recep24ank
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 12 Kasım 2008
- Mesaj
- 1.566
- Tepki
- 4.762
- Yaş
- 46
- Şehir
- Sakarya Adapazarı
- İsim
- Recep Eşref ÇINAR
- Bisiklet
- Carraro
29 Temmuz 2018’in yani iki günün sabahına uyanarak güne merhaba dedik. Hava güneşli ve çok güzel. Gecede 7 saat kadar sessiz ve huzur dolu bir gece geçirdik. Bu gün düne nazaran daha şanslıyız çünkü rotamızın çoğu iniş. İkinci günün rotası: (link)
İçimizi ısıtan güneşin ışıklarında göle sıfır noktada serin serin güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Alanda bizden başka 4-5 kampçı daha vardı, hatta aileler bile vardı. Bizim bulunduğumuz yerde ise tek bir aile vardı. Rahatımıza diyecek yoktu.
Güzel kahvaltının ardından yolumuza devam ediyoruz. Şu ana kadar iki yayla, 1 göl geçtik. Önümüzde ise 5 yayla 4 göl daha var. Doyumsuz manzaralar bizi bekliyor. Unutmadan yayla yollarının tamamı taşlı ve normal toprak yol, asfalt yol yaylalardan çıktıktan sonra başlıyor.
Bu yüzden bisikletle bile giderken temkinli gitmenizde fayda var. Taşlar lastiğinizi yarabilir. Yaylada hayvanlar özgürce otluyorlar, çobanları da var tabi ki, köpekler saldırmıyorlar. Yalnız yol üstünde mandalarla karşılaştık, bize başların kaldırarak çok sert bir şekilde baktılar. Buraların hakimi biziz dediler. Tam yolumuzun üzerinde duruyorlardı, kısacası bile yol vermiyorlardı.
Hatta işi iyice azıttılar üstümüze yürümeye başladılar. Mandaların ne yapacağı belli olmaz. Biz işimizi garantiye alarak farklı yoldan giderek o alandan uzaklaşıyoruz. Yolculuğumuzun ilk kilometrelerinde biraz yokuş çıkıyoruz. Yaylada su sıkıntısı hiç yok. Yalnız Acelle yaylası haricinde diğer yaylalarda bakkal yok.
Biz tabi ki işimizi ilk günden garantiye alıp hazırlıklı geldiğimizden yemek sorunu yaşamadık. Yaylalarda da pek insan yok diyebilirim. Herkes bağda bahçede çalışıyor. Sık orman dokusu içerisinde bisiklet sürmenin keyfini doyasıya yaşıyoruz.
Yaklaşık 10 km. kadar pedal çevirdikten sonra ikinci göle varıyoruz. Burasını çok seviyorum. Masmavi bir göl, her taraf yem yeşil, her tarafta sessizlik hakim. İnsanın yere mat serip yatası geliyor. Böyle güzellik olamaz. Bizler şehirlerde gerçekten cehennemde yaşıyoruz. Huzur doğada.
Bu gölde biraz vakit geçirdikten sonra diğer göle doğru yola koyuluyoruz. Bir çeşmenin başında su molası veriyoruz. Tam bu sırada ormanlık alanın içerisinden iki genç bisikletçi geliyor. Tamamen tesadüf eseri karşılaşıyoruz. Hemen ayak üstü bir koyu sohbete başlıyoruz.
Cihan ve Engin, İstanbul’dan buralara kadar bisikletlerini araca koyarak güzel bir hafta sonu geçirmek için gelmişler. Samimi ve sıcak bir sohbetin ardından bize çadırımız gölün üst kısmında, demlikte sıcak su da var. Gidin oturun, dinlenin, keyfinize bakın dediler.
Burada bir konuya değinmek istiyorum. Cihan ve Engin gerçekten çok sıcak ve samimi insanlar. Bizleri misafir ettiler, yemek ikramlarında bulundular. Hep birlikte tarifi mümkün olmayan dolu dolu bol sohbetli çok güzel saatler geçirdik. Kendilerine buradan herşey için çok teşekkür ediyoruz.
Daha sonradan öğreniyoruz ki Acelle yaylasında Kadırga yani Hıdrellez Şenlikleri varmış, bulunduğumuz yerden orası 6 km. mesafede. Ayrıca bizim dönüş istikametimizde de yer alıyor. Ne yapalım derken birlikte festival alanına gitmeye karar veriyoruz.
Bulunduğumuz alan yaylalar ve göller silsilesi olduğundan nereye dönseniz, nere baksanız muhteşem bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bu turun sonunda yorulsak da 5 yıl gençleştiğimizi söyleyebilirim. Fotoğraflar herşeyi anlatıyor.
Rakım olarak 1200 mt. yükseklikteyiz, hava sıcak, yayla olmasına rağmen hava serin değil, burası böyleyse şehirde hava nasıl diye hiç düşünmek bile istemiyorum. Acelle Yaylasına varıyoruz. Nasıl bir şenliktir bizde çözemedik. Öyle bir kalabalık var ki, göz gözü görmüyor, araçlardan ve insanlardan ne yayla ne de göl görünüyor.
Festival alanına zor giriyoruz. İçerisinde yeme içmeden tutunda oyun parklarına kadar herşey var. Uzun zamandır festivallere gitmediğimizden böyle ortamları özlemişiz.
Burada biraz vakit geçirirken Aras arkadaşımız Adapazarı’ndan tek başına bisikletle yaylaya yanımıza doğru geliyordu. Vakit hızlıca geçiyordu. Bizim dönüş vaktimiz Cihan ve Engin’inde kamp yaptıkları alana dönmeleri gerekiyordu.
Ayrılık ve vedalaşma vaktimiz gelmişti. Gerçekten çok güzel bir gün geçirdik. Kalıcı dostluklar ve arkadaşlıklar edindik. Turumuz da çok güzel ve keyifli geçti. Vedalaşarak festival alanından ayrılıyoruz.
Saat 17.00 olmuş, hava 20.30 gibi kararıyor, 85 km. kadar daha yolumuz var, çoğu iniş olsa da çıkışları da olan bir yolumuz var. Özellikle yayladan çıkış çok kötüydü, festival olduğundan trafik çok yoğundu. Toz toprak içerisinde 3 km. kadar tırmandık, inişe geçtiğimizde bile çok sık gelen ve giden araçlarla karşılaştık.
Aras’ıda aradık. Son 5 km. ye kadar tırmanmış geliyordu. Adapazarı’ndan 80 km. pedal çevirerek güneşin altında tek başına buraya kadar gelmiş, üstüne birde 10 km. 1000 mt. yokuş çıkmış. Saat olarak saat 10.00 gibi yola çıktığından festival alanına yetişemedi.
Festival alanına gidip gelse 2 saat kadar daha vakit geçeceğinden bizimle birlikte dönüş yaptı. 120 km. kadar bisiklet sürdü, birde o kadar yokuş çıktı, bize sadece tebrik etmek düşer. Daha sonra bir bakkalda son kez mola vererek gıda takviyesi alıyoruz. Molanın ardından iyi bir tempo ile evin yolunu tutuyoruz.
Turun özetine bakarsak eğer 165 km. yol yapmışız. 1200 mt. tırmanma ve iniş gerçekleştirmişiz. 1 gece çadırda konaklama yapmışız. Toplamda kişi başı 35 TL. (iki gün) para harcamışız. Yedi yayla, 5 göl görmüşüz. Turumuzu yeni dostluklarla ve arkadaşlarla pekiştirerek festivalle tamamlamışız. İnsan daha ne isteyebilir ki. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.
Bir daha ki turlarda görüşmek dileğiyle (link) – Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği
İçimizi ısıtan güneşin ışıklarında göle sıfır noktada serin serin güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Alanda bizden başka 4-5 kampçı daha vardı, hatta aileler bile vardı. Bizim bulunduğumuz yerde ise tek bir aile vardı. Rahatımıza diyecek yoktu.
Güzel kahvaltının ardından yolumuza devam ediyoruz. Şu ana kadar iki yayla, 1 göl geçtik. Önümüzde ise 5 yayla 4 göl daha var. Doyumsuz manzaralar bizi bekliyor. Unutmadan yayla yollarının tamamı taşlı ve normal toprak yol, asfalt yol yaylalardan çıktıktan sonra başlıyor.
Bu yüzden bisikletle bile giderken temkinli gitmenizde fayda var. Taşlar lastiğinizi yarabilir. Yaylada hayvanlar özgürce otluyorlar, çobanları da var tabi ki, köpekler saldırmıyorlar. Yalnız yol üstünde mandalarla karşılaştık, bize başların kaldırarak çok sert bir şekilde baktılar. Buraların hakimi biziz dediler. Tam yolumuzun üzerinde duruyorlardı, kısacası bile yol vermiyorlardı.
Hatta işi iyice azıttılar üstümüze yürümeye başladılar. Mandaların ne yapacağı belli olmaz. Biz işimizi garantiye alarak farklı yoldan giderek o alandan uzaklaşıyoruz. Yolculuğumuzun ilk kilometrelerinde biraz yokuş çıkıyoruz. Yaylada su sıkıntısı hiç yok. Yalnız Acelle yaylası haricinde diğer yaylalarda bakkal yok.
Biz tabi ki işimizi ilk günden garantiye alıp hazırlıklı geldiğimizden yemek sorunu yaşamadık. Yaylalarda da pek insan yok diyebilirim. Herkes bağda bahçede çalışıyor. Sık orman dokusu içerisinde bisiklet sürmenin keyfini doyasıya yaşıyoruz.
Yaklaşık 10 km. kadar pedal çevirdikten sonra ikinci göle varıyoruz. Burasını çok seviyorum. Masmavi bir göl, her taraf yem yeşil, her tarafta sessizlik hakim. İnsanın yere mat serip yatası geliyor. Böyle güzellik olamaz. Bizler şehirlerde gerçekten cehennemde yaşıyoruz. Huzur doğada.
Bu gölde biraz vakit geçirdikten sonra diğer göle doğru yola koyuluyoruz. Bir çeşmenin başında su molası veriyoruz. Tam bu sırada ormanlık alanın içerisinden iki genç bisikletçi geliyor. Tamamen tesadüf eseri karşılaşıyoruz. Hemen ayak üstü bir koyu sohbete başlıyoruz.
Cihan ve Engin, İstanbul’dan buralara kadar bisikletlerini araca koyarak güzel bir hafta sonu geçirmek için gelmişler. Samimi ve sıcak bir sohbetin ardından bize çadırımız gölün üst kısmında, demlikte sıcak su da var. Gidin oturun, dinlenin, keyfinize bakın dediler.
Burada bir konuya değinmek istiyorum. Cihan ve Engin gerçekten çok sıcak ve samimi insanlar. Bizleri misafir ettiler, yemek ikramlarında bulundular. Hep birlikte tarifi mümkün olmayan dolu dolu bol sohbetli çok güzel saatler geçirdik. Kendilerine buradan herşey için çok teşekkür ediyoruz.
Daha sonradan öğreniyoruz ki Acelle yaylasında Kadırga yani Hıdrellez Şenlikleri varmış, bulunduğumuz yerden orası 6 km. mesafede. Ayrıca bizim dönüş istikametimizde de yer alıyor. Ne yapalım derken birlikte festival alanına gitmeye karar veriyoruz.
Bulunduğumuz alan yaylalar ve göller silsilesi olduğundan nereye dönseniz, nere baksanız muhteşem bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bu turun sonunda yorulsak da 5 yıl gençleştiğimizi söyleyebilirim. Fotoğraflar herşeyi anlatıyor.
Rakım olarak 1200 mt. yükseklikteyiz, hava sıcak, yayla olmasına rağmen hava serin değil, burası böyleyse şehirde hava nasıl diye hiç düşünmek bile istemiyorum. Acelle Yaylasına varıyoruz. Nasıl bir şenliktir bizde çözemedik. Öyle bir kalabalık var ki, göz gözü görmüyor, araçlardan ve insanlardan ne yayla ne de göl görünüyor.
Festival alanına zor giriyoruz. İçerisinde yeme içmeden tutunda oyun parklarına kadar herşey var. Uzun zamandır festivallere gitmediğimizden böyle ortamları özlemişiz.
Burada biraz vakit geçirirken Aras arkadaşımız Adapazarı’ndan tek başına bisikletle yaylaya yanımıza doğru geliyordu. Vakit hızlıca geçiyordu. Bizim dönüş vaktimiz Cihan ve Engin’inde kamp yaptıkları alana dönmeleri gerekiyordu.
Ayrılık ve vedalaşma vaktimiz gelmişti. Gerçekten çok güzel bir gün geçirdik. Kalıcı dostluklar ve arkadaşlıklar edindik. Turumuz da çok güzel ve keyifli geçti. Vedalaşarak festival alanından ayrılıyoruz.
Saat 17.00 olmuş, hava 20.30 gibi kararıyor, 85 km. kadar daha yolumuz var, çoğu iniş olsa da çıkışları da olan bir yolumuz var. Özellikle yayladan çıkış çok kötüydü, festival olduğundan trafik çok yoğundu. Toz toprak içerisinde 3 km. kadar tırmandık, inişe geçtiğimizde bile çok sık gelen ve giden araçlarla karşılaştık.
Aras’ıda aradık. Son 5 km. ye kadar tırmanmış geliyordu. Adapazarı’ndan 80 km. pedal çevirerek güneşin altında tek başına buraya kadar gelmiş, üstüne birde 10 km. 1000 mt. yokuş çıkmış. Saat olarak saat 10.00 gibi yola çıktığından festival alanına yetişemedi.
Festival alanına gidip gelse 2 saat kadar daha vakit geçeceğinden bizimle birlikte dönüş yaptı. 120 km. kadar bisiklet sürdü, birde o kadar yokuş çıktı, bize sadece tebrik etmek düşer. Daha sonra bir bakkalda son kez mola vererek gıda takviyesi alıyoruz. Molanın ardından iyi bir tempo ile evin yolunu tutuyoruz.
Turun özetine bakarsak eğer 165 km. yol yapmışız. 1200 mt. tırmanma ve iniş gerçekleştirmişiz. 1 gece çadırda konaklama yapmışız. Toplamda kişi başı 35 TL. (iki gün) para harcamışız. Yedi yayla, 5 göl görmüşüz. Turumuzu yeni dostluklarla ve arkadaşlarla pekiştirerek festivalle tamamlamışız. İnsan daha ne isteyebilir ki. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.
Bir daha ki turlarda görüşmek dileğiyle (link) – Sakarya Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği


