Sebahattin Gerceker
Daimi Üye
- Kayıt
- 4 Ekim 2012
- Mesaj
- 316
- Tepki
- 1.672
- Yaş
- 62
- Şehir
- İstanbul
- Bisiklet
- Specialized
Eski fotoları karıştırmaya başlayınca kapanma günlerinde, 2016'da yaptığım turun fotoğrafları geldi önüme... O günler bu forum için yazmak, bir de gezi notlarından oluşan bir blog oluşturmak istemiştim, 5 yıl sonra ilk günü yazabildim nihayet.. 
İstanbul'dan feribotla geçtiğim Bandırmadan başlayan tur, 13. günün sonunda İzmir'de bitti. Fotoğrafların çağrıştırdıkları, aklımda kalanlar, az da olsa yaptığım sosyal medya paylaşımlarından derlemeye çalıştım yazıyı... Bu ilk gün, devamını da ilk fırsatta yazarım umarım..
"Tamam, ben de bisikletle gelirim..." (Kendimle yollarda -1)
"Bence, 'gitmek' genlerimizde var" dedi. Oğlumun arkadaşı, daha yirmili yaşlarının başında...
Doğaya kaçtığımızda mutlu olmamızın, çoook uzak atalarımızdan kalan ve belli ki genlerimize işlemiş o uzak anılarla bir ilgisi olmalı demiştim öncesinde.
Bu anlatacağım tur da, aslında tamamen "gitmek" isteğimden doğmuştu, kısa da olsa bir kaçış dürtüsü... O sohbet tetiklemişti herşeyi.
Zeytinli Rock Festivali yaklaşıyordu, çocuklar arkadaşlarının arabasıyla gitmeyi planlıyorlardı. Tamam dedim, müthiş bir keyif duygusuyla yudumladım biramı, "ben de bisikletle gelirim".
Bisikletle uzun yol yapmak, doğada pedallamanın keyfi, çadır kamp, tek başına kaçış isteği, sessizlik ve finalde rock konserleri.. Hepsini bir arada, tek bir cümlenin içinde düşünmek bile, müthiş bir tatmin duygusu yaratmıştı o an...
***
İşte herşey böyle başladı.. hazırlıklar hızla tamamlandı. Pedalşörler'le yaptığımız 2-3 günlük turlar sırasında, ne zaman olacağını bilmediğim, ama mutlaka yapmayı istediğim "uzun tur" için gerekli malzemeleri tamamlamıştım zaten.. solar şarj paneline varana dek..
Yazının sonuna bir donanım listesi eklerim.
5 yıl geçmiş üzerinden bu bisiklet turunun. Bu günlerde de, çok farklı nedenlerle de olsa, kapalı kalmaktan bunalmışlığımızla bazen eskilere, bazen hayallere kaçıveriyoruz... Ben de geçmişi bugüne taşıyarak, daha da güzellerini yaşayabileceğimizin kurguluyorum sanırım..
Fotoğraflar ve yolculuk sırasında yaptığım sosyal medya paylaşımlarımdan yararlanarak, anılarda kalanlar dökülsün o zaman bugüne...
***
20 Ağustos 2016 - İlk gün
(Bir gün öncesi "dolunayda şiir" gecesi vardı.. geç yatmıştım yani.)
İlk paylaşımı, evden 3 km. sonra, Bostancı Köprüsü üzerinden yapmışım:

Sahil boyunca pedallarken; solumdaki denizin mavisinden daha güzel göründü bana bisiklet yolunun mavisi.. Mavi, aslında yeşil ve mavi, İstanbul'u terkettikten sonra anlam kazanacaktı.
Aklımda, ilk durak dışında ne zaman nerede olacağıma dair en ufak bir düşünce yoktu. Yanıma neleri almayı unuttuğum da önemli değildi artık. Bu süreçte havanın nasıl olacağına bile bakmamıştım... Vosvosla yaptığımız kamp-tatil yolculuklarından çok daha farklı bir tad vardı damağımda... Gidiyordum...

ve evet, ayrılırken İstanbul her zaman daha güzel görünmüştü bana..

