mariokaldato
En yeniden bir önce kayit olan adam
- Kayıt
- 1 Ağustos 2015
- Mesaj
- 10.988
- Tepki
- 33.546
- Şehir
- Bursa
- İsim
- Raşit Cumhur Çakın
- Başlangıç
- 1980—81
- Bisiklet
- Merida
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
15 Haziran 2019 Şile Turumuz
Selam arkadaşlar ;
Biliyorum uzun zamandir tur yazım gelmiyordu, şakalar komiklikler örselenikti, ama olsundu. Zira son 1.5 senedir ikinci çocugumun telaşındaydık, tabi bisiklet turlarım ufaktan devam ediyordu fakat "_Koş maryo bez bitti, yardır maryo bim de dost ayranlarda kampanya var " sekliydi ehehe.

(Kızım Yağmur ve ben )

Aklımda bir zamandır İstanbul turu etme fikri vardı fakat tam netlestirememiştim.
Bir gün forumdan @Devenez ce que ile muhabet ederken bu fikrimden bahsettim.
Oda yalvardı yakardı, ne bilim abimsin-kralsın şekli beni pohpohladı kıyamadım kerataya ehehe.
Onun izin gününe göre bir plan yaptık ve ben bir kaç gün önceden Kamil Koç firmasiyla görüşüp ozellikle bisiklet ile gelecegimi, arıza cıkarırlarsa bir otobus dolusu Gemlik'liyi terminale salacağımı söyledim. Bana garanti verdiler, biletimi aldım bende ehehe.
Muratla tur rotamızı onun teklifi üzerine kampli -çadırlı olmak kaydiyla Şile'ye çevirdik. Öncesinde rotayı sordum , nasıldır , rampalı mıdır? Şeklinde. Oda "_Ağhbi kaymak gibi rota buldum, rampalar var ama tatlı , şirin, şapşik şeyler" dedi. (İnandık napalım adam Avrupa görmüş )

Neyse uzatmiyim. Gece her insanin evinde bulunan sıradan çantaları Türkiş taktiklerle bisikletime yükledim. Napalım aga biz Velespitli seyyah degiliz ki basalım vaudeleri ne bilim brookslari keh keh

Ve çıktık Bursa otobüs terminaline doğru yola . Geceydi, trafik fenaydı, ben full ışıklandirmaliydim. Tabi ki polis çakarlarımıda açarak ana yolda ilerliyordum. Bu arka çakarlar kesinlikle işe yarıyor , tavsiye ederim. Araçlar size yaklasmiyorlar.Herhalde gecenin etkisiyle Polis motorsikleti filan sanıyorlar.
(Mario gururla bakıyor şeriltın otele nedense bilemedim ehehe )

Bastık pedala, bastık pedala aaaa gelmisiz lan Terminale ehehe


Biraz erken gelmişim sanirim , oralarda biraz gezinip çay kave, yolcularla muhabet şekli yaptık. Ben istiyorum millet sorsun"_ aaa bisikletle mi gidiyorsun, bu bisiklet kaç para, kaç basıyor ? " tarzı sorular ama kimse sallamıyor, umursamiyor, ayar olduk ehehe .
Saat yaklaşırken sabah namazimı kilip perona dogru ilerledim. Ama acaip gerginim , öyle böyle degil. Terminale bi yigin Kamil Koç otobusu giriyor, çıkıyor bizimkisi yok piyasada. Birde herifler demezmi eger yer yoksa almazlar otobuse seni, yada ekstra bagaj parasi talep edebilirler filan. Çok gerildim ,kendimi sinsice kurmaya bile başladım. Oyle böyle degil yani her an çarşı karışabilir o derece hehe
Ön tekeri söküp beklemeye başladım.

