Derya AKYILDIZ
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 17 Ocak 2006
- Mesaj
- 1.532
- Tepki
- 1.634
- Şehir
- Ataşehir
"17 Haziran 2007" Bir Günün Ardındakiler..
17 Haziran 2007 ÖSS sınavı da önceki sınavlardaki gibi tarihteki yerini aldı. Benim de 27 ve 26 yaşına iki oğlum var 1997 yılında liseyi bitirdiler, kredili dönemin kredizedelerinden (ben o dönem mezunlarına ‘kredizedeler’ diyorum ) o gün bugündür sınava girerler kazanırlar kaybederler arada bir ÖSS ye girerler ve ne hikmetse onu hep iyi dereceyle geçerler. bu nedenle bizim ailemizde sınav’a girmek çok sıradan rutin bir iş gibidir adeta bir gelenek bir yaşam biçimi halini almıştır. Büyük oğlum sınavlara çalışır, girer, çıkar ve hiç kimseyi rahatsız edip strese sokmaz herşeyini kendi kendine halleder. sınav yerini tespit için o semtleri iyi bilen arkadaşlarını arayıp bilgi alır sonra da gidip sınavına girer gelince, internetten bakıp doğru yanlış tespitlerini yapar. kendileri halen A.Ö.Fak. Kam.Yön.4.sınıf öğrencisidir. laf aramızda ne okulmuş bir bitebilse artık fena da olmaz hani, ondan önce de aynı okulun Org. Yön. 2. sınıf. kayıt sildirmişti. Sonra gene ÖSS ve şimdi işte Kam.Yönetimi 4. sınıfta az daha unutuyordum, küçük beyin bir de Akademi İstanbul (özel) Radyo Televizyon bölümü 2 yıl var. efendim anlayamadım? ne küçüğü kocaman adam mı? hmm.. doğru valla sanırım haklısınız.. kafasına göre takılıyor işte.. neyse bu konulara fazla değinmesem sanırım daha iyi olacak.
Küçük oğlumun sınav dönemleri ise tam tersine sanki daha 17 yaşındaymış ve ilk defa sınava giriyormuş gibi ve de tören şeklinde olur. her sınav ona çok zor gelir, o dönemlerde stres yüklüdür. bu olumsuzluğunu çevresindeki herkesle paylaşmakta ise üstüne yoktur. sağolsun bu oğlum tembelliği de çok sever, yok efendim sınav neymiş, neden yapılırmış, ne gerek varmış, okulu bitirse ne olurmuş? vb. gibi cümleler bu konudaki hoşnutsuzluğu ve olumsuz bakışı anlatan ona has cümlelerdir. bu tavır ve davranışları, çevresinde ve aile içinde konuya çok önem veren anti tez anlamında insanlar kümesi oluşmasına katkı sağlamıştır. kendisinin aile içinde. bir de vokal grubu vardır. bu grup, annesinden başlayan teyze dayı hala dede ve babaannesine kadar ulaşan kalabalık bir ekipten oluşmaktadır. ve yapma oğlum öyle düşünme, okumak iyidir, ne yapalım ülkemizin şartları böyle, eğer okumazsan sonra çok pişman olursun vb. gibi sözler ile “tez anti tez” sonucu oluşan anti vokal yapan bir gruptur. laf aramızda ben küçük beyimizin bu tavır ve davranışlarının bir taktik olduğunu düşünmüyor da değilim hani? bu dönemlerde hep bir memnuniyetsizlik ve hezeyan modunda olan küçük beyimiz, nedense bütün sınavlara girmekten de geri kalmaz. Kalabalık bir topluluk içerisindeyken kulağınıza bu tür cümlelerden kurulu sesler gelirse, işte o zaman bilin ki, bizim küçük bey oradadır. kendisine ulaşmak için sadece sesin geldiği yöne doğru yürümeniz yeterlidir.
