İşimizi şansa bırakmadık.. Telefon açıp sorduk rakı var mı diye.. Yok dediler ve bizde tedbirimiz aldık.
(link)(link)
Garipçeye girdiğimizde cam havuzda gezilenen balıklar birden havuz içersinde tabiri caizse koşmaya ve debelenmeye başladı. Sanırım parlak renkteki yeleklerimizi fark ettiler..
(link)(link)
Ama korkunun ecele faydası yoktu. Dedikodu havuz içersinde hızla yayıldı ve..
(link)(link)
İlk kurbanın tadına bakıldı. He he..
(link)(link)
Servisin gecikmesi üzerine garsona neler olduğunu sorduk. O da tüm kasabadaki hayvanların huzursuz olduğunu söyleyip havuzdaki balıkları yakalamakta ve dolayısıyla pişirmekte zorlandıklarını söylediler. Bizde etrafta hiçbir martı göremeyip, börtü böcekteki sessizliği fark edince kafamıza dank etti. İçimizdeki grubta DAYİG’den elemanlar vardı. Her türlü canlı tehlike altındaydı. Bizde DAYİG’cileri sakladık olabildiğince.
(link)(link)
Yemekten sonra restaurant sahibine; doymadık biz! Dağıtırız burayı diyince ‘’ şef:adamların şekeri yükselmiyor kardeşim, yükseltin çabuk!! Demiş..
(link)(link)
Şef garson Mert kaptana, DAYİG’in ne olduğunu sordu. O da cevapladı. Ben DAYİG’in doğal üyesi olduğumu söyleyip indirip yapmazsan bir gece vakti bu köye sessizce geleceğimi ve gerisini varın siz düşünün dedim. Hemen indirim yapıp para üstünü Mert kaptana ‘’ bizleri artık bu köye getirmemesi şartıyla yolda lokma yiyin bizden’’ diye geri verdi..(link)(link)
Ama önce kaptan; ‘’siz hemen yemeyin ben bir yiyeyim ve tadına bakayım. Güzelse sizde yiyin’’ dedi. Kaptana saygılı olduk ve gıgımızı çıkarmadık.
(link)(link)
Sonra arka takım kaptanı lokmayı götürüp ‘’ ey ahalai! Bize bir şey olmadı, sizde yiyin gayri diyince.
(link)(link)
İki saniyede bitti 16 tabak lokma.
(link)(link)