Otobus 45 dakika kadar geç geldi, benim.kafamdaki fikir "Bu saatte otobus boş olur, rahatlikla yüklerim bisikleti" sekliydi ama nerdeeeee. Otobus full, muavin bagajı bir açti içi silme dolu, önümde pimpirikli bir herif var adamın kamerası varmis cantada , muavini tehtid ediyor"_İçinde çok pahalı kameralarım var, başlarına birsey gelirse dava ederim sizi" şeklinde . Bende icimden diyorum "Sanki bizim bisikletimizde 100 liralik bisiklet adama bak anasını satim. Aynakolu 3 bin lira lan bunun " ( ahahaha düşüncelerimde tam sonradan görmeymiş kanka yaaa
)
Neyse beni aldı bir titreme. Ne zaman böyle olsam ya kavga çıkar yada dayak yerim , her zaman böyle olmuştur.
Şöförde geldi bu sefer, muavine yardım etmeye başladi. Tek dertleri Bulgar polisi kılıklı bu yolcunun pahalı kamera çantasını düzgünce yerlestirmek. O arada şöförle göz göze geldik. Aramızda bir elektrik fırtınası oluştu. Kısık bir sesle "Aghbi benim bisikletim ne olacak?"
Şöför şöyle bir baktı ; " Ayıpsın abi seni yolda mı birakacaz. Buluruz bir yer; sen hiç merak etme " dedi. Nasıl rahatladım anlatamam . Belki kıpkırmızı gözlerimden tırstı, belkide acıdı bana tam emin olamadim
Otobüsün sagina soluna bakti , diger bagajların olduğu yere bakti , lan yer yok resmen. En son dedi ki ahgbi yolcu indirme merdivenine dayasak sorun olur mu? Olmaz abi dedim . Yeterki yola çıkak ehehe.
Çantalarımı surukleyerek, milletin kafasina gözüne çarparak arka taraflara bi yere oturdum. En son muavin bindi, şöför bisikleti muavine uzattı. Kabak gibi maşa gorundu otobusun koridorunda ahahah
Neyse olsundu, bindikti, sonu guzel bitsindi, finali olmayan filmin fragmanı mı olurdu ( Ne içirdiniz lan bana )
Ben uyudum direk . Umarsizca rüyalara daldımdı. Bisiklet sürüyorum. Yollarda birbirinden guzel tur bisikletli kızlar bana el salliyorlardı." Saygılar Maryo abim" diyorlardı. Rüya işte keh keh
Gözümü açtığımda Dudulluya varmıştım. Lan bi baktim bisiklet misiklet yok piyasada, endişe ile , sanki bir ambar dolusu bugdayı Haraptar köylüleri tarafından araklanmış "Züğürt Ağa" mışcasına ortalıkta panikle gezinmeye başladım. Muavini yakalayıp "Nerde bisikletim bilader?" Dedim . Cocuk arkalardaki bir bagajdan getirdi bisikleti neyseki ehehe.
Saat 7.30 civarıydı. Tekeri takip malları yükleyip ufaktan bir çay-lokum şekli yaptim orada. Sonra Murat'a mesaj attım. "Vardim ben , gel al beni buradan " diye.

Geldi sonra bizim Avrupa görmüş Murat efendi. Arabayla gelmis hadi bi daha boşalt bisikleti, arabaya yükle.Neyse oda iyimiş.
Gittik onun evine , garajda bisikletleri tekrar yükleyip yola çıktık. Çok sükür. Sancaktepe civarindan benim hicbilmedigim, arkadaşinda aşina oldugu İstanbul trafiginde pedallamaya başladık.

Oralarda bir yerde "_Gel maryo sen açsındır kahvaltı ismarliyayim" deyince dayanamadım beleş kahvaltıya tamam dedim ahahah
Yedik içtik kanka , su börekleri su gibi kaydı girtlagimdan ehehe

Kahvaltı sonrası başladık yardırmaya, enerji gut , performans veri gut, ben yine gelecek İstanbul keh keh
Tabi ben ne strava kullanıyorum, nede goggle haritalar. Direk @Devenez ce que yi harita yaptım. Peşinden gidiyorum işte la anlamayacak ne var
Sonra bir köyün içinden geçtik,Murat tarla yolu gibi biryere sapti, ben anlamadım tabi. Yolda yaşli bir teyze bizi pis pis kesti. Ben tanirim bu bakışları neyse bisey demiyim. Tamamen offroad bir yerdeydik artık.
Inanilmaz antistabil bir yoldaydık, ben hala saf gibi rehberime güvenmek istiyorum.




&#*#^☆¤¥~×~》`£~ dedim Murat'a
Oda"_ ahgbi rota şu tarafı gösteriyor, niye sövüyosun ki " dedi. Lan bakıyorum uçsuz bucaksiz daglari gosteriyor. Tobe tobe. . . Oradan geçen yardimsever bir hayvana rotayi sordum. O da "_ Ben fragmanım, esas film kutup ayılarını görünce başlayacak "dedi

Murat' a "_iyi bak hata olmasin ? "dedim bu sefer, korku ve panik karışık. Megerse kullandigi programda bisiklet olarak "Dağ Bisikleti " ni isaretlemis beyefendi. Nasıl bir programsa artık , Bulgar yazılım mıdır nedir direk daglara sürmüş bizi adi , hayın program.
Yerlerdeki av fiseklerini ve yabani hayvan dışkılarını gosterdim ve direk şöyle dedim:
"ELLERINI sakince ÇEK O TELEFONDAN dönüyoruz "
Tamam aghbi dedi ehehe.
Tekrar ayni yolu bu sefer daha hızlı olmak kaydıyla geri döndük direk köy kavesine attık kendimizi. Cay-su-soda şekli yaptik.
Selfi çekinmeye çalıştık

Köylülere sorduk, alternatif Şile yolu nerden diye ama dediler ki öyle bir yol yokmuş, olan yolda kaybolmuş zamanla ehehe. Mecburen normal Şile yoluna saptik. Murat bana bir kaç şapşik rampa var demisti ya, ben rahatim nasil asiliyorum rampalara akliniz durur.
Oldukça keyifli bir yol diyebilirim ( Velespitli seyyah' a atfen ehehe )


Sonra birsey fark ettim. Çok tuhaf bir durum vardı. Avrupa görmüş, sayın Çorumlu Murat beyin söyledigi şapşirik, sempatik ve çıtır dedigi rampalardan eser yok idi, sanki Everest' e don gömlek tirmaniyormuş gibi bir his hakim idi.
#&#*¤¥`¥{×♡¥♡¿¤¥`¥ dedim Murat' a ,
Oda "_Niye ağzını bozuyorsun Maryo , bi iki ufak rampa işte " dedi ama görseniz felaketi, 7 ila 10 km arasinda nahhh bu kadar dik rampalar çıkıyoruz, sonra çok hafif bir düzlüğe gelip umuda ve sevgiye beleniyoruz. Sonra şakkkkkadanak yine hayvani boyutlarda bir rampa ile gözgöze geliyoruz. Yukarilarda bi viraj görünce hahhh simdi bitti diyecek gibi oluyoruz fakat virajı döndügümüzde daha hayvani, daha hayin, daha alçak bir rampayı görüyeahhhh

@/#&#*¤¥`¥♡[¿》 Dedim yine Murat' a
Oda " Dur kızma, sana muz virem ye !!! " dedi. Artık ne demek istediyse , ama o kadar yorgun, o kadar bitiktim ki kabul ettim mecburen ( Kesinlikle beleş olmasiyla alakası yok kanka )

Kestane şekeri mi bro o ? Yesss


Devam edelim.
Part 2
(Uzun olur Şile'nin rampaları,
Yar benden tiksinir oldu
Bim'den magnumları alalı )
Neyse biz tırmanıyoruz yenisi geliyor, biz tırmanıyoruz tazesi fırından yeni çıkıyor.
Suyumuz bitti, bitik vaziyetteyiz. Kamyoncular bizi nasil taktir ediyorlar kornaları sagolsun.
Yine ben Murat'a /&#&#*♡£~¥~¿》《¥ dedim. İlk benzinlikte mola veriyoruz kanka sular , sodalar benden dedi.
Düsünün birisi Maryoya Beleş diyecek, maryo mutsuz olacak. O kadar bittik beee beni bitirdin zalım Şile rampaları.
Tırmanıyoruz tırmanıyoruz ne benzinlik var nede çeşme . Bi Allahın kulu da su vermiyor. Lan biz mahallede kedilerimizi sularla, etlerle besliyoruz bunlar insanı sallamıyorlar. Kapitalizm işte: "Kurtlukta düşeni yemek kanundur " şekli ...
Tükenmenin eşiğindeyken bir benzinlik göründü, kollarim yandı yeminle , ben Serap sandım , umutsuzca yöneldik benzinliğe dogru. Kenarda gölgelik bir yer bulduk.
4 tane motor ve motorcu hatun oturmus dinleniyorlardi , selam verdik, ayak ustu sohbet ettik. Bize karşı sempati mi yoksa acıma mi hissettiler bilemedik eheheh.
Sularımızı sodalarımızı ictik ama motor hararet yapmiş , nabiz yerlerde resmen. Oradaki tazyikli su tabancasıyla kafamizi yıkayalım dedik ama "Oldukça keyifsiz " bir serinlemeydi bu. Bildigin "Kafama sıkar giderim " şarkisiydi.

Kafama nutella sıkar giderim kanka

Sonra çok havalı bir çıkış yaptık. Serde Gemlik delikanlisi var ya , ama birazdan yine , yeniden , umutsuzca , totolarımızdan çıkacak "zibeh zibeh , ayh uyh " efektleriyle karşı karşiya olacagimizinda farkindaydik


Ben isyan bayraklarını totoma don yapmışım , hem pedallıyor hem /@*@(@(;*@&&@♡£~~¥~£♡£ şekli farkli ve duymak istemeyeceginiz bir Türkçe ile Murat'a saydırıyorum, garibim çok iyi çocuk (canım benim ) beni teselli etmeye çalışıyor.
Goggle dan baktık bir ara" 35 kmniz kaldi " dedi soguk ptt memuru kılıklı goggle hatunu, ben yine Küçük Emrah modunda ağlamaklıyım. Ceza olarak bol bol resim çektirdim Murat 'a ehehe

Bir ara sağ tarafımızda çam ormanlarının arasindan mavilikleri görünce "Hah tamam vardık Şile'ye dedim , fakat Muratcım sagolsun yüzüme yüzüme vurdu gerçekleri
Meger orasi bir barajmış oyle bisey iste.


Part 3
Rampalarda örselendik
Bim yogurduylan demlendik
"Bir yerde tavuk döner varsa orada umut vardir"
Az kaldı, az kaldı , az kaldı.
(İçimden bu sekilde sayıklamaya başlamıştım. )
Nedense rampalar bitmiyordu, kollarım kızartma tavasina sokulmuşcasına yanıyordu. Ben yine sırtına kamçı yiyen gemi kölesi şekli pedallamaya devam ediyordum.
Tuhaf bir inatla , tuhaf bir azimle. Sanırım "Bitsede kurtulsak" ruh halinin bir yan etkisi olsa gerek.



