaklardan birisinden geçerek yola koyuluyoruz. Artık rampalarla tanışmanın zamanı geldi.
Br ara arkamdaki Ahmet durunca az ileride bende durum. Yol kenarındaki erik ağacından erik toplamaya başladı. Bülent durmadan devam etti. Fırsattan istifade bizi geçtin dedim gülerek. Ahmetin verdiği erikleri yiyip bitirirken en arkada kaldım. Bülentin yanına geldiğimde teleferiğe bisiklet alıyorlarmış bizim zorumuz ne keşke teleferikle beyler gibi çıksaydık dedim. Bülent muhalefet etti.
Çekirge ile Tophaneden gelen yolların kesişme noktasındayız. Milli Park’a 15 km, Uludağ’a 26 km yolumuz var.
Devamı var ……
Bir süre önce yeni rotalar ararken gözüme Uludağ tırmanışı, Cumalıkızık, Orhan eli baraj gölü ve Hoylat kaplıcaları takıldı. Konuyu bir mail ile Merte açtım. Geçen hafta Çınarcıktan dönerken motorda Mert Uludağa ne zaman çıkıyoruz diye takıldı. Haftaya çıkalım dedim ve bir anda bu fikir kabul gördü. Hava raporunu alıp sıcaklığın yüksek olacağını gören Mert bu işi sonbahara bırakalım dedi. Ben yapım icabı kafama koyduğunu yapan birisi olarak bu işi hafta sonu yapmakta ısrar ettim. Kerem’inde desteği ile konu resmen duyuruldu. Sonradan Bursada konaklayarak yola erken çıkılması fikri gündeme geldi ve ilk belirlediğimiz şekilde konaklamasız olarak bu işi yapmaya karar verdik.
İstanbuldan Metin, Bülent, Atakan ve ben katılacaktık. Sabah 7.30 da Metinle feribotta buluştuk.
Atakan hemen müzik dinlemeye koyuldu.
Ve ben.
Az sonra ilk kez tanıştığımız Bülentte geldi. Gemi boş olduğundan arka salonda boş bir masanın etrafına oturup yol boyunca sohbet ettik.
Feribottan inince zaman kaybetmeyip hemen yola çıktık.
Buradan Ahmeti aradım. Ahmet Dinçer ve Mertle birlikte Koruparktan aramıza katılacaktı. Yolda olduğunu ve bizi karşılamaya geldiğini söyledi.
Yola devam ettik. Az ileride Karşı şeritte Ahmet göründü. Bizim bulunduğumuz tarafa geçti. Bu arada Bülent devam etti. Performansını denemek istiyormuş ama hava sıcak, tempoyu yükseltmek için çok erken.
İleride ağaç altında Bülent mola vermiş. Bizde durduk. Bülent limonunu çıkarıp ısırdı. Bir faydası var mı bilmiyorum. Ben ekşi meyvelerden hoşlanmadığım için asla düşünmem.
Ahmetle sohbet ettik. Yol hakkında bilgi aldık. Kendisi Perşembe günü dağa çıkmış.
Atakan daha şimdiden suya dayandı. Bizimde ondan aşağı kalan yanımız yok.
Metinin gelmesi ile yeniden yola çıktık.
Bursaya geldik.
Dinçer ve genç arkadaşımız Mert Saygının da katılmasıyla ekip tamamlandı. Bırolla ileride buluşacağız.
Yol çalışması nedeniyle trafik sanayi bölgesinin içine verilmiş. Sifaşın önünden geçerken Ahmet sol tarafa yanaşıp kaldırıma çıktı. Herhalde çam ağaçlarının altında fotoğraf çektireceğiz diye düşündüm ama Ahmetin lastiği patlamış.
Bülent ter içinde.
İşte genç arkadaşımız Mert. Yakışıklı, terbiyeli, saygılı. Herşeyden önemlisi kapasitesini biliyor. Yeni başladığı için bizimle birlikte Tophaneye kadar gelecek. Eminim kısa süre sonra oda diğer Bursalı bisikletliler gibi dağ yolunda yerini alacaktır. Uludağa çıkmak bizler için sıra dışı geliyor. Oysaki Bursalı bisikletliler için sıradan bir olay. Dinçer ben görmedim ama 2 saatte çıkanlar olduğu söyleniyor dedi. Benim için düşüncesi bile ürkütücü.
Yeniden yola çıktık.
Acaba karşıya mı çıkacağız diye düşünüyorum. Daha sonra sorduğumuz Ahmet orası Tophane ile Çekirge yolunun kesişme noktası asıl dağ daha geride ve sisten görünmüyor diyor. Acaba vaz mı geçsek bu işten?
Trafik ışıklarında Metini beklerken karşıdan bir bisikletli göründü. Adı Deli Esat. 60 yaşındaymış. Mesleği bisiklet tamirciliği. Kendisini Bursada tanımayan yok. Uludağa 20 km ile tırmandığı söyleniyor. Ahmet biz kendisine yetişemiyoruz diyor. Az sonrada müsaade isteyip gözden kayboluyor.
Hafif bir tırmanışla Tophanedeyiz.
Tophaneden şehrin görünüşü.
Yeşiltürbe arkada görünüyor.
Genç bir kızdan rica ediyoruz. Bizi toplu halde fotoğraflıyor.
Bu noktada Mertten ayrılıyoruz. Bu bölgedeki eski evler çok güzel. Keşke bende bu evlerden birisinde yaşasaydım.
Eski evlerin olduğu sokaklardan birisinden geçerek yola koyuluyoruz. Artık rampalarla tanışmanın zamanı geldi.
Br ara arkamdaki Ahmet durunca az ileride bende durum. Yol kenarındaki erik ağacından erik toplamaya başladı. Bülent durmadan devam etti. Fırsattan istifade bizi geçtin dedim gülerek. Ahmetin verdiği erikleri yiyip bitirirken en arkada kaldım. Bülentin yanına geldiğimde teleferiğe bisiklet alıyorlarmış bizim zorumuz ne keşke teleferikle beyler gibi çıksaydık dedim. Bülent muhalefet etti.
Çekirge ile Tophaneden gelen yolların kesişme noktasındayız. Milli Park’a 15 km, Uludağ’a 26 km yolumuz var.
Devamı var ……


