şehir içinde 50 km/saat hızla giderken cep telefonu kullanan otomobil sürücüsü de 235 lira ceza ödüyor,
şehir içinde ortalama 15-20 km/saat hızla giderken iki elini gidondan çeken bisiklet sürücüsü de 235 lira.
muayenesi yapılmamış araçla trafiğe çıkan da 235 lira ödüyor,
iki elini gidondan çeken bisiklet sürücüsü de.
kırmızı ışıkta durmayan 1 tonluk otomobil sürücüsü de 235 lira ödüyor,
iki elini gidondan çeken 10-15 kiloluk bisiklet sürücüsü de.
50 km/saat hız sınırını 5-15 km aşan otomobil sürücüsü de 235 lira ödüyor,
hızı en fazla 25-30 km/saat olan bisiklet sürücüsü de iki elini gidondan çekti diye.
geçiş yasağı varken sollama yapan ya da sollama kurallarını ihlal eden otomobil sürücüsü de 235 lira ödüyor,
sadece sağ şeridi kullanabilen bisiklet sürücüsü de iki elini gidondan çekti diye.
kurallara herkes uymalıymış! hangi kurallara, kimin kurallarına, kimler için yazılan kurallara, kimin düzeninde... bunları soran yok. içi boşaltılmış bir eşitlik ilkesini ve yurttaş sorumluluğunu dillendirerek güçlüye de zayıfa da aynı sorumluluğu vermek, aynı cezaları yazmak adalet mi?
güçlüyle zayıfı haklarda ve sorumluluklarda eşitlemek adalet terazisini daha da bozmaktan başka bir sonuca götürmez. adalet zayıfı güçlü karşısında korursan, onu zayıf düşüren sebepleri ortadan kaldırırsan sağlanır. bisikletliler yayalar engelliler ile otomobil sürücüleri ulaşımın eşit kullanıcıları değildir, kurallar otomobiller rahatça hareket etsin, sürücülerinin başına bir iş gelmesin diye yazılıyor, yayalar onlardan arta kalan boşluklarda adım atacak yer ararken, bisikletliler onlardan arta kalan boşluklarda kelle koltukta yol alırken, engelliler onlardan arta kalan boşluğa dahil bile olamazken, kurallara herkesin uyması gerektiğini söylemek adil midir?
şuncacık olayda bile hemen bisikletliye sorumluluk yüklüyoruz. hiç olmazsa şunu söylesek: tamam o şekilde bisiklet sürmek riskli ama bunun cezası da bu kadar ağır olmamalı, kademeli şekilde uyarılabilir, davranışın tekrarlanması hâlinde makul yaptırımlar uygulanabilirdi
bisiklet zaten araç ama savunmasız, zayıf, kırılgan, narin bir araç, kaportası yok, sürücüsünün bedeni kaporta vazifesi görüyor, dokunsan canı yanar, itsen düşer, çarpsan kafa gözü dağılır, kolu bacağı kırılır, can verir. bisikletin araç olarak kabul görmesi için önce onu güçlü kılacak imkânları sağlamalı, kuralları onlar için de yeniden yazmalı.
bizler kuralları sorgulamadan ona uyma sorumluluğuna rıza gösterecek iradesiz ve muhakemesiz varlıklar mıyız?
bisikletliler birbirlerini güçlülerin kurallarına uymaya çağırmayı bırakıp o kuralların zayıflar için değişmesini sağlamalıdır.