Scudo Sports

Slovenya - İtalya Bisiklet Turu

:) Eğer öyle olduysa Ljubljana'da sizi misafir edemediğime üzülürüm. :)
 
Scudo
6. ve 7. gün

23 Haziran - Artık sıcaktan çadırda durulamayak hale gelindiğinde, "e kalkalım bari" deyip çadırdan çıktık. Göle 2 metre mesafede olduğumuzdan mıdır nedir, bir tembellik çökmüştü üstümüze. Sabah 8'de çalmaya başlayan alarmı hababam erteleyerek saati 12 yapmıştık. Hadi yüzüp kendimize gelelim diye göle girdik. Göl 30 santim derinlikten başladı neredeyse 100 metre yürüdükten sonra derinlik 40 santim olmuştu. Yüzemeyeceğimizi anlayınca olduğumuz yere oturup muhabbet etmeye, etrafı izlemeye başladık. Gece ışıkları görünen gölün diğer ucunun şimdi de silueti görünüyordu. Bugünkü hedefimiz o uca gidebilmekti.

https://www.bisikletforum.com/a/img836/5654/dsc04475k.jpg


Sabah yaptığımız tembellikten ötürü, güneşin en tepede olduğu vakti sele tepesinde geçirecektik. Kamp alanından ayrılmadan önce tişörtlerimizi ve şapkamızı ıslatıp giydik. Yolun bizim için bir sürprizi vardı. Bisiklet yolunda ağaçlar güneşe siper etmişlerdi kendilerini, bir süre güneşten etkilenmeden baya rahatça sürebildik bisikletimizi...

https://www.bisikletforum.com/a/img688/6666/mg5249.jpg

Ben Macaristan'a resmen aşık olmuştum. Belediye otobüsü denince ilk olarak 80'li 90'lı yıllarda Macaristan'dan ithal ettiğimiz gümbür gümbür sesli otobüsler gelir aklıma, hala da kullanırız tek tük de olsa o otobüsleri. İETT'de mühendislik yapan amcam, ben çok küçükken Macaristan'a gidip o otobüsleri getiren kafilede yer almıştı. Çocukluk anılarımın da etkisiyle, her köşe başında gördüğüm bu otobüsler beni evimde gibi hissettirmişlerdi. Doğasıyla, insanlarıyla ve yemekleriyle Macaristan, gönlümde taht kuruverdi...

Güneş batmaya başladığında biz yolumuzu yarılamıştık.

https://www.bisikletforum.com/a/img210/2108/mg5256.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img547/3950/mg5265.jpg

Balaton'un etrafı 300km uzunluğunda komple bisiklet yoluydu. Okuduğumuz ama anlamadığımız Macarca tabelalardan bunu anlamıştık. Hava karardığında bir ara bisiklet yolunu kaybettik. Bisiklet yolunu kaybetmek de neymiş diyeceksiniz ancak, bazen tren yoluyla kesişen bisiklet yolu zigzaglar çiziyordu, yolun sol tarafından sağ tarafına geçiyor ve sonra ağaçların arasına dalıp yoldan epey uzaklaşarak kestirmelerden geçiyordu. Sanırım bir hemzemin geçitte bisiklet yolunu kaçırdık. Geri dönmeye de üşendik çünkü geç olmuştu ve yorgunduk. Araba yolu da bomboş olduğu için buradan devam etmeye karar verdik. Özgün'le yanyana gidiyor bir yandan da laflıyorduk. Laf arasında "farkettin mi bizi hiç polis falan çevirmedi" dedim Özgün'e. Bunu dedikten sadece 5 dakika sonra yanımızdan geçen polis arabası 100 metre ileride bizi beklemeye başladı ve böylece ilk defa polis tarafından çevirilmiş olduk. Pasaportlarımıza bakma gereği bile duymadan, sadece nereye gittiğimizi sormakla yetindiler. Arka ışığımı takmayı unutmuştum, takmamı rica ettiler ve gittiler. İster istemez, Türkiye'de Kapıdağ yarımadasını turladığım zamanki jandarmayla olan dialogum aklıma geldi. Arabanın camından sarkıp "Nabıyonuz la" dedikten sonra, GBT kontrolü yapıp, sonra da yanındaki arkadaşına dönüp, "ölür la bunnar" deyip basıp giden jandarmayla ne de farklıydı buranın insanları.

Polislerle konuştuktan sonra 5 dakika daha pedalladık ve bir kamping alanı daha bulduk. Kapıdaki görevliye pasaportlarımızı verdik ve bize gösterdiği bölgeye çadırımızı kurup bu günü de noktalamış olduk.


24 Haziran - Sabah erkenden uyanıp, pasaportlarımızı almak için kamping yöneticisine gittik. Tam bir anne kıvamında çok tatlı bir bayanla ayaküstü 10 dakika kadar muhabbet ettik. Orada kalan ilk Türk'ler bizmişiz. Bisiklet turu yaptığımızı öğrenince, sıkı sıkı kahvaltı yapmamızı tembihledi. Fikir vermesi açısından, yaklaşık 6 euro olan kamp ücretine kahvaltı da dahildi ve kamp alanında tuvaletler, duşlar, çamaşır yıkama muslukları, bulaşık yıkama muslukları ve içme suyu muslukları dikdörtgen şeklinde tek katlı bir yapının etrafına ayrı ayrı dizilmişlerdi. Annem bizi sefalet içerisinde bisiklet sürüp çadırda yatıyor sanarken, biz ultra-lüks kamp alanlarında adeta keyif çatıyorduk :)

https://www.bisikletforum.com/a/img855/1101/mg5278.jpg

Kahvaltımızı yapıp saat 10 civarı yola koyulduk. Bu akşam Slovenya sınırını geçecektik. Macaristan'ı terkedecek olmanın hüznü vardı içimde. Budapeşte'den ayrılıp da Balaton'a pedal çevirirken, karnımız çok acıkmıştı ve en yakın yerleşim yerine 20km yolumuz vardı. Vakit kaybetmemek için, yemek yapmadık, sabredelim dedik. Az ileride bir benzinciye rast geldik bisküvi alalım derken, benzincinin hemen yanındaki barda hamburger olduğunu farkettim. Yemeye karar verdik. Deyim yerindeyse, kafam kadar bir hamburgeri yaklaşık 2.5 euro'ya yedik, ben mi çok açtım bilmiyorum ama yediğim en güzel hamburgerdi o ana kadar.

İnce uzun uzanan yollarda, o ana kadar yaşadıklarımı düşünüyordum pedallarken. Ve çok emindim ki ben seneye buraya bir daha gelecektim bisikletimle. ( Bu arada planlar yapıldı, 2013 yazında da bisikletim ve ben Macaristan yollarında olacağız:) )

https://www.bisikletforum.com/a/img844/3075/mg5280.jpg


Giderken yolda bir arı bana eşlik etmeye başladı, derken iki arı oldular. Üç dört beş derken, arılar tarafından sarıldık. Ne yapacağımızı şaşırdık, biraz yavaşladık ama sayıları arttı. O zaman hızlanalım dedik. Hiçbir şey değişmiyordu. Aşırı derecede rahatsız edici bir biçimde 20 dakika arılarla cebelleştik. Arılar tarafından sokulmadan atlattık bu 20 dakikayı. Madem sokmayacaktın ne diye 20 dakika kovaladın arı kardeş? Kovalamaca sonunda da o tarlaları unutmamak adına fotoğrafını çektim.

https://www.bisikletforum.com/a/img338/8089/mg5288.jpg

Akşamüstü olduğunda tabelalarda gözükmeye başlamıştı, Slovenya.

https://www.bisikletforum.com/a/img46/7011/mg5290.jpg

Hava karardığında anca varabilmiştik sınıra. Sınırlar nedense çok ürkütüyordu beni. Çünkü sınırdaki kontrol binaları olduğu gibi duruyordu sadece içleri boş ve camları kirliydi. Kelimenin tam anlamıyla, terkedilmişti bu yapılar. Ben ürkütücü buluyordum bu manzarayı. Ortaya iki tane zombi koysanız, onlar dolaşsa orada, hiç kimse yadırgamaz yani, o derece...

https://www.bisikletforum.com/a/img339/6859/mg5313u.jpg


Sınırı geçtikten sonra kalacak uygun bir yer bulamadık. Saat de çok geç olmuştu. Köprü altında yatacak hale gelmiştik ki son anda kararımızı değiştirip biraz daha sürmeye karar verdik. Çadırda kalamayacağımızı anlamıştık. Çok geçmeden de bir minik otel bulduk ve bu günü de böyle noktaladık...
 
@Taner Rona

Maalesef öyle olmuş :) Ljubljana'da okuldan arkadaşlarımızla buluştuk ve 1 gün kaldıktan sonra, Ljubljana'ya trenle 1 saat mesafede Logatec denen bir bölgeye kampa gittik. Balkan mağaracılarının kampı vardı. Biz de ona katılmıştık. Keşke haberiniz olsaymış belki de ben sizi misafir ederdim orada :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Taner Rona
Ljubljana'ya 60km uzaklıkta Bled gölü vardı,gittinizmi oraya merak ettim.Çok güzel bir göldür.Bu arada arkadaşlarınızın adı neydi belki tanıyorumdur.
 
@Taner Rona

Hayır gitmedik. Ljubljana'nın kuzey batısında kalıyor o göl. Biz güney-batı yönünde hareket ettik. Tanıyor olamazsınız çünkü onlar da benim gibi turisttiler, birkaç günlüğüne gelmişlerdi ljubljana'ya.
 
Ben yanlış anladım ozaman. Okuldan deyince erasmus sandım. :) dediğiniz gibi kuzeyde kalıyordu göl ama görülmeye değerdi.Bakalım İtalya'da neler yaptınız. Bekliyoruz...
 
8. gün

25 Haziran - Kaldığımız otele gece 2'ye doğru varabilmiştik. Sabah da 9'da ayrılacak şekilde planımızı yaptık. Alarm çalmadan uyandım, oda hala kapkaranlıktı. Tamamen dinlenmiştim, uykumu da almıştım. Müzik dinleyerek keyif yapayım azıcık dedim ve müzik çalarda gördüm saatin öğlen 1 olduğunu... Fırladım hemen yataktan, alarm niye çalmadı? hava hala neden karanlık? diyerek. Cevap çok basitti, Özgün alarmı kapamış, işgüzar otel sahipleri de camın dışına tuğla örmüşlerdi. Bugün Maribor'a varmayı planlıyorduk ve öğlen sıcağında bisiklet sürmek zorunda kalacaktık. Ancak otel odasından dışarı çıktığımda farkettim ki güneş ortalıkta yoktu. Hava çok bulutluydu, yağmur bulutları da geliyordu bize doğru. En azından sıcakta bisiklet sürmek zorunda kalmayacağız diyerek alelacele oteli terkettik. Müsait bir yerde de kahvaltı yaparız dedik. O müsait yer, otobüs durağı olmak zorunda kaldı. Çünkü yağmur o kadar şiddetli yağmaya başladı ki önümüzü göremiyorduk. Mecburen otobüs durağına sığınıp, bezelye pişirip yağmurun dinmesini bekledik. Çok geçmeden yağış dinmeye başladı ve biz de yola devam ettik.

https://www.bisikletforum.com/a/img600/8253/mg5316.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img692/2033/mg5328m.jpg


Yağmur çiselemeye devam ediyordu. Bozuk havayla barışmak için Nazım Hikmet'in bir şiirini mırıldanıyordum, " ... yağmur çiseliyor, Serez'in esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkanının karşısında... ".

