eren cerciz
Aktif Üye
- Kayıt
- 16 Eylül 2014
- Mesaj
- 161
- Tepki
- 266
- Şehir
- istanbul
- Bisiklet
- KTM
Evet, gitmiş olan bilir. Yoros Kalesi’ne çıkılan son yokuş yol taştandır ve yerler de hafif ıslaksa, çıkması gerçekten çok zor olur. Ama bu kısım, zaten hikayenin sonu. Hikayenin başlangıcında da ıslak olan yerler var, sabahın 7’si var, çiseleyen yağmur var. Sabah 7’de kalkmak önemli değil de hava kapalı, daha dün bisikleti yıkamışım… Tam evde yatmalık bir hafta sonu. @MTE ile gecenin geç saatinde aldığımız kararı sorgularken telefon çaldı. Hani bir an vardır; işte sabahın şu saatinde araşalım denilir de ne o arar ne de sen. Olay konuşulmadan kapanmış olur. İşte öyle bir an yaşanacak sandım ki (link) arıyor, “Hadi abi hadi kalk giyin, gidiyoruz hadi” diyerek son umut ışığını da söndürmüş oluyor. (link) Bostancı’dan ben de Libadiye Caddesi’nden çıkıp Göztepe benzinlikte buluştuk.
Aslında masum bir amacımız vardı, hafif bir sahil esintisi eşliğinde Çengelköy’de börekleri höpletip Beykoz’u görüp dönecektik. Ama Çengelköy’e geldiğimizde “ya ben akşam şöyle yedim, ya sorma bende böyle yedim” derken bulduk kendimizi. Yola devam diyerek Beykoz’a geldik ama hala acıkmış değiliz. O kadar yol geldik, Anadolu Kavağı’nı da görsek mi, çok mu uzaktır acaba gibi sorulara son vermek için yardımsever esnafımıza başvurduk. “Ben kaptırdım mı 15 dakikada yardırıyorum arabayla” diyerek sigara içen abimiz bizi çok etkiledi, biz de yardırırız bisikletle dedik
Anadolu Kavağı’nı geçtik, Yuşa Türbesi’ne ulaştık. Tabii çıktığımız yokuşlar yetmemiş olacak ki gelmişken Yoros Kalesi’ni görmeden olmaz dedik. Yuşa’da ki yardımsever esnaf da “zaten hep rampa aşağı” diyerek verdi gazı. Sanki dönüşte çıkılmayacak o rampalar.
Neyse çok uzatmayayım, Yoros’a çıktık. Yanımıza aldığımız çukulata, bisküvi ve termosta kokusunu ve sıcaklığını koruyan filtre kahve eşliğinde (biraz abarttım kahve konusunu sanırım ama kahvesiz hayat, bayat) yumulduk. Bütün gün yağdı yağacak diye korkutan hava da Yoros’a ulaşınca açmaya başlayınca, karşımızda da deniz, dağ manzarası olunca deme gitsin. Şimdilik kim takar dönüşte karşımıza çıkacak yokuşları.
Neyse geldiğimiz gibi geri döndük. Rampalar dikti falan ama insan keyifli bir gün yaşayınca zorluklar daha kolay aşılıyormuş, onu anladık. Turun sonunda uzandık Fenerbahçe sahilde taşlara. Güneşi depolarken de aklımızda başka tur rotaları…
İşte günden de birkaç fotoğraf
Mutluyuz, gururluyuz ve hala hava açar mı ki acaba diyoruz
Eh güzel manzara tabii
Ev yapımı filtre kahve ve işte geriye kalan her şey. Acıkmışız ki oturduğumuz yerden manzarayı bile çekmemişiz
Ve işte giderken ne de güzel indiğimiz rampaları çıkarken...
Beylerbeyi'nden tırmanıyoruz
Ve çamurdan rengi solan bisikletlere köpük partisi...
Aslında masum bir amacımız vardı, hafif bir sahil esintisi eşliğinde Çengelköy’de börekleri höpletip Beykoz’u görüp dönecektik. Ama Çengelköy’e geldiğimizde “ya ben akşam şöyle yedim, ya sorma bende böyle yedim” derken bulduk kendimizi. Yola devam diyerek Beykoz’a geldik ama hala acıkmış değiliz. O kadar yol geldik, Anadolu Kavağı’nı da görsek mi, çok mu uzaktır acaba gibi sorulara son vermek için yardımsever esnafımıza başvurduk. “Ben kaptırdım mı 15 dakikada yardırıyorum arabayla” diyerek sigara içen abimiz bizi çok etkiledi, biz de yardırırız bisikletle dedik
Anadolu Kavağı’nı geçtik, Yuşa Türbesi’ne ulaştık. Tabii çıktığımız yokuşlar yetmemiş olacak ki gelmişken Yoros Kalesi’ni görmeden olmaz dedik. Yuşa’da ki yardımsever esnaf da “zaten hep rampa aşağı” diyerek verdi gazı. Sanki dönüşte çıkılmayacak o rampalar.
Neyse çok uzatmayayım, Yoros’a çıktık. Yanımıza aldığımız çukulata, bisküvi ve termosta kokusunu ve sıcaklığını koruyan filtre kahve eşliğinde (biraz abarttım kahve konusunu sanırım ama kahvesiz hayat, bayat) yumulduk. Bütün gün yağdı yağacak diye korkutan hava da Yoros’a ulaşınca açmaya başlayınca, karşımızda da deniz, dağ manzarası olunca deme gitsin. Şimdilik kim takar dönüşte karşımıza çıkacak yokuşları.
Neyse geldiğimiz gibi geri döndük. Rampalar dikti falan ama insan keyifli bir gün yaşayınca zorluklar daha kolay aşılıyormuş, onu anladık. Turun sonunda uzandık Fenerbahçe sahilde taşlara. Güneşi depolarken de aklımızda başka tur rotaları…
İşte günden de birkaç fotoğraf
Mutluyuz, gururluyuz ve hala hava açar mı ki acaba diyoruz
Eh güzel manzara tabii
Ev yapımı filtre kahve ve işte geriye kalan her şey. Acıkmışız ki oturduğumuz yerden manzarayı bile çekmemişiz
Ve işte giderken ne de güzel indiğimiz rampaları çıkarken...
Beylerbeyi'nden tırmanıyoruz
Ve çamurdan rengi solan bisikletlere köpük partisi...