Ama nolduysa bende bir tel koptu, kafamda bi yerlerde irtibatsizlik oldu, hissizleştim. Umursamadan basıyorum pedala, basıyorum pedala..
Sonra bi baktim ahanda benim Mersedesin havasi kadar bir " Şile" tabelasi . Nasil sevindim , nasil mutlu oldum anlatamam. Sanki Esra Ceyhan programinda yillar evel kayinçosunu kaybeden gariban damat şekli aglamakli bir mutluluga belendim ehehehe
Alin size Şile, alın size başarmanin azmi ahahah
( Bak sen hele havalara görende pasifiği yüzerek geçti sanır )

Sonrasinda bir benzinlige vardik. Orada namazlarimizi kıldık, çok şükür. Hatta bir ara Muratcıma "Gitmesek mi acaba Şile'ye , burada mi takilsak?" Bakışı bile attım yani o derece ahaha
Murat hafifte tırsarak benden ki aslinda tirsilacak adamim aramizda kalsin, "_Aghbi çok az kaldı beeee " dedi.
Aferin olm guddddd boyyy bakışı atti bana hayin. Şile hayini ehehe.
Inanilmaz eglenceli bir inişe basladik. Nasil yardiriyoruz, altimda Mersedes var lan borumu, firenlerimde iksti, kim tutar bu Bim fanatigini dmi ama
Aha bi baktik şeher gorundu, aha bir baktik icimizde Nar çiçekleri acmış, aha ben keyifliyim lan varmi bizden kral arkadaş heyttt beeee.
Ben yine Kemal Sunal filminde sarhoşken Şabanla kanka olan zengin işadamı şekliyim harbiden bak
Şehre fena artistlik bir giriş yaptık. Görende az evel o rampalarda aglayananin ben olduğuma inanmaz gerçekten ehehe.

Kim daha havalı Allah'ıni seversen sen soyle ?

Bu arada yolda Murat'ımın lastigi patladi, bi kaç kez şişirip yola devam ettik ( Vay Arkadaş /@&@*@(((¤£~¥~`¥¤£♡ lardan "MURADIM'a uzanan bir garip sevgi çemberi
)
Kampink yeri bulduk orada, dayı sehrin dışında olmasina ragmen kelle başi 90 kaad fiyat çekti, ben tesekkur edip yola devam ettim.
Aksam ustu kamp yeri aranmaya basladik , havada kararmişti bu arada , şehrin icinde guzel bir lokanta bulup guzelce yemeklerimizi yedik, çaylarimizi içtik, namazlarimizi kildik, ben ismarladim bu sefer tabi ayıp canım dmi ama ehehehe. Kumsalin tam karşısında cok sote, beleş ve havadar bir yer bulup çadırlarimizi kurmustuk bile eheheh.


Gece çaýimizi el yapımı kamp ocagimda yapip içtik. Mis gibiydi ortam. Arkamizda genc bi kampci grup, yanimizda 3 dayı vardi çadir atmislardi bizim gibi.

Ertesi sabah erken kalkip kahvaltı şekli yaptik. Hanim sagolsun cevizli lokum ve kakaolu kek koymuştu yanimiza yolluk niyetine. Domates , biber , salatalik, zeytin , çay sekli yaptik.
On numara oldu.

(Ilk defa çadır gören masum köylü )
201080 dosyayı görüntüle

Kahvaltidan sonra denize girdik, oranin guzel yerlerinde bol bol resim çekindik filan.


201083 dosyayı görüntüle



Sonrasinda kampa bir döndük , malum gunlerdende pazar, bizim kamp yeri olmuş Suriye'nin başkenti, etrafta Türkçe konusulma oranı %12 falan.
Saf saf adamlarin mangal eglencelerini izledik. Birde sabahın 7 sinde son ses muzik açıp halay cekmelerini hiç soylemiyorum bile ahahaha
Hemen lastigini tamire giriştim Muradımin, nasil pro davraniyorum bilseniz akliniz şaşar, levyeleri geçirmeler, sert sert hareketler filan, iç lastigi kontrol etmeler, dış lastigi içten elle kontrol etmeler falan. Bir hayin tel girmis meger lastige. Hemen halledip yedek lastigi takitakiverdim.

O gun biraz denizde, biraz kampta takıldık.
Aksam krtitik bir karar vermemiz gerekti.
Istişareler yaparak ertesi sabah erkenden otobusle Istanbul ' a dönmeye karar verdik.
Çünkü cidden tehlikeli bir yoldu. Çok sukur postu deldirmeden oraya gitmiştikte, dönerken hic gerek yoktu ayni tehlikelerden gecmeye.
Sabah erkenden kalkip cadirlarimizi toplayip, kendi çöplerimizide torbaya doldurmuştuk zaten, yola çıktık. Etraf Suriyelilerin çöpleri, bebek bezleri, şalvarlari, sofra bezleriyle doluydu.
Vaktimiz olsa o cennet yeri temizleyip çıkmayida dusundukte sonra zamansizliktan ve bunun bir çözüm olacagina inanmadigimizdan vazgectik
.Soluğu bir börekçide aldiktan sonra "Alman usulu" hesap ödemekte anlaşarak borekleri yedik. ( Eee adam bıktı olm benim hesabımı ödemekten ehehe )
a
Sonra duraga giderek ön tekerleri söktük. Sorunsuz bir şekilde Madenlere kadar gittik.

