Yaz okulunun final sınavlarının olduğu hafta bisikletle Ankara'ya gitmeye karar verdim (vermez olaydım). Aynı hafta içinde evi boşalttık eşyalarımızı sattık-dağıttık. Kişisel eşyalarımı toplayıp Ankara'ya arabayla gelicek olan arkadaşıma teslim ettim. Normalde konaklamalı olması gereken bu yolu sabaha karşı çıkıp akşam 22.00 civarı Ankara'da olmak olmak üzere planladım. Yolla ilgili çok yüzeysel bilgiler edindim. Ayrıntıların sürpriz olmasını istedim. Gece 3.30 da kalkıp 4te yola çıkmayı planlıyodum ama 1 saat gecikmeli başladım tura.
Bisiklet yola çıkmaya hazır
(link) (link)
(link) (link)
3 yılımın geçtiği bu öğrenci evini artık terkediyorum. Özliycem galiba
(link) (link)
Saat 5 dışarısı karanlık ve yolculuk başlar
(link) (link)
Daha yolun başında sayılırım
(link) (link)

(link) (link)
Güneş doğarken yoldan manzaralar
(link) (link)
(link) (link)
(link) (link)
(link) (link)
Bayat'a gelmeden önce zorlayıcı bir tırmanış vardı. Enerjimin yarısını götürdü bu tırmanış ama sıra inişe geldiğinde bütün yorgunluğumu unuttum. İniş yapmak gerçekten çok güzel bir duygu. Bayat'a girmeden hemen önce Trabzonlu Ertanın yerinde bi güzel sabah kahvaltısı yaptım. Kuymak yiycektim ama biraz pahalı geldi. Kuymak hevesimi eve saklayıp odun ekmeği eşliğinde kahvaltı tabağıyla idare ettim. Kaybedecek fazla vakit yok kahvaltımı bitirip tekrar yola koyuldum.
Bunu da öylesine çektim işte. Yazık olmuş çekirgeye
(link) (link)
Bu turistik yere uğramayı çok isterdim
(link) (link)
Yolun önemli bir kısmı geride kalmış. Bu civarda lastiğimin patladığını anladım diken girmiş. Yama setinin içinde yapıştırıcı olmadığını farkettiğimde çok geçti :S Lastiği şişirip ne kadar gidebildiğini denedim ve sorunsuz sivrihisara kadar gidebildim. Sivrihisarda yama seti satan yer aradım. Burda yama seti bulup lastiği tamir edene kadar çok vakit kaybettim.
(link) (link)
Dizimde oluşan ağrı dayanılmaz hale geldi. Kas gevşetici vs. kullandıysam da pek işe yaramadı. Selenin ayarını değiştirince daha iyi oldum. Diz ağrısı hem konsantrasyonumu hem de performansımı çok olumsuz yönde etkiledi.
(link) (link)
Sivrihisarda kuru fasulye molası
(link) (link)
Ankaraya geldim sayılır diye düşünmüştüm ama yanılmışım
(link) (link)
Polatlı'yı geçtikten sonra güzel bir iniş daha vardı yaklaşık 20km indim. Hep böyle devam edicek zannettim ama tekrar çıkışlar başlayınca artık yorulduğumu hissettim.
Son 45 km. Bu tuğlalar yolun kenarına savrulurken ben orda olabilirdim. Böyle tehlikeler bazen korkutuyor beni
(link) (link)
Artık hava kararmış, soğumuş, yorgunluk üst düzeye ulaşmıştı. Rüzgar zaman zaman tersten esti. Yol ancak arabalar geçerken görülebiliyordu. Ben ne kadar görünüyodum onu da bilmiyorum. Sonuçta arkadan aydınlatma ne kadar iyi olursa olsun karanlıkta o yolda olmak çok tehlikeliydi. O duruma düşeceğimi bilseydim karanlığa kalmamak için baştan önlemimi alırdım. Gerekirse turu konaklamalı yapardım ama artık geri dönüşü yoktu son 40-45 km kala pes edemezdim. Yine de çok kez bırakmayı düşündüm. Tırmandığım her yokuşun ardında iniş olduğunu hayal ederek kendimi avuttum ama sonuçta hep tırmanış... Artık dayanıcak gücüm kalmamıştı ki son yokuşun ardında şehrin ışıkları belirdi. Yeniden doğmuş gibi oldum bütün yorgunluğumu unuttum. Tekrar iniş mükemmel bir duyguydu. Uzun bir inişten sonra Dikmen'e varmak üzere Konya yoluna saptım. Artık bitmiştim ve Konya yoluna çıkmak benim için Ankara'ya gelmiş sayılmaktı. Zaten planladığım vakti geçeli çok olmuştu (gece 01.30) Orda bir benzinlikte durdum ve kuzenimi aradım. Kuzenim arabayla gelip beni ve bisikletimi alıp eve bıraktı. Bu yolculukta şunu anladım ki antremansız böyle bir yolculuğa çıkmak çok çılgıncaydı. Açıkçası kendimi bu kadar zorladığıma pişman oldum ama sonunda eve varabilmek her şeye değer. Zorda olsa turu tamamlamış oldum.