Hava çok kasvetliydi. Bisiklet sürmek için müsait olsa da motivasyonumuz düşüyordu. Ancak geçtiğimiz kasabanın eğlenceli ismi ve sonrasında yediğimiz, enerji patlaması yapan banana split keyfimizi yerine getirmişti.

https://www.bisikletforum.com/a/img195/1676/mg5322q.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img854/2117/mg5324f.jpg

Enerjimizi alıp da yola devam etmeye başladıktan 5 dakika sonra, bisikletim taktaktak sesleri eşliğinde kendi kendine arka tekeri kitleyip kaydıra kaydıra duruverdi. O anda ne oldu diye bakmaya öyle korktum ki, buraya kadarmış her şey diye geçiriyordum içimden. Bütün tur boyu peşimi bırakmayan bagaj demiri sorunu yine kendini göstermişti ama bu sefer kırılarak. Slovakya'da yamulan bagaj yerine taktığım yeni bagaj da kırılmıştı ve rublenin üstüne oturarak bisikleti durdurmuştu. Şanslıydım ki rubleye bir şey olmadı. Tatlı yediğimiz yere gidip oradaki insanlardan medet umduk, yaklaşık bir saat çare aradıktan sonra, yola bu şekilde devam etmeye karar verdik. Kırılan yerini sarmalayıp kadroya bağladım gerdirme lastikleriyle.

https://www.bisikletforum.com/a/img46/6634/dsc04536u.jpg

İşe yaramıştı, ama diğer taraf da kırılacak diye bütün gün korka korka gittim. Sağ taraftaki çantayı yatay olarak üste, üstteki çantayı da sırtıma almıştım. Sırtımda kocaman bir drybag ile 60km pedallamam gerekecekti. Ancak tahmin ettiğim kadar kötü olmadı. Daha fazla aksilik yaşamayız diyerek nedensiz yere neşelendik ve akşama kadar çok rahat ve keyif alarak pedalladık.

https://www.bisikletforum.com/a/img585/1448/dsc04506h.jpg

Yer yer yağış hala devam ediyordu. Yağmur yağdıkça ıslak toprak kokusu insanı cezbetmeye başlıyordu. Püfür püfür esen rüzgar çok iyi gelmişti günlerdir güneşe maruz kalmış bünyemize. Gün boyu yağan yağmurun son sürprizi de gökkuşağı oldu. Panorama yapan programda yeteri kadar iyi olmadığından kendi imkanlarımla birleştirmek zorunda kaldım

https://www.bisikletforum.com/a/img163/103/76158113.jpg

Gün boyu göremediğimiz güneş de batıyordu.

https://www.bisikletforum.com/a/img41/6839/mg5392.jpg

Hava kararmaya başladığı sırada Maribor'a girdik.

https://www.bisikletforum.com/a/img685/1127/dsc04518d.jpg

Hızımızı alamayıp şehrin merkezine kadar indiğimiz için ne kamp alanı ne de çadır kurabileceğimiz kuytu bir yer bulabildik. Otel kıvamında bir hostele girip bu günü de noktaladık.
 
Dümdüz yollar,dağ yok,tepe yok :) ama deli rüzgar vardır,ben arabayla geçerken bile bir çok uyarı tabelası vardı rüzgar için ki arabayı baya sallıyordu.Umarım Maribor da bir kadeh şarap içmişsinizdir zira şaraplarıyla meşhurdur ve çok da iyidir.
 
@Taner Rona

Gittiğimiz yerlerde yerel tatları denemeye çalıştık fırsat buldukça. Adını hatırlamıyorum ama bir kadeh şarap içmiştim yemeğin yanında :)
 
9. - 10. - 11. - 12. - 13. günler

Bu 5 günü birlikte anlatacağım. Çünkü turumuza denk getirdiğimiz Balkan Mağaracıları Kampı'na katılacağız.

26 Haziran - Sabah otelden çıkışımızı yapıp, geceden görüp de beğendiğimiz ufak bir pastaneye gidip "bürek" yedik. Ardından kırılan bagajımın yerine yeni bagaj alabilmek için bisikletçi aramaya başladık. Sadece 2 tane bisikletçi bulabildik. Birinde hiç bagaj demiri yoktu diğerinde de disk frenli bisiklete uygun bagaj demiri yoktu.

https://www.bisikletforum.com/a/img29/1761/dsc04546x.jpg

Bisikletçi aramaya devam ederken, Türkiye'den Lubyana'na gelen arkadaşlarımızla telefonla konuştuk. Her yönden yalan olduğu bariz olan " atlayın trene gelin burada her yer bisikletçi " lafına kanıp trene binmeye karar verdik. Ve Maribor'a veda ettik.

https://www.bisikletforum.com/a/img72/5742/dsc04530x.jpg


Lubyana'da arkadaşlarımızla buluştuk. Hep beraber gezdik tozduk muhabbet ettik, yol maceralarımızı anlattık birbirimize. Onların buldukları kamp alanına gidip geceyi orada geçirdik.

27 Haziran - Bugün Balkan Mağaracıları Kampı'nın kayıt günüydü. Balkanların dört bir yanından mağaracılar gelecekti Logatec'e. Arkadaşlarımız sabahtan Logatec'e doğru yola çıktılar, biz de bagaj demiri bulup biraz da Lubyana'yı gezip öyle gidecektik Logatec'e. Bir sürü bisikletçi gezdik ancak hiçbir bagaj uymuyordu bisiklete. Bagajı takacağım yerde yeteri kadar boşluk yoktu ve quick release'e çarpıyordu.

Snowboard ve bisiklet malzemesi satan bir dükkanın önünden geçtik gittik, sonra geriye dönüp hadi buraya da sormuş olayım bari dedim ve ümitsizce içeri girdim. Genç bir adamla konuştum, bana bir bagaj gösterdi ve bu bagaj da quick release yüzünden monte edilemeyecek şekildeydi. Bunun bisiklete uymayacağını söyledim, " Nasıl uymaz, uyar " dedi, yeteri kadar yer yok dedim, " Nasıl yok, vardır " dedi. Ardından bana iki dakika müsade et deyip gitti. Hemen geri geldi bisiklete bakmaya başladı. Tur yaptığımızı anladı, bunun üzerine konuştuk ve bana dedi ki; "ben de bisiklet turu yapmıştım. Yolda başıma bir aksilik gelmişti, bir adam ne yaptı ne etti işimi halletti ben de bugün senin bu sorununu halledeceğim". Sonrasında bir sürü yere telefon etmeye başladı, bir takım parçalar arıyordu, birilerinden bir şeyler rica ediyordu ve en sonunda " evimde bir parça var, onu senin için alıp geleceğim, dükkanı kapatıyorum müşteri gelirse 20 dakikaya geri döneceğimi söylersin" dedi ve atladı bisikletine gitti. Biz Özgün'le şaşakalmıştık, adamın arkasından öylece baktık ve yere oturup adamı beklemeye başladık. 20 dakika içinde geri geldi, quick release yerine, mandalı olmayan, allen anahtarla açılan bir mil getirmişti. Bagaj demirini biraz esnetip araya spacerlar koyup, küçük kafalı mili de takınca bütün sorun hallolmuştu. Çok sevinçliydim, taş gibi sağlam ve sorunsuz takıp çıkarılacak bir bagajım vardı artık. İşin tuhaf yanı, bisikletçi benden de çok seviniyordu. Yaklaşık 3 saat boyunca bisikletçideydik. Youtube'dan videolar izledik, anılarımızı paylaştık ve asla unutmayacağım bir anım olmuş oldu. Adama veda ettik ve ayrıldık oradan. Yemek yedikten sonra da Lubyana'ya veda ettik.