Bu yolculuk benim ilk kampli turumdu. O yuzden benim açimdan kayda degerdi.
Kampli Turlara çıkacaksaniz ya her bir eksiginizi tamamlamanizi yada Murat gbi çok detayci ve herseyi yanina alan bir arkadaşla gitmenizi öneririm
Okuduğunuz icin tesekkurler
Sevgi ve selamlar
Selam arkadaşlar ;
Biliyorum uzun zamandir tur yazım gelmiyordu, şakalar komiklikler örselenikti, ama olsundu. Zira son 1.5 senedir ikinci çocugumun telaşındaydık, tabi bisiklet turlarım ufaktan devam ediyordu fakat "_Koş maryo bez bitti, yardır maryo bim de dost ayranlarda kampanya var " sekliydi ehehe.

(Kızım Yağmur ve ben )

Aklımda bir zamandır İstanbul turu etme fikri vardı fakat tam netlestirememiştim.
Bir gün forumdan @Devenez ce que ile muhabet ederken bu fikrimden bahsettim.
Oda yalvardı yakardı, ne bilim abimsin-kralsın şekli beni pohpohladı kıyamadım kerataya ehehe.
Onun izin gününe göre bir plan yaptık ve ben bir kaç gün önceden Kamil Koç firmasiyla görüşüp ozellikle bisiklet ile gelecegimi, arıza cıkarırlarsa bir otobus dolusu Gemlik'liyi terminale salacağımı söyledim. Bana garanti verdiler, biletimi aldım bende ehehe.
Muratla tur rotamızı onun teklifi üzerine kampli -çadırlı olmak kaydiyla Şile'ye çevirdik. Öncesinde rotayı sordum , nasıldır , rampalı mıdır? Şeklinde. Oda "_Ağhbi kaymak gibi rota buldum, rampalar var ama tatlı , şirin, şapşik şeyler" dedi. (İnandık napalım adam Avrupa görmüş )

Neyse uzatmiyim. Gece her insanin evinde bulunan sıradan çantaları Türkiş taktiklerle bisikletime yükledim. Napalım aga biz Velespitli seyyah degiliz ki basalım vaudeleri ne bilim brookslari keh keh

Ve çıktık Bursa otobüs terminaline doğru yola . Geceydi, trafik fenaydı, ben full ışıklandirmaliydim. Tabi ki polis çakarlarımıda açarak ana yolda ilerliyordum. Bu arka çakarlar kesinlikle işe yarıyor , tavsiye ederim. Araçlar size yaklasmiyorlar.Herhalde gecenin etkisiyle Polis motorsikleti filan sanıyorlar.
(Mario gururla bakıyor şeriltın otele nedense bilemedim ehehe )

Bastık pedala, bastık pedala aaaa gelmisiz lan Terminale ehehe


Biraz erken gelmişim sanirim , oralarda biraz gezinip çay kave, yolcularla muhabet şekli yaptık. Ben istiyorum millet sorsun"_ aaa bisikletle mi gidiyorsun, bu bisiklet kaç para, kaç basıyor ? " tarzı sorular ama kimse sallamıyor, umursamiyor, ayar olduk ehehe .
Saat yaklaşırken sabah namazimı kilip perona dogru ilerledim. Ama acaip gerginim , öyle böyle degil. Terminale bi yigin Kamil Koç otobusu giriyor, çıkıyor bizimkisi yok piyasada. Birde herifler demezmi eger yer yoksa almazlar otobuse seni, yada ekstra bagaj parasi talep edebilirler filan. Çok gerildim ,kendimi sinsice kurmaya bile başladım. Oyle böyle degil yani her an çarşı karışabilir o derece hehe
Ön tekeri söküp beklemeye başladım.

Otobus 45 dakika kadar geç geldi, benim.kafamdaki fikir "Bu saatte otobus boş olur, rahatlikla yüklerim bisikleti" sekliydi ama nerdeeeee. Otobus full, muavin bagajı bir açti içi silme dolu, önümde pimpirikli bir herif var adamın kamerası varmis cantada , muavini tehtid ediyor"_İçinde çok pahalı kameralarım var, başlarına birsey gelirse dava ederim sizi" şeklinde . Bende icimden diyorum "Sanki bizim bisikletimizde 100 liralik bisiklet adama bak anasını satim. Aynakolu 3 bin lira lan bunun " ( ahahaha düşüncelerimde tam sonradan görmeymiş kanka yaaa
Neyse beni aldı bir titreme. Ne zaman böyle olsam ya kavga çıkar yada dayak yerim , her zaman böyle olmuştur.
Şöförde geldi bu sefer, muavine yardım etmeye başladi. Tek dertleri Bulgar polisi kılıklı bu yolcunun pahalı kamera çantasını düzgünce yerlestirmek. O arada şöförle göz göze geldik. Aramızda bir elektrik fırtınası oluştu. Kısık bir sesle "Aghbi benim bisikletim ne olacak?"
Şöför şöyle bir baktı ; " Ayıpsın abi seni yolda mı birakacaz. Buluruz bir yer; sen hiç merak etme " dedi. Nasıl rahatladım anlatamam . Belki kıpkırmızı gözlerimden tırstı, belkide acıdı bana tam emin olamadim
Otobüsün sagina soluna bakti , diger bagajların olduğu yere bakti , lan yer yok resmen. En son dedi ki ahgbi yolcu indirme merdivenine dayasak sorun olur mu? Olmaz abi dedim . Yeterki yola çıkak ehehe.
Çantalarımı surukleyerek, milletin kafasina gözüne çarparak arka taraflara bi yere oturdum. En son muavin bindi, şöför bisikleti muavine uzattı. Kabak gibi maşa gorundu otobusun koridorunda ahahah
Neyse olsundu, bindikti, sonu guzel bitsindi, finali olmayan filmin fragmanı mı olurdu ( Ne içirdiniz lan bana )
Ben uyudum direk . Umarsizca rüyalara daldımdı. Bisiklet sürüyorum. Yollarda birbirinden guzel tur bisikletli kızlar bana el salliyorlardı." Saygılar Maryo abim" diyorlardı. Rüya işte keh keh
Gözümü açtığımda Dudulluya varmıştım. Lan bi baktim bisiklet misiklet yok piyasada, endişe ile , sanki bir ambar dolusu bugdayı Haraptar köylüleri tarafından araklanmış "Züğürt Ağa" mışcasına ortalıkta panikle gezinmeye başladım. Muavini yakalayıp "Nerde bisikletim bilader?" Dedim . Cocuk arkalardaki bir bagajdan getirdi bisikleti neyseki ehehe.
Saat 7.30 civarıydı. Tekeri takip malları yükleyip ufaktan bir çay-lokum şekli yaptim orada. Sonra Murat'a mesaj attım. "Vardim ben , gel al beni buradan " diye.

