Merhaba, bence de hiç elleme resimdeki bisiklet gayet güzel.Ama başka sebepler de var, kısaca yazayım.
Geçtiğimiz yaz fi tarihinden kalma vitesli şehir bisikletimin viteslerine kafayı taktım.Hiç kullanmadığım vitesleri neden boşu boşuna taşıyordum? Kendimce bu çok mantıklı düşünceden yola çıkarak ön ve arka attırıcıları söküp çöpe attım.Arkaya tek bir dişli, öne de tek ayna kol (46 dişli) alıp taktım.Hatta kadronun arka tekeri tutan yapısı nedeniyle internette bu işin yapılamayacağını, özel bazı parçalar gerekeceğini falan okumuştum.Ama iş kadar basit oldu ki, o yazıların hepsi yalan oldu.Yöntem de gayet basit.Bir tane zincir baklası sökme aparatı alınıyor.Zincir gerekli uzunlukta olacak şekilde bakla çıkarılıyor.Hepsi bu kadar. Ancak...
38 dişli ayna kol aramama rağmen bulamadım.Kocaman 46 dişli ayna kol inanılmaz düşük bir kadansa denk geldi.Yeni yeni iyileşmeye başlayan sağ dizim özellikle ilk kalkışlarda uygulamak zorunda kaldığım güç nedeniyle az kalsın pert olacaktı.Sadece bisiklette zorladığım zamanlarda ağrıyan dizim her daim ağrımaya başladı.Tekrar vitesliye geçmek o bisiklette değmeyecekti.Çünkü çok eski, klasik değeri de olmayan bir şeydi.Zaten yaşadığım yerin berbat yolları nedeniyle kafamda en iyisinin çift amortisörlü bir bisiklet almak olduğunu düşünmeye başlamıştım.Böylece tekrar vitesli bisiklete döndüm.Ayrıca bu forumda yerden yere vurulan arka amortisörlü bisikletlerin, berbat yolları olan yerlerde ne kadar faydalı, ne kadar konforlu olduğunu, hemen hiçbir ekstra yorgunluğa da sebebiyet vermediğini hayretle gördüm.Bu güne kadar almadığıma, düz maşalı o eski bisikletle yıllarca boşu boşuna eziyet çektiğime yandım.Şu anda acayip mutlu ve memnunum.İşin komiği bu çift amortisörlü bisikleti İzmir'in göbeğinde kullanıyorum, dağda falan değil! Tüm İzmir'li bisiklet severlere de şiddetle tavsiye ediyorum.Ön yargılarınızı bırakıp en azından bir kere deneyin diyorum.Özellikle bulunduğunuz yer belediyenin parke taşı çılgınlığına maruz kalmış bir muhitse, ciddi olarak düşünün derim.O taşların da belediyeden başka kimseye faydası yok.Yolu kazmak gerektiği zaman kazma kürek gibi ilkel yöntemlerle kazılıp aynı yöntemlerle tekrar döşeniyor. Makina yok bir şey yok.Kazı izi yok.Parke taşlı yolların ne bebek arabalılara, ne bisikletlilere, ne patencilere kaykaycılara , ne pazar arabalarına, ne yayalara, ne tekerlekli sandalyelilere yani kısaca neredeyse belediye dışında kimseye faydası yok.Bunu niyeyse vatandaş ne düşünüyor ne de sorguluyor.Bir yerlerden asfalt kötüdür diye duymuş zamanında, yok petrol bazlı diye ithal mala döviz gidiyormuş da bilmemne.Sanki asfalt yapmak için petrol ofisi istasyonundan 5 liraya benzin alıyorlar!benzinin rafineri çıkış fiyatı 1 lira.Asfalt için kullanılan petrol ürünü çok daha ucuz, tam fiyatını bilmiyorum.Ancak hazırlanışı, dökümü ve düzeltilmesi için makinalar gerekiyor.Bu da belediyelerin işine gelmiyor tabi.Yap rengarenk beton taşları daya vatandaşın burnuna.Nasılsa anlayan yok. "A ne güzel renkli renkli taş" diyor herif üzerinde yürürken, 10 metre sonra takılıp burun üstü çakılınca da etraftan gören oldu mu diye sırıta sırıta bakarak kaçıyor oradan.Neyse konudan iyice saptım, toparlayayım...
Görüntü olarak ve basitliği, sadeliği üzerinde barındırdığı için "single speed" bisikletleri halen gönülden seviyorum.Ancak hele ayna kolu büyükse nasıl bir eziyet olduğunu da yaşayarak görmüş oldum. Orjinali böyleyse bozmamak gerektiğini, çok zorluyorsa vitesli ayrı bir bisiklet almak gerektiğini düşünüyorum.