Kadıköyden karşıya geçip, yine sahilden Yenikapı'ya yöneldim.
Hayır hayır, sabahın körü değildi elbet. Tanıyanlar bilir, erken kalkmayı hiç sevemedim, geceyi severim ben.
Saat 14.00'teydi Bandırma feribotu.

... ve Bandırma.. yüklü bisikletimle şöyle bir tur atayım dedim.. acelem yok, çünkü bugün fazla yol gitmeyeceğim. Gönen'de sendikamızın tesisleri var, geceyi orada geçireceğim.



Yol boyunca sık sık duyacağım nereden gelip nereye gittiğim sorusunu ilk soran meydandaki mısırcı oldu.
Bandırmadan tesislere yıllarca pek çok kez gitmiştim araçla. Bu kez Bursa-Çanakkale araç yolunu değil, sahilden giden Bandırma-Erdek Yolunu tercih ettim. Minik dalgalanmaları saymazsak, sanırım iki kez eğimli rampa ile karşılaştım

Bir zirvedeki kocaman fabrikanın yaydığı kokudan rampa aşağı vurup kaçış harikaydı. Yarımadanın eteklerine dek gelmiştim..

Dar boğazını geçince yarımadanın, Erdek yolunda bir tesise daldım. Güzel bir çay içtim. 10. km.'lik bir yol gelmiştim, feribottan indikten sonra.
Erdek'e kadar gitmekten vazgeçerek geri döndüm, Edincik yoluna girdim.
Sahildeki minik yerleşim yerinde, bir sokağın köşesindeki büfede su almak için durdum.. Çay harereti arttırmış olmalı, bir de maden suyu aldım. Akşam dinlenirken bir fotoğrafla paylaşmışım o büfe anısını:


Çok güzel bir rampaydı Edincik yolu.. sağda solda geniş alanlara yayılmış zeytin ağaçları.. ve evet.. bir sincap!.. durdum hemen.. çok hızlıydı..
Bense oldukça yavaş, sessizliğin ve yolda olmanın tadını çıkararak devam ettim o rampada.. bir çeşmeye yanaştım..


Ohhh... su... karalanmış-boyanmış anıtsal çeşmede kafamı bafla birlikte soktum suyun altına, mataramdaki suyu tamamladım. Yan tarafta bir masa kurulmuştu.
diye not düşmüşüm facebookta.

Neşeli, güleryüzlü, sevecen bir aileydi. Anne'nin öğretmen olduğunu hatırlıyorum.. cocukla bilgisayar muhabbeti yaptığımızı. Çaylarını içerken, keyifli bir kısa sohbet, tatlı bir dinlenme olmuştu.
O yokuşun ikinci güzelliği, yine bir çeşme başındaydı. Nazım Hikmet'in çınar ağacı.. Nasıl huzur buldum o görüntü karşısında.

O mekan için ayrıntılı bir yazı gerek, sonra yazacağım...



yaklaşık 6 km. sonra Edincik'te çay içiyordum.

Güzel evlerin arasından geçtim, 2 buçuk km. sonra ana caddede, trafiğin içindeydim.

Bursa-Çanakkale yolunda, 32 km. pedalladıktan sonra da Denizkent yakınlarındaki Kemal Türkler Tesislerine varmıştım...

İstanbul'dan feribotla geçtiğim Bandırmadan başlayan tur, 13. günün sonunda İzmir'de bitti. Fotoğrafların çağrıştırdıkları, aklımda kalanlar, az da olsa yaptığım sosyal medya paylaşımlarından derlemeye çalıştım yazıyı... Bu ilk gün, devamını da ilk fırsatta yazarım umarım..
"Tamam, ben de bisikletle gelirim..." (Kendimle yollarda -1)
"Bence, 'gitmek' genlerimizde var" dedi. Oğlumun arkadaşı, daha yirmili yaşlarının başında...
Doğaya kaçtığımızda mutlu olmamızın, çoook uzak atalarımızdan kalan ve belli ki genlerimize işlemiş o uzak anılarla bir ilgisi olmalı demiştim öncesinde.
Bu anlatacağım tur da, aslında tamamen "gitmek" isteğimden doğmuştu, kısa da olsa bir kaçış dürtüsü... O sohbet tetiklemişti herşeyi.
Zeytinli Rock Festivali yaklaşıyordu, çocuklar arkadaşlarının arabasıyla gitmeyi planlıyorlardı. Tamam dedim, müthiş bir keyif duygusuyla yudumladım biramı, "ben de bisikletle gelirim".
Bisikletle uzun yol yapmak, doğada pedallamanın keyfi, çadır kamp, tek başına kaçış isteği, sessizlik ve finalde rock konserleri.. Hepsini bir arada, tek bir cümlenin içinde düşünmek bile, müthiş bir tatmin duygusu yaratmıştı o an...
***
İşte herşey böyle başladı.. hazırlıklar hızla tamamlandı. Pedalşörler'le yaptığımız 2-3 günlük turlar sırasında, ne zaman olacağını bilmediğim, ama mutlaka yapmayı istediğim "uzun tur" için gerekli malzemeleri tamamlamıştım zaten.. solar şarj paneline varana dek..
5 yıl geçmiş üzerinden bu bisiklet turunun. Bu günlerde de, çok farklı nedenlerle de olsa, kapalı kalmaktan bunalmışlığımızla bazen eskilere, bazen hayallere kaçıveriyoruz... Ben de geçmişi bugüne taşıyarak, daha da güzellerini yaşayabileceğimizin kurguluyorum sanırım..
Fotoğraflar ve yolculuk sırasında yaptığım sosyal medya paylaşımlarımdan yararlanarak, anılarda kalanlar dökülsün o zaman bugüne...
***
20 Ağustos 2016 - İlk gün
(Bir gün öncesi "dolunayda şiir" gecesi vardı.. geç yatmıştım yani.)
Ağzımda akşamdan demlenmiş şarap tadı.. dilimde kırık dökük dizeler. Lorca'nın balkonunu açan Can baba mı o, dolunay girsin içeri diye.. uzanıp pencereden gelen ışığı yaşama sevinci içinde masaya koyan kim? Neredeyim ben...
Tamam tamam...
Uyanmak hep zor bir eylem oldu benim için.. hele gece yarısı yatmışsam.. ötesi bırakmaz yakamı sabahları; çöker gözkapaklarıma renklerinin olanca sorumsuzluğuyla..
Ama bu sabah özellikle, zerre sitem yok gönlümde. Geceyi güzelleştiren dostların gülüşleriyle doğmuş sanki güneş bu sabah.
Haydi duşa diyor telefonun tekrarlayan alarmı.. haydi yola.. güzel bir yolculuk var önünde...
İlk paylaşımı, evden 3 km. sonra, Bostancı Köprüsü üzerinden yapmışım:
"Hep dışa, hep dışa gitsem, içe varır mıyım, diye sordu #tortuga"

Sahil boyunca pedallarken; solumdaki denizin mavisinden daha güzel göründü bana bisiklet yolunun mavisi.. Mavi, aslında yeşil ve mavi, İstanbul'u terkettikten sonra anlam kazanacaktı.
Aklımda, ilk durak dışında ne zaman nerede olacağıma dair en ufak bir düşünce yoktu. Yanıma neleri almayı unuttuğum da önemli değildi artık. Bu süreçte havanın nasıl olacağına bile bakmamıştım... Vosvosla yaptığımız kamp-tatil yolculuklarından çok daha farklı bir tad vardı damağımda... Gidiyordum...

ve evet, ayrılırken İstanbul her zaman daha güzel görünmüştü bana..

Kadıköyden karşıya geçip, yine sahilden Yenikapı'ya yöneldim.
Hayır hayır, sabahın körü değildi elbet. Tanıyanlar bilir, erken kalkmayı hiç sevemedim, geceyi severim ben.

Çantaları söktürüp x-ray den gecirdiler tek tek... Feribottakı herkes güvende hissedebilir kendini artık..
Araçlardaki çantalar mi? Bak onları bilemem..
]Hem, haklı olabilirler, feribotu havaya uçurmak isteyen sapık, kesin bisikletle biner..
... ve Bandırma.. yüklü bisikletimle şöyle bir tur atayım dedim.. acelem yok, çünkü bugün fazla yol gitmeyeceğim. Gönen'de sendikamızın tesisleri var, geceyi orada geçireceğim.



Yol boyunca sık sık duyacağım nereden gelip nereye gittiğim sorusunu ilk soran meydandaki mısırcı oldu.
Bandırmadan tesislere yıllarca pek çok kez gitmiştim araçla. Bu kez Bursa-Çanakkale araç yolunu değil, sahilden giden Bandırma-Erdek Yolunu tercih ettim. Minik dalgalanmaları saymazsak, sanırım iki kez eğimli rampa ile karşılaştım

Bir zirvedeki kocaman fabrikanın yaydığı kokudan rampa aşağı vurup kaçış harikaydı. Yarımadanın eteklerine dek gelmiştim..

Dar boğazını geçince yarımadanın, Erdek yolunda bir tesise daldım. Güzel bir çay içtim. 10. km.'lik bir yol gelmiştim, feribottan indikten sonra.
Erdek'e kadar gitmekten vazgeçerek geri döndüm, Edincik yoluna girdim.
Sahildeki minik yerleşim yerinde, bir sokağın köşesindeki büfede su almak için durdum.. Çay harereti arttırmış olmalı, bir de maden suyu aldım. Akşam dinlenirken bir fotoğrafla paylaşmışım o büfe anısını:

Mavi gözlerinde, kısa bir süre önce önünden geçtiğim o kocaman gübre fabrikasından emekli olmanın yorgunluğu vardı. "Biraz yokuş var ama, güzel bizim buralar "dedi "yukarıda hava mis gibidir, varınca bir çay içersin.."
Ben de köy kahvelerinin çayını ne kadar sevdiğimi söyledim, "güzel olur taze olur" dedim.. Belli ki ondan çok çok daha önceleri emekli olmuş kalın bir ses yükseldi içerden, arka taraftan.."Biz artık mahalla olduk" Ne güzel dedim, içeri girerek, "ama, ama çayınız hala güzel, değil mi?" Güldü evet dedi, başını sallayarak..
Bir maden suyu içimi kadar sureye sığan üç güler yüz kaldı "Sahil Büfe"nin kimbilir neler gizli belleğinde.....

Çok güzel bir rampaydı Edincik yolu.. sağda solda geniş alanlara yayılmış zeytin ağaçları.. ve evet.. bir sincap!.. durdum hemen.. çok hızlıydı..
Bense oldukça yavaş, sessizliğin ve yolda olmanın tadını çıkararak devam ettim o rampada.. bir çeşmeye yanaştım..


Ohhh... su... karalanmış-boyanmış anıtsal çeşmede kafamı bafla birlikte soktum suyun altına, mataramdaki suyu tamamladım. Yan tarafta bir masa kurulmuştu.
Edincik yolunda, beni çaya davet eden güzel insanlar... Geleceğin popüler oyunlarından birini yazacak bir yazılım mühendisi adayı var aralarında... 🙂
diye not düşmüşüm facebookta.

Neşeli, güleryüzlü, sevecen bir aileydi. Anne'nin öğretmen olduğunu hatırlıyorum.. cocukla bilgisayar muhabbeti yaptığımızı. Çaylarını içerken, keyifli bir kısa sohbet, tatlı bir dinlenme olmuştu.
O yokuşun ikinci güzelliği, yine bir çeşme başındaydı. Nazım Hikmet'in çınar ağacı.. Nasıl huzur buldum o görüntü karşısında.

O mekan için ayrıntılı bir yazı gerek, sonra yazacağım...



yaklaşık 6 km. sonra Edincik'te çay içiyordum.

Ümit... Edincik Meydanı'ndaki kahvehanede bisikletimi göstererek annesinin bir sözünü aktardı bana: İşleyen demir pas tutmaz dermiş annesi. Ve 75 yaşındaki, dolaşarak günde 100 tane simit satan bir tanıdığını örnek verdi. Bu arada çaktırmadan da çay paramı ödedi. 🙂 Gerçekten güzel insanlarla dolu bu coğrafya...
Güzel evlerin arasından geçtim, 2 buçuk km. sonra ana caddede, trafiğin içindeydim.

Bursa-Çanakkale yolunda, 32 km. pedalladıktan sonra da Denizkent yakınlarındaki Kemal Türkler Tesislerine varmıştım...

Son düzenleme:
































































