Sonuç: 20 saat yolculuk, 265km yol, 2 gece uykuyla ancak toparlanmış bir beden, macera dolu bir anı
Sevgiyle kalın...
Bisiklet yola çıkmaya hazır
(link) (link)
(link) (link)
3 yılımın geçtiği bu öğrenci evini artık terkediyorum. Özliycem galiba
(link) (link)
Saat 5 dışarısı karanlık ve yolculuk başlar
(link) (link)
Daha yolun başında sayılırım
(link) (link)
(link) (link)
Güneş doğarken yoldan manzaralar
(link) (link)
(link) (link)
(link) (link)
(link) (link)
Bayat'a gelmeden önce zorlayıcı bir tırmanış vardı. Enerjimin yarısını götürdü bu tırmanış ama sıra inişe geldiğinde bütün yorgunluğumu unuttum. İniş yapmak gerçekten çok güzel bir duygu. Bayat'a girmeden hemen önce Trabzonlu Ertanın yerinde bi güzel sabah kahvaltısı yaptım. Kuymak yiycektim ama biraz pahalı geldi. Kuymak hevesimi eve saklayıp odun ekmeği eşliğinde kahvaltı tabağıyla idare ettim. Kaybedecek fazla vakit yok kahvaltımı bitirip tekrar yola koyuldum.
Bunu da öylesine çektim işte. Yazık olmuş çekirgeye
(link) (link)
Bu turistik yere uğramayı çok isterdim
(link) (link)
Yolun önemli bir kısmı geride kalmış. Bu civarda lastiğimin patladığını anladım diken girmiş. Yama setinin içinde yapıştırıcı olmadığını farkettiğimde çok geçti :S Lastiği şişirip ne kadar gidebildiğini denedim ve sorunsuz sivrihisara kadar gidebildim. Sivrihisarda yama seti satan yer aradım. Burda yama seti bulup lastiği tamir edene kadar çok vakit kaybettim.
(link) (link)
Dizimde oluşan ağrı dayanılmaz hale geldi. Kas gevşetici vs. kullandıysam da pek işe yaramadı. Selenin ayarını değiştirince daha iyi oldum. Diz ağrısı hem konsantrasyonumu hem de performansımı çok olumsuz yönde etkiledi.
(link) (link)
Sivrihisarda kuru fasulye molası
(link) (link)
Ankaraya geldim sayılır diye düşünmüştüm ama yanılmışım
(link) (link)
Polatlı'yı geçtikten sonra güzel bir iniş daha vardı yaklaşık 20km indim. Hep böyle devam edicek zannettim ama tekrar çıkışlar başlayınca artık yorulduğumu hissettim.
Son 45 km. Bu tuğlalar yolun kenarına savrulurken ben orda olabilirdim. Böyle tehlikeler bazen korkutuyor beni
(link) (link)
Artık hava kararmış, soğumuş, yorgunluk üst düzeye ulaşmıştı. Rüzgar zaman zaman tersten esti. Yol ancak arabalar geçerken görülebiliyordu. Ben ne kadar görünüyodum onu da bilmiyorum. Sonuçta arkadan aydınlatma ne kadar iyi olursa olsun karanlıkta o yolda olmak çok tehlikeliydi. O duruma düşeceğimi bilseydim karanlığa kalmamak için baştan önlemimi alırdım. Gerekirse turu konaklamalı yapardım ama artık geri dönüşü yoktu son 40-45 km kala pes edemezdim. Yine de çok kez bırakmayı düşündüm. Tırmandığım her yokuşun ardında iniş olduğunu hayal ederek kendimi avuttum ama sonuçta hep tırmanış... Artık dayanıcak gücüm kalmamıştı ki son yokuşun ardında şehrin ışıkları belirdi. Yeniden doğmuş gibi oldum bütün yorgunluğumu unuttum. Tekrar iniş mükemmel bir duyguydu. Uzun bir inişten sonra Dikmen'e varmak üzere Konya yoluna saptım. Artık bitmiştim ve Konya yoluna çıkmak benim için Ankara'ya gelmiş sayılmaktı. Zaten planladığım vakti geçeli çok olmuştu (gece 01.30) Orda bir benzinlikte durdum ve kuzenimi aradım. Kuzenim arabayla gelip beni ve bisikletimi alıp eve bıraktı. Bu yolculukta şunu anladım ki antremansız böyle bir yolculuğa çıkmak çok çılgıncaydı. Açıkçası kendimi bu kadar zorladığıma pişman oldum ama sonunda eve varabilmek her şeye değer. Zorda olsa turu tamamlamış oldum.
Sonuç: 20 saat yolculuk, 265km yol, 2 gece uykuyla ancak toparlanmış bir beden, macera dolu bir anı


