delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 728
- Tepki
- 2.945
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
(link)
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
Bir espri vardır; a zaten oradaymış, b'yi üstüne yapmışlar diye. Bu turun rotasını da Soğanlı(2) geçidinin üzerine yaptım. İlk işaretlediğim nokta burasıydı. Ardından kuzeye geri dönecek noktayı aramaya koyuldum ve fazla geçmeden de buldum: Kızılgedik geçidi, 3100 m. Bitiş noktası İkizdere olabilirdi. Noktaları birleştirdim ve o gün havanın iyi olması için dua ettim.
Sabah uyandığımda mezar gibiydim.Saat 06:30 civarıydı, akşam çok geç uyuyabilmiştim. Bu henüz çözemediğim ve aşmam gereken bir problem. Yoğun efor sonrası enerjik halim uzun süre devam ediyor ve dinlenmeye geçmem çok geç başlıyor. Sonuç ise yeterince uzun süre dinlenme şansı bulamamam. Şöyle akşam 22:00'de bebek gibi uyusam ve sabah alarmla 07:00'de kalksam çok daha mutlu olacağım. Ama öyle olmadı saate son baktığımda saat 01:00'di ve 6:30'da kendiliğimden uyandım. Biraz bekleyip dışarı çıktım. Müthiş bir sessizlik ve içime çekerken tadını alabildiğim bir hava vardı. Değişmeyeceğini biliyordum ama yine de havanın hala açık olduğunu görmek çok moral verici. Bisikleti yıkayıp temizledim, depoyu doldurmam çok geç oldu ve inanılmaz şekilde yola 09:00'da çıktım. Olması gerekenden en az 1 saat geç yani.
Bugünkü planım kısaca Uzungöl'den yukarı devam edip Demirkapı köyünü, Balıklıgöl'ü ve Aygır gölünü geçtikten sonra Şoğanlı(2) geçidinden arkaya devirmek. Arkada yaklaşık bir 30 km ve 1200 m tırmanışla tekrar kuzeye geçmek üzere Kızılgedik geçidine çıkacağım. Bu arada 3-4 Bayburt köyünden geçeceğim: Çataldere ve adını bilmediğim diğer köyler. Geçitten sonra uzun bir iniş beni bekliyor taa İkizdereye kadar. Otel farklı bir vadide, İkizdereden 6 km yukarıda ve 300 m daha yüksekte. Son bir tırmanış var yani inişten sonra soğuk bünyeyle.
Rotayı kuzey-güney yönünde zigzaglar çizecek şekilde tasarlamamın en büyük nedeni hava şartları. Hava kötü olursa güney tarafta çoğunlukla açık olacağı için bana ısınma ve kuruma şansı verecek, tüm günü sisin altında geçirmemi engelleyecek.


Profil bu şekilde, 2 büyük ve ortalarında bir küçük tımanış var.

saat 7:00. Sabah hava fıstık gibi, güneş tepeleri yakalamış bile. Dün 2 sırtlan öldürmüş, bir zebra yemiş ve üstüne 20 saat uyumuş aslan gibi geriniyorum. Beklentiler büyük.

hazırım galiba. Arkadaki poşetleri iç lastikle bağladım, çok sağlam oldu. Bozuk zeminde dökülen torbalar tarihe karıştı.

oraları aşacağım, bir sürü manzara göreceğim. Oralarda yaşayıp 45 gün sisin kalkmasını beklemeyen anlamaz açık havada yaylanın ne demek olduğunu

Sarp kayalıklar ve inatçı çamlar iki yandaki manzarayı belirliyor. Çok yüksekler gerçekten.

bir su molası ve ilk ciddi tırmanış başlıyor. Uzungöl 1150m, burası 1750m. Çıktığım ilk geçit 3000m.

baktım baktım bir eksik bulamadım. Evler güzel, çamların kenarında, yanında ve aşağısında dere var, dağ manzarası da bol. Hemen bir toki.

burada bir hata yapıp sağdaki yoldan gitmedim, fazla düz geldi bana yukarı gitmeyip ileride bitecek gibiydi. Dik olan bulunduğum yoldan devam ettim. Yol aniden çok dikleşti ve 1. viteste tüm gücümle ancak çıkabildim. Zincir kesilecek diye korkuyorum böyle durumlarda. Taşınma ve montaj sırasında oluşmuş küçük bir hasar burada başıma çok iş açabilir. Yanımda zincir anahtarım var ama emin değilim yapabileceğimden. Kestirme yolu değil de uzun yolu takip etmeliymişim; %20-25 eğimi çıkıp gereksiz yoruldum.

Demirkapı (Haldizen) köyünün yaylası.
Yayladan geçen yol Ziyaret tepenin yanından 2950 metrelik bir geçitten Anzer'e geçiyor.

irtifa yükselince sertleşen manzara, toprak yerini kayalara bırakıyor.

Balıklıgöl'e yoldan bir patika ile ulaşılıyor. Geç kaldığımdan kararsız kaldım ama şimdi değilse ne zaman diyerek saptım yolda. 25 dakikama maloldu ama göl de çok güzeldi. Birkaç balık gördüm ama kıyıya pek yanaşmıyorlar sanırım.

geldiğim vadi ve köy tüm mahalleleriyle. Taa arkada saat 13 yönündeki yol Uzungöl-İkizdere arasındaki en kestirme yol. 2750 metreden geçip hızla İkizdere'ye inmek mümkün.

Solda Balıklı göl sağda Aygır gölü.

virajlar birbiri ardına beni yukarıya taşıyor.

ve geçit. Turun şimdiye kadarki en yüksek noktasındayım. 3001m. Levha 3050m diyor ama sanmam.

Önceki fotoğraflarla neredeyse aynı yerden güneye, Bayburt tarafına bakıyoruz. Manzara anında değişti. Bitki örtüsü, yer şekilleri, renkler...
farklı bir coğrafya.

Geçit aynı zamanda Trabzon-Bayburt sınırı. Buralar da artık Bayburt yaylaları.

biraz indikten sonra soldaki cılız yola girip ilerideki tepeye çıkacağım.

geç mi kalıyorum ne. Ufak bir mola ve durum değerlendirmesi. O sırada çantanın üstüne taktığım rota notları kağıdım uçuyor, rüzgar çok sert olduğundan anında gözden kayboldu. Böyle şeyleri hatıra olarak sakladığımdan biraz üzüldüm.Ama geç kalma korkusu ağır bastı.
2250 metreye kadar inip geri 3100 metreye çıkacağım. Geçit fotoğrafın sol üst köşesindeki zirvenin altından geçiyor.

hızlı inmeye çalışıyorum. Saat 15:15

köye yaklaştım. Vadi çok ıssız, köylerde pek hareket yok. Biraz da sıcaktan dışarıda kimse yok.

yoldan ayrılıp geçit yoluna girdim. İkinci köyden de geçiyorum, artık tırmanış başladı. Buradaki bir çeşmeden suyumu tamamladım tırmanış öncesi.

İkinci köyü geçer geçmez yol beni korkuttu çünkü kullanıldığına dair hiçbir iz yoktu. Tek bir araç izi vb olmadığı gibi normalde yollarda olan ikili teker izinin yerine hayvanlar tarafından açılmış tek patika vardı. İleride de böyleyse çok zaman kaybedebilirdim.

neyseki yol hemen sonra normal bir görünüm aldı, kullanılmasa da zemini gayet düzgündü. Zirve de net şekilde göründü.

inekler bugün gördüğüm nadir canlılardan.

koyun sürüsü, çoban ve köpekleri. Kalabalıklaştı burası.

saat 16:30. 2500m civarındayım. 3100 metreye çıkıp 500 metreye geri ineceğim. Aklı başında turcu şimdi otel odasında olurdu. Geç kaldığımda önümde bir de rampa varsa rüyamda üstüme birşey geliyor ve ben hareket edemiyorken hissettiğime benzer bir duygu yaşıyorum.

geçide neden Kızılgedik dedikleri anlaşıldı.

3050m ve geçide doğru son bir dönüş. Toprağın kızıllığı arttı.

hava çok sert, dağın gölge tarafındayım. Her şey birden çok ıssız ve soğuk oluyor.

bu ara tamamen 3000 metrenin üstünde. Kuzey tarafa devirmeden geldiğim vadiye son bir bakış. Bir daha ne zaman kim bilir.

kapıya doğru heyecanla ilerliyorum, ne çıkacağı belli değil.

bu çıktı...

ve bu..

dik vuran güneşten dolayı net çıkmadı ama olsun.
23 temmuz 2012 17:38. Kızılgedik'te bir bisiklet. Sürücü geç kaldığı için endişe etse de vakit ayırıp bu anı ölümsüzleştiriyor.

Kuzeyden kapıya böyle çıkılıyor. Artık Rize'deyim.
daha 50 km yolum ve 2500 m iniş beni bekliyor.

tutunacak toprak bulabilmiş çimenler. Arkada bir derenin doğduğu yeri görüyoruz.

kapı yamacın arkasında gözden kayboluyor. sanki hiç gitmemiş, görmemişim gibi bir anda hatıra oluyor.

2600 metrelere, derenin hizasına indim ama ne kol kaldı ne omuz; yol ciddi bozuk. Normal bir otomobilin hasar almadan geçebileceğine inanmıyorum.

uzaklaştıkça dönüp yaşadığım tecrübeyi düşünüyorum.
O kapıdan geçmek, rüzgar ve akşam soğuğuyla gelen içgüdüsel korku.

sağdan soldan küçük dereler ve yollar vadideki dereye katılıyor. Aynı geçen ömrümüz ve ona eklenen hatıralar gibi. Kiminin deresi katıla katıla ırmak olurken kimininki kuruyup cılız bir su olarak sona, denize ulaşıyor.

eski tip yayla evleri kelifler.

saat 18:30. Dağda akşam hızlı çöker. Vadiyi hızla indikçe kapı uzaklarda kalıyor. Gelen karanlıkla birlikte Kızılgedik artık tam anlamıyla bir hatıra.

Anzer vadi boyunca uzanmış. Hızla geçiyorum.. geç kaldım. Geleneksel güzel evler olduğu gibi tipsiz beton yığınları da var.
İrtifa 2000 m bu arada.

dere iyice büyüdü, bitki örtüsü sıklaştı. Orman sınırına da geldim.

İnişe rağmen bir türlü yolu tüketemiyorum. Bu şartlarda 50 km çok ciddi bir mesafe.
Az aşağıda vadiye çökmüş sise girdim. Bozuk yolla ve tozla biraz daha boğuştuktan sonra beton yol başladı. Sisle birlikte hafif bir çise de var.

beton yol da yetmedi, karanlık bastırıyor. Saat 19:50 ve 15 km falan yolum var daha. Üstüne son 5-6 km'si de tırmanış. 1 saatte gidersem iyidir.
Kafa lambamı taktım karanlıkta stresli bir sürüşe hazırlandım. Etraf ve yol ıssız, rakım hala 1000 metrelerde ve ormandayım. Yani herşey olabilir. Çise de arttı alçaldıkça.

ve İkizderedeyim. Bir saat gecikmeyle 20:10'da. 19:00'da buraya gelip hava kararmadan önceki 30-40 dakikada da otele ulaşmam gerekiyordu.
sonuç:
Yol ayrımından otel'e giden yola girdikten sonra biraz sağduyulu düşünüp güçlü bir kafa lambam olsa da pek güvende olmadığıma kanaat getirdim. 6 km ve hafif bir eğimle tırmanış olan yolu bu yorgunlukla 20-30 dakikada alacaktım çevre ise son derece boş ve karanlıktı.
Ben de İkizdere merkeze geri inip beni otele götürmesi için bir kamyonetle anlaştım. Kasasında bisikletin yanında havadar bir yolculuk oldu. Bu araçların bu kadar hızlı viraj dönebildiğini bilmiyordum; yorgun kollarım demirlere asılmaktan ve bisikleti tutmaktan alev alev yandı. Ve yolu görünce ne kadar iyi bir karar verdiğimi anladım, tek bir ışık kaynağı yoktu otele kadar, tamamen sisin ve yağmurun altındaki ormanın içinden ilerliyordu. Sonradan konuştuğum bir rehber ise geceleri buralar ayıların diyince kararın doğruluğu kesinleşti.

veriler... 10 saat hareket, 1 saat 35 dakika duraklama. Düne göre yarım saat daha fazla duraklamışım. Buna 1 saat geç çıkmam da eklenince karanlıkta kalmayı hakettiğim anlaşılıyor. Temel sebepler en zor günü tam vaktinde bitirmenin verdiği rahatlıkla bugünü hafife almam ve en sevdiğim tipte yerlerle karşılaşınca fazlaca oyalanmamdı. 108 km yol alıp 3000 m tırmanmışım. İkizdere merkezden sonraki araç yolculuğu olmasa 114 km olacak ve 3300 m tırmanmış olacaktım.
Otele vardığımda tipim kayık olduğundan hemen koşan görevli beni ön kapıdan değil arka kapıdan içeri aldı. Genelde kalabalık aileler veya gruplarla karşılaşan görevliler tek başına gelen müşteriyle nasıl ilgileneceklerini bilemez gibiydi. Komik ve sinir bozucu anlar yaşandı ama önemli değil. Önemli olan benim iyi bir dinlenme ve beslenme süreci yaşamam. Akşam geç kalmış olsam da açık büfede yeterince yiyecek vardı ve rekorumu zorladım. Termal havuzlara girmek ve hırpalanmış vücuduma bir destek olmak isterdim ama hiç halim yoktu, yığılıp kaldım. Geç saatlere kadar da uyuyamadım.
1.etap (Trabzon-Taşköprü)
2.etap (Taşköprü-Uzungöl)
Bir espri vardır; a zaten oradaymış, b'yi üstüne yapmışlar diye. Bu turun rotasını da Soğanlı(2) geçidinin üzerine yaptım. İlk işaretlediğim nokta burasıydı. Ardından kuzeye geri dönecek noktayı aramaya koyuldum ve fazla geçmeden de buldum: Kızılgedik geçidi, 3100 m. Bitiş noktası İkizdere olabilirdi. Noktaları birleştirdim ve o gün havanın iyi olması için dua ettim.
Sabah uyandığımda mezar gibiydim.Saat 06:30 civarıydı, akşam çok geç uyuyabilmiştim. Bu henüz çözemediğim ve aşmam gereken bir problem. Yoğun efor sonrası enerjik halim uzun süre devam ediyor ve dinlenmeye geçmem çok geç başlıyor. Sonuç ise yeterince uzun süre dinlenme şansı bulamamam. Şöyle akşam 22:00'de bebek gibi uyusam ve sabah alarmla 07:00'de kalksam çok daha mutlu olacağım. Ama öyle olmadı saate son baktığımda saat 01:00'di ve 6:30'da kendiliğimden uyandım. Biraz bekleyip dışarı çıktım. Müthiş bir sessizlik ve içime çekerken tadını alabildiğim bir hava vardı. Değişmeyeceğini biliyordum ama yine de havanın hala açık olduğunu görmek çok moral verici. Bisikleti yıkayıp temizledim, depoyu doldurmam çok geç oldu ve inanılmaz şekilde yola 09:00'da çıktım. Olması gerekenden en az 1 saat geç yani.
Bugünkü planım kısaca Uzungöl'den yukarı devam edip Demirkapı köyünü, Balıklıgöl'ü ve Aygır gölünü geçtikten sonra Şoğanlı(2) geçidinden arkaya devirmek. Arkada yaklaşık bir 30 km ve 1200 m tırmanışla tekrar kuzeye geçmek üzere Kızılgedik geçidine çıkacağım. Bu arada 3-4 Bayburt köyünden geçeceğim: Çataldere ve adını bilmediğim diğer köyler. Geçitten sonra uzun bir iniş beni bekliyor taa İkizdereye kadar. Otel farklı bir vadide, İkizdereden 6 km yukarıda ve 300 m daha yüksekte. Son bir tırmanış var yani inişten sonra soğuk bünyeyle.
Rotayı kuzey-güney yönünde zigzaglar çizecek şekilde tasarlamamın en büyük nedeni hava şartları. Hava kötü olursa güney tarafta çoğunlukla açık olacağı için bana ısınma ve kuruma şansı verecek, tüm günü sisin altında geçirmemi engelleyecek.


Profil bu şekilde, 2 büyük ve ortalarında bir küçük tımanış var.

saat 7:00. Sabah hava fıstık gibi, güneş tepeleri yakalamış bile. Dün 2 sırtlan öldürmüş, bir zebra yemiş ve üstüne 20 saat uyumuş aslan gibi geriniyorum. Beklentiler büyük.

hazırım galiba. Arkadaki poşetleri iç lastikle bağladım, çok sağlam oldu. Bozuk zeminde dökülen torbalar tarihe karıştı.

oraları aşacağım, bir sürü manzara göreceğim. Oralarda yaşayıp 45 gün sisin kalkmasını beklemeyen anlamaz açık havada yaylanın ne demek olduğunu

Sarp kayalıklar ve inatçı çamlar iki yandaki manzarayı belirliyor. Çok yüksekler gerçekten.

bir su molası ve ilk ciddi tırmanış başlıyor. Uzungöl 1150m, burası 1750m. Çıktığım ilk geçit 3000m.

baktım baktım bir eksik bulamadım. Evler güzel, çamların kenarında, yanında ve aşağısında dere var, dağ manzarası da bol. Hemen bir toki.

burada bir hata yapıp sağdaki yoldan gitmedim, fazla düz geldi bana yukarı gitmeyip ileride bitecek gibiydi. Dik olan bulunduğum yoldan devam ettim. Yol aniden çok dikleşti ve 1. viteste tüm gücümle ancak çıkabildim. Zincir kesilecek diye korkuyorum böyle durumlarda. Taşınma ve montaj sırasında oluşmuş küçük bir hasar burada başıma çok iş açabilir. Yanımda zincir anahtarım var ama emin değilim yapabileceğimden. Kestirme yolu değil de uzun yolu takip etmeliymişim; %20-25 eğimi çıkıp gereksiz yoruldum.

Demirkapı (Haldizen) köyünün yaylası.
Yayladan geçen yol Ziyaret tepenin yanından 2950 metrelik bir geçitten Anzer'e geçiyor.

irtifa yükselince sertleşen manzara, toprak yerini kayalara bırakıyor.

Balıklıgöl'e yoldan bir patika ile ulaşılıyor. Geç kaldığımdan kararsız kaldım ama şimdi değilse ne zaman diyerek saptım yolda. 25 dakikama maloldu ama göl de çok güzeldi. Birkaç balık gördüm ama kıyıya pek yanaşmıyorlar sanırım.

geldiğim vadi ve köy tüm mahalleleriyle. Taa arkada saat 13 yönündeki yol Uzungöl-İkizdere arasındaki en kestirme yol. 2750 metreden geçip hızla İkizdere'ye inmek mümkün.

Solda Balıklı göl sağda Aygır gölü.

virajlar birbiri ardına beni yukarıya taşıyor.

ve geçit. Turun şimdiye kadarki en yüksek noktasındayım. 3001m. Levha 3050m diyor ama sanmam.

Önceki fotoğraflarla neredeyse aynı yerden güneye, Bayburt tarafına bakıyoruz. Manzara anında değişti. Bitki örtüsü, yer şekilleri, renkler...
farklı bir coğrafya.

Geçit aynı zamanda Trabzon-Bayburt sınırı. Buralar da artık Bayburt yaylaları.

biraz indikten sonra soldaki cılız yola girip ilerideki tepeye çıkacağım.

geç mi kalıyorum ne. Ufak bir mola ve durum değerlendirmesi. O sırada çantanın üstüne taktığım rota notları kağıdım uçuyor, rüzgar çok sert olduğundan anında gözden kayboldu. Böyle şeyleri hatıra olarak sakladığımdan biraz üzüldüm.Ama geç kalma korkusu ağır bastı.
2250 metreye kadar inip geri 3100 metreye çıkacağım. Geçit fotoğrafın sol üst köşesindeki zirvenin altından geçiyor.

hızlı inmeye çalışıyorum. Saat 15:15

köye yaklaştım. Vadi çok ıssız, köylerde pek hareket yok. Biraz da sıcaktan dışarıda kimse yok.

yoldan ayrılıp geçit yoluna girdim. İkinci köyden de geçiyorum, artık tırmanış başladı. Buradaki bir çeşmeden suyumu tamamladım tırmanış öncesi.

İkinci köyü geçer geçmez yol beni korkuttu çünkü kullanıldığına dair hiçbir iz yoktu. Tek bir araç izi vb olmadığı gibi normalde yollarda olan ikili teker izinin yerine hayvanlar tarafından açılmış tek patika vardı. İleride de böyleyse çok zaman kaybedebilirdim.

neyseki yol hemen sonra normal bir görünüm aldı, kullanılmasa da zemini gayet düzgündü. Zirve de net şekilde göründü.

inekler bugün gördüğüm nadir canlılardan.

koyun sürüsü, çoban ve köpekleri. Kalabalıklaştı burası.

saat 16:30. 2500m civarındayım. 3100 metreye çıkıp 500 metreye geri ineceğim. Aklı başında turcu şimdi otel odasında olurdu. Geç kaldığımda önümde bir de rampa varsa rüyamda üstüme birşey geliyor ve ben hareket edemiyorken hissettiğime benzer bir duygu yaşıyorum.

geçide neden Kızılgedik dedikleri anlaşıldı.

3050m ve geçide doğru son bir dönüş. Toprağın kızıllığı arttı.

hava çok sert, dağın gölge tarafındayım. Her şey birden çok ıssız ve soğuk oluyor.

bu ara tamamen 3000 metrenin üstünde. Kuzey tarafa devirmeden geldiğim vadiye son bir bakış. Bir daha ne zaman kim bilir.

kapıya doğru heyecanla ilerliyorum, ne çıkacağı belli değil.

bu çıktı...

ve bu..

dik vuran güneşten dolayı net çıkmadı ama olsun.
23 temmuz 2012 17:38. Kızılgedik'te bir bisiklet. Sürücü geç kaldığı için endişe etse de vakit ayırıp bu anı ölümsüzleştiriyor.

Kuzeyden kapıya böyle çıkılıyor. Artık Rize'deyim.
daha 50 km yolum ve 2500 m iniş beni bekliyor.

tutunacak toprak bulabilmiş çimenler. Arkada bir derenin doğduğu yeri görüyoruz.

kapı yamacın arkasında gözden kayboluyor. sanki hiç gitmemiş, görmemişim gibi bir anda hatıra oluyor.

2600 metrelere, derenin hizasına indim ama ne kol kaldı ne omuz; yol ciddi bozuk. Normal bir otomobilin hasar almadan geçebileceğine inanmıyorum.

uzaklaştıkça dönüp yaşadığım tecrübeyi düşünüyorum.
O kapıdan geçmek, rüzgar ve akşam soğuğuyla gelen içgüdüsel korku.

sağdan soldan küçük dereler ve yollar vadideki dereye katılıyor. Aynı geçen ömrümüz ve ona eklenen hatıralar gibi. Kiminin deresi katıla katıla ırmak olurken kimininki kuruyup cılız bir su olarak sona, denize ulaşıyor.

eski tip yayla evleri kelifler.

saat 18:30. Dağda akşam hızlı çöker. Vadiyi hızla indikçe kapı uzaklarda kalıyor. Gelen karanlıkla birlikte Kızılgedik artık tam anlamıyla bir hatıra.

Anzer vadi boyunca uzanmış. Hızla geçiyorum.. geç kaldım. Geleneksel güzel evler olduğu gibi tipsiz beton yığınları da var.
İrtifa 2000 m bu arada.

dere iyice büyüdü, bitki örtüsü sıklaştı. Orman sınırına da geldim.

İnişe rağmen bir türlü yolu tüketemiyorum. Bu şartlarda 50 km çok ciddi bir mesafe.
Az aşağıda vadiye çökmüş sise girdim. Bozuk yolla ve tozla biraz daha boğuştuktan sonra beton yol başladı. Sisle birlikte hafif bir çise de var.

beton yol da yetmedi, karanlık bastırıyor. Saat 19:50 ve 15 km falan yolum var daha. Üstüne son 5-6 km'si de tırmanış. 1 saatte gidersem iyidir.
Kafa lambamı taktım karanlıkta stresli bir sürüşe hazırlandım. Etraf ve yol ıssız, rakım hala 1000 metrelerde ve ormandayım. Yani herşey olabilir. Çise de arttı alçaldıkça.

ve İkizderedeyim. Bir saat gecikmeyle 20:10'da. 19:00'da buraya gelip hava kararmadan önceki 30-40 dakikada da otele ulaşmam gerekiyordu.
sonuç:
Yol ayrımından otel'e giden yola girdikten sonra biraz sağduyulu düşünüp güçlü bir kafa lambam olsa da pek güvende olmadığıma kanaat getirdim. 6 km ve hafif bir eğimle tırmanış olan yolu bu yorgunlukla 20-30 dakikada alacaktım çevre ise son derece boş ve karanlıktı.
Ben de İkizdere merkeze geri inip beni otele götürmesi için bir kamyonetle anlaştım. Kasasında bisikletin yanında havadar bir yolculuk oldu. Bu araçların bu kadar hızlı viraj dönebildiğini bilmiyordum; yorgun kollarım demirlere asılmaktan ve bisikleti tutmaktan alev alev yandı. Ve yolu görünce ne kadar iyi bir karar verdiğimi anladım, tek bir ışık kaynağı yoktu otele kadar, tamamen sisin ve yağmurun altındaki ormanın içinden ilerliyordu. Sonradan konuştuğum bir rehber ise geceleri buralar ayıların diyince kararın doğruluğu kesinleşti.

veriler... 10 saat hareket, 1 saat 35 dakika duraklama. Düne göre yarım saat daha fazla duraklamışım. Buna 1 saat geç çıkmam da eklenince karanlıkta kalmayı hakettiğim anlaşılıyor. Temel sebepler en zor günü tam vaktinde bitirmenin verdiği rahatlıkla bugünü hafife almam ve en sevdiğim tipte yerlerle karşılaşınca fazlaca oyalanmamdı. 108 km yol alıp 3000 m tırmanmışım. İkizdere merkezden sonraki araç yolculuğu olmasa 114 km olacak ve 3300 m tırmanmış olacaktım.
Otele vardığımda tipim kayık olduğundan hemen koşan görevli beni ön kapıdan değil arka kapıdan içeri aldı. Genelde kalabalık aileler veya gruplarla karşılaşan görevliler tek başına gelen müşteriyle nasıl ilgileneceklerini bilemez gibiydi. Komik ve sinir bozucu anlar yaşandı ama önemli değil. Önemli olan benim iyi bir dinlenme ve beslenme süreci yaşamam. Akşam geç kalmış olsam da açık büfede yeterince yiyecek vardı ve rekorumu zorladım. Termal havuzlara girmek ve hırpalanmış vücuduma bir destek olmak isterdim ama hiç halim yoktu, yığılıp kaldım. Geç saatlere kadar da uyuyamadım.
Dosyalar
Son düzenleme:


