6. ve 7. gün
23 Haziran - Artık sıcaktan çadırda durulamayak hale gelindiğinde, "e kalkalım bari" deyip çadırdan çıktık. Göle 2 metre mesafede olduğumuzdan mıdır nedir, bir tembellik çökmüştü üstümüze. Sabah 8'de çalmaya başlayan alarmı hababam erteleyerek saati 12 yapmıştık. Hadi yüzüp kendimize gelelim diye göle girdik. Göl 30 santim derinlikten başladı neredeyse 100 metre yürüdükten sonra derinlik 40 santim olmuştu. Yüzemeyeceğimizi anlayınca olduğumuz yere oturup muhabbet etmeye, etrafı izlemeye başladık. Gece ışıkları görünen gölün diğer ucunun şimdi de silueti görünüyordu. Bugünkü hedefimiz o uca gidebilmekti.
https://www.bisikletforum.com/a/img836/5654/dsc04475k.jpg
Sabah yaptığımız tembellikten ötürü, güneşin en tepede olduğu vakti sele tepesinde geçirecektik. Kamp alanından ayrılmadan önce tişörtlerimizi ve şapkamızı ıslatıp giydik. Yolun bizim için bir sürprizi vardı. Bisiklet yolunda ağaçlar güneşe siper etmişlerdi kendilerini, bir süre güneşten etkilenmeden baya rahatça sürebildik bisikletimizi...
https://www.bisikletforum.com/a/img688/6666/mg5249.jpg
Ben Macaristan'a resmen aşık olmuştum. Belediye otobüsü denince ilk olarak 80'li 90'lı yıllarda Macaristan'dan ithal ettiğimiz gümbür gümbür sesli otobüsler gelir aklıma, hala da kullanırız tek tük de olsa o otobüsleri. İETT'de mühendislik yapan amcam, ben çok küçükken Macaristan'a gidip o otobüsleri getiren kafilede yer almıştı. Çocukluk anılarımın da etkisiyle, her köşe başında gördüğüm bu otobüsler beni evimde gibi hissettirmişlerdi. Doğasıyla, insanlarıyla ve yemekleriyle Macaristan, gönlümde taht kuruverdi...
Güneş batmaya başladığında biz yolumuzu yarılamıştık.
https://www.bisikletforum.com/a/img210/2108/mg5256.jpg
https://www.bisikletforum.com/a/img547/3950/mg5265.jpg
Balaton'un etrafı 300km uzunluğunda komple bisiklet yoluydu. Okuduğumuz ama anlamadığımız Macarca tabelalardan bunu anlamıştık. Hava karardığında bir ara bisiklet yolunu kaybettik. Bisiklet yolunu kaybetmek de neymiş diyeceksiniz ancak, bazen tren yoluyla kesişen bisiklet yolu zigzaglar çiziyordu, yolun sol tarafından sağ tarafına geçiyor ve sonra ağaçların arasına dalıp yoldan epey uzaklaşarak kestirmelerden geçiyordu. Sanırım bir hemzemin geçitte bisiklet yolunu kaçırdık. Geri dönmeye de üşendik çünkü geç olmuştu ve yorgunduk. Araba yolu da bomboş olduğu için buradan devam etmeye karar verdik. Özgün'le yanyana gidiyor bir yandan da laflıyorduk. Laf arasında "farkettin mi bizi hiç polis falan çevirmedi" dedim Özgün'e. Bunu dedikten sadece 5 dakika sonra yanımızdan geçen polis arabası 100 metre ileride bizi beklemeye başladı ve böylece ilk defa polis tarafından çevirilmiş olduk. Pasaportlarımıza bakma gereği bile duymadan, sadece nereye gittiğimizi sormakla yetindiler. Arka ışığımı takmayı unutmuştum, takmamı rica ettiler ve gittiler. İster istemez, Türkiye'de Kapıdağ yarımadasını turladığım zamanki jandarmayla olan dialogum aklıma geldi. Arabanın camından sarkıp "Nabıyonuz la" dedikten sonra, GBT kontrolü yapıp, sonra da yanındaki arkadaşına dönüp, "ölür la bunnar" deyip basıp giden jandarmayla ne de farklıydı buranın insanları.
Polislerle konuştuktan sonra 5 dakika daha pedalladık ve bir kamping alanı daha bulduk. Kapıdaki görevliye pasaportlarımızı verdik ve bize gösterdiği bölgeye çadırımızı kurup bu günü de noktalamış olduk.
24 Haziran - Sabah erkenden uyanıp, pasaportlarımızı almak için kamping yöneticisine gittik. Tam bir anne kıvamında çok tatlı bir bayanla ayaküstü 10 dakika kadar muhabbet ettik. Orada kalan ilk Türk'ler bizmişiz. Bisiklet turu yaptığımızı öğrenince, sıkı sıkı kahvaltı yapmamızı tembihledi. Fikir vermesi açısından, yaklaşık 6 euro olan kamp ücretine kahvaltı da dahildi ve kamp alanında tuvaletler, duşlar, çamaşır yıkama muslukları, bulaşık yıkama muslukları ve içme suyu muslukları dikdörtgen şeklinde tek katlı bir yapının etrafına ayrı ayrı dizilmişlerdi. Annem bizi sefalet içerisinde bisiklet sürüp çadırda yatıyor sanarken, biz ultra-lüks kamp alanlarında adeta keyif çatıyorduk
https://www.bisikletforum.com/a/img855/1101/mg5278.jpg
Kahvaltımızı yapıp saat 10 civarı yola koyulduk. Bu akşam Slovenya sınırını geçecektik. Macaristan'ı terkedecek olmanın hüznü vardı içimde. Budapeşte'den ayrılıp da Balaton'a pedal çevirirken, karnımız çok acıkmıştı ve en yakın yerleşim yerine 20km yolumuz vardı. Vakit kaybetmemek için, yemek yapmadık, sabredelim dedik. Az ileride bir benzinciye rast geldik bisküvi alalım derken, benzincinin hemen yanındaki barda hamburger olduğunu farkettim. Yemeye karar verdik. Deyim yerindeyse, kafam kadar bir hamburgeri yaklaşık 2.5 euro'ya yedik, ben mi çok açtım bilmiyorum ama yediğim en güzel hamburgerdi o ana kadar.
İnce uzun uzanan yollarda, o ana kadar yaşadıklarımı düşünüyordum pedallarken. Ve çok emindim ki ben seneye buraya bir daha gelecektim bisikletimle. ( Bu arada planlar yapıldı, 2013 yazında da bisikletim ve ben Macaristan yollarında olacağız

)
https://www.bisikletforum.com/a/img844/3075/mg5280.jpg
Giderken yolda bir arı bana eşlik etmeye başladı, derken iki arı oldular. Üç dört beş derken, arılar tarafından sarıldık. Ne yapacağımızı şaşırdık, biraz yavaşladık ama sayıları arttı. O zaman hızlanalım dedik. Hiçbir şey değişmiyordu. Aşırı derecede rahatsız edici bir biçimde 20 dakika arılarla cebelleştik. Arılar tarafından sokulmadan atlattık bu 20 dakikayı. Madem sokmayacaktın ne diye 20 dakika kovaladın arı kardeş? Kovalamaca sonunda da o tarlaları unutmamak adına fotoğrafını çektim.
https://www.bisikletforum.com/a/img338/8089/mg5288.jpg
Akşamüstü olduğunda tabelalarda gözükmeye başlamıştı, Slovenya.
https://www.bisikletforum.com/a/img46/7011/mg5290.jpg
Hava karardığında anca varabilmiştik sınıra. Sınırlar nedense çok ürkütüyordu beni. Çünkü sınırdaki kontrol binaları olduğu gibi duruyordu sadece içleri boş ve camları kirliydi. Kelimenin tam anlamıyla, terkedilmişti bu yapılar. Ben ürkütücü buluyordum bu manzarayı. Ortaya iki tane zombi koysanız, onlar dolaşsa orada, hiç kimse yadırgamaz yani, o derece...
https://www.bisikletforum.com/a/img339/6859/mg5313u.jpg
Sınırı geçtikten sonra kalacak uygun bir yer bulamadık. Saat de çok geç olmuştu. Köprü altında yatacak hale gelmiştik ki son anda kararımızı değiştirip biraz daha sürmeye karar verdik. Çadırda kalamayacağımızı anlamıştık. Çok geçmeden de bir minik otel bulduk ve bu günü de böyle noktaladık...