Scudo Sports

1 gün 300 km

MehmetAliB.

Forum Bağımlısı
Kayıt
20 Ekim 2013
Mesaj
2.108
Tepki
4.649
Şehir
Antalya
Hayat ne kadar garip. Bursa'ya Uludağ tırmanışına gidecektim. Bisikleti otobüse bindirip yola çıkmıştık ki yolda darbe girişimi oldu. Bunun üzerine ben de Bursa'ya varmadan Afyonkarahisar'da indim. Memleketimde da üç beş gün istirahat ettikten sonra Antalya'ya geri dönüşü bisikletle yapmaya karar verdim. 300 km'den fazla bir yol yapıyordu. Başarabilecek miydim? Yapabileceğimi biliyordum. Tabi hayat bir gariplik yapıp önüme engel çıkarmazsa.:)

Sabah 06:00 sularında güneş daha yenice doğarken yola çıktım. Berrak bir Afyon havası gökyüzünde yolumu aydınlatırken üşütecek ölçüde esen rüzgar üstümdeki ince rüzgarlığa çarpıyordu. Afyon'un yaz mevsiminde de olsa nemsiz kuru havası terletmeden pedal basmama yardımcı oldu ve ben neredeyse zahmetsizce yola başladım.

1.JPG

çok geçmeden rüzgar şiddetini artırmaya başladı ve ben antalyaya doğru gittikçe şiddeti daha da arttı. sevindim... sevindim çünkü bisikletçilere nadiren esen arka rüzgar arka tarafımdan tam yarım saat boyunca beni itekledi. bu mutluluk uzun sürmedi yalnız. önce sol arka çaprazıma geçti. sonra da tam soluma. otoyol boyunca hızlı giden kamyonların tirbulanslarıyla birleşince şiddetli rüzgar arada bir yolun dışına atacak gibi şaka yapıyordu. kilometreler ilerledikçe bu sefer de sol ön çaprazıma geçti. artık dostça estiğini hiç söyleyemeyeceğim. dropbarın altından tutup ön yüzeyimi küçülttükçe küçülttüm. önümde 300 km yol vardı ve ben marjinal kazanımlara ihtiyaç duyuyordum. ''ayağa kalkmayı unut artık dostum.''

hiç acele etmedim. hiç gücümü zorlamadım. hatta etrafa bakıp bir zamanlar yaşadığım memleketimi bisiklet üstünde seyre daldım. ekinler olmuş. harman zamanı. baharda ekin tarlalarını tümden yeşile boyayan mevsim şimdi de renk tablosundan sarıyı seçmiş.

2.JPG

yol boyunca ezilmiş bir yılan bir de tosbağadan başka biri sürü leylek, bir sürü sığır sürüsü gördüm. eskiden, ta çocukluk zamanlarımda bu sürülerin birinin ardında ben vardım. elimde çomakla öküzleri güderken uzak ülkelere seyehat eder hayalimde türlü türlü maceralar yaşardım. o zamanlar afyon coğrafyasında manda diye bir hayvan yaşardı. hani şu sütüyle afyon kaymağını meşhur eden iri boynuzlu afrika kaçkını hayvan. kaymağı pek lezzetlidir. normal kaymaktan daha katı olur. yanına bir de bal bulursanız sofrada başka şeye hacet yoktur.

şimdi o mandaların, camışların, malakların yerinde yeller esiyor. çayların suyu çekildi çekileli, göller kurudu kuruyalı bu suyu çok seven hayvan, çamurun içinde döne döne yatmayı kendine zevk etmiş hayvan nesli azalmışlar diyarına gitti. üniversite ve birkaç sulak dağ köyünde son demlerini yaşıyor. yol kenarında eskiden var olan şimdi kurumuş gölü bir de avrupa ırkı danaların çokluğunu gördüm de bunu da yazıvereyim dedim.

3.JPG

düz ovalar boyunca yol aldım. rüzgarın ne yandan estiğini artık boş vermiştim. çok geçmeden kesildi zaten. afyondan ta Isparta sınırına kadar elektrik enerjisi sağlayan yüzlerce rüzgar gülü görünce de ''vay be memlekette temiz enerji peşinde koşanlar da varmış'' deyip sevindim. don kişot'a selam söyleyin. burda yel değirmenlerinin modern versiyonundan yüzlerce var.

ben gittikçe sıcaklık etkisini artırıp alnımdan terleri dökmeye başladı. vara vara ısparta burdur yol ayrımına vardım. burada bir karar vermem gerekiyordu. antalyaya burdur üzerinden mi gidecektim, ısparta üzerinden mi? burdur yolu nispeten daha kısa, daha düz, daha yükseltisiz. tabiki zor olanı seçtim. ısparta yolu daha dağlık, daha zorlu bir yol. Doğası burdurlular bana kızmasın, nispeten daha güzel ve yolu uzatmam lazım. çünkü 300+ km mesafe yapmak istiyorum. antalyanın batı yanından değil de doğu yanından gireceğim için eve kadar 300 km hedefim tamam olacak.

