Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Seyir Defteri - Bisikletle Türkiye Turu

Cengiz Yargıç

Forum Demirbaşı
Kayıt
27 Mart 2011
Mesaj
575
Tepki
956
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Cannondale

Kainatı keşfetme ve şekillendirmeye talip olan insan kendisini keşfetmekten aciz kalmıştır...Bilgi, zeka ve becerileriyle dünyaya şekil veren insan, aynı zamanda hırs ve tamahıyla kendisi ile birlikte dünyayı mahvedebilmektedir...İnsanın para, makam, mevki ve güç elde etme hırsı ile öncelikle kendisi kandırmakta daha sonra ise çevresini bu kandırmaca içerisine çekmektedir.Tüketim Toplumlarının tükettiği asıl şey; değerlerimizdir. Emeğimizi, ideallerimizi, Çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı, aile ve toplum yapımızı tüketmektedir. Kandırmaca içerisinde hayatı para ve mülkiyet ekseninde yaşayan İnsanlar, sunulan sahte dünyalarