Scudo Sports

2014 bisiklet sezonu;takımlar,bisikletler ve dahası...

@Caner KayaAdaşın anlatırsa seyrine doyum olmuyor zaten(Caner Eler)
 
Scudo
@MEHMETALİ

(link) adresini deneyebilirsiniz, çoğu yarış için canlı bağlantı veriyorlar. Ancak eurosport player ya da Tivibu gibi uydu bağlatmayı gerektirmeyen çözümleri almak sırf Türkçe yorumcuları dinlemek için değer diye düşünüyorum. Sean Kelly de iyi ama adamın İngilizcesini anlamakta zorlanıyorum ben...
 
  • Beğen
Tepkiler: MehmetAliB.
Yarın klasiklerin klasiği Paris-Roubaix var! Ama ben sınavda olacağım için izleyemeyecegim :(

Bu arada Eurosport'da Lemond of Cycling diye bir program başladı. Bisiklet efsanesi Greg LeMond Eurosport'da Cycling Ambassador yani bisiklet elçisi olarak göreve başladı. Çarşamba gunu de programın ilk bölümü yayınlandı. Lemond'un dikkat çektiği bir nokta vardı bahar klasikleriyle ilgili: "Şimdi bakıyorum da en iyi bisikletciler klasiklere rağbet göstermiyor. Oysa bizim zamanımızda iyi bisikletci sayılmak için mutlaka klasikleri koşmak gerekirdi."

Güzel bir noktaya değinmiş abimiz
 
@sezer16Başta Caner Eler ,sonra Berkem Ceylan,Sarper Günsal,Ata Atay hepsi de birbirinden değerli bilgi ve donanıma sahip insanlar.Çok şanslıyız bu insanları izlediğimiz, dinlediğimiz için herkese tavsiye olunur.
 
@sezer16

Hazır Caner Eler demişken, Sabah gazetesinin 1 Ağustos 2009 tarihli haberi:

Caner Eler bu yıl Fransa bisiklet yarışında hastalıkla savaşan Lance Armstrong ve Alberto Contador'un kıyasıya rekabetini anlattı. En iyi o anlattı, çünkü o da yarışçılar gibi kanser savaşçısı. Basket oynarken 20 yaşında kemik kanseri oldu, 8 yıl ameliyatlarla bacağını kurtardı, koltuk değnekleri ile Türkiye'nin en iyi spor spikerlerinden oldu. Bu yıl Fransa'da vücuduna yayılan kanseri yendikten sonra yarışlara dönen Lance Armstrong'la Alberto Contador adlı bir İspanyol bisikletçi kıyasıya rekabet etti. Contador da beyninde damar tıkandığı nedeniyle uzun süre komada kalmış, hastane odasında Armstrong'un kitabını okuyarak hayata bağlanmıştı. Garip bir tesadüftür ki finali takım arkadaşı Armstrong'u geride bırakarak kazandı. Bu rekabeti Caner Eler'den başka kimse bu kadar iyi anlatamazdı. Çünkü o da bir kanser savaşçısı.

BASKETÇİYDİ
Eler, 20 yaşından beri koltuk değnekleri ile yürüyor. İTÜ'de başarılı bir basketbolcuyken bacağına saplanan ağrı ile kemik kanseri olduğunu öğrenmiş. "Bacağı kesilsin mi, yoksa kesilmeden tedavi edilebilir mi" tartışmaları sürerken o hasta yatağında Lance Armstrong'un kanserle savaş kitabını okumaya başlamış. Sonraki yıllar bacağından en uzunu 12, en kısası 5 saat süren sekiz ameliyat geçirmiş. Bacağının bir bölümüne protez takılmış, kemoterapiler, radyoterapiler, büyük ağrılar derken sekiz yıl geçmiş. Kemik kanseri en ağrılı ve en zorlu kanserlerden biri olarak biliniyor. Yatağında ansiklopediler bitirmiş. Hastalığıyla ilgili her iyi haberden sonra kendisine ödül olarak verdiği tatillerde Fransa, Almanya, Belçika derken Avrupa'yı koltuk değneklerine aldırmadan dolaşmış. Saint Benoit mezunu Eler, hastalığı nedeniyle üniversite eğitimine ara vermiş, bu arada İngilizce ve Fransızcasına İtalyanca ve İspanyolcayı eklemiş.

'ÖNCE İSYAN ETTİM'
Kemoterapi seanslarının bitimine doğru üç yıl önce Eurosport'a başvurmuş. CV'si nedeniyle çağrıldığında koltuk değnekleriyle onu karşılarında görünce şaşırmışlar. Ancak sporun her dalına meraklı olduğu için çalışmaya başlamış. Atletizm, bisiklet, yüzme, çim hokeyi, tenis gibi pek çok spor dalı ile ilgileniyor. "Futbol da var tabii" diyor. Kanserle uzun süre savaşan spor spikerlerinin duayeni Kenan Onuk'un örnek aldığı isimlerden biri olduğunu söylüyor. Ses eğitimi almamış ancak müthiş dedikleri hafızasına güvenerek spikerliğe başladığını söylüyor. Fransa bisiklet turunu anlattıktan sonra pek çok mail aldığını insanların ona "Hangi bisikleti alayım" diye sorduğunu söylüyor. O bisiklete binemiyor...

Bu da 28 Temmuz 2009'da Hıncal Uluç'un yine aynı gazetede Caner Eler hakkındaki yazısı:

YANİ bir spor olayı bu kadar mı güzel nakledilir?.. Yani bir spor olayı bu kadar mı güzel anlatılır?..
Fransa Turu'ndan söz ediyorum ve de Eurosport'tan.. ve dahi Türkçe anlatan Caner Eler ve arkadaşlarından..
Bütün öğleden sonralarım ekran başında geçti, bir aya yakın zamandır.. Büyülenmiş gibi izledim..
Fransa, köyüyle, kentiyle, ovaları, yaylalarıyla bir rüya ülkesi miydi, yoksa çekimler öylesine muhteşemdi ki, bana mı öyle geldi?..
Hele o son gün.. O Paris.. Şeytan dedi ki "Atla yarın uçağa.. Doğru Paris.."
Adamlar, neyi, nasıl çekeceklerini biliyorlar bir.. İki.. Turun Fransa reklamı için bulunmaz bir fırsat olduğunun farkındalar..
O tamam..
Peki benim sunucum?..
Bu ülkede bugüne dek izlediğim en iyi spor anlatımı, kimse kıskanmasın..
Yüzünü görmedim, adını birkaç yere telefon edip güç öğrendim Caner'in..
Bu nasıl bir bilgi birimi, bu nasıl bir dersini en iyi çalışma, bu nasıl bir seyirciye saygıdır?..
Tur bir kentten geçiyor.. Şaraplarıyla ünlü.. Caner o şarabın özelliklerini anlatıyor bize.. Niye farklı, niye ünlü..
Ertesi gün bir köy var kenarda.. "Burası adını meşhur bir peynire vermiştir" diye başlıyor.. O peynirin tadını, kokusunu değil sadece, nasıl yapıldığını da anlatıyor..
Bir gün, bir dağ etabından geçerken, öte dağda yangın mı ne var.. Uçaktan bir şey atıyorlar yangına.. Atılan maddenin kimyasal formülünü de söylemez mi, anında?..
Yani adam ansiklopedi yahu.. Ve her gün ayrı yarışmacıyla ayrı dilde yapılan röportajları anında tercüme ediyor.. Kaç dil biliyor acaba?..
Son gün.. Paris.. Concorde'dan Şanzelize'ye giriyor yarışçılar, Paris caddelerinde.. "Sağda bir kitapçı vardır" diye onu bile anlatıyor..
Pes ki, pes!..
Benim eleştirilerim için "Efendim TRT'den attık ya, ondan böyle yazıyor" dediler ve yutturdular ya, TRT'nin yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin'e..
İşte o Genel Müdüre çağrı..
Bir Paris etabını seyretsin Eurosport'un.. Bir de TRT'sinin Avrasya Maratonu ve İstanbul'unu.. Çekim farkını görsün.. Anlatım farkını dinlesin.. Ondan sonra da, uygarlığın "U"su varsa karakterinde, benden özür dilesin!...

Caner Eler anlatsın biz izlemeye devam edelim dostlar :)
 
Pazar gününden itibaren 8 gün içinde 3 önemli klasik izleyeceğiz: 20 Nisan'da Amstel Gold Race, 23 Nisan'da La Flèche Wallonne, 27 Nisan'da ise Liège–Bastogne–Liège. Parkur özellikleri olarak da birbirlerine benzeyen bu yarışlara bulundukları coğrafi bölgeye ithafen Ardennes klasikleri deniyor.

Ardennes klasiklerini diğer klasiklerden ayıran en önemli özellik, pek çok tırmanış içermeleri. Ancak bu tırmanışlar, Fransa Turunun dağlık etaplarındaki HC tırmanışlar gibi 10-15 kilometrelik, 1000 metrenin üzerinde irtifa kazanımı olan rampalar değiller. Ardennes klasiklerindeki tırmanışlar dik fakat kısa. Peşpeşe geldikleri ve çok yüksek hızlarla çıkıldıkları için bu tırmanışlar gene de çok seçici oluyor ve sprinterlerin önde kalıp yarışı kazanma şansı olmuyor.

Öte yandan, tırmanışlar kısa olduğu için Quintana gibi saf tırmanışçıların koruyabilecekleri kadar fark atmaları da pek mümkün olmuyor. O halde bu yarışların favorileri kimler? "puncheur" (yumrukçu, boksör) denilen, 3-5 dakika boyunca kilosuna göre çok güç (Watt) üretebilen Sagan, Gilbert bisikletçiler bu tip yarışlara en uygun özelliklere sahipler. Öte yandan büyük turların iddialısı olan Froome gibi isimler daha uzun süre koruyabildikleri eşik seviyesi güç bakımından puncheurlardan daha üstünler, kısa süreli güç olarak da onlardan çok geride olmadıkları için yaptıkları ataklara cevap verebiliyorlar. O yüzden bu yarışları kazanabilecek isim sayısı çok, heyecan yüksek.

Bask turunu iyi bitirememiş olsa da benim favorim Valverde, sezona iyi başladı ve bu tip yarışlara oldukça uygun özelliklere sahip, Kwiatkowski'nin de iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Nibali, Froome ve Rodrigez de iyi günlerinde bu yarışları kazanabilecek bisikletçiler. Muhtemelen katılmayacak ama katılırsa Contador'u da favorilerin arasına yazmak lazım. 2011'de üçünü de kazanmış olan Gilbert'i, Betancour'u da unutmamak gerek.
 
Gilbert nihayet bir yarış kazandı. Şu an çok formda gözüküyor.
2012'deki Gilbert geri mi geliyor?
BMC takımı da bir toparlanma içerisinde.


 
  • Beğen
Tepkiler: Derya Keçeci
Pazar gününden beri dikkatlerimiz Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nda, ancak İsviçre'de de çok önemli bir yarış var; bugün prologu koşulmuş olan Tour de Romandie. Kısa turlar arasında en dağlık parkurlara sahip olanlardan bir tanesi, bu yüzden hem prestijli bir yarış hem de Fransa Turu'na hazırlık için en uygun müsabakalaradan. 3 yıldır Romanide Turu'nu kazanan Temmuz'da da Fransa Turu'nu kazanıyor.

Tour'un favorilerinden Froome, Nibali ve Van Garderen; Romandie Turu'nu da kazanma şansı en yüksek isimler. Onların yanı sıra Basso, Kwiatkowski, Costa ve Voekler gibi önemli bisikletçiler, Kittel ve Tony Martin gibi başka alanların uzmanları da var.
 
  • Beğen
Tepkiler: Derya Keçeci
Geri