DSC_1369.JPG

Ispartaya girişteki yüksek rampa hoş geldin dedi. aşağıya şehre inip çay bahçesinin birinde bir gölge bulup soluklandım. zira güneş tepedeki yerini almış sıcak oklarıyla alnıçatımı vuruyordu. her molada içecek alıp, kana kana içip sulukları dolduruyordum. yolculukta her şey iyi gidiyordu. başlangıçtaki mahmur hızımı artırıp ortalmayı 27 civarlarına çekmiştim ve bu ortalama 300 km boyunca böyle gidecek gibi görünüyordu. ta ki o rampa inişine varana kadar...

hız demişken bendeniz km saati kullanmıyorum. kalp atışlarımı ölçen nabız bandı kullanıyorum. gitmek istediğim mesafeye göre kalp atışlarımı başka bir değişle de gücümü ayarlıyorum. hız denen şey yol uzunluğu, eğim, rüzgar, irtifa, hava durumu, trafik gibi bir çok yönetemediğimiz değişkene bağlıdır. oysaki gücümüz kalp atışlarının söylediği üzre net belidir. yol boyunca hedef kilometrem 300 olduğu için sürekli Eşikte süremem. 1.5 2 saat gibi sonra tükenirim. Dinlenmeyi uzun tutmam icap eder. Eşik Altında da (steady state interval bölgesi) süremem. gücümü zamana uyarlamalıyım. tempo bölgesini üst sınır seçip dağlarda en fazla o bölgede sürdüm. aslında yolculuğumun büyük kısmı endurance bölgesinde geçti. arada bir sürerken dinlenmek için de toparlanma bölgesinde pedal bastım. ne diyor bu adam yahu diyorsanız @Bahadır Gürel beyin yazılarını salık veririn. çalışmalarımız aynı ekolden değil ama yazdıklarının altına bir imza da benden.

Isparta şehrini çıkıp dağlar senfonisine giriş yaptım. dağlar şehri çıktıktan hemen sonra karşılamayı yapıyorlar. tırmanırken ''bu ısparta yolunu seçmekle ne iyi ettim'' diye kendi kendime söyleniyordum. önümde çok güzel manzaralar beni bekliyordu. hatta bir de türkü tutturdum. değmeyin keyfime. ta ki o dağ inişine varana kadar. bendeniz dağları inerken pek severim. tırmanıp tırmanıp şimdi ödülümü aldım inişe geçiyorum dediğim esna bir de ne göreyim. inişte asfalt sıcaktan erimiş. bildiğin çirkin bir siyahlıkla katran katran yol boyunca aşağı doğru akıyor. hem iniş eğiminin yüksekliğinden, hem dağın güney doğuya bakan yamacının güneşle ittifakından asfalt erimiş. adeta aşağı doğru akıyor.

DSC_1370.JPG

Parmak izlerimle fotoğrafladığım yer iyi denebilecek ölçüde hatta. kimi yeri o kadar kötüki lastikler üzerinden geçerken aynı sulu çamurlu yerden geçermiş gibi ötüyor. bi ara fren yaptım. ziftin üstünden kayıp düşecektim nerdeyse. hava sıcak. vücudumun açıkta kalan yerleri güneşten yandı. terden sırılsıklamım. karasal iklim artık değişti. rüzgar yaprak kımıldatmıyor. nem yükseldi. her tarafım vıcık vıcık ter. yol iki şeride, hatta yer yer yol yapım çalışmalarından dolayı tek şeride düştü. kayacağım diye bulabildiğim ziftsiz başka bir değişle asfaltsız yerlerde korka korka fren yapıyorum. ''Ulan ....'' deyip önüme gelen her şeye saydırıyorum. neye? kime? belli değil. her şeye. hızım yaklaşık 15 km iniş boyunca ninem bisiklete biniyor modunda. fiziki olarak yoldan hava durumundan bitmiş durumdayım. sırtımdaki sırt çantası bile ağır gelmeye başladı. bisikletçi anayasısının bir maddesi derki: ağırlığı bisikletçi değil bisiklet taşımalıdır. her tırmanışta, her ayağa kalkıp pedal basışımda omzumdan bir yükü de beraberimde taşıyorum. çanta omzuma baskı yapıyor artık. bir daha yolculuğa sırtımda çantayla çıkmam. fiziki yorgunluğu bir kenara bırakalım pisikolojik olarakta çöktüm...