17 Haziran 2007 Pazar günü küçük oğlum’da sınava girecek olan 1 Milyon 640 Bin 259 öğrenciden biriydi (Bu üçüncü sınavı) 1.sinde S.Demirel Ünv. Isparta Turizim otelcilik(2 yıl) 2. sinde A.Ö.F İşletme (4 yıl) bakalım 3.sinde kimbilir artık neresi olur? Sınav sabahı erken kalktık beyefendinin halen, ezberinde olan yukarıda da bahsettiğim sözler var dudağında; Yok bu saatte sınav mı olurmuş, okulun yeri dağın başındaymış, böyle yerde sınava mı girilirmiş vb. tabi vokal gurubunun en önemli temsilcisi olan eşim de anti tez anlamında kendisine eşlik edip vokal yapmakta. eşim bir ara yanıma gelip bebeğimizi sınava biz götürelim mi? diye sordu. (“bebeğimizi” ne kadar büyüsede bir annenin evladına bakışı işte) zaten bende böyle bir teklif için her zaman ki gibi hazırdım. küçük beyimize, sanki hiç bilmiyormuş gibi ver bakalım şu okulun adresini dedim. aslında daha önce internetten araştırmış, okulun yerini aşağı yukarı belirleyip beynimde bir yere konuşlandırmıştım. Oğlum saat 08:50’de sıranda olmalısın dedim. Şimdiki gençlere birşey söylenmediğini, söylense de pek kar etmediği hep söylenir, (gerçi bizim çocuklar “şimdiki gençlik” sözünü kabul etmiyorlar. onlar şimdiki gençlik değillermiş, onların dönemi başkaymış.vb neyse bu da başka bir tartışma konusu) bunu önceki deneyimlerimden çok iyi bilirim, cevap gecikmedi “yok babacım onbeş dakika ek zaman var”dedi abisi de “evet baba”diyerek onu doğrulamaktan geri kalmadı tabi.
Neyse solistimiz ve vokal gurubu eşliğinde evden ancak 08:20’de çıkabildik. Eşim ben ve sınava girecek olan küçük oğlumuz, okulun yeri açık adres olarak; Kartal maltepe/ Esenkent gülsuyu mah. Ertuğrul Gazi Lisesi. Çıkışımız Ataşehir normal şartlarda arabayla 15 dk. fakat bu ÖSS sınav günü olduğu için biraz farkedebilir. zaten öyle de oldu Ataşehir’in erenköy gümrük yönündeki bulunan çıkışını kullanarak bostancı üzerinden E-5 e ulaştık. oraya kadar trafik yoktu. fakat E-5 çok yoğundu; Hem ankara istikameti hem de istanbul istikameti. trafik yoğundu, neyseki tıkanma yoktu akıcıydı. bilmediğim bir yere giderken, ön bilgi olarak o yerle ilgil çalışmalarımı yapar gözümde canlandırıp kafamda konuşlandırırım. her ne kadar konuşlandırmış olsam bile gene de yolda o cıvarı iyi bilen birine sorarım. yanlış bir yerlere girip iyice karıştırmamak için (denenmiştir) Bu düşünceyle Maltepe köprüsüne gelmeden önceki benzinciye girdim. pompadaki arkadaşa esenkent’e nereden gidiliyor dedim. bir eşime birde arkada oturan oğluma bakan pompacı, tereddütle Ertuğrulgazi lisesinemi gideceksiniz abi dedi. (e tabi, arkada oturan saçlı sakallı adamı görüp tereddüt etmesi çok doğal. ee.. ehm.. ağız alışkanlığı saçsız diyecektim) evet dedim tamam abi, köprüyü geçtikten sonra köprü üstüne çık oradan sağa sola sapmadan dümdüz devam et bir süre sonra yol tepe üstüne doğru tırmanacak okul orada zaten göreceksiniz. sakın esenkentin içini dolaşmayın zaman kaybedersiniz diye ekledi. teşekkür edip tekrar yola koyulduk trafik adım adım ama akıcı. Bizim ufaklık başladı gene bildik sözlere ekleme yaparak mırıldanmaya, ya aslında çokta önemli değil bu sınav, yetişemezsek beni şuradaki en yakın askerlik şubesine bırakırsız olur biter.
Tepeye tırmanırken ponpadaki arkadaşın söylediği gibi okul görünmüştü önünde firene bastığımda saat 08:55 i gösteriyordu. Hanımla sözleşmiş gibi ikimiz aynı anda, hadi oğlum bize ne vereceksen ver telefonunu falan sınava yetiş dedik Yok siz beni beklemeyin burada, zaten ben buradan dergiye geçeceğim. Ekibi çağırdım dergide çalışacağız dedi. oğlum olurmu, nasıl gideceksin sonra buradan diye sorduk? ben giderim.. hadi tamam siz merak etmeyin. gelde anlat şimdi dediğim dedik. bir yararı yok ne desen boş.. ben bunu bildiğim için sustum. annesi ise herzamanki gibi bir süre daha ısrarlarına devam etti anne yüreği tabi kolay değil. Sonuç her zamanki gibi hep aynı, o da peki dedi öptük ve başarılar dileyip vedalaştık.
Okulun bulunduğu yerdeki yol dar ve tepe üstü bir yer. Bunun üzerine sınava gelenlerin araçlarının alanı daraltması eklenince, iyice elverişsiz bir hal almış. Ben arabayı müsaait bir yere park ettim. eşime sen burda bekle ben bir bakıp geleyim dedim. okulun bahcesinden girip yan tarafta bulunan bina girişine ulaştığımda görevli polislerin bahce içerisindeki öğrenci yakınlarını okulun dışına çıkartmaya çalıştıklarını gördüm. Karşılıklı atışmalar vardı, polis kurallar böyle diyor veliler de okulun çevresinin beklemeye elverişsiz olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Velilerden biri, peki kantinde beklememize müsade edilsin ozaman dediğinde aldığı cevap aynı, hayır! dışarıda beklemelisiniz “kurallar böyle” Bir vatandaşın kantin konusundaki yorumu ise şöyleydi, “tabi erken erken her yeri açtılar, kazanacaklarını kazandılar şimdi ise dışarı atıyorlar herşey de çıkarcılık ve ticaret var” Diğer bir veli ise bu tavırdan haraketle Ülkenin geleceği hakkında yorumlarda bulunup cevresinde toplanan insanlara brifing verme çabasını göstermekteydi diğer veliler de onun söylediklerine katılıyorlardı. ama tüm çabalar boşaydı ve görevli polis sürekli ezberini tekrar ediyor “kurallar böyle” diyordu. bir yandan polisle tartışılıyor bir yandan da veliler önde polis arkada çıkış kapısına doğru yürüyoruz, sonuç her zamanki gibi olumsuz ve polis, okulun bahce kapısını arkamızdan kapatıp sürgülüyor.
Arabanın yanına geldim 15 dk bekledikten sonra bauhaus’dan aldığımız ve arabanın bagajında iade için bekleyen panjurları iade etmek için bauhaus a doğru yola çıktık. iadeyi yaptıktan sonra biraz dolaştık . eve saat 13:00 cıvarında geldik. saat bir buçukta telefona bakınca cevapsız aramalar gördüm açıp baktığımda ise küçük beyimizin bizi aradığını anladım. aramalar 12:38 de başlamış 12:49 a kadar ortalama iki dakikada bir. toplam beş altı arama. sınavdan çıkmış ve bizi aramış biz de telefonu duymamışız en sonunda da mesaj atmış, “on kere aradım telefonu duymadınız, ben gidiyorum o zaman” diye. bende hemen aradım ama ulaşamadım.
Akşam tekrar telefonla görüştüğümüzde, sınavdan çıkınca hemen sizi aradım telefonu duymadınız. okulun önünde minibüs falan geçer diye biraz bekledim fakat oradan ne minibüs ne otobüs hiçbiri geçmiyormuş onun için E-5 e kadar yürümek zorunda kaldım. öğle güneşinin altında yandım valla inşallah başıma güneş geçmez dedi. e oğlum biz sana demedikmi bekleyelim ya da sonra gelip alalım diye, sende bize beklemeyin diye ısrarcı olmadın mı? evet oldum ama insan sonra fikir değiştiremez mi? diyerek sözlerine devam etti hem bugün babalar günü sizinle birlikte bir öğle yemeği yerdik diye düşündüm.. ama kısmet bugüne değilmiş. babalar günün kutlu olsun babacığım. iyiki varsın seni çok seviyoruz sen bizim için önemlisin. kendine iyi bak ellerinden ve yanaklarıdan öperim dedi. telefonu kapattığım zaman gözlerim dolu doluydu. bu sözler üzerine başka ne denilebilirdi, bir baba bundan başka ne isteyebilirdi ki? küçük beyimiz bu sefer gerçekten, bana söyleyecek pek birşey bırakmamıştı.
Dilerim herşey istediğiniz gibi gerçekleşir. Sevgiler..
Derya AKYILDIZ
17 Haziran 2007 ÖSS sınavı da önceki sınavlardaki gibi tarihteki yerini aldı. Benim de 27 ve 26 yaşına iki oğlum var 1997 yılında liseyi bitirdiler, kredili dönemin kredizedelerinden (ben o dönem mezunlarına ‘kredizedeler’ diyorum ) o gün bugündür sınava girerler kazanırlar kaybederler arada bir ÖSS ye girerler ve ne hikmetse onu hep iyi dereceyle geçerler. bu nedenle bizim ailemizde sınav’a girmek çok sıradan rutin bir iş gibidir adeta bir gelenek bir yaşam biçimi halini almıştır. Büyük oğlum sınavlara çalışır, girer, çıkar ve hiç kimseyi rahatsız edip strese sokmaz herşeyini kendi kendine halleder. sınav yerini tespit için o semtleri iyi bilen arkadaşlarını arayıp bilgi alır sonra da gidip sınavına girer gelince, internetten bakıp doğru yanlış tespitlerini yapar. kendileri halen A.Ö.Fak. Kam.Yön.4.sınıf öğrencisidir. laf aramızda ne okulmuş bir bitebilse artık fena da olmaz hani, ondan önce de aynı okulun Org. Yön. 2. sınıf. kayıt sildirmişti. Sonra gene ÖSS ve şimdi işte Kam.Yönetimi 4. sınıfta az daha unutuyordum, küçük beyin bir de Akademi İstanbul (özel) Radyo Televizyon bölümü 2 yıl var. efendim anlayamadım? ne küçüğü kocaman adam mı? hmm.. doğru valla sanırım haklısınız.. kafasına göre takılıyor işte.. neyse bu konulara fazla değinmesem sanırım daha iyi olacak.
Küçük oğlumun sınav dönemleri ise tam tersine sanki daha 17 yaşındaymış ve ilk defa sınava giriyormuş gibi ve de tören şeklinde olur. her sınav ona çok zor gelir, o dönemlerde stres yüklüdür. bu olumsuzluğunu çevresindeki herkesle paylaşmakta ise üstüne yoktur. sağolsun bu oğlum tembelliği de çok sever, yok efendim sınav neymiş, neden yapılırmış, ne gerek varmış, okulu bitirse ne olurmuş? vb. gibi cümleler bu konudaki hoşnutsuzluğu ve olumsuz bakışı anlatan ona has cümlelerdir. bu tavır ve davranışları, çevresinde ve aile içinde konuya çok önem veren anti tez anlamında insanlar kümesi oluşmasına katkı sağlamıştır. kendisinin aile içinde. bir de vokal grubu vardır. bu grup, annesinden başlayan teyze dayı hala dede ve babaannesine kadar ulaşan kalabalık bir ekipten oluşmaktadır. ve yapma oğlum öyle düşünme, okumak iyidir, ne yapalım ülkemizin şartları böyle, eğer okumazsan sonra çok pişman olursun vb. gibi sözler ile “tez anti tez” sonucu oluşan anti vokal yapan bir gruptur. laf aramızda ben küçük beyimizin bu tavır ve davranışlarının bir taktik olduğunu düşünmüyor da değilim hani? bu dönemlerde hep bir memnuniyetsizlik ve hezeyan modunda olan küçük beyimiz, nedense bütün sınavlara girmekten de geri kalmaz. Kalabalık bir topluluk içerisindeyken kulağınıza bu tür cümlelerden kurulu sesler gelirse, işte o zaman bilin ki, bizim küçük bey oradadır. kendisine ulaşmak için sadece sesin geldiği yöne doğru yürümeniz yeterlidir.
17 Haziran 2007 Pazar günü küçük oğlum’da sınava girecek olan 1 Milyon 640 Bin 259 öğrenciden biriydi (Bu üçüncü sınavı) 1.sinde S.Demirel Ünv. Isparta Turizim otelcilik(2 yıl) 2. sinde A.Ö.F İşletme (4 yıl) bakalım 3.sinde kimbilir artık neresi olur? Sınav sabahı erken kalktık beyefendinin halen, ezberinde olan yukarıda da bahsettiğim sözler var dudağında; Yok bu saatte sınav mı olurmuş, okulun yeri dağın başındaymış, böyle yerde sınava mı girilirmiş vb. tabi vokal gurubunun en önemli temsilcisi olan eşim de anti tez anlamında kendisine eşlik edip vokal yapmakta. eşim bir ara yanıma gelip bebeğimizi sınava biz götürelim mi? diye sordu. (“bebeğimizi” ne kadar büyüsede bir annenin evladına bakışı işte) zaten bende böyle bir teklif için her zaman ki gibi hazırdım. küçük beyimize, sanki hiç bilmiyormuş gibi ver bakalım şu okulun adresini dedim. aslında daha önce internetten araştırmış, okulun yerini aşağı yukarı belirleyip beynimde bir yere konuşlandırmıştım. Oğlum saat 08:50’de sıranda olmalısın dedim. Şimdiki gençlere birşey söylenmediğini, söylense de pek kar etmediği hep söylenir, (gerçi bizim çocuklar “şimdiki gençlik” sözünü kabul etmiyorlar. onlar şimdiki gençlik değillermiş, onların dönemi başkaymış.vb neyse bu da başka bir tartışma konusu) bunu önceki deneyimlerimden çok iyi bilirim, cevap gecikmedi “yok babacım onbeş dakika ek zaman var”dedi abisi de “evet baba”diyerek onu doğrulamaktan geri kalmadı tabi.
Neyse solistimiz ve vokal gurubu eşliğinde evden ancak 08:20’de çıkabildik. Eşim ben ve sınava girecek olan küçük oğlumuz, okulun yeri açık adres olarak; Kartal maltepe/ Esenkent gülsuyu mah. Ertuğrul Gazi Lisesi. Çıkışımız Ataşehir normal şartlarda arabayla 15 dk. fakat bu ÖSS sınav günü olduğu için biraz farkedebilir. zaten öyle de oldu Ataşehir’in erenköy gümrük yönündeki bulunan çıkışını kullanarak bostancı üzerinden E-5 e ulaştık. oraya kadar trafik yoktu. fakat E-5 çok yoğundu; Hem ankara istikameti hem de istanbul istikameti. trafik yoğundu, neyseki tıkanma yoktu akıcıydı. bilmediğim bir yere giderken, ön bilgi olarak o yerle ilgil çalışmalarımı yapar gözümde canlandırıp kafamda konuşlandırırım. her ne kadar konuşlandırmış olsam bile gene de yolda o cıvarı iyi bilen birine sorarım. yanlış bir yerlere girip iyice karıştırmamak için (denenmiştir) Bu düşünceyle Maltepe köprüsüne gelmeden önceki benzinciye girdim. pompadaki arkadaşa esenkent’e nereden gidiliyor dedim. bir eşime birde arkada oturan oğluma bakan pompacı, tereddütle Ertuğrulgazi lisesinemi gideceksiniz abi dedi. (e tabi, arkada oturan saçlı sakallı adamı görüp tereddüt etmesi çok doğal. ee.. ehm.. ağız alışkanlığı saçsız diyecektim) evet dedim tamam abi, köprüyü geçtikten sonra köprü üstüne çık oradan sağa sola sapmadan dümdüz devam et bir süre sonra yol tepe üstüne doğru tırmanacak okul orada zaten göreceksiniz. sakın esenkentin içini dolaşmayın zaman kaybedersiniz diye ekledi. teşekkür edip tekrar yola koyulduk trafik adım adım ama akıcı. Bizim ufaklık başladı gene bildik sözlere ekleme yaparak mırıldanmaya, ya aslında çokta önemli değil bu sınav, yetişemezsek beni şuradaki en yakın askerlik şubesine bırakırsız olur biter.
Tepeye tırmanırken ponpadaki arkadaşın söylediği gibi okul görünmüştü önünde firene bastığımda saat 08:55 i gösteriyordu. Hanımla sözleşmiş gibi ikimiz aynı anda, hadi oğlum bize ne vereceksen ver telefonunu falan sınava yetiş dedik Yok siz beni beklemeyin burada, zaten ben buradan dergiye geçeceğim. Ekibi çağırdım dergide çalışacağız dedi. oğlum olurmu, nasıl gideceksin sonra buradan diye sorduk? ben giderim.. hadi tamam siz merak etmeyin. gelde anlat şimdi dediğim dedik. bir yararı yok ne desen boş.. ben bunu bildiğim için sustum. annesi ise herzamanki gibi bir süre daha ısrarlarına devam etti anne yüreği tabi kolay değil. Sonuç her zamanki gibi hep aynı, o da peki dedi öptük ve başarılar dileyip vedalaştık.
Okulun bulunduğu yerdeki yol dar ve tepe üstü bir yer. Bunun üzerine sınava gelenlerin araçlarının alanı daraltması eklenince, iyice elverişsiz bir hal almış. Ben arabayı müsaait bir yere park ettim. eşime sen burda bekle ben bir bakıp geleyim dedim. okulun bahcesinden girip yan tarafta bulunan bina girişine ulaştığımda görevli polislerin bahce içerisindeki öğrenci yakınlarını okulun dışına çıkartmaya çalıştıklarını gördüm. Karşılıklı atışmalar vardı, polis kurallar böyle diyor veliler de okulun çevresinin beklemeye elverişsiz olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Velilerden biri, peki kantinde beklememize müsade edilsin ozaman dediğinde aldığı cevap aynı, hayır! dışarıda beklemelisiniz “kurallar böyle” Bir vatandaşın kantin konusundaki yorumu ise şöyleydi, “tabi erken erken her yeri açtılar, kazanacaklarını kazandılar şimdi ise dışarı atıyorlar herşey de çıkarcılık ve ticaret var” Diğer bir veli ise bu tavırdan haraketle Ülkenin geleceği hakkında yorumlarda bulunup cevresinde toplanan insanlara brifing verme çabasını göstermekteydi diğer veliler de onun söylediklerine katılıyorlardı. ama tüm çabalar boşaydı ve görevli polis sürekli ezberini tekrar ediyor “kurallar böyle” diyordu. bir yandan polisle tartışılıyor bir yandan da veliler önde polis arkada çıkış kapısına doğru yürüyoruz, sonuç her zamanki gibi olumsuz ve polis, okulun bahce kapısını arkamızdan kapatıp sürgülüyor.
Arabanın yanına geldim 15 dk bekledikten sonra bauhaus’dan aldığımız ve arabanın bagajında iade için bekleyen panjurları iade etmek için bauhaus a doğru yola çıktık. iadeyi yaptıktan sonra biraz dolaştık . eve saat 13:00 cıvarında geldik. saat bir buçukta telefona bakınca cevapsız aramalar gördüm açıp baktığımda ise küçük beyimizin bizi aradığını anladım. aramalar 12:38 de başlamış 12:49 a kadar ortalama iki dakikada bir. toplam beş altı arama. sınavdan çıkmış ve bizi aramış biz de telefonu duymamışız en sonunda da mesaj atmış, “on kere aradım telefonu duymadınız, ben gidiyorum o zaman” diye. bende hemen aradım ama ulaşamadım.
Akşam tekrar telefonla görüştüğümüzde, sınavdan çıkınca hemen sizi aradım telefonu duymadınız. okulun önünde minibüs falan geçer diye biraz bekledim fakat oradan ne minibüs ne otobüs hiçbiri geçmiyormuş onun için E-5 e kadar yürümek zorunda kaldım. öğle güneşinin altında yandım valla inşallah başıma güneş geçmez dedi. e oğlum biz sana demedikmi bekleyelim ya da sonra gelip alalım diye, sende bize beklemeyin diye ısrarcı olmadın mı? evet oldum ama insan sonra fikir değiştiremez mi? diyerek sözlerine devam etti hem bugün babalar günü sizinle birlikte bir öğle yemeği yerdik diye düşündüm.. ama kısmet bugüne değilmiş. babalar günün kutlu olsun babacığım. iyiki varsın seni çok seviyoruz sen bizim için önemlisin. kendine iyi bak ellerinden ve yanaklarıdan öperim dedi. telefonu kapattığım zaman gözlerim dolu doluydu. bu sözler üzerine başka ne denilebilirdi, bir baba bundan başka ne isteyebilirdi ki? küçük beyimiz bu sefer gerçekten, bana söyleyecek pek birşey bırakmamıştı.
Dilerim herşey istediğiniz gibi gerçekleşir. Sevgiler..
Derya AKYILDIZ