https://www.bisikletforum.com/a/img685/4310/dsc04596bd.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img805/5426/dsc04605w.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img706/9541/mg5488.jpg


Önümüzde kampta geçireceğimiz 3 gün vardı. Tatil moduna erken girmiştik, kampın akşam yemeğine yetişelim diye de tekrar trene binip Logatec'e gittik.

https://www.bisikletforum.com/a/img801/6526/mg5442z.jpg


28 - 29 -30 Haziran - Kamptaki 3 günde yaptığım tek şey yatmaktı. İstanbul'dan gelen 11 arkadaştık, çadırlarımızın yanında ufak bir odun masa vardı ve etrafında oturabileceğimiz yerler vardı. Sürekli burada yatıyordum ya da diğer mağaracılarla sosyalleşebileceğimiz kamp merkezine geçip orada yatıyor insanlarla muhabbet ediyordum. Biraz kafa dağıtmak ve popularitesi olmayan mağaracılık sporunu yapan birkaç insanla daha tanışabilmek sohbet edebilmek iyi gelmişti.

https://www.bisikletforum.com/a/img11/2896/mg5501.jpg


Ne yazık ki Slovenya'daki mağaralarda fotoğraf çekmedim, çünkü yanımda gerekli techizat yoktu. Ancak Türkiye'deki mağaralarda çektiğim birkaç fotoğrafı paylaşacağım sizlerle. Sürekli mağaracılıktan bahsediyorum, biraz fikir oluşturması açısından yardımcı olur diye düşünüyorum.

https://www.bisikletforum.com/a/img96/6572/img2945lb.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img824/8404/mg6675.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img6/4771/mg6655.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img843/4528/mg6527a.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img32/3212/mg6506.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img854/7128/mg6496.jpg

https://www.bisikletforum.com/a/img29/1958/img1602w.jpg

Belirtmeden geçmek istemiyorum. Biliyorsunuz ki; her sporun, her doğa sporunun kendine göre riskleri vardır. Mağaracılık bir keşif sporudur. Dünya'nın tahmin edilen yaşı 4-5 milyar yıl olduğu düşünülürse, dünya üzerinde/içinde bir yeri ilk defa sizin görme, kelimenin tam anlamıyla keşfetme şansınız vardır mağaracılıkta, ve insanlar sizin çizdiğiniz haritalar sayesinde orasının varlığından haberdar olurlar. Mağaralar, yeryüzündeki ortamlardan izole ortamlardır. Bu doğrultuda onlara zarar verebilmek çok kolaydır. Doğada mağaralarla karşılaşmak da çok olasıdır. Mağaralarda kendinize ve mağaraya zarar vermemek için, bu spora ve mağaraları korumaya gönül vermiş üniversite kulüplerine ve mağaracılık derneklerine danışmanız büyük önem taşımaktadır. Lütfen "Define" safsatasına kulak asmayınız. Define bulmuş bir insanlar tanışmak pek olası değildir, defineleri her zaman amcasının oğlunun okuldan arkadaşının köyündeki muhtarın karşı komşusunun yeğeninin askerlik arkadaşı bulmuştur. Ve define aramaya çalışırken ölen insanların sayısı bunlardan fazladır...
 
Ljubljana'yı gördükçe o günleri hatırladım.''Her halinden yalan olduğu belli olan'' diye başlayan cümleyi anlayamadım.Hayal kırıklığına düşmüş gibisiniz. :) Her yerin bisikletçi olduğu doğrudur.
 
@Taner Rona

Hayır hayır onu kastetmemiştim. Biz arayınca bir sürü bisikletçi bulduk zaten. Arkadaşlarım Lubyana'ya yeni varmışlardı telefonda konuştuğumuz zaman, sadece hemen gelelim diye öyle demişlerdi, gezip gördüklerinden değil :)
 
14. Gün

1 Temmuz - Sabah kalkıp kamp alanını toplamaya başladık. 3 gündür burada olduğumuzdan, fazlaca dağılmıştık. Öğlen 12'de anca ayrılabildik kamp alanından. Bugün İtalya'ya doğru gidecektik hedefimiz Trieste'ye varmaktı.

https://www.bisikletforum.com/a/img547/126/mg5502.jpg


Viyana'da bize ev sahipliği yapan arkadaşımız Merve de turuna başlayacaktı bugün. Venedik'e kadar beraber gidecektik. Bizim turumuz Venedik'te son bulacak, Merve ise İtalya üzerinden Yunanistan'a oradan da Türkiye'ye geçecek. Tura Özgünsüz devam edecektim, o biraz daha tatil yapıp arkadan yetişecekti bize.

Güneş o kadar yakıcıydı ve hava öylesine bunaltıcıydı ki değil bisiklet sürmek, zor nefes alıyorduk. Türkiye'ye dönecek ekibin tren saatinin akşam üzeri olmasından dolayı da hep beraber gölge yerlerde vakit geçirmeye başladık. Saat 5'e doğru bisiklet sürmeye başlamaya karar verdik.

https://www.bisikletforum.com/a/img707/5166/dsc04609v.jpg


Güneşin etkisi biraz daha azaldığında yola çıktık. 5 günlük tatil iyi gelmişti ama yollarda olmayı özlemiştim. Slovenya'nın bol ağaçlı yollarında bisiklet sürmek çok keyif veriyordu.

https://www.bisikletforum.com/a/img10/4040/mg5506a.jpg

Yollarda yeşilin her tonunu görmek mümkündü. Bir de açık alanlarda zıp zıp koşan geyiklere şahit olmak çocuk gibi sevindiriyordu beni.

https://www.bisikletforum.com/a/img820/4218/mg5510j.jpg

Güneş batmaya başlamıştı, hava da serinliyordu biraz da olsa. Önümüzde de uzun yolumuz vardı Trieste'ye.

https://www.bisikletforum.com/a/img849/4130/mg5512.jpg

Hava karardığı zaman İtalya sınırına varmıştık. Kamptan ayrılırken, Trieste'ye doğru rakımın azalacağını düşündüğümüzden içimiz rahattı. Ama sürekli yokuş yukarı pedal çevirmiştik nedense. Yer yer "ters yöne mi gidiyoruz acaba" diye düşünüyorduk ama bu kadar bariz bir hata da yapmazdık. Yokuşlar yüzünden, sınıra varsak yeter diye içimizi rahatlatıyorduk. Sınıra varınca da sahile ulaşsak kafi deyip soğukkanlılıkla gaza getiriyorduk kendimizi.

https://www.bisikletforum.com/a/img850/6395/mg5525.jpg

Bir çırpıda Trieste sahiline ulaşmıştık. Sahiline inmek için çok dik bir yokuştan 10 dakika boyunca fren sıkmak zorunda kaldık. Slovenya'da neden tırmandığımızın apaçık cevabıydı bu yokuş.
Saat 12 olmak üzereydi, deniz kenarında yatacak kuytu bir köşe bulur bulmaz, bisikleti bırakıp direkt suya atladık. Gün boyu bisiklet sürdükten sonra tuzlu suda sırtüstü yatmanın keyfi, anlatılmaz yaşanır :)

https://www.bisikletforum.com/a/img14/871/mg5528.jpg
 
Slovenya'nın %57 si ormanlarla kaplıdır.Gerçekten de her yer yeşillikti. Trieste de İtalya ve Slovenya arasında sorunlu bir bölge aslında bütün arkadaşlarım anlatırdı.İnter-Cagliari maçı için oraya gitmiştim.(Cagliarinin cezası nedeniyle maç oradaydı) açıkçası ben trieste şehir merkezini sevmemiştim.Keşke oradan aşağıya inip koper ve dalmaçyadan Yunanistana geçseydiniz.Çok güzel şeyler yaşamışsınız.Devamını bekliyorum :)
 
Geri