''ulan antalyaya kadar hep böyle mi bu asfalt?! otobüsle mi gitssem acaba?!... sdfkklneww'' neyseki başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır hesabı bizim erimiş asfalt inişin sonu geldi. kendi kendimle konuşmaya başladım. ''Len olum sen antalya kadar bisikletle gitmeyecek miydin? evet. O zaman başladığın işi bitir. öyle veya böyle, 10 sate veya 100 saat bu işi bitir. Tamam tamam bi susta serinliyeyim. imanım gevredi temmuz sıcağında.'' İç sesi susturdum. geniş bir ağacın gölgesinde serin suları bir yandan içip bir yandan kafamdan aşağı boca ederek motoru soğuttum. benzincinin birine tekrar sordum.
-bu yol boyunca kenarında lokantaların olduğu bir baraj gölü olacak. acaba ne kadar uzaklıktadır?
-20 km sonra.
dedi. halbuki 20 km önce ısparta içinde başka bir benzinci de ayı cevabı vermişti.
-20 km sonra.
20 km kadar geldim göl falan yok...

DSC_1363.JPG
Yol boyunca içilenler: 1 adet izotonik içecek, 1 adet kakaolu süt, 1 adet %100 limonata, sınırsız maden suyu, sınırsız su. İçilmeyenler: 0 kola, 0 eneji içeceği denen spor düşmanı.

bundan sonra aklımı toplayıp kendimi dağlara vurdum. manzara, ağaçlar, toprağın kokusu, kuzey yamaçlarında karlar.. dağların yalnız sevenlerine sarih bazı güzellikleri vardır. bu tabiatın devasa güzellikleri sırlarını yalnız yanına varanlara gösterir. yolculuğumun bu en güzel yerini, bu haz alarak, zorlanarak tırmandığım, kuşlar gibi süzülerek indiğim yerlerini özür dilerim fotoğraflayamadım. zaten böylesi güzellikleri hiç bir objektif çekemez. o duyuşu yalnız tırmananlar bilir, hisseder. bendeniz sürüş karakteri bakımından tırmanışçı değilimdir. onların hemen arkasından süren kişiyim diyeyim. benim sürüş karakterim başkadır. lakin bu dağlara tırmanmayı, manzarasını seyretmeyi hele bir de kartallar gibi inişini pek severim. maalesef hiç fotoğrafım yok. çekmesi aklıma bile gelmedi)

buraya mutlaka tekrar geleceğim. 50/34 aynakol 11/32 kaset şart yerleri var. yazın erimiş asfaltlı o yere değil tabi. yazın değil; ilk baharda veya sonbaharda tavsiye ederim efenim.

nice sonra yine bir benzincide soluklanıp sordum.
-bu yol boyunca kenarında lokantaların olduğu bir baraj gölü olacak. acaba ne kadar uzaklıktadır?
-20 km sonra.

DSC_1373.JPG

artık sormamaya karar verip sürdüm demir atı. gölden bahsedeyim. ısparta antalya yolu üzerinde karacaören barajı var. sular toplanıp dağların arasındaki bu yuvada eşsiz bir güzelliğe kavuşmuş. etrafındaki dağlarıyla, ısparta insanının güzelliğiyle, kenarındaki lokantaların nefisliğiyle nadide doğa harikalarından. artık akdeniz iklimine girdiğinizi belli eden yapışkan nem burada gölün taze havasından insana tesir etmez. adamı dinlendirir, yeniden doğmuşa çevirir. daha önce @taner07 dostumla buraya gelip bisikletlerimizle bağrına sığınmıştık. bağrına sığınmıştık kelimeleri zannederim yorgunluğumun tesirinden çıkmış olsa gerek. o kelimeleri keyfini çıkarmıştık yapalım.

nice sonra bir dağın başından aşağıda gölü görüp yaylasına varmış yörük gibi sevindim. varıp mekan tuttuğum gölbaşı restauranta park ettim. kasiyere bisikleti sıkıca tembihleyip doğru lavaboya gittim. bir güzel kafamı yıkadım. gelip hemen kendime balıkla beraber çoban salata sipariş ettim. salataya nar ekşisini bolca döküp limon üstüne limon sıktım. gelsin su, gitsin çay, ağaçların hışırtıları, kuşların cıvıltıları iyice dinledim. yolun üçte ikisi bitmişti

DSC_1382.JPG
Bu kişi de bendeniz

güneşin batacağını fark edip ayaklandım. çantamda aydınlatmalarım var ama karanlıkta ne olur ne olmaz. bundan sonrası bir iki orta derece tırmanış ve antalya sınırı tabelasından sonra düz yoldan ibaret. Saat 23.00 sularında yorgun argın eve vardım. strava 300 km hedefimi 322 km tamamlanmış gösteriyordu.:)

Ekran Görüntüsü (4).png
 

Dosyalar

  • 7.png
    7.png
    43,8 KB · Okunma: 65
Scudo
tebrik ederim , çok sert eğimlerle karşılaştınız mı?
 
@MehmetAliB. Bu güzel anları en güzel şekilde bana da hissettirdiğiniz için teşekkürler. Kaleminize ve eforunuza sağlık...
 
  • Beğen
Tepkiler: MehmetAliB.
vee 2017 Milan-San Remo için Team SKY lideri seçildim :koptum::koptum:

( FDJ demiyorum çünkü Demare zaten kazandı :) )
 
  • Beğen
Tepkiler: MehmetAliB.
tebrikler. bence işin en zor yanı sırt çantası. sadece bir kere 12 km yol gittim o mesafede bile eziyet gibi geldi.
 
Başlığı görünce tur olarak algılamadım ama içeriye girince gerçekten bir süpriz ile karşılaştım ve büyülendim. Tek kelimeyle mükemmel, ayaklarınız ve elleriniz dert görmesin.
 
  • Beğen
Tepkiler: legolas99353
Çok güzel,bize de örnek olacak nitelikte.

Teşekkürler
 
Ne yorulmuşundur, çok sağlam yorulmuşundur :)...
 
zihinde bitirince işi; gerisi hava su civa... :) Güzel performans.. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Murat A
Pedalınıza sağlık, çok güzel bir yazı olmuş. 322 km bir günde mükemmel sonuç tebrik ediyorum sizi. (Darısı başıma)
 
Cümleten teşekkür ederim. Çok güzel deneyimdi.
@Kerem Groims
Estafurullah, teşekkür ederim. O yazarı okuldayken bir arkadaşım daha tavsiye etmişti. Mutlaka okuyacağım.

@srdrmrs
Eğimler yolun uzunluğundan dolayı zorlu hale geldi aslında. Isparta'nın çıkışından sonra, bir de yazımda övgüyle bahsedip de fotoğraflayamadım bölgede ciddileşiyor. Laktik asit seviyemi geçirecek eğim hiç olmadı. Aslında bilerek kendimi o noktalarda zorlamadım, yavaş gittim. 34 ayna 32 kaset oranı çok yardımcı oldu. Tabi aslında asıl yaptığım antrenmanlar beni zorlattırmadı. Bir ara kilitli pedalı ayağımdan çıkarmak zorunda kaldığımı hatırlıyorum:)

@egesengun
Kalem kısmı için teşekkür ederim.

@Tolga Çelebi
Hiç bişey anlamadım:koptum: Araştıracağım ama:kötü:ipucu istiyorum

@Ahmet Ayaz
Hakkaten öyleymiş. Hem fazladan ağırlığı vücuduna taşıtıyorsun hem de terletiyor.

@recep24ank
Tur yazılarını severek okuyorum. Sizin teşekkür etmenize gerek yok aslında;)
@kaskreis
Eyvallah

@Yavuz S.
Aynen öyle

@Kudret Kurtcebe
Sağolasın. Şimdi yeni dağlar arıyorum.

@hasanalparslang
Eyvallah. Dizler hiç ağrımadı. Sürüşlerimi aşama aşama artırmıştım.

@beci
Neden olmasın

@MertAG Çok sağlam yoruldum
 

Dosyalar

  • DSC_1376.JPG
    DSC_1376.JPG
    180,2 KB · Okunma: 69
  • DSC_1376.JPG
    DSC_1376.JPG
    180,2 KB · Okunma: 65
1 günde 300km ha? cidden tebrikler :)

bunca yıl bisiklet binerim daha bi kere bile arkadan ittiren rüzgara denk gelemedim.. bi de afyonu mu denesem napsam :D
 
@Türka¥ :D:DBu rüzgar işi tamamen şans işi.
Yönünü hissedemiyorsanız ağaçlara bakın.
Benim geçtiğim yol üzeri cidden rüzgar bakımından dolu dolu estiriyor. İkinci fotoğrafta tepelerde görülüyor, elektrik enerjisi için bir sürü rüzgar gülü var.
 
Mehmet Ali, tek kelime ile muhteşemsin. Başka söze gerek yok.:harika::harika:
 
  • Beğen
Tepkiler: mariokaldato
Bu arada synapse hoş... güle güle kullanın
 
1 gün 300km
2.gün pert :hihi:
yalnız fotolardan en çok sevdiğim bu oldu :asik:
https://www.bisikletforum.com/dosyalar/dsc_1363-jpg.79072/
 
  • Beğen
Tepkiler: MehmetAliB.
Geri