Alman basınında yer alan bilgilere göre, sahtekarlık nedeniyle üretilen her motor başına 100-200 avro arası kâr elde edilmiş. Toplam 11 milyon otomobile takıldığı belirtilen bu motor sayesinde asgari olarak 1.100.000.000 (Bir milyar 100 milyon avro) kar sağlanmış.
Tekeller arasında rekabetin sertleştiği günümüzde daha fazla otomobil satmak, aynı zamanda “sürümden kazanmayı” esas alan düşük maliyetli üretim anlamına geliyor. Rakamları yan yana koyduğumuzda VW’nin bunu yaptığını görüyoruz. VW’nin dünya pazarındaki yükselişi ekonomik krizin olduğu yıllara denk gelmesi tesadüf değil. 2008’den sonra otomobil satışını sürekli arttıran VW, en sonunda bu yılın ilk yarısında 5 milyon 44 bin araçla, ezeli rakibi Japon Toyota’yı geçti.
Kriz yıllarında bir taraftan Alman hükümeti otomobil tekellerini desteklemek için “hurda primi” adı altında daha fazla otomobilin satılabilmesi için özel bir uygulama başlatıldı, diğer taraftan çalışma yasalarında yapılan değişiklikle taşeronlaştırma, esnek çalışma alabildiğince yaygınlaştırıldı, işgücü maliyeti düşürüldü.
Alman Çevre Yardımı (Deutsche Umwelthilfe – DUH) derneği 2007’den itibaren düzenli olarak Federal Hükümet’e başvurularda bulunarak Alman otomobil tekellerinin belirlenen zehirli gaz emisyon kurallarına uymadığı konusunda uyarmış. Dernek haklı olarak şimdi bu uyarıları ne zaman ve nasıl yaptığını ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşıyor. Keza AB Komisyonu da yaz tatili öncesinde Almanya’yı bu konuda uyarmış.
Demek ki, Almanya ve AB içerisinde VW konusunda gelen uyarıların tümü hükümet ve yetkili daireler tarafından hasır altı edilmiş. Başka bir değişle, Almanya’nın dünyada “parlayan yıldızı” VW’ye bir zararın gelmesi istenmemiş.