İstanbul-Anamur-İstanbul = 3106 km

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Tatil ile turu birleştirerek iki etapta tamamladım.

1. Etap: İstanbul-Kayseri-Mersin-Anamur
14 gün pedal, 2 gün tatil (Kayseri), toplam 1484 km

Etap arası Anamur'da 16 gün tatil. (toplam 233 km)

2. Etap: Anamur-Fethiye-İzmir-İstanbul
15 gün pedal, toplam 1389 km

Toplam tur özeti: 29 gün pedal, 18 gün tatil, toplam 47 günde 3106 km

1. ve 2. etapları ayrı post edeceğim. En sona da teknik anlamda "iyi ki"lerim, "keşke"lerim, bir dahaki turum için kendime tavsiyelerim, fikir/bilgi arayışlarım, sorularım vs. olacak.

Öğle 12:30 civarı siteden yola çıktım. Şenay hanım arkamdan su döktü - eh artık kaza belaya karşı sigorta da yaptırdık. Vira Bismillah. Yola çıktıktan 8 km sonra foto çekmek aklıma geldi. Bir hafta önce lastikleri ve odometreyi sıfırlamıştım. Yola çıkışta odometre=211 km idi. 28mm yerine 35mm enli lastikleri yeni taktım. Çamurluğa sürtüyor bazen. Sirkeci-Kadıköy vapurunda ön çamurluk ayarını yaptım.
Akşama kardeşimin Kartal'daki evine vardım.

1. günün (19 Ağustos) özeti: Trip=83.4 km, Odometre=294 km
Kartal'da saat 13:00 civarı yola çıkmadan evvel kardeşim resmimi çekti. Sapanca gölü kıyısında kamp alanı tavsiyesi almıştım. Akşama kadar kamp alanına varmak zorundayım. İzmit'te gölgeler iyice uzamaya başladı. Saat 21:30'da Sapanca Seka Kamping'e ulaştım. Gece foto çekmedim.

2. günün (20 Ağustos) özeti: Trip=102.2 km, Odometre=396 km
Sapanca Seka kamp. Sabah erkenden toplandım. Kampta evvelki gece iki bisikletliyle tanıştım. Birinin ismi Zafer, İ.Ü. tıp öğrencisi. Diğerini not almamışım. İktisat okuyordu galiba. Ankara'ya arka yan yollardan Nallıhan üzerinden gidip, oradan Ürgüp'te başka bir grupla birleşerek Karaman'a devam edeceklermiş. Karaman'da grup ikiye bölünüp bir kısmı İstanbul'a geri pedallarken diğeri Manavgat üzerinden Antalya'ya gideceklermiş. Yola çıkmadan evvel bir Zapanca Hatirazi...

Bolu dağı başlıyor. Fotoda ne kadar masum görünüyor değil mi? Geceyi geçirmek için Abant sapağından birkaç km sonra Hayrettin Tokadi türbesi tavsiye edilmişti. Gölgeler uzamaya başladı daha bolu dağını geçeceğim. Akşama oraya varmam imkansız. Nitekim zirveye yakın gece bastırdı. Yolu göremiyorum. Yürüyerek zirveye çıktım. Tokadi türbesine giden yol da tam dağ başı. Kurt mu çıkar, ayı mı, domuz mu belli değil. Neyse hiç biri çıkmadı da sağ salim gece vakti türbeye vardım. Bana türbenin aş evi ve misafirhanesi var demişlerdi. Ayrıca mesire yeriymiş ve çadır yerleri varmış. Misafirhane yok, çadıra da izin vermediler. Çadırı dış otoparkta kurdum.

3. günün (21 Ağustos) özeti: Trip=131.7 km, Odo=528 km
Ertesi sabah türbe/mesire karışımı tesisin girişinin otoparktan görünümü. Bugün yok yere saatler kaybettim burada. Bagaj lastiklerim kayıp. Ara ara hiç bir yerde yok. En sonunda otoparkın uzak köşelerinde buldum. Bisikletin üzerinde kalmışlar, bisikleti oraya buraya gezdirirken alakasız yerlere düşmüşler. Bundan sonra hiç bir şeyi "öylesine" bir yere koymayacağım. Mutlaka ya çanta içine girecek, ya vücuduma veya bisiklete tam monte edilmiş olacak. Saat 7:30'da yola hazırdım, bagaj lastikleri yüzünden 10:40'da yola çıktım. Gerede Yayla Kamping diye bir yerin tavsiyesini almıştım ama Gerede'ye vardığımda hava kararmak üzereydi. Kamp alanının 30 km daha ileride olduğunu söylediler. Tavsiye edilen stop noktalarına varacağım diye iki gündür gece yarısı pedal çevirmekten bıktım artık. Bu gün de öyle olmasın diye Gerede merkezde Kervan Otel'de kaldım. Hem çamaşırlarım birikmişti, onları da çöp kovasında yıkadım. Sabaha hepsi kurumuş. Kurumasa da ne gam. Arkaya asarım, yolda kururlar.

4. günün (22 Ağustos) özeti; Trip=69.9 km, Odo=598 km

5. gün sabah 10:30 Gerede'den yola çıktım. Akyarma Geçidi'nde Trip=36.3 km, saat=14:10
Bu geçitten inerken ilkin 111km/s yaptım. Bisiklet yüklerle birlikte gülle gibi iniyor yokuş aşağı. Derken ikinci ve daha dik bir iniş başladı. Daha inişe başlarken 100 km/s geçtim. Bıraksam 130-140 nereye kadar hızlanacağı belli değil. Bırakırdım da, ama kötü bir yan rüzgar başladı. Hem şiddetli, hem kesintili. Bisikleti sağ bandın sağ yarısında tutmaya çalışıyorum, hızım 100 küsür ve anca tutunabiliyorum. Yan rüzgar hep soldan vurup vurup kesiliyor. Beklenmedik bir anda bir de sağdan vursa, o hızda bisikleti devirebilir. Rüzgara güvenemedim, frenlemeye başladım.

Not: Sadece acemiler gereksiz risk alır. Demek ki bu işte acemiymişim. Bundan sonra gerekmedikçe 80'i geçmemeye karar verdim.

Ankara'ya yaklaştık iyice. Gece Ankara'da Gökhan Ak misafir etti. O da bisikletçi, ben onun yanında amatörüm. Geçen Cuma imsaktan sonra sabah namazını Ankara'da kılıp yola çıkmış, Cuma namazını Konya'da kılmış. 8.5 saatte 266 km, iyi mi?

5. günün (23 Ağustos) özeti; Trip=134.9 km, Odo=733 km

6. gün öğle vakti Ankara GTİ (benim eski şirket) arkadaşları ziyaret ettim. Cumartesi ama bizim takım full orada... Soldan sağa Murat Ağagündüz, ben, Bülent Gölgeli, Ersel Kılıç.

Soldan sağa Gökhan Ak, ben, Murat Ağagündüz
24 Ağustos (6.gün) saat 14:15 GTİ/Ankara'dan yola çıktım. İlk planım Kırıkkale üzerinden Kırşehir idi, ama Gökhan Bala üzerinden giden tali yolu tavsiye etti. Trafik yok, daha emniyetli. Ben de öyle yaptım. 6. gün akşamı Bala Polis Merkezi bahçesinde çadır kurdum. Polisler çok samimi ama yine de foto çektirmek istemediler.

6. günün (24 Ağustos) özeti: Trip=84.5 km, Odo=817 km
7. gün (25 Ağustos) kayda değer foto çekmemişim. Saat 9:00'da Bala Emniyet Amirliğinden yola çıktım, saat 20:00'de Kırşehir otogarımda kamp attım. Söğütlerin altına çadır kuracaktım ama otogar zabıtası içeride de kalabileceğimi söyledi, ben de çadırla hiç uğraşmadım. Otogarın bir köşesinde battaniyeyi çekip uyudum.

7.günün (25 Ağustos) özeti: Trip=128.4 km, Odo=946 km
Yukarıdaki foto ise 8.güne (26 Ağustos) ait. Bugün 6:30'da Kırşehir otogardan yola çıktım. Mucur'da kahvaltı molası. Çallıgedik geçidine 12:30'da vardım. Bu fotoyu 14:25'de çektim. Akşam olmadan rahatça dayımlara ulaşabileceğimi düşünüyordum ama yine olmadı. Kayseri merkezden dayımı arayıp yol tarifi aldım. Yazlık ev merkezden 10 km ileride, Erciyes eteklerinde Hisarcık yaylasında. Dik yokuş tırman tırman bitmiyor. Yarı yolda bir de lastik patladı (İstanbul'dan beri ilk defa). Bisikleti elde götürmeye başladım. Sonuçta yine akşama doğru dayımlara vardım.

8. günün (26 Ağustos) özeti: Trip=145.2 km, Odo=1091 km
Kahvaltıdan sonra bisiklete bakınca ön lastiğin de inmiş olduğunu gördüm. Buraya kadar patlamayan lastik, burada çift patlak. Bisiklet hakkında biraz bilgi vereyim. 1990 model Raleigh Randonneur. İngiltere'den gelirken getirmiştim. O sırada Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi. Reynolds 531 hafif çelik kadro ve maşa, tur geometrisi, Shimano Deore set, Mavic jantlar, Brooks kösele uzun yol selesi, Blackburn yüklükler, vs. Kullanılan parçalar türünün en iyileri. Biraz yaşlı ama olsun, iyi iş çıkarıyor. Soldaki ön lastik, sağdaki arka lastik. Yola çıktığımda ikisi de yeniydi ama 1100km.de arka lastiğin su kanalları silinmiş, yarı yarıya kabak olmuş. Bu çok anormal. Lastikler Rubena Hooks patlamaya dirençli kaliteli şeyler. En az 5, hatta 10 bin km dayanmasını beklerdim. Tamam bisiklet yüklenince halter gibi (50 kg. civarı) ve yükün çoğu arka lastikte ama yine de bu kadar çabuk kabaklaşmasına bozuldum biraz. Patlakları tamir ettikten sonra dış lastikleri takarken ön-arka yer değiştirerek taktım. 9. ve 10. günler (27 ve 28 Ağustos) Kayseri'de dayımlarda kaldım. 11. gün (29 Ağustos) foto çekmemişim. Saat 10:45'de dayımın yazlığından çıktım, bisikletin bazı kaynak işleri vardı, sanayide o işlerin peşinde koştum biraz. Kayseri sanayiden 13:30 civarı yola çıktım. Akşam Yeşilhisar'da (Çelik Otel) kaldım.

11. günün (29 Ağustos) özeti: Trip=84.2 km, Odo=1175 km
Yukarıdaki foto ise 12. güne (30 Ağu) ait: Saat 9:15 Yeşilhisar'dan start. Araplı Geçidine 10:35'de vardım. Niğde içine girmeden pas geçtim. Cumayı Niğde otogar camiinde kıldım. Kolsuz Geçidine 18:25'te vardım. Çaykavak Geçidine 19:10'da vardım. Hava kararmak üzere ama bundan sonrası Ulukışla'ya kadar sürekli iniş. Ulukışla'da gecelemeyi düşünüyordum ama, Ulukışla yol üstü değil. Benim hedefim Pozantı üzerinden Mersin. Ulukışla ise ters yönde 5 km kadar içeride. Ertesi sabah o 5 km.yi geri gelmem lazım. Öyle yapmadım, direkt Pozantı yönünde ilerlemeye başladım. Nasıl olsa yolda çadır kurabileceğim bir yer bulurum. Nitekim saat 20:00 civarı (gece) Pozantı'ya 35 km kala Hasangazi mevkiinde Doruk Petrol'de misafir ettiler. Çadırı benzinliği bahçesinde biraz gözden ırak bir yere kurdum. Fotodakiler soldan sağa ben, Hacı, Osman (işletme sahibi), Abdullah.

12. günün (30 Ağustos) özeti: Trip=123.8 km, Odo=1299 km
13. gün (31 Ağu) sabahı. Bulut. Abdullah ilgileniyor daha çok. Bulut'un eşi 2 gün evvel anayolda ezilmiş. Çok üzgün. Biraz ilgilenince morali düzeldi. Peşimden ayrılmadı hiç. Aykkabılarımı, çadır malzemelerini vs alıp saklıyor. Çadırı toplayamıyorum. Baktık olacak gibi değil, Abdullah onu oyalarken ben toplandım. Ben yengemin verdiği poaçaları çıkardım, Abdullah da çay demledi, kahvaltı yaptık. Saat 7:00'de yola çıktım. Uzun yolda sulu meyveler çok yeniyor. Ön çantalarda 4 tane 1.5 lt.lik dondurma kutum var, üzüm, şeftali, kavun ile dolup dolup boşalıyor. (Kavunları aldığım yerde kesip dilimliyorum). Her neyse Çiftehan girişinde sabahın köründe meyve satan teyzeden durup şeftali almadığıma sonradan pişman oldum. Meyveler suyunu çekti nitekim. O saatte henüz tüm meyve tezgahları kapalı. Pozantı'ya yaklaşırken 5 kiloluk PET damacanalarda şalgam, portakal suları satan yerler gördüm. Eh, Adana'ya çeyrek kala uyduruk portakal suyu değildir bunlar. Mantıken taze sıkma portakal suyu olması lazım değil mi? Pozantı'da bu amcadan 5 lt. limonata aldım. Damacanayı çantaya sığdırabilmek için boş dondurma kutularını iç içe koydum. Neticede benim ev yapımı halis limonata diye aldığım şey en adisinden boyalı şekerli su çıktı. Daha sonra öğrendim ki, şalgam da, portakal suyu da, hepsi öyleymiş. İçilecek gibi değil ama güneşte yandıkça suyla karıştırarak toplam 1 lt. kadar içtim yine de. Gerisini Tekir yaylasında bir teyzeye verdim. Alan memnun veren memnun.

Tarsus'a 63 km kala
Kandilsırtı Geçidine (1370m) saat 12:10'da vardım. Mersin'e vardığımda akşam olmuştu. Şehir içi çadır kurmak zor. Mersin çıkışında kampingler olduğunu biliyorum. O yüzden biraz pedala abanarak iyice gece bastırmadan Mersin'i pas geçmeye çalıştım. Nafile. Mersin içinde gece bastırdı. Allah'tan şehir içindeyim, cadde ışıklarının yardımıyla Mezitli'ye 20:30'da vardım. Bu arada Mersin'de trafik ve bilhassa halk otobüslerinin sürüşü berbat. İstanbul'u aratmıyor. Mezitli sahilde çok uzun bir kumsal var. Rastgele bir yere çadırı kurdum. Günlerden sonra ilk defa dalga hışırtılarıyla uyuyacağım! Ağzım kulaklarımda.) Plajda duşlar kapalı ve çok yorgunum, o yüzden gece denize girmedim.

13. günün (31 Ağustos) özeti: Trip=163.7 km, Odo=1463km)
14.gün (1 Eyl) güneş doğarken Mezitli kumsaldan bir görüntü. Burada çok sayıda Suriyeli var. Sabaha doğru saat 3-4 civarı bir grup sahile geldi. Bağıra çağıra eğleniyorlar, kızılderili dansı gibi bir şeyler yapıyorlar, hepsi de zil zurna sarhoş. Bunlşar Suriye'nin mutlu azınlığı anlaşılan. Her neyse, 14. gün sabah deniz, kahvaltı vs. derken saat 11:00'de yola çıktım. Yolda bir alışveriş merkezinin parkında görevlilerden foto çekmelerini rica ettim. Akdeniz şeridinde hava acaip sıcak ve rutubetli. Buna benim "sentetik giysi" takıntım da eklenince, terleme sorununu çözemedim. Üzerimdeki penye t-shirt sanki bir kova su boca etmiş gibi. Oysa yağmuru içeri geçirmeyen, fakat teri alıp dışarı atan ve cildi sürekli kuru tutan sentetik giysiler var. Eldiven ve pantolonda da sıkıntı var. O konuya daha sonra değinirim. Bugün akşam 19:00 civarı Kapızlı'da İl Özel İdaresi Kampinge vardım. Kamp kapanmış (15 Haz. - 1 Eyl) arası açık) ama beni bir gecelik misafir ettiler.

14. günün (1 Eylül) özeti: Trip=63.5 km, Odo=1526 km
Ertesi sabah (15. gün - 2 Eyl) Kapızlı kamptan bir görüntü. Hem kampa vardığım gece yüzdüm, hemde ertesi sabah yüzdüm. Bundan sonra da hep böyle yaptım zaten. Sabah deniz, gün boyu pedal, gece yine deniz. Çamaşırları kullanılmamış bir çöp kovasında yıkadım, ama bu sefer iç anadoludaki gibi sabaha kurumadı. Rutubet... Sabah 8:45'de Kapızlı'dan yola çıktım. Geceyi Aydıncık'ta geçirdim. Genelde Akdeniz'in iklimini de, doğasını da, insanını da severim, ama Aydıncık'tan itibaren batıya doğru insanları daha çok sevdim. Aydıncık Poyraz Restaurant'a civardaki kamp alanlarını sordum, onlar da burada kalabileceğimi, para da almadıklarını söylediler. Saat 20:00 ve müşteri çok azdı. Kumsal ise boştu. Ben de restaurant ile kumsal arasındaki bir çardağa çadırı kurdum.

15. günün (2 Eylül) özeti: Trip=102.7 km, Odo=1629 km
Ertesi sabah (16. gün / 3 Eylül) Aydıncık'tan yola çıkarken restaurant yöneticisi Murat beyin çektiği foto. Annesi ve -sanırım- kız kardeşiyle birlikte işletiyorlar burayı. Çok tatlı ve iyi insanlar. Yola çıkış saati 8:30 Yol boyunca dağ taş bunlarla dolu. İsmi "frenk yemişi". Dondurma kutularından birini doldurdum. Sakın çıplak elle tutmayın. Ben o hatayı yaptım, 2 gün boyunca yüzlerce mikroskopik dikenler battı ellerime. Aydıncık çıkışında Soğuksu var. Fotoyu tersten çektim (yol Aydıncığa geri gidiyor). Burada bir dere küçük bir koya dökülüyor. Koy küçük olduğundan derenin soğuk suyu deniz suyunu domine ediyor. Yüzeyden itibaren 1 karış soğuk ve çok az tuzlu su. Onun altı hamam suyu. Derenin çıkışına bir de havuz kazmışlar, ortaları 5 m.yi geçiyor. İstanbul'da soğuk ve az tuzlu su ilgi çekmez ama orada cayır cayır güneş altında, hamam gibi ve tuzlu deniz suyunun norm olduğu bir yerde o soğuk su öyle iyi oluyor ki... Denize girdim, duş niyetine de tatlı su havuzunda yüzdüm. Yola devam.

Dere ağzındaki yapay havuzun farklı açıdan görüntüsü.
Aydıncık-Anamur arasında tepelerin birinde bir gruba çektirdiğim foto. Penye t-shirt işlevini tamamen kaybetti neredeyse. Giyer giymez vıcık vıcık üstüme yapışıyor. Ben de şekilde görüldüğü gibi arkaya asarak kurutuyorum. Anamur'a 9 km kala Pullu-II kamp alanı. Tabelada "açık" yazıyor ama kamp girişi metruk ve bakımsız. Keşif için biraz içeri girdim ama baktım ki patika yollar çatallanarak yokuş aşağı iniyor, gerisin geriye döndüm. Burası denizden 50+ m yüksekte bir yer. kamp girişinden denize doğru iniş var, bir de bunun geri dönüşü var, o yüzden sahile kadar inmedim. Anamur'a 8 km kala Pullu-I kamping. Kamp girişi orta halli 2. sınıf bir kamp alanını andırıyor. İçeride keşif yapmak için girmek istedim, karşılığında kimlik istediler, bekçinin tutumu da saygısızca ve lakayıt idi. Fiyatı da yüksek (kendi çadırınla 25, onların çadırını kullanırsan 37.5 gecelik) İçeri girmeden pas geçtim. Sonuçta sevmedim burayı.

Anamur'a 7 km kala, Mamure Kalesi'nin hemen yanında "Paradies" kamping. İçlerinde en bakımlısı bu. İşletmecisi de mantıklı bir kadına benziyor. Fiyatı da Pullu-I ile aynı. Bir de bunun 50 m ötesinde Dragon Camping var, nasıl olduysa orayı atlamışım. Günler sonra yürüyerek kumsaldan keşif yaparken rastladım. Hem işletmecileri iyi insanlar, ailece işletiyorlar, hem bakımlı, temiz, yeşil ve huzurlu, hem de en ucuzu. Çadır yeri gecelik 15, ben elektrik kullanmadığım için bana 10 teklif ettiler ve Anamur Home, sweet home... Saat 18:30 Anamur'daki evin girişinde çektirdiğim finish resmi. Sweet mweet dediğime bakmayın. Ev tamtakır, anahtar teslim alındığı haliyle duruyor. Allah'tan elektrik ve su var, salon hariç ampuller de takılı. Ev içinde kamp hayatı yaşayacağım.

16 günün (3 Eylül) özeti: Trip=66.7 km, Odo=1696 km
İstanbul-Anamur gidiş özeti: 14 gün pedal, 2 gün tatil, toplam 1484 km (yola ilk çıkarken odometre=211 km idi) Bunu en tepeye post etmiştim ama çıkmamış. Tekrar post ediyorum. Biraz sıralama hatası oldu ama elimden bir şey gelmiyor. Yol öncesi tam teçhizat test sürüşünden bir resim. Bisiklet: 1990 model Raleigh Randonnerur (vaktinde Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi), komple Shimano (Deore) set, kadro ve maşa Reynolds 531 çelik, Mavic jantlar (700), Brooks kösele sele, Blackburn rack, 3x6 vites. Tasarım hatası diyebileceğim bir yanı var, en küçük ayna 28 diş, en büyük ruble yine 28 diş yani en düşük vites 28/28. Bu oran 26" jantta bile yetersizken 700mm jantta hiç yetmiyor.

Ön çantalar: En dipte birinde tamir kutusu (1 kg.lık beyaz peynir kutusunda), diğerinde kişisel bakım malzemeleri, traş mak., pil, tlf, traş şarj adaptörleri vs. 1.5 lt.lik bir dondurma kutusunda. Ağırlık çeksin diye bunları ön çantaların dibine koydum. Ön çantaların gerisi %100 yiyeceklere tahsis edilmiş durumda. Sağlı sollu ikişer tane 1.5 lt.lik dondurma kutusuna üzüm, şeftali, kavun, incir gibi ezilebilen yaş meyve koyuyorum, arta kalan yere de konserveler, galeta, kutulu yiyecekler (peynirler, rus salatası, vs.) ve elma gibi sert meyveler.

Arka çantalar: Geri kalan her şey. Giyecekler (1/3'ünü Anamur'dan İstanbul'a kargoyla geri postaladım), yedek parçalar, çay/şeker/elektrikli plastik cezve, plastik süt şişesinde deterjan, sabun+lif, diş fırça+mucunu, Sin-Kov, güneş kremi, kafa lambası, koli bandı vs. (Bir ara bunların tam listesini çıkarıp neyin eksik neyin fazla geldiğini yazsam iyi olacak.)

Ayrıca çadır, uyku tulumu ve mat. (Uyku tulumu ve mat Anamur'daki evdeydi. O yüzden giderken yanıma bir battaniye ve plaj sergisi aldım, Anamur'a varınca bunları fazlalık giysilerle beraber İstanbul'a geri kargoladım, yerlerine uyku tulumu ve matı aldım.)
 
Scudo

Sanberk E

Forum Bağımlısı
Kayıt
4 Haziran 2013
Mesaj
2.145
Tepki
1.605
Şehir
Kocaeli
Bisiklet
Pinarello
Yola çıktığınızdan keşke haberim olsa idi, sizi fethiye ve kocaelide seve seve ağırlamak isterdim...
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Çok teşekkür ederim hocam. Ağırlamış kadar oldunuz. Bir dahaki sefere inşallah. 04 Eylül - 19 Eylül arası 16 gün, 17 gece Anamur'da kaldım. Anamur'a dair resimler. Meyve bahçelerinin, çilek tarlalarının, muz seralarının arasından denize iniyoruz. Anemurium'un doğusu, Mamure Kalesine kadar kumsal. Siteler, site önlerinde şezlong ve şemsiyeler, kafeler, insanlar, ve çöpler. Mesafeler o kadar uzun ki, yürüyerek sabahtan akşama tüm kumsalı keşfetmeye yetmiyor. Ben de bisikleti kumsalda iterek, yollarda binerek kullanmayı denedim, iyi de oldu. Bir tesisin iskelesinden kare. Caretta Caretta yuvaları. Dragon Camping bence Anamur'daki en iyi kamp yeri. Hem sahibi çok anlayışlı biri, hem ortamı güzel ve temiz, hem de uygun fiyatlı. Eğer önümüzdeki yaz evi kiraya vermiş olursam, burada kalmayı planlıyorum. Anemurium tarafı ise SİT alanı olduğundan yerleşim birimi yok, dolayısıyla kalabalık yok. Deniz de orantılı olarak daha berrak. Anemurium kumsallarından başka bir görüntü. Dünaan gonşularla resim çekindiydik. Artık iyice Anamur'lu hissetmeye başladım kendimi.

Bu da Anamur'un diğer yüzü. Bu gördüğünüz lağımlı drenaj suyu. İsmi, "DSİ DO-1 Ana Drenaj Kanalı". TOKİ konutlarının arıtması yok, arıtma olarak adlandırdıkları şey drenaj sistemi. TOKİ'nin lağımı buraya kanalize ediliyor, çevredeki diğer bazı sitelerin de lağımlarını buraya akıttıkları söyleniyor (doğruluk derecesini bilmiyorum). Drenaj kanalına yakın Anamur Denizkent Sitesinden çok şikayet etmişler ama belediye bir şey yapmadığı gibi, olayı örtbas etmeye çalışıyor. Oradaki her sitenin kurallara uymayan bir tarafı olduğundan, belediye ile kimse karşı karşıya gelmek istemiyor. TOKİ'nin lağımı bir yana, Anamur'un ilçe olarak da bir arıtma sistemi yok. Onlarınki de arıtma değil,drenaj sistemi (lağımı öğütüp suyla karıştırıp akışkan hale getiren ve pompayla borudan basan sistem). Tüm Anamur'un lağımı kum burnundan 40m açıkta direkt denize boşaltılıyor. Neyse ki orada bir fay kırığı varmış ve deniz bir anda 700m derinliğe ulaşıyormuş. Anamur'un lağımı fay kırığının dibine çöküyor da oradan kurtarıyorlar. Belediye ise milletle alay eder gibi reklam afişleri asmış, sahile 10 büfe yaptık, Cumhuriyet Meydanını hizmete açtık, yol kenarlarına çiçekler diktik, aynen söz verdiğimiz gibi!! diye övünüyor. Ne diyeyim, eğer bu millet bu belediye başkanına gerçekten oy vermişse, bu lağıma da layıktır o zaman. Lağımın fotolarını ve filmini çektim. İlk fırsatta Çevre Bakanlığına şikayet edeceğim. Anamur'da oturuyor olsaydım TOKİ ve belediyeyi mahkemeye de verirdim.

Lağım debisi düşük ama denizi boyayacak kadar yoğun. 10+ km Anamur kumsalının ya en batısından (Anemurium) veya en doğusundan (Mamure Kalesi - Dragon Mocamp) denize girmek lazım. Arası lağım. Bir defa bu suyun 100m ilerisinden denize girme gafletinde bulundum. "Marmara Grand Foseptiği"ne benzer pis köpüklü bir deniz vardı. Açıklara yüzdüm, durum aynı. Bir de Anamur Türkiye'nin en temiz denizine sahip diyorlardı. Belki bir zamanlar öyle idi, ama şimdi durum vahim.
 

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.961
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Merhaba,

Güzel turunuz ve performansınız için tebrik ederim. Sizin turunuzu okudukça ve resimlere baktıkça, gelecek seneye ertelediğim Sinop-Anamur planımın sizinki gibi çok güzel olacağını düşünüyorum. Anamur'a gitmenin (Antalya-Adana turunda geçmiştim) belki de zorluğundan olsa gerek :) ilginç bir çekiciliği var.

Çok teşekkürler

Kazasız ve keyifli turlar

five
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Çok teşekkür ederim. Gerçekten de gidiş zevkli oldu. Dönüşün de ilk yarısı zevkliydi ama Kuşadasından itibaren giderek eziyet halini aldı. Dönüş detaylarını post edeceğim.

