Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Sinemalarda 5 yeni film...

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.710
Şehir
Fatih / İstanbul
Sinemalarda bu hafta ikisi yerli, beş yeni film gösterime giriyor... Ezel Akay'ın hayli iddialı filmi Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?, Ulaş Ak'ın yazıp, yönettiği Dün Gece Bir Rüya Gördüm bu haftanın yerli filmleri oldu... Haftanın diğer filmleri; 6 dalda Oscar adayı İyi Geceler, İyi Şanslar, Woody Allen'ın yine Oscar adayı filmi Maç Sayısı ve Charlize Theron'lu bilim-kurgu Aeon Flux : Gelecek Flux'ta...

Haftanın filmleri şöyle sıralandı :

(link)
 
Scudo
Ezel Akay'ın yazıp yönettiği Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? bu hafta gösterime giriyor... Filmde olaylar Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı dönemlerde 14. yüzyılda Bursa’da geçiyor... Filmde bu dönemi yaratmak için hazırlıklara 7 ay öncesinden başlamışlar. Kaleler inşa edilmiş, kostümler, aksesuarlar derken büyük paralar harcanmış... Filmde, Haluk Bilginer'in canlandırdığı Karagöz, zeki ama saf, temiz kalpli, hazır cevap bir adam olarak gösterilirken, Hacivat, kurnaz, üç kağıtçı, kadın düşkünü, laf ebesi bir adam olarak tanıtılıyor... Bu filmin tartışma noktası da bu olacaktır herhalde; kadın düşkünü, dolandırıcı Hacivat... Karagöz'le tanışması da, onu dolandırarak olur... Karagöz'ü kandırır, ineğini elinden alır... Daha sonra karşılaştıklarında, inek konusunda tartışırlarken, çarşıdaki tüm insanları güldürürler...

Ardından Hacivat, Karagöz'ün o devirlerde pek bilinmeyen çimentonun sırrını bildiğini anlar ve peşini bırakmaz. Birlikte cami inşaatında çalışmaya başlarlar... Ancak o devirlerde de hortumlama vardır. Cami inşaatının malzemeleri çalınır, harca katmak için gelen yumurtalar başka yerlere gider... Hacivat ve Karagöz bunları gördükçe, milleti güldürmek için çağrıldıkları davetlerde ulu orta bunları açıklamaya, daha doğrusu orada bulunan sorumlularına bunları dokundurmaya başlarlar...

Aslında filmde pek çok şey anlatılmaya çalışılıyor. Filmin ilk yarısı o kadar karışık ki, pür dikkat anlamaya çalışıyorsunuz. Çok teferruata girilmiş, bir curcunadır gidiyor... Diyaloglar zor anlaşılıyor... Film ikinci yarısında, biraz toparlanmaya başlıyor, tam filmi sevmeye başladığınızda da bitiyor... Beyaz Hacivat rolünde çok başarılı... Haluk Bilginer'in kariyeri zaten belli... Şebnem Dönmez, Güven Kıraç iyi oynamış... Karagöz'ün annesini oynayan Ayşen Gruda yerine, nur yüzlü birisi oynasaydı belki de daha iyi olurdu... Çok emek vermişler ama, böyle güzel bir konu, herşey çorbaya dönmeden daha iyi anlatılabilirdi diyebiliriz.

(link)
Karagöz'ün kesilen ineği...

(link)
 
Türk filmlerini izledikten sonra 'eski-siyah beyaz Türk filmleri ne güzeldi, niye bu tür filmler artık yapılmıyor' diye hemen hemen hepimizin aklından geçmiştir... Televizyon için diziler yazan Ulaş Ak da böyle düşünmüş ve eski Türk filmleri gibi ama, günümüzde geçen romantik-dram türünde bir senaryo yazmış. Yönetmenliğini de üstlendiği ilk uzun metrajlı sinema filmi Dün Gece Bir Rüya Gördüm, eski Türk filmlerinde çok işlenen fakir kız, zengin erkek hikayesi yerine, parçalanmış aileler, uyuşturucu bağımlısı gençler, sevgisiz büyüyen çocuklar, fedakarlık, ayrılık gibi günümüzde çok yaşanan sorunlara değinmiş...

Filmde, ailesinden kopmuş bir genç kız var... Pelin Batu'nun canlandırdığı Lale uyuşturucu bağımlısı bir genç kız. Arkadaşları Serpil ve Neco da kendisi gibi uyuşturucu bağımlısı... Filmin erkek kahramanı ise, Emre Kınay'ın canlandırdığı Deniz. Lale'nin penceresi, Deniz'in penceresi ile karşı karşıya... Tahmin edildiği gibi Deniz, Lale'ye tutkun, daha doğrusu Lale'nin haberi olmadan platonik bir aşkla tutkun... Derken Deniz, Lale'yle tanışmak için onun dairesine gittiğinde, kapıda yere düşer ve çırpınmaya başlar. Onun sara hastası olduğunu öğreniriz... Yani sara hastası bir Anadolu delikanlısı ve uyuşturucu bağımlısı bir genç kızın aşkı... Artık filmin sonunu siz tahmin edin... İyi niyetle çekilmş bir film... Televizyon dizisi gibi... Yönetmen Ulaş Ak, filmi için gençler mutlaka anne babalarıyla gitsin filmi izlesin diyor ama; ana babalar filmdeki küfürler ve bir kaç açık sahneler yüzünden bu filmi çocuklarıyla izlemekten pek hoşlanacaklarını sanmıyorum...

(link)
 
Good Night, and Good Luck / İyi Geceler, İyi Şanslar, ABD'de 50'li yıllarda Senatör McCarthy dönemine eleştiler getiren bir yapım. 'Soğuk savaş' olarak nitelenen o yıllarda ABD'yi komünistlerden kurtarmak için McCarthy öncülüğünde komünist avı başlatılır. Aralarında Charlie Chaplin'in de bulunduğu çok sayıda aydın, sanatçı ve yazar komünist olduğu gerekçesiyle sorguya çekilir... O dönemlerde CBS kanalında See it Now adlı bir haber programı sunan Edward R. Murrow'un, güvenlik tehlikesi oluşturduğu için ABD Hava Kuvvetleri'nden kovulan, Tğm. Milo Radulovich’le ilgili bir haber dikkatini çeker... Yargılanmadan suçlu ilan edilen Radulovich’den orduda kalabilmesi için, babasını ve kız kardeşini komünistlikle suçlaması istenmiştir...

Edward R. Murrow ve yapımcısı Fred Friendly, dönemin güçlü siyasilerinden Wisconsin Senatörü Joseph McCarthy'nin bu olayla ilgisi olabileceğini düşünür... Murrow ve Friendly bu olayı haber yapmaya karar verirler... Beklendiği gibi, Murrow sorguladığı ve davayı araştırdığı için komünist sempatizanı olmakla suçlanır. Bunun üzerine CBS ekibi, televizyonun kapanmasını da göze alarak, McCarthy'nin söylentilerle düzmece suçlamalar yaptıkları konusunda bir haber yaparlar. Bu arada Tğm. Radulovich aniden görevine iade edilir, başarmışlardır... Daha önemlisi senato, senatörü komite başkanlığından uzaklaştırır...

Edward R. Murrow, o dönemlerde Uğur Dündar gibi araştırmacı bir gazeteci... Tğm. Radulovich olayını araştırırken, pekçok engelle karşılaşıyor. Programa reklam veren kuruluşlar, reklamı kesiyorlar, patron programı yayından kaldırmak, dolayısıyla eleman çıkartmak istiyor... Film bunları bize anlatırken, ben haberci değildim ama, eski bir Star Tv çalışanı olarak o anları yaşar gibi oldum... Bu olaylar günümüzde de yaşanıyor... Film, o günleri daha iyi yansıtabilmek için siyah-beyaz çekilmiş. Dolayısıyla altyazılar ne yazık ki, beyaz zeminlerde okunamıyor ve pekçok diyaloğu anlamadan kaçırıyorsunuz. 6 dalda Oscar'a aday gösterilen bu filmi, İngilizce'nize güveniyorsanız kaçırmayın diyorum...

(link)

(link)
 
Bu haftanın Oscar adayı bir diğer filmi Match Point / Maç Sayısı... Woody Allen'ın yönettiği ve senaryosunu yazdığı film, çabuk zengin olmayı amaçlayan bir gencin hırsını ve tutkulu aşkının nasıl bir trajediye dönüştüğünü anlatıyor... Filmin başrollerinde Scarlett Johansson, Jonathan Rhys Meyers, Emily Mortimer ve Matthew Goode rol alıyor...

Tenis hocası Chris Wilson, zengin bir ailenin oğlu olan Tom'a verdiği özel dersler sırasında onun kızkardeşi Chloe ile tanışır. Chloe, hırslı, azimli, yakışıklı bir genç olan Chris'ten etkilenir. Ona babasının şirketlerinden birinden iş bulur ve kısa süre sonra da evlenirler... Chris artık istediği hayata kavuşmuştur. Ancak Chris'in hırsı durmak bilmez. Tom'un kız arkadaşı Nola Rice'ı elde etmek için herşeyi riske atar. Ama Nola'ın hamile kalmasıyla işler karışır. Nola, sürekli Chris'i arayarak, karısını boşayıp kendisiyle evlenmesini istemektedir. Artık yol ayrımına gelinmiştir, Chris sahip olduklarını kaybetmemek için sayesinde zengin olduğu kadınla, tutkuyla bağlı olduğu kadın arasında bir seçim yapmak zorundadır...

Zengin olmak isteyen bir gencin sıradan hikayesi gibi başlayan Maç Sayısı, ilerleyen dakikalarda soluk soluğa izlenen bir yapıma dönüşüyor, seyircinin hayal bile edemiyeceği bir finalle sona eriyor... Filmin ikinci yarısında kendini iyice hissettiren Woody Allen, filme damgasını vuruyor. Eleştirmenler tarafından da Woody Allen'ın son 10 yıldır yaptığı en iyi film olarak görülen Maç Sayısı 'En İyi Senaryo' dalında da Oscar adayı... Muhakkak izleyin...

(link)
 
Bu hafta gösterime giren son film, çizgi filmden uyarlanan bilim-kurgu türü bir yapım... Başrolünde Charlize Theron'un rol aldığı Aeon Flux: Gelecek Flux'ta, günümüzün 400 yıl sonrasında geçiyor... Tüm dünyaya yayılan kuş gribi gibi bir virüs insanoğlunun büyük bölümünü yok etmiş, geri kalan 5 milyonluk nüfus, tek bir kentte Bregna kentinde toplanmak zorunda kalmış. Ama bu kentte işler pek de iyi gitmemektedir. Trevor Goodchild ve kardeşi Oren Goodchild tarafından yönetilen kentte, insanlar yerli yersiz toplanarak götürülmekte ve öldürülmektedir...

Charlize Theron'un canlandırdığı Aeon Flux karakteri, Trevor Goodchild yönetimindeki Bregna hükümetine karşı isyan başlatan Monicalar adlı grup için çalışan bir kadın ajandır. Ailesi, hükümet ajanları tarafından öldürülen Aeon Flux, kentin diktatör liderlerine karşı kin beslemektedir. Beklediği görev, Monicalar'ın liderinden gelir... Aeon Flux, Bregna kentinin tek kural koyucusu olan Trevor Goodchild’a suikast düzenleyecek, bu görevi daha etkin bir asker olabilmek için ayaklarına protez el taktıran Sithandra ile birlikte gerçekleştirecektir... İki ajan, Trevor Goodchild'a ulaşmak için kentin dışında yüksek duvarlarla ve ölümcül tuzaklarla dolu yasak bölgeden geçmek zorundadırlar...

Charlize Theron 2003 yapımı Monster / Cani adlı filmde, 6 erkeği öldürdüğü gerekçesiyle idam edilen fahişe Aileen Wuornos'u oynamıştı. Bu rol için 15 kilo alan Theron, tanınmayacak kadar değişmiş, performansıyla 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında hem Altın Küre, hem de Oscar ödülünü kazanmıştı. Charlize Theron'u Aeon Flux'da izlerken, tartışmasız eski formuna kavuştuğunu görüyoruz... Aeon Flux: Gelecek Flux’ta, bilimkurgu filmlerinden hoşlananlara hitap eden 'Matrixvari' bir film... Özellikle Aeon Flux ve arkadaşı Sithandra'nın Bregna kentindeki yasak bölgeden geçerken yaptıkları akrobasi hareketleri izlenmeye değer... Bilim-kurgu'dan hoşlananlara...

(link)

(link)
 

süleyman ağabey, uğur dündar artık son zamanlarda (sanırım geçen televizyon döneminden beri) "soruşturmacı gazeteci" oldu... :)

ayrıca gösterimdeki (ve olmayan) filmler, filmlerin oyuncuları, konuları (ve teknik bölümleri) hakkındaki yazılarınız (ve siteniz- sanırım sitenin sahibi ve siteyi yürüten de sizsiniz) kadar doyurucu, yazım kurallarına uyulmuş ve türkçesine özen gösterilmiş, dikkat edilmiş, bilgilendirici başka bir başka bir ortam yok web üzerinde. (diğer sinema siteleri bana biraz üstünkörü, yasaksavmak için alelacele hazırlanmış gibi gelmiştir yıllardır.)

tüm emekleriniz için teşekkür!
 

Çok teşekkür ederim... Star Tv'de çalıştığım dönemlerde netbul.com'un sinema sayfalarını hazırlardım... Şu anda ise bu iş, boş zamanlarımı değerlendirmek için amatörce yaptığım bir çalışma... Tekrar teşekkürler...
 
Geri