Silivrili
Daimi Üye
- Kayıt
- 4 Ağustos 2012
- Mesaj
- 274
- Tepki
- 128
- Şehir
- Silivri
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Peugeot
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Diğer arkadaşlar değinmemişler, farklı bir noktaya değineyim bence kilonuzu hiç bozmayın.
Çünkü nasıl ayak bileklerinize beşer kilogramlık ağırlık taktığınızda, koşamıyor, zorlanıyorsanız, vücudunuzun ağırlığı da bisiklet sürerken size aynı zorluğu yaşatacaktır.
Tabi herşeyin bir bedeli var, 65kg olsaydınız muhtemelen çok daha dayanıklı olurdunuz ama kesinlikle temponuzdan fedakarlık yapmak zorunda kalırdınız.
Bu nedenle, amatör ve bu konuda aydın olmayan bir kişi olarak, tamamen tahminlerime dayalı olarak, en yüksek performansı almaya yönelik olarak şu tavsiyelerde bulunabilirim;
1. Olmazsa olmazımız, aktiveden 8-12 saat önce sağlam yemek yiyin.
2. Aktiviteye 66% dolu karınla başlayın, çünkü çok yerseniz spor esnasında rahatsızlık ve sıkıntı hissedersiniz, sebebini bilmiyorum ama muhtemelen Gökhan beyin de belirttiği gibi kan akışının kas hücreleri yerine, midede yoğunlaşması olabilir.
Ayrıca, ne kadar yerseniz o kadar ağır bir vücudu taşımak zorunda kalırsınız, bu yüzden 100% dolu bir mide bence gereksizdir, 66% idealdir diye düşünmekteyim. Tabi ki, bu 66% ya su da dahildir, yemek te.
3. Kendinizi zorlayacak bir tempoda sürdüğünüzü tahmin ediyorum ve bu tempoyla vücudun besin seviyesi, 45 dakikalık sürüşün ardından kaba bir rakam vermek gerekirse, 44% gibi bir rakama düşer ki bu kaybın büyük kısmı su kaybıdır tahminimce.
Demek ki, her 45 dakika da bir su ve hızlı bir şekilde kana karışan besinleri tüketmek gerekir. Ben yanımda besin taşımayı sevmediğim için, bakkal manav v.s. yolda ne bulursam değerlendirmeye çalışıyorum, duruma, mevsime göre, domates, muz, çıkolata
v.s. artık ne bulabilirsek kanımızdaki besin seviyesini her daim 66% dolaylarında tutabilmek için, gıda takviyesi yapıyorum.
Özetle, saydığım bu 3 maddeye dikkat ederseniz, zannediyorum ki her daim kan şekeriniz ideal seviyede olacaktır ki, baş dönmesi, halsizlik gibi durumları yaşamayacağınızı düşünüyorum.
Ayrıca kan şekerini ideal seviyede tuttuğumuz gibi, kaybettiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz, yoksunluğunu hissettiğimiz enerjiyi de, yolda atıştırdığımız gıdalardan tedarik edebiliriz.
Bazı kilometre saatleri, yaktığınız enerjiyi kalori cinsinden hesaplıyor, yediğiniz çıkolatanın arkasında da verdiği enerji değeri kalori cinsinden yazıyor
Artık matematiğini siz yapın. Ben kaba saba her 45 dakika da bir, en önemlisi acıkmamış olmanızdır, acıkmadan, susamadan, gıda takviyesi yapma taraftarıyım.
12 Saat önce yemiş olduğunuz yemek, size muhtemelen yüksek tempolu bir sürüşte 2 saat kadar enerji sağlayabilir. 2 Saat sonra işiniz malesef yolda yediğiniz abur cuburlara kalıyor.
Yalnız bu şu demek olmuyor ki, ben 2 saat boyunca yatayım, sonra birşeyler yerim, kesinlikle olmaz. Sürekli 40-50 dakikada bir yemelisiniz ki vücudu enerji yoksunluğuna terketmeyin.
Yazdıklarım ne derece doğrudur bilemiyorum ama yanlış bilgi vermemek ve faydalı olmak ümidiyle, iyi pedallamalar
Çünkü nasıl ayak bileklerinize beşer kilogramlık ağırlık taktığınızda, koşamıyor, zorlanıyorsanız, vücudunuzun ağırlığı da bisiklet sürerken size aynı zorluğu yaşatacaktır.
Tabi herşeyin bir bedeli var, 65kg olsaydınız muhtemelen çok daha dayanıklı olurdunuz ama kesinlikle temponuzdan fedakarlık yapmak zorunda kalırdınız.
Bu nedenle, amatör ve bu konuda aydın olmayan bir kişi olarak, tamamen tahminlerime dayalı olarak, en yüksek performansı almaya yönelik olarak şu tavsiyelerde bulunabilirim;
1. Olmazsa olmazımız, aktiveden 8-12 saat önce sağlam yemek yiyin.
2. Aktiviteye 66% dolu karınla başlayın, çünkü çok yerseniz spor esnasında rahatsızlık ve sıkıntı hissedersiniz, sebebini bilmiyorum ama muhtemelen Gökhan beyin de belirttiği gibi kan akışının kas hücreleri yerine, midede yoğunlaşması olabilir.
Ayrıca, ne kadar yerseniz o kadar ağır bir vücudu taşımak zorunda kalırsınız, bu yüzden 100% dolu bir mide bence gereksizdir, 66% idealdir diye düşünmekteyim. Tabi ki, bu 66% ya su da dahildir, yemek te.
3. Kendinizi zorlayacak bir tempoda sürdüğünüzü tahmin ediyorum ve bu tempoyla vücudun besin seviyesi, 45 dakikalık sürüşün ardından kaba bir rakam vermek gerekirse, 44% gibi bir rakama düşer ki bu kaybın büyük kısmı su kaybıdır tahminimce.
Demek ki, her 45 dakika da bir su ve hızlı bir şekilde kana karışan besinleri tüketmek gerekir. Ben yanımda besin taşımayı sevmediğim için, bakkal manav v.s. yolda ne bulursam değerlendirmeye çalışıyorum, duruma, mevsime göre, domates, muz, çıkolata
v.s. artık ne bulabilirsek kanımızdaki besin seviyesini her daim 66% dolaylarında tutabilmek için, gıda takviyesi yapıyorum.
Özetle, saydığım bu 3 maddeye dikkat ederseniz, zannediyorum ki her daim kan şekeriniz ideal seviyede olacaktır ki, baş dönmesi, halsizlik gibi durumları yaşamayacağınızı düşünüyorum.
Ayrıca kan şekerini ideal seviyede tuttuğumuz gibi, kaybettiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz, yoksunluğunu hissettiğimiz enerjiyi de, yolda atıştırdığımız gıdalardan tedarik edebiliriz.
Bazı kilometre saatleri, yaktığınız enerjiyi kalori cinsinden hesaplıyor, yediğiniz çıkolatanın arkasında da verdiği enerji değeri kalori cinsinden yazıyor
Artık matematiğini siz yapın. Ben kaba saba her 45 dakika da bir, en önemlisi acıkmamış olmanızdır, acıkmadan, susamadan, gıda takviyesi yapma taraftarıyım.
12 Saat önce yemiş olduğunuz yemek, size muhtemelen yüksek tempolu bir sürüşte 2 saat kadar enerji sağlayabilir. 2 Saat sonra işiniz malesef yolda yediğiniz abur cuburlara kalıyor.
Yalnız bu şu demek olmuyor ki, ben 2 saat boyunca yatayım, sonra birşeyler yerim, kesinlikle olmaz. Sürekli 40-50 dakikada bir yemelisiniz ki vücudu enerji yoksunluğuna terketmeyin.
Yazdıklarım ne derece doğrudur bilemiyorum ama yanlış bilgi vermemek ve faydalı olmak ümidiyle, iyi pedallamalar