Hep gitmek lazım, hiç dönmemek lazım. :))
 
  • Beğen
Tepkiler: Cüneyt HOCAOĞLU

can akıncılar

Forum Bağımlısı
Kayıt
29 Aralık 2010
Mesaj
1.553
Tepki
897
Şehir
Fatsa
Bisiklet
Salcano
Harika bir tur,ayağınıza sağlık. Rubena lastiklerinizin daha 1000 km'de fire vermesini yokuş aşağı salınmanıza bağlıyorum:D 4 5 bin km'de olacak şeyler daha 1000 km'de olmuş.Bunun dışında Bisikletiniz tam bir klasik:D
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

ulaş kaya

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Mayıs 2012
Mesaj
609
Tepki
405
Şehir
Karaman
Bisiklet
Cannondale
Bravo Abdullah bey azimin sonu .

Ayaklarınıza sağlık güzel fotoğraflar eşliğindeki paylaşımınız için teşekkür ederiz.
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Hepinize çok çok teşekkür ederim arkadaşlar.

Can bey, gerçekte antika olan bisikletimi "klasik" olarak niteleme nezaketinizden dolayı ayrıca teşekkür ederim. :D

Anamur'dan İstanbul'a dönüş resimleri...
Anamur'da kaldığım müddet zarfında şehir içi 232.6 km yapmışım. Yola çıkarken Odometre 1928 km gösteriyordu. Anamur sitede Cumaları kurulan köy pazarından dondurma kutularımı tıka basa meyve doldurdum, pazarcılarla birlikte bu fotoyu çekip yola çıktım. Anamur-Gazipaşa arası. Hava bulutlu ve nemli. Bulutlar dağları kaplamış. Çok etkileyici bir manzara ama fotoda belli olmuyor. Buradaki iklim, muz bahçelerinin serasız olmasına imkan tanıyor. (Anamur'dakilerin hepsi sera içinde) ve Antalya il sınırı. Gazipaşa'da kamp alanı yok. Demirtaş'ta Kısmet Beach'de çadır kurdum. Aslında kamp alanı bu sene için hazır değil (önümüzdeki sene için hazırlık yapıyorlar) ama sahibi çadır kurmama izin verdi.

1. günün (20 Eylül) özeti: Trip=106.7km, Odo=2035km
Demirtaş Kısmet Beach'te sabah çayı. Kısmet bey, yardımcısı, ben. Yola çıkarken bir de geniş açıdan çektim. Alanya Anamur'da arka jant tellerinden biri kırılmış ve yenisini taktırmıştım. Alanya çıkışında yine arka tellerden biri kırıldı. Yenisini taktırmak için Konaklı Sanayi Sitesinde Zirve Bisiklet'i buldum. Zaten hava kapalıydı, ben içeri girer girmez hava patladı. Zirve Bisiklet'te Ahmet usta, teller kırılmaya başladıysa devamının geleceğini söyledi ve tüm telleri değiştirmemi tavsiye etti. Ama bisikletin orijinal telleri krommuş, oysa Ahmet ustanın elinde normal teller varmış. Bisiklet yüklü olduğu için kendi takacağı tellere garanti veremeyeceğini söyledi. Yorgun krom tellerin tümünü yeni normal tellerle değiştirmeyi seçtim. Fotoda Ahmet usta benim jant tellerini değiştirdikten sonra akord ayarı yapıyor. Akşam 18:30 gibi gün batmaya yakın Kızılot'ta Osay Camping'de kamp attım. Hiç foto çekmemişim.

2. günün (21 Eylül) özeti: Trip=78.6km, Odo=2113km
9:15 yola çıktım, biraz sonra ön jant tellerinden biri kırıldı. Yanımda yedek tel var. Akşam kampta yenisini takarım diye, ters telleri biraz gevşetip lastiğin yalpasını alarak yola devam ettim.

Antalya Konyaaltı
Konyaaltı / Liman mahallesi Shell'e yaklaşırken arka lastik patladı. Benzinlikte tamir ederken iç lastik subap kökünden çıktı. 20 senelik hiç açılmamış ambalajında lastik idi. Zamanla kendi kendine çürümüş. Elimde 2 adet yedek iç lastik vardı. Biri yeni no-name, diğeri 20 senelik Michelin. Biri Anamur'dayken, diğeri de dün yolda pert olmuştu. Şimdi son iç lastiğim de pert oldu ve pazar günü her yer kapalı. Geceyi benzinlikte geçirdim.

3. günün (22 Eylül) özeti: Trip=105.4 km, Odo=2219 km
Sabah 7:50'de iç lastik aramak için Antalya içine yola koyuldum, İl Sağlık Md.lüğü karşısında Doğa Sporları mağazasından yeni iç lastik alıp geri döndüm. 11:00'de yola çıktım. Yola çıkarken foto çekmemişim, Kemer fotosuna iliştireyim bu notu. Elliyim mi hı, elliyim mi?! Yine patlak. Yine arka lastik. Adrasan sapağına kadar tırmanış, buradan sonrası Kumluca'ya kadar iniş. Ancak günün batmasına çok az kaldı. Kumluca sahile vardığımda hava kararmıştı, sahilde kamp alanı yok, Belediye tesisi de beni kabul etmedi. Hava zifiri karanlık ve yol aydınlatması yok. Bisiklet elimde yarım saat Finike'ye doğru yürüdüm. Tek tük yol lambaları başlayınca da Finike'ye kadar pedalladım. Buralar unutulmuş sahiller. Tesis falan yok. Finike girişinde (Sahilkent) resmi ismi "10 numaralı Büfe", takma ismi "On Numara Beach"de saat 21:50'de kamp attım.

4. günün (23 Eylül) özeti: Trip=104.2 km, Odo=2323 km
"On Numara Beach"te ertesi sabah bol bol yüzdüm. Kahvaltıya davet ettiler, birlikte kahvaltı yaparken de resim çekmiştim ama çok karanlık çıkmış, yüzler seçilmiyor, yayınlamıyorum o yüzden. Saat 11:30'da yola çıktım. Finike-Demre arasında çok güzel saklı koylar ve kumsallar var. Finike-Demre arası. Demre girişinde okuldan dönen bir çocuğa resmimi çekmesini rica ettim, bu arada ben de onun resmini çektim. Sonradan farkettim ki, çocukcağız hazırolda poz vermiş. İşte bizim öğretmenlerimizin çocuk yetiştirmesi, işte mamul: "er çocuk". Çocuğu domine et, bağır, çağır, emret, azarla... sanki asker yetiştiriyorlar. Böyle ezilerek yetiştirilen çocuktan bir hayır gelir mi artık? Benim hazırol duruşum iyi olmamış. Kale Belediyesi Çöp Dökme Alanı. Çöpten dağ yapmışlar. Akşam 21:30 gibi Kaş çıkışında Olympos Camping'e vardım.

5. günün (24 Eylül) özeti: Trip=88.1 km, Odo=2411 km
Olympos Mocamp'ta ertesi sabah kahvaltı yaparken. Ankara'dan Mehmet Ali Kanbur ile orada karşılaştım. Benim ters istikametimde gidiyor. Ankara'dan Rize'ye otobüsle gitmiş, Rize'den itibaren Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz sahillerini dolaşarak (arada yaylalara çıkıp inerek) Kaş'a kadar gelmiş. Mersin'e kadar uzanıp, oradan otobüsle Ankara'ya dönecekmiş. O gün itibariyle 64 gündür yoldaymış ve toplam 4100 km yapmış. Tek başına gidiyor. Helal olsun diyorum.

Mehmet Ali'nin bisikleti.
Sabah bol bol yüzdüm, 11:50'de Olympos Mocamp'tan yola çıktım. Kaş-Kalkan arası Alman Marco ile karşılaştım. Bisikletlerle resim çektim ama Marco'yu çekmeyi atlamışım nedense. Almanya'dan Balkanlar-Türkiye üzerinden Gürcistan'a tek başına gidiyor. Sabah Fethiye'den yola çıkmış, akşama Finike'ye varmayı planlıyor (162 km). 4 haftadır yolda, 4200 km yapmış. Yükü hafif. Çadır, uyku tulumu, yiyecek vs. taşımıyor. Otellerde kalıyor, büfe ve lokantalarda yiyor. Tahminimce giyecekleri de tek kat taşıyıp, her akşam kaldığı otelde yıkatıyor olsa gerek. Kalkan'ı pas geçtim. Kayalıkların kıyısında bir köy. Neresini beğenirler anlamıyorum. İçine girsem belki anlardım ama o dik yokuşu in, "Hmmm güzelmiş" de, sonra aynı yokuşu geri çık... işime gelmedi. Patara. Normal asfalt yoldan kumsala erişim için Deli Dumrul'dan 5 TL bilet alıyorsunuz. Arka yoldan (2.4 km) erişim bedava. (Aynı şey Anemurium'da da var. Anemurium'a da yoldan erişim 3 TL, sahilden erişim bedava.) Ama arka yoldan kumsala eriştikten sonra denize 500m kadar kum tepelerinin arasından yürümek lazım. Patara Camel Mocamp'ta kamp attım. Hem tahta verandaların üzerine çadır kurulabiliyor, hem bedava. Çok keyifli.

6. günün (25 Eylül) özeti: Trip=47.6 km, Odo=2459 km
Yolun karşısında Camel Cafe-Bar var. Kaldığım mocampı da onlar işletiyor. Eski romantik, klasikleşmiş yabancı parçaları çalıyorlar (Dennis Russos, Cat Stevens, Beatles, vs.) ve müşterileri az sayıda yaşlı yabancı turistler. Bir de Medusa Bar var. Saz ile sol türküler çalıyorlar (hani şu yumuşak bariton sesli pos bıyıklı şarkıcıların seslendirdiği türkülerden "ben ölmedim ki, ben halkın çocuğuyum" vs.) Ama arada "leylim ley" de çaldılar, şimdi haklarını yemeyeyim. Fakat volümü dibine kadar açmışlar, dağların ötesine yayın yapıyorlar. Patara'da bir çok cafe-bar ve diğer tesisler var, herkes bir şeyler çalıyor, ama bu Medusa'nın sesi hepsini bastırıyor. Başka bir cafedeyseniz, bulunduğunuz cafenin çaldığı müziği iyi duyabilmek için hoparlöre yakın oturmanız lazım. Kimse de bir şey demiyor buna. Neyse gece 12:00 veya 01:00'den sonra tüm müzikler kesildi de uyuyabildim. Ertesi sabah 10:50'de yola çıktım. Muğla il sınırına (Kınık Suyu) 11:45'te, İncek Plajına 19:00'da gün batarken vardım.

7. günün (26 Eylül) özeti: Trip=99.7 km, Odo=2558 km
Ertesi sabah İncek Plajından bir kare. Plajı belediye işletiyor. Duş, WC yeni ve çok temiz. Kamp ücreti yok. Kumsalın doğu ucunda dağlık yürüyüş patikaları, batı ucunda iskele ve birkaç küçük balıkçı teknesi, 2 tane iskele dışına demirlemiş gezi teknesi. Batıda kayalıklar başladıktan sonra iki küçük saklı kumsal parçası daha var. Yüzerek çok açıldıktan sonra, saklı kumsalları denizden farkedebildim. Sadece tekneyle (veya yüzerek) erişim mümkün. Tekneyle gelip demir atmak veya birkaç gün kamp yapmak için ideal bir yer.

Kumsal çok güzel. WC ve duşların yakınında bir de büfe/rest. var. Fethiye'ye doğru giderken taze sıkılmış soğuk nar suyu molası. Geceyi Köyceğiz Kamping'de geçirdim. Köyceğiz'e gidip de Tarkan Bisiklet'e uğramamak olur mu? Tarkan'la birlikte foto çektik. Ne kadar da benzeşiyoruz değil mi? Buraya İstanbul'dan gelip yerleşmiş. Bisikleti Köyceğiz'e sevdiren kişi Tarkan. Gökova Bisiklet Turunda rastladığım Köyceğiz'lilerin çoğu, Tarkan'ın "zehirlediği" kişiler. Biraz sohbetten sonra ben kampa gitmek istedim. Tarkan ertesi sabah odun ateşinde çaya davet etti, yardımcısı Turgut da bisikletine atlayıp kampa kadar bana kılavuzluk yaptı. Köyceğiz'i sevdim. Bir de deniz kenarı olsaydı var ya, tadından yenmezdi.

8. günün (27 Eylül) özeti: Trip=49 km, Odo=2607 km
Ertesi sabah kampta ön-arka lastikleri takas ederken. Soldaki arka lastik, sağdaki ön lastik. İlkin Kayseri'de ön-arka lastikleri yer değiştirmiştim. Köyceğiz'e vardığımda arka lastik tamamen kabaklaşmış ve lastiğin orta kısmında kırmızı bir şerit görünmeye başlamıştı. Kampta ertesi sabah lastikleri tekrar yer değiştirdim. Lastikleri geri takarken iç lastiği tornavida ile delmişim. Tekrar sök, yama yap, tekrar tak. Odun ateşinde çaya yetişmek için acele edip solüsyonu kurutmadan takınca, yama hava kaçırmaya başladı. Tekrar sök, yamayı tokmakla, bekle, tekrar tak. Yok olmadı yine kaçırıyor. Tekrar sök, küçük yamayı söküp kalıntılarını iyice zımparala, üstüne en büyük yamayı yapıştır, tekrar tak. Yok olmadı yine kaçırıyor. Sinirden ağlayacağım neredeyse. Ben acele ettikçe işler sarpa sarıyor. Bisikleti öylece toparladım, arka lastik patlak vaziyette, bisiklet elimde, ite kaka Tarkan'ın yerine kadar götürdüm. Tabi saat 12 olmuş, odunda çay çoktan bitmiş. Tarkan benim haber vermeden gittiğimi sanmış. Neyse, yeni bir iç lastik alarak sorunu hallettim. Sohbet ederken Samsun'dan Köyceğiz'e yerleşen Faruk ve 100 kedisi olan Elif ile tanıştım. Faruk Bodrum'dan -Ören üzerinden- Köyceğiz'e bir günde pedallamış. Bodrum-Akyaka arasını bile Gökova Bisiklet Turunda 3 günde alıyoruz. Akyaka-Köyceğiz'e de 1 gün koy, eder 4 gün. Adam 4 günlük yolu bir günde almış, çok yoruldum falan diyordu. Elif ve annesi de kedileri sokağa atamadıklarından, herkes elindeki ihracat fazlası yavruları çaktırmadan bunların bahçesine atıp kaçıyorlarmış. Böyle böyle kedi sayısı 100'e kadar çıkmış. 20 tane de köpekleri var. Kediler yüzünden bahçesi geniş ev arıyordu Elif. Neyse 70 tanesini hayvan barınağına vermişler de geriye 30 tane kadar kedi kalmış. Kimse fazlalık kedileri bahçelerine bırakmasın diye de yoldan uzak izole bir yerde kiralık ev bulmuşlar. Çoğu kişi için çok basit olan bazı şeyler, duyarlılık düzeyi ile orantılı olarak kompleksleşebiliyor. Başkası olsa bahçesine bırakılan kedilerin dışarı çıkmaları için bahçe kapısını açar, problemin kendi kendisini çözmesini beklerdi. Zaten o zaman bahçeye kedi yavrusu bırakan da olmazdı.

18:30 gibi Gökova / Akyaka Orman Kampı'nda kamp attım.

9. günün (28 Eylül) özeti: Trip=43.9 km, Odo=2651 km

Ertesi sabah kahvaltı masası.
2009 Gökova Bisiklet Turuna katılırken, Muğla-Köyceğiz yolu üzerindeki Akyaka sapağında otobüsten inip, arkadaşlarla foto çektikten sonra Akyaka'ya inmiştik. Bu sefer de ters yönde giderken aynı sapakta Muğla'da oturan GBT organizatör ve katılımcılarıyla rastlaştım. Akyaka'da "Slow City" etkinlikleri varmış, Muğla Bisiklet Derneğinin de etkinlikte stand açmasını rica etmişler, onun için Muğla'dan Akyaka'ya gidiyorlarmış. Ben de tam ters istikamette gidiyorum. Etkinliğe davet ettiler ama yoldan kalmamak için geri çevirmek zorunda kaldım. GBT organizatörlerinden Levent bey ile foto çektik. Bir bisikletçi arkadaşımın dediği gibi, "Yokuşsuz yol yok, o yüzden yokuşlardan zevk almaya bakmak lazım". Akyaka'dan Sakar geçidine tırmanırken yılan gibi kıvrılan yollar ve su kaynatmış bir bisikletli.

Sakar Geçidi, 670m, saat 11:17
Yatağan - Milas arası Karaltı köyünde bir teyzeyle amcadan bol bol incir aldım. Bahçelerine davet edip benim fotomu çektiler ama kendi fotolarını çektirmek istemediler. Gün batarken 19:00 gibi Milas'a vardım. Geceyi Milas otogarda geçirdim. Karaltı-Milas arası arka teker sürtmeye başlamıştı. Otogarda arka jant tellerinden birinin kırık olduğunu farkettim. Akord yapıp sürtmeyi giderdim. İlk fırsatta kırık teli taktırmam lazım.

10. günün (29 Eylül) özeti: Trip=97.1 km, Odo=2748 km
Ertesi sabah Milas otogardan 7:30'da start aldım. Bafa Gölü'nü çekerken artık Akdeniz'e veda ettiğimin farkına vardım. Buruk bir duygu. Milas-Söke arası bir benzinlikte çay ikram ettiler. Ay çok utandım. Ama sadece bu bardak ikram, değil mi? Hadi ya, ikincisi de mi ikram? Söke'de jant teli için birkaç bisikletçiyi dolaştım, en sonunda Sarızeybekler'de bulabileceğimi söylediler. Sarızeybekler Bisiklet mağazasında jant telini sorarken Arif Şenol usta eğilip jantı inceledi. Derken kalktı ve tamam, teli taktım dedi. Ne?? Tamam tel ruble tarafında değildi ama yine de yükleri indir-bindir yap, arka tekeri çıkar, iç ve dış lastiği çıkar, vs. bir sürü işlem bekliyordum. Nasıl yaptın diye sordum, "meslek sırrı" dedi. Üstelik para da almadılar. Bizden hatıra olsun dediler. İşte o Arif usta ve Sarızeybekler bisiklet mağazası. Söke'de arka lastik biraz inikti, şişirdim, Kuşadası'na kadar idare etti. Kuşadası'na vardığımda güneşin batmasına daha vardı. Ne kadar yol alırsam kardır diye, İzmir'e en yakın kamp alanını sordum. Kuştur Club yanındaki kamp alanını söylediler. Kuştur'a yakın arka patlak nüksetti. Bisikleti elde iterek kamp alanına gittim. Meğer 2 senedir kamp kapalıymış. Kamp sahibi kendi bungalowunda ailesiyle yaşıyor. Geceyi orada geçirebileceğimi söyledi ama, WC yok, su yok, kumsalda çadır kurmaktan farkı yok. Kamp karşısındaki bir sahil cafesinin bekçisi ile anlaşıp kumsalda cafe yakınına çadır kurdum.

11. günün (30 Eylül) özeti: Trip=113.6 km, Odo=2862 km
Ertesi sabah yol öncesi. Gece hava bozdu ve yağmur başladı. Sabah güneş doğarken yağmur altında denize girdim. Yağmur altında, gece vakti, veya gün doğumunda yüzmeyi çok seviyorum. Bu sefer ikisi birden var. Hem gün doğumu, hem yağmur. Denize son girişim de bu oldu zaten. Bundan sonrası bir gün içinde kış seyahatine dönüştü. Her neyse, denizden sonra arka lastiği açtım, 2+2+1 şeklinde gruplanmış 5 tane çok ince diken deliği var. Dikenlerden birini dış lastikte buldum. Küçücük kıymık gibi bir şey. Elime batırmaya uğraşsam batmaz. Lastikler kabaklaştı ya, güya "Anti Puncture System" lastik uyduruk dikenlerden bile patlar oldu artık. Saat 9:00'da hazırdım ama kahvaltı + lastik tamiri derken 11:00'de yola çıktım. Yola çıkmadan evvel bu fotoyu çektim. Yol üstü Efes'e uğradım ama girişten geri döndüm. Tamamını gezmek için tüm günü harcamam lazım. Bozuk havaya yazlık teçhizatla yakalandım, lastikler ve jant telleri dandini, işin zevki kaçtı artık. Bir an evvel eve kapağı atmaya odaklandım. Efes'e harcayacak günüm yok malesef. Bir dahaki sefere... Hava zaten çok kapalı ve ağırdı, Selçuk'ta iyice ağırlaştı. Birazdan yer-gök birbirine karışacak. Büyükçe bir saçağın altına girip beklemeye başladım. 15-20 dk sonra hava patladı. Bir anda yollar sel oldu. Saçak 2m+ derinlikte olmasına rağmen yağmur serpintilerinden biraz ıslandım.

Yağmurun dinmesini beklerken. Yağmur dindikten sonra 14:10'da yola koyuldum. Bundan biraz daha ileride İzmir'e 20 km kala arka lastik yine patladı. Bir benzinlikte tamir ettim. Küçük bir cam parçasıymış. Yük indir-bindir + tamir = 1 saat de öyle gitti. Yola 19:00 gibi güneş batarken koyuldum. İzmir'e gece vardım. İzmir'de arka lastiğin yine inik olduğunu farkettim. Marjinal bir patlak - havayı birkaç saat tutuyor. Şişirip yola devam ettim. Peş peşe lastik patlakları, kırılan jant telleri, soğuk ve ıslak hava hepsi birleşince, İzmir'den İstanbul'a otobüsle dönme fikri iyice çekici gelmeye başladı artık. Niyeti bozup otogara gittim, ama orada bilet almaya elim varmadı bir türlü. Dünya turuna yetecek kadar yama ile yola çıkmıştım ama elimde tek yama kaldı. Onu da bu patlağa harcarsam yamasız kalacağım. Bandırma üzerinden dönmeye, yolda bir bisikletçiden yama almaya ve turu bisikletle tamamlamak için son bir şans daha tanımaya karar verdim. Geceyi otogarda geçirip, ertesi sabah marjinal patlağımla beraber saat 7:00'de yola koyulduk.

12. günün (1 Ekim) özeti: Trip=107.3 km, Odo=2969 km
Ertesi gün aynı yönde giden Hüseyin Nikzade (Hosein Nikzadeh) ile karşılaştım. İran-Azeri-Rus karışımı 27 yaşında Elektronik mühendisi, ama meslek olarak bisiklet sporunu yapıyor. Hatırladığım kadarıyla, Giant markasının İran temsilciliğinde çalışıyor ve bisiklet aksam / kadro tasarımı da yapıyor. Yarı İngilizce yarı Türkçe anlaşıyoruz. Dağ inişi ve BMX yarışlarında İran ve Asya birinciliği gibi dereceleri var. Bu arada, dağ inişi ve BMX'de İran dünyada 1 numaraymış. Class C (en üst derece) bisiklet antrenörlük lisansı da var. İran'dan Antalya'ya uçmuş, Antalya'dan Akdeniz ve Ege'yi takip ederek İstanbul, İznik, Ankara, Samsun, Gürcistan, Ermenistan, İran'a gidiyor. Çok iyi bir yol arkadaşı. Bu fotoyu da Manisa şehir merkezi sapağında karayolu işçileriyle birlikte çektik.

Hüseyin'in ve benim bisikletler. Dediğine göre benim bisikletin çeşitli tasarım hataları varmış. 23 yaşında bir bisiklet için normaldir. Benim hub eski tipmiş ve bu tip hublar jant tellerini vibrasyonla kırıyormuş. Kadro kaynak yerlerinde kullanılan teknoloji de eskiymiş. Maşa da antikaymış. Bisikletin geometrisinde de bazı antika tasarım özellikleri buldu. Sonuçta benim bisiklet Raleigh (Randonneur) vaktiyle en üst model tur bisikleti olmasına rağmen 1990 yapımı, ve oto sanayindeki gibi bisikletlerde de seneler ilerledikçe tasarımlar iyileşiyor.

Patlaklardan muzdarip olduğumdan, Hüseyin'in kullandığı lastiğin fotosunu özellikle çektim. Yanında bir de kevlarlı Schwalbe Road Cruiser yedek taşıyor. Bu turda en çok lastikler ve jant tellerinden problem yaşadım. Bir dahaki tura en kaliteli jant telleri ve mutlaka kevlarlı dış lastiklerle yola çıkacağım. Kevlarlı lastik ağır olurmuş... Tınnn... Benzinliklerin birinde mola esnasında bekçi köpeklerle oynaştık biraz. Daha ileride, Balıkesir'e 50 km kala Gelenbe'de bir Alpet istasyonunda konakladık. Yolda arka tellerden biri yine kırıldı. Gün boyu soğuk ve sert rüzgar tam karşıdan esti. Havada daimi bir yağmur tehdidi var. Tatil modundan tamamen dönüş moduna geçtim artık. Hüseyin'in de etkisiyle daha çok pedallamaya başladım.

13. günün (2 Ekim) özeti: Trip=121.8 km, Odo=3091 km
Gelenbe'den 8:30 gibi start aldık. Dün soğuktu ve tam karşıdan sert rüzgar esiyordu ama bugün hava daha da soğudu. Rüzgar yine aynı, hatta daha sert. Kaymak gibi asfalt, dümdüz yol, yine de vites 1/1'de ayakta abanmak zorunda kaldığım yerler oldu. Var mı daha ötesi bunun? Manisa-Bandırma arası yolun genelini 2/2 - 2/3'de gittim diyebilirim. Rüzgar buz gibi soğuk, ıslak ve sert esiyor. Yüzüm dondu, ellerim uyuştu. Ben yaz tatili diye yola çıkmıştım. Giysilerim, çantalarım, hepsi su geçiriyor ve ince. Daha iki gün evvel Kuşadasında gün doğarken denize giriyordum, bir anda kışın ortasında buldum kendimi. Yolda arka tellerden biri daha kırıldı. Hüseyin akord ayarı yaparken üçüncüsü de kırıldı. Benim arka lastikte marjinal patlak var ya, birkaç saatte bir hava eklemek gerekiyor. Bir benzinliğe girdik, soğuktan ellerim donduğu için hava basamıyorum. Hüseyin benim arka lastiğe hava bastı.

Bu fotoyu çektikten sonra Balıkesir'e vardık. Arka tellerden üçü kırık ve arka lastikte marjinal patlak var, elimde ise tek yama var. Ben bir bisikletçi bulmak için Bandırma'ya devam etmeyip, Balıkesir merkeze indim. Hüseyin'de beni takip etti. Ben tatildeyim ve zaman sorunum yok ama Hüseyin'in bir zaman skalası var. Belli zamanlarda belli yerlerde olması gerekiyor. Zaten geri kalmış durumdayken beni Balıkesir merkeze kadar takip etmesi onun için büyük fedakarlık idi. Balıkesir içinde epey dolaştıktan sonra nihayet Hasan ustayı bulduk. Bu arada Hüseyin bir BİM bulup yiyecek ikmali yaptı ve ayrılarak Bandırma'ya devam etti. Hasan usta jant tellerini takarken ben de marjinal patlağı yamadım. İncecik iki adet yan yana diken patlağı. Bir küçük yama her iki deliği de kaplıyor. Hasan usta akord yaparken 4. tel de kırıldı. Arka telleri daha Alanya'da komple değiştirmiştim. Balıkesir'de sapır sapır dökülmeye başladılar. Hasan ustadan ayrıldığımda akşama 3 saat falan vardı. Bandırma'ya (100km) yetişemem ama Susurluğa (45km) varmak için yeterli bir zaman. Nitekim saat 19:00 gibi güneş batarken Susurluğa vardım.

14. günün (3 Ekim) özeti, Trip=105.4 km, Odo=3197 km
Geceyi Susurluk'ta bir otelde geçirdim. Günlerden sonra ilk defa sıcak banyo yapabildim ve 10 saat deliksiz uyumuşum. Saat 10:20'de yola çıktım. Aceleden foto çekmemişim, Susurluk'tan çıkarken foto çekmek aklıma geldi. Otelden çıkar çıkmaz arka jant tellerinden biri kırıldı. 37. km.de ikincisi de kırıldı. Arka-sol (rublenin karşı tarafı) bazı tellerin aşırı gevşemiş olduğunu görüp hepsini de sıkıladım. Oysa daha yeni Balıkesir'de akord edilmişti. Hasan ustanın ustalığı bu kadarmış işte. 14:00'e doğru Bandırma İDO gişesindeyim. İlk feribot 15:30'da. Bisiklet Bandırma-Yenikapı feribotunda. Ceee! Feribotta Hüseyin ile karşılaştım. Dünkü feribotu kaçırmış, geceyi 10 km ötede Kuş Gölü'ne yakın bir kampta geçirmiş ve bugünkü feribota binmiş. Yenikapı'da feribottan inerken. Saat 18:00 güneşin batmasına 1 saat var. Daha Yenikapı'dan Kumburgaz'a gideceğim. Hüseyin'le burada vedalaştık. O Sirkeci'ye gidip oradan Kadıköy vapuruna binecek.

Eve giderken İstanbul'dan neden nefret ettiğimi bir kez daha anladım. Belediye otobüs şöförlerinin bir çoğu gerçek psikopat. Sahil yolunda giderken körüklü bir otobüs beni sıfır hata toleransı tanıyarak solladı. Sollarken otobüsün burnu 15-20 cm kadar yanımdan geçti, fakat bana paralel gitmiyor. Sağdaki bariyerlere doğru ters V açıyla arayı kapatıyor. Otobüs beni solladığı an dursam sorun yok. Ama ben de hızlı ilerlediğim için gittikçe otobüsle bariyerler arasına sıkışıyorum. Ne kadar fren yapsam da, bariyerlere doğru kaçsam da, hızım öyle yüksek ki, artık hem bariyerle hem otobüsle aramda 1-2 cm falan kaldı. Otobüs körüklü, bir türlü sonu gelmiyor. Artık çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu düşünmeye başladım ve düşmeye hazırlandım ki otobüsün arkası bana sıyırarak geçti gitti. Arkasından baktım, beni sıkıştırması için hiç bir sebep yok. Sol bant bomboş. Katil ruhlu herif, kendisi bir bisikletliyi alenen öldürmenin sorumluluğundan kaçıyor, ama sana sıfır hata toleransı tanıyor. En ufak bir hatanda otobüsün altına gideceksin ve katil kendisini şöyle savunacak: "Ben ona çarpmadım ki, o bana çarptı!" Sıkıştırdığı bisikletli, kendi halinde giden, otobüs şöförüne hiç bir zararı dokunmamış biri. Zevk için öldüresiye sıkıştırıyor. İşte böyle psikopatlarla dolu bu şehir. Sen sen ol, İstanbul'da ya bisiklet yolundan git, veya kaldırımdan git. Trafikte gideceksen de mutlaka kask kamerası kullan. En azından katilin kim, arkandakiler bilsin. Bir başkasına da Kumburgaz'a yaklaşırken rastladım. Tek yönlü bir yan bağlantı yolunda ters istikamette üzerime doğru 2 oto geliyor, tek farı yanmayan üçüncüsü de bunları solluyor. Hepsi de terste gidiyor. Sollayan tek farlı araba yolun soluna (bana göre sağa) sıfır, tam üstüme kopmuş geliyor. Kaçacak hiç bir yerim yok, hava karanlık. Bisikletten inip ayakta el kol sallamaya başladım. Beni farkedip yavaşladı. Geçerken "ne biçim gidiyorsun sen!" diye bağırdım. Tekrar yola çıkarken arkama baktım ki bu 50m ötede durmuş bekliyor. Ben yoluma gidince o da gitti. Binlerce km. boyunca rastlamadığım pisliğe Yenikapı-Kumburgaz arasındaki 50 km.de rastladım. İstanbul böyle bir şehir işte. Çürük elma oranı belki %1'dir ama şehri foseptik çukuruna çevirmeye yetiyor. Buna benzer bir tane de Mersin civarında olmuştu. Çift bant duble yolda ben emniyet şeridinin ortasından gidiyorum, trafik yok denecek kadar az. Ortalama 30 sn.de bir vasıta geçiyor. Bir oto emniyet şeridini ihlal ederek beni sıyırma geçti (çarptığını sandım bir an). Bir otoya göre göre yavaş, bana göre hızlı gidiyor. 50m öyle gitti, sonra sağ banda geri döndü. O da Ankara plakalıydı. Her neyse, sonuçta 21:20'de eve vardım.

15. günün (4 Ekim) özeti: Trip=120.4 km, Odo=3317 km
Anamur-İstanbul dönüş özeti: 15 gün pedal, toplam 1389 km

Toplam tur özeti: 29 gün pedal, 18 gün tatil, toplam 47 günde 3106 km (yola ilk çıkarken odometre = 211 km idi)
 

Sinan Çakır

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Temmuz 2013
Mesaj
423
Tepki
350
Şehir
İstanbul
Başlangıç
2013—14
Bisiklet
Cannondale
harikasın Abdullah abi imrenerek yazıları okudum, resimlere baktım gerçekten harika ayagınıza saglık
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Çok teşekkür ederim Sinan. İnşallah bir gün birlikte / grup ile pedallarız.

---

En çok eksikliğini çektiğim şeyler:

1. Grup / yol arkadaşı: Pedallarken doğa ve kendinle başbaşa olmak güzel bir duygu ama molalarda yanlızlık çekilmiyor. Hem pedallarken gevezelik edilmez zaten. Dolayısıyla pedallarken her iki durumda da (grup olsa da olmasa da) doğa ve kendimle başbaşayım.

2. Akıllı telefon: Telefon + saat + harita + navigasyon + MP3 + foto/kamera + internet hepsi tek cihazda. Ne var ki G3 telefonun yaydığı rasyasyon 2 kat. G3 almamak için sonuna kadar direneceğim ama bisiklet turları için bir istisna tanıyabilirim. :)

3. Kask kamerası: Hem güzellikleri kaçırmamak için, hem de kötülükler karşısında geçerli delil sahibi olabilmek için. İkide birde durup ilginç/güzel bulduğum şeyleri çekmeye kalksam yol yapamam. O yüzden çekmeye değer pek çok şeyi çekmedim. Oysa kask kamerası benim müdahalem olmaksızın her şeyi çekiyor. Kayıtları daha sonra edit edip, rutin ve ilginç olmayan bölümleri kırpabilirdim. Bir de İstanbul'da beni öldüresiye sıkıştıran otobüs şöförünü hem İETT'ye şikayet edebilir, hem de hakkında savcılığa suç duyurusu ve şikayette bulunabilirdim. Kamera kayıtları şahitten daha öncelikli delil niteliğinde.

Diğerler eksikliklere teknik hata gözüyle bakabilirim, ama yukarıdaki üçü stratejik hata idi benim açımdan.

Diğer eksikler:

- Kaliteli ve kevlarlı dış lastik. Ben aşağıdaki mağazadan şunu almıştım:

(link)

Güya Anti Puncture System, güya tur lastiği. 1100 km.de su kanalları silindi, 2600 km.de kırmızı şerit ortaya çıktı. Ve kabaklaştıktan sonra en uyduruk dikenlerden bile patlamaya başladı. Kaldı ki ben peryodik olarak ön-arka lastikleri takas ettim. Yani aşınmayı öne de yaydım. Eğer hiç takas yapmamış olsaydım 1500-2000 km.de kırmızı şerit ortaya çıkacaktı. Şu an 3300 km.deyim, ön/arka ikisi de kırmızı şerite kadar aşındılar - pert oldular yani. Bu nasıl anti-puncture tur lastiği? Bir daha Rubena mı? Tövbe.

- Yeni iç lastik, yeni ve kaliteli jant telleri. Bisiklet 23 yaşında ve son 15 senedir turlar dahil her iş için sadece dağ bisikletini kullandım. 15 senedir yatan tur bisikletini yaz ortası temizleyip elden geçirerek yola çıktım. Sadece dış lastikleri yenilemiştim ama iç lastikler de, jant telleri de çürümüş.

- Akord anahtarı: Bende çoklu akord anahtarı var. Tamirhane tipi ve ağır. Bu kadar tel kırıkları ve akord bozulmalarıyla karşılaşacağımı tahmin etmediğimden, o ağırlığı yanımda taşımak istemedim. Kırk yılın başı bir akordum bozulsa bile onu da rastladığım ilk bisikletçide yaptırırım diye düşündüm. Bir insan ancak bu kadar gaflet ve dalalet içine düşebilir. :) Oysa anahtar ağız kısmı hariç, sert plastikten ve tekli (sadece bisiklete göre) hafif akord anahtarları var. Tura çıkarken onlardan bir tane bulundurmak şart.

- 4x1.5 lt. yiyecek kutuları yetmedi. 6x1.5 lt. kutu almam lazımmış.

Bir çok şey var da, aklıma taksit taksit geliyorlar. Bunu post edeyim, diğerlerini de zamanla tamamlarım. :)

Düzeltme: "İncek Plajı" diye not almışım ama sonradan google map'ten bakınca doğrusunun "İnlice Plajı" olduğunu farkettim. Zira plaj tam Göcek belediye sınırındaydı. Göcek ile komşu olan yerin ismi haritada "İnlice". Göcek'in hemen doğusunda bir mini-koy var. Anayol ile mini-koya giden yolun başında da Hotel Dalos var. O koy işte.
 

Murat Saygin

Daimi Üye
Kayıt
11 Şubat 2013
Mesaj
287
Tepki
40
Şehir
Eskisehir
Bisiklet
Bianchi
hocam çok fazla lastiğiniz patlamış ve jant teliniz kırılmış gibi geldi bana :D

bende cst traveller 700x40c 42-622 c-1446 var patlama koruması filan yok pahalı bir lastikte değil ama zor patlıyor nasılsa trekking bisikleti ama arazidede çok kullanıyorum 75-80 arası hava basıyorum hemde

jant teli olarakta fransızca ama

Jantes / Rims LAPIERRE D-WALL Al Black 36 holes // Moyeu avant / Front hub SHIMANO AHBRM40A Silver 36 holes QR Moyeu arrière / Rear hub SHIMANO AFHRM307AZLS Silver 36 holes QR - yazıyor şu ana kadar arkada 10 kilodan fazla yük taşımadım ama diğer bisikletlere göre sağlam geldi

diğer tur bisikletlerinde merdivenden inerken sert inişlerde hırpalanıyor çok kolay

edit: henüz bilgisizim bisiklet konusunda bilmediğim kaçırdğım nokta varsa söylersen iyi olur teşekkürler turuda çok beğendim
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
- Kask/gözlük aynasının da eksikliğini çektim. Yolda uyduruk bir şey almayayım, eve dönünce araştırıp düzgün bir şey alayım diye yolda ayna almadım. Bence bu da hataydı. Ayna elzem çünkü.

- Motivasyon, eğlence ve turun zevkini çıkarabilmek için, sadece tek yönlü (tatile gitme yönünde) pedal çevirmek lazım. Tatile gidiş psikolojisiyle, tatilden dönüş psikolojisi çok farklı. Giderken zevk olarak algılanan telaşeli işler, dönerken eziyet olabiliyor. Pedalla sadece gitmek, dönüşü otobüsle yapmak lazım. (Mehmet Ali'nin yaptığı gibi de olur: Ankara etrafında çok büyük bir daire çizerek Rize'den Mersin'e tüm kıyıları geziyordu. Evden uzaklaşmıyor ama yine de hep "tatile gidiş" yönünde pedallıyor. Mersin'den Ankara'ya dönüşü ise otobüsle yapacaktı.)

- Gebze-İzmit arasından (bilhassa Hereke civarı) sakın. Çok tehlikeli yerler. Hızlı ve yoğun trafik var, emniyet şeridi yok. O trafiğin içinden gitmek zorunda kalıyorsunuz.

- Yol planı yaparken, Manisa-Bandırma arasında sadece kuzeyden güneye pedal çevirmeye çalışın. Balıkesir giriş ve çıkışındaki rampalar dışında yol genel olarak düz ve kaymak gibi asfalt ama, sene 365 gün şiddetli ve sürekli poyraz var. Yola %3-%4 eğimi kafanızdan ekleyin. O yolu Manisa-Bandırma yönünde "tırmanmak" yerine, Bandırma-Manisa yönünde "yelkenleyin".

Yukarıdaki 3 maddeyi alt alta toplayınca, bir sonraki yurt içi turumu şöyle planlayabilirim mesela: İstanbul'dan Bandırma'ya feribotla geç, Bandırma-İzmir arasını "yelkenle". Ne olduğunu anlamadan, pedal çevirmeden, hoop 2 günde İzmir'desin. Oradan Ege, Akdeniz sahilleri boyunca git gidebildiğin kadar - ta Hatay-Suriye sınırına kadar yol var. Dönüşü otobüsle yap.

P.S: İzmir'in kuzeyine pek rağbetim yoktur. Ne zaman oralardan geçsem nahoş bir (veya birkaç) hadiseyle karşılaştım. Dolayısıyla İstanbul'dan İzmir'e kestirmeden giderek kuzey ege sahillerini atlamış olmak benim açımdan bir kayıp değil. Ama kişiye göre değişir bu tabi.

@Murat Saygin

Burada jant teli spekleri verilmemiş. Jant ve ön arka hublardan bahsediyor. Jant teli konusunda ben de bilgisizim. Tek bildiğim (Ahmet ustanın dediğine göre) benim orijinal teller "krom" imiş, onun taktıkları ise "normal" imiş. Ben tel ararken "krom-nikel-vanadyumlu ıslah çeliği" falan derim, satıcı yüzüme biraz boş boş baktıktan sonra elindeki en iyi teli çıkarır. Nasıl taktik ama? :p
 

Ahmet Özcan

Aktif Üye
Kayıt
7 Ağustos 2011
Mesaj
104
Tepki
60
Şehir
Mersin
Bisiklet
Mosso
Abdullah bey keşke gezi öncesi duyursaydınız hem Kayseride hemde Mersinde ağırlama imkanım olurdu zira Kayseriliyim ve Mersinde ikamet ediyorum.İnşallah başka bir sefere.Paylaşımlarınız çok güzeldi keyifle okudum ve fotoğraflara baktım.Ayaklarınıza ,ellerinize ve yüreğinize sağlık .
 

thames

Üye
Kayıt
29 Mayıs 2007
Mesaj
50
Tepki
32
Şehir
Ankara
Yazının tamamını kelimesi kelimesine zevkle okudum. Zorlu geçen bir tur olmuş. Ancak sabrınıza hayranım. Ben olsam 10.000 kere bırakmışdım.

Ayrıca emniyet şeridinden giden aracın 06 plaka olduğunu tahmin ettim. Özellikle emniyet şeridinde araba süren bir çok sığır var Ankara'da..

Neyse, gelmiş geçmiş olsun diyelim.. Paylaştığınız için de ayrıca teşekkür ederiz..
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Cevat_MD

Forum Bağımlısı
Kayıt
20 Aralık 2011
Mesaj
819
Tepki
1.978
Yaş
57
Şehir
LÜLEBURGAZ - ÇORLU
İsim
Cevat Bayhan
Başlangıç
2011—12
Bisiklet
Merida
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Her şeyiyle büyüleyici bir tur olmuş. Tebrik ediyorum...
 

GokhanAK

Daimi Üye
Kayıt
13 Şubat 2007
Mesaj
309
Tepki
294
Şehir
Ankara
Bisiklet
Peugeot
Abdullah abii.
Helal sana.
Onca patlak ve sorundan sonra ben ne yapardım biliyor musun? Elime bir pompalı tüfek alırdım yatırırdım yere bisikleti basardım tetiğe tetiğe.

Söyleseydin hemen sana bir iç dış lastik set gönderirdim.

Azminden ötürü tebrik ederim. Yol boyu telefonla arayarak hasedimden çatladığımı defaatle söyledim. Beraber pedallamak ümidiyle.

Selametle...

Gökhan Ak
 
  • Beğen
Tepkiler: Abdullah.R

Abdullah.R

Forum Demirbaşı
Kayıt
8 Temmuz 2013
Mesaj
565
Tepki
958
Yaş
62
Şehir
Büyükçekmece & Anamur
İsim
Abdullah Ramazanoğlu
Başlangıç
1973—74
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@Ahmet ÖzcanTeklif için çok teşekkür ederim Ahmet bey, ağırlamış kadar oldunuz. Özellikle dayımı görmek için yolu uzatıp Kayseri üzerinden gitmiştim. O yüzden, Kayseri'de dayımlardan başka bir yerde kalamazdım. Mersin için de gelecek sefere inşallah. :)


@thamesTeşekkür ederim Selim bey. Gidiş çok kolay oldu, dönüşün de ilk yarısı kolay ve zevkliydi, ama dönüşün ikinci yarısı gerçekten sabır testine dönüştü. :) Bir yandan teknik arızalar başladı, diğer yandan hava bozdu... Manisa-Bandırma arasında havanın aşırı soğuması ve kuvvetli ters rüzgar ise en çok zorlandığım yer oldu.

Mersin civarındaki 06 plaka oto sürekli emniyet şeridinden giden bir oto değildi. Benim için özel olarak şeride girdi. Çünkü (1) beni iyi hesaplanmış bir sıyırmayla geçti - yaladı resmen- (2) o yol için çok yavaş denebilecek bir hızla 50-60 km/s beni geçti, ve (3) benden 50m kadar uzaklaştıktan sonra sağ banda geri dönüp gazladı. Ankara'daki emniyet şeridinden gidenler de böyle yapmıyorlardır umarım. :)


@Alpaslan.Savacı
@M.Cevat Bayhan
@Enes.Şahbazİyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim arkadaşlar. :)


@GokhanAKAbi -sanal/düşünsel bazda- o bisikleti uçaksavar ateşine bile tuttum zaten. :))

Aslında Köyceğiz'de Tarkan yedeğime bir dış lastik almamı tavsiye etmişti. Öndeki yarım kabak lastiği arkayla takas edersem, beni İstanbul'a kadar idare eder diye düşündüm, Tarkan'ın tavsiyesine uymadım. Uzman sözü dinlememenin neticesidir bu yaşadığım patlaklar.

Gerek Ankara'daki yardım ve ilgin, gerekse yol boyu telefonla desteğin o kadar değerliydi ve makbule geçti ki. İnşallah birlikte turlama imkanımız olur. :)

Selamlar.

Not: Bu patlaklar hakkında şimdi aklıma bir şey geldi, bilmem ne dersin. Köyceğiz'de ön-arka lastikleri takas ederken, her ikisini de bilerek tavsiye edilen dönüş yönüne ters taktım. Çünkü (1) su kanalları silindikten sonra dönüş yönünün bir esprisi kalmıyor, (2) asfaltın eğiminden dolayı lastiklerin sol tarafları daha çok aşınıyor, sağ-sol aşınmayı da dengelemek istedim.

Acaba lastiği dönüş yönüne ters takmak, lastiğin Anti Puncture "System"ini (sistem??? :D ) devre dışı bırakmış olabilir mi? Pek sanmıyorum, çünkü seri patlaklar Antalya'dan itibaren başladı. O esnada henüz lastiklerin dönüş yönü doğru idi. Yine de aklıma gelmişken not etmek istedim.