Geldi sonra bizim Avrupa görmüş Murat efendi. Arabayla gelmis hadi bi daha boşalt bisikleti, arabaya yükle.Neyse oda iyimiş.
Gittik onun evine , garajda bisikletleri tekrar yükleyip yola çıktık. Çok sükür. Sancaktepe civarindan benim hicbilmedigim, arkadaşinda aşina oldugu İstanbul trafiginde pedallamaya başladık.

Oralarda bir yerde "_Gel maryo sen açsındır kahvaltı ismarliyayim" deyince dayanamadım beleş kahvaltıya tamam dedim ahahah
Yedik içtik kanka , su börekleri su gibi kaydı girtlagimdan ehehe

Kahvaltı sonrası başladık yardırmaya, enerji gut , performans veri gut, ben yine gelecek İstanbul keh keh
Tabi ben ne strava kullanıyorum, nede goggle haritalar. Direk @Devenez ce que yi harita yaptım. Peşinden gidiyorum işte la anlamayacak ne var
Sonra bir köyün içinden geçtik,Murat tarla yolu gibi biryere sapti, ben anlamadım tabi. Yolda yaşli bir teyze bizi pis pis kesti. Ben tanirim bu bakışları neyse bisey demiyim. Tamamen offroad bir yerdeydik artık.
Inanilmaz antistabil bir yoldaydık, ben hala saf gibi rehberime güvenmek istiyorum.




&#*#^☆¤¥~×~》`£~ dedim Murat'a
Oda"_ ahgbi rota şu tarafı gösteriyor, niye sövüyosun ki " dedi. Lan bakıyorum uçsuz bucaksiz daglari gosteriyor. Tobe tobe. . . Oradan geçen yardimsever bir hayvana rotayi sordum. O da "_ Ben fragmanım, esas film kutup ayılarını görünce başlayacak "dedi

Murat' a "_iyi bak hata olmasin ? "dedim bu sefer, korku ve panik karışık. Megerse kullandigi programda bisiklet olarak "Dağ Bisikleti " ni isaretlemis beyefendi. Nasıl bir programsa artık , Bulgar yazılım mıdır nedir direk daglara sürmüş bizi adi , hayın program.
Yerlerdeki av fiseklerini ve yabani hayvan dışkılarını gosterdim ve direk şöyle dedim:
"ELLERINI sakince ÇEK O TELEFONDAN dönüyoruz "
Tamam aghbi dedi ehehe.
Tekrar ayni yolu bu sefer daha hızlı olmak kaydıyla geri döndük direk köy kavesine attık kendimizi. Cay-su-soda şekli yaptik.
Selfi çekinmeye çalıştık

Köylülere sorduk, alternatif Şile yolu nerden diye ama dediler ki öyle bir yol yokmuş, olan yolda kaybolmuş zamanla ehehe. Mecburen normal Şile yoluna saptik. Murat bana bir kaç şapşik rampa var demisti ya, ben rahatim nasil asiliyorum rampalara akliniz durur.
Oldukça keyifli bir yol diyebilirim ( Velespitli seyyah' a atfen ehehe )


Sonra birsey fark ettim. Çok tuhaf bir durum vardı. Avrupa görmüş, sayın Çorumlu Murat beyin söyledigi şapşirik, sempatik ve çıtır dedigi rampalardan eser yok idi, sanki Everest' e don gömlek tirmaniyormuş gibi bir his hakim idi.
#&#*¤¥`¥{×♡¥♡¿¤¥`¥ dedim Murat' a ,
Oda "_Niye ağzını bozuyorsun Maryo , bi iki ufak rampa işte " dedi ama görseniz felaketi, 7 ila 10 km arasinda nahhh bu kadar dik rampalar çıkıyoruz, sonra çok hafif bir düzlüğe gelip umuda ve sevgiye beleniyoruz. Sonra şakkkkkadanak yine hayvani boyutlarda bir rampa ile gözgöze geliyoruz. Yukarilarda bi viraj görünce hahhh simdi bitti diyecek gibi oluyoruz fakat virajı döndügümüzde daha hayvani, daha hayin, daha alçak bir rampayı görüyeahhhh
@/#&#*¤¥`¥♡[¿》 Dedim yine Murat' a
Oda " Dur kızma, sana muz virem ye !!! " dedi. Artık ne demek istediyse , ama o kadar yorgun, o kadar bitiktim ki kabul ettim mecburen ( Kesinlikle beleş olmasiyla alakası yok kanka )

Kestane şekeri mi bro o ? Yesss


Devam edelim.
Part 2
(Uzun olur Şile'nin rampaları,
Yar benden tiksinir oldu
Bim'den magnumları alalı )
Neyse biz tırmanıyoruz yenisi geliyor, biz tırmanıyoruz tazesi fırından yeni çıkıyor.
Suyumuz bitti, bitik vaziyetteyiz. Kamyoncular bizi nasil taktir ediyorlar kornaları sagolsun.
Yine ben Murat'a /&#&#*♡£~¥~¿》《¥ dedim. İlk benzinlikte mola veriyoruz kanka sular , sodalar benden dedi.
Düsünün birisi Maryoya Beleş diyecek, maryo mutsuz olacak. O kadar bittik beee beni bitirdin zalım Şile rampaları.
Tırmanıyoruz tırmanıyoruz ne benzinlik var nede çeşme . Bi Allahın kulu da su vermiyor. Lan biz mahallede kedilerimizi sularla, etlerle besliyoruz bunlar insanı sallamıyorlar. Kapitalizm işte: "Kurtlukta düşeni yemek kanundur " şekli ...
Tükenmenin eşiğindeyken bir benzinlik göründü, kollarim yandı yeminle , ben Serap sandım , umutsuzca yöneldik benzinliğe dogru. Kenarda gölgelik bir yer bulduk.
4 tane motor ve motorcu hatun oturmus dinleniyorlardi , selam verdik, ayak ustu sohbet ettik. Bize karşı sempati mi yoksa acıma mi hissettiler bilemedik eheheh.
Sularımızı sodalarımızı ictik ama motor hararet yapmiş , nabiz yerlerde resmen. Oradaki tazyikli su tabancasıyla kafamizi yıkayalım dedik ama "Oldukça keyifsiz " bir serinlemeydi bu. Bildigin "Kafama sıkar giderim " şarkisiydi.

Kafama nutella sıkar giderim kanka

Sonra çok havalı bir çıkış yaptık. Serde Gemlik delikanlisi var ya , ama birazdan yine , yeniden , umutsuzca , totolarımızdan çıkacak "zibeh zibeh , ayh uyh " efektleriyle karşı karşiya olacagimizinda farkindaydik


Ben isyan bayraklarını totoma don yapmışım , hem pedallıyor hem /@*@(@(;*@&&@♡£~~¥~£♡£ şekli farkli ve duymak istemeyeceginiz bir Türkçe ile Murat'a saydırıyorum, garibim çok iyi çocuk (canım benim ) beni teselli etmeye çalışıyor.
Goggle dan baktık bir ara" 35 kmniz kaldi " dedi soguk ptt memuru kılıklı goggle hatunu, ben yine Küçük Emrah modunda ağlamaklıyım. Ceza olarak bol bol resim çektirdim Murat 'a ehehe

Bir ara sağ tarafımızda çam ormanlarının arasindan mavilikleri görünce "Hah tamam vardık Şile'ye dedim , fakat Muratcım sagolsun yüzüme yüzüme vurdu gerçekleri
Meger orasi bir barajmış oyle bisey iste.


Part 3
Rampalarda örselendik
Bim yogurduylan demlendik
"Bir yerde tavuk döner varsa orada umut vardir"
Az kaldı, az kaldı , az kaldı.
(İçimden bu sekilde sayıklamaya başlamıştım. )
Nedense rampalar bitmiyordu, kollarım kızartma tavasina sokulmuşcasına yanıyordu. Ben yine sırtına kamçı yiyen gemi kölesi şekli pedallamaya devam ediyordum.
Tuhaf bir inatla , tuhaf bir azimle. Sanırım "Bitsede kurtulsak" ruh halinin bir yan etkisi olsa gerek.



Ama nolduysa bende bir tel koptu, kafamda bi yerlerde irtibatsizlik oldu, hissizleştim. Umursamadan basıyorum pedala, basıyorum pedala..
Sonra bi baktim ahanda benim Mersedesin havasi kadar bir " Şile" tabelasi . Nasil sevindim , nasil mutlu oldum anlatamam. Sanki Esra Ceyhan programinda yillar evel kayinçosunu kaybeden gariban damat şekli aglamakli bir mutluluga belendim ehehehe
Alin size Şile, alın size başarmanin azmi ahahah

Sonrasinda bir benzinlige vardik. Orada namazlarimizi kıldık, çok şükür. Hatta bir ara Muratcıma "Gitmesek mi acaba Şile'ye , burada mi takilsak?" Bakışı bile attım yani o derece ahaha
Murat hafifte tırsarak benden ki aslinda tirsilacak adamim aramizda kalsin, "_Aghbi çok az kaldı beeee " dedi.
Aferin olm guddddd boyyy bakışı atti bana hayin. Şile hayini ehehe.
Inanilmaz eglenceli bir inişe basladik. Nasil yardiriyoruz, altimda Mersedes var lan borumu, firenlerimde iksti, kim tutar bu Bim fanatigini dmi ama
Aha bi baktik şeher gorundu, aha bir baktik icimizde Nar çiçekleri acmış, aha ben keyifliyim lan varmi bizden kral arkadaş heyttt beeee.
Ben yine Kemal Sunal filminde sarhoşken Şabanla kanka olan zengin işadamı şekliyim harbiden bak
Şehre fena artistlik bir giriş yaptık. Görende az evel o rampalarda aglayananin ben olduğuma inanmaz gerçekten ehehe.

Kim daha havalı Allah'ıni seversen sen soyle ?

Bu arada yolda Murat'ımın lastigi patladi, bi kaç kez şişirip yola devam ettik ( Vay Arkadaş /@&@*@(((¤£~¥~`¥¤£♡ lardan "MURADIM'a uzanan bir garip sevgi çemberi
Kampink yeri bulduk orada, dayı sehrin dışında olmasina ragmen kelle başi 90 kaad fiyat çekti, ben tesekkur edip yola devam ettim.
Aksam ustu kamp yeri aranmaya basladik , havada kararmişti bu arada , şehrin icinde guzel bir lokanta bulup guzelce yemeklerimizi yedik, çaylarimizi içtik, namazlarimizi kildik, ben ismarladim bu sefer tabi ayıp canım dmi ama ehehehe. Kumsalin tam karşısında cok sote, beleş ve havadar bir yer bulup çadırlarimizi kurmustuk bile eheheh.


Gece çaýimizi el yapımı kamp ocagimda yapip içtik. Mis gibiydi ortam. Arkamizda genc bi kampci grup, yanimizda 3 dayı vardi çadir atmislardi bizim gibi.

Ertesi sabah erken kalkip kahvaltı şekli yaptik. Hanim sagolsun cevizli lokum ve kakaolu kek koymuştu yanimiza yolluk niyetine. Domates , biber , salatalik, zeytin , çay sekli yaptik.
On numara oldu.

(Ilk defa çadır gören masum köylü )
201080 dosyayı görüntüle

Kahvaltidan sonra denize girdik, oranin guzel yerlerinde bol bol resim çekindik filan.


201083 dosyayı görüntüle



Sonrasinda kampa bir döndük , malum gunlerdende pazar, bizim kamp yeri olmuş Suriye'nin başkenti, etrafta Türkçe konusulma oranı %12 falan.
Saf saf adamlarin mangal eglencelerini izledik. Birde sabahın 7 sinde son ses muzik açıp halay cekmelerini hiç soylemiyorum bile ahahaha
Hemen lastigini tamire giriştim Muradımin, nasil pro davraniyorum bilseniz akliniz şaşar, levyeleri geçirmeler, sert sert hareketler filan, iç lastigi kontrol etmeler, dış lastigi içten elle kontrol etmeler falan. Bir hayin tel girmis meger lastige. Hemen halledip yedek lastigi takitakiverdim.

O gun biraz denizde, biraz kampta takıldık.
Aksam krtitik bir karar vermemiz gerekti.
Istişareler yaparak ertesi sabah erkenden otobusle Istanbul ' a dönmeye karar verdik.
Çünkü cidden tehlikeli bir yoldu. Çok sukur postu deldirmeden oraya gitmiştikte, dönerken hic gerek yoktu ayni tehlikelerden gecmeye.
Sabah erkenden kalkip cadirlarimizi toplayip, kendi çöplerimizide torbaya doldurmuştuk zaten, yola çıktık. Etraf Suriyelilerin çöpleri, bebek bezleri, şalvarlari, sofra bezleriyle doluydu.
Vaktimiz olsa o cennet yeri temizleyip çıkmayida dusundukte sonra zamansizliktan ve bunun bir çözüm olacagina inanmadigimizdan vazgectik
.Soluğu bir börekçide aldiktan sonra "Alman usulu" hesap ödemekte anlaşarak borekleri yedik. ( Eee adam bıktı olm benim hesabımı ödemekten ehehe )
aSonra duraga giderek ön tekerleri söktük. Sorunsuz bir şekilde Madenlere kadar gittik.

Bu yolculuk benim ilk kampli turumdu. O yuzden benim açimdan kayda degerdi.
Kampli Turlara çıkacaksaniz ya her bir eksiginizi tamamlamanizi yada Murat gbi çok detayci ve herseyi yanina alan bir arkadaşla gitmenizi öneririm
Okuduğunuz icin tesekkurler
Sevgi ve selamlar
Dosyalar
Son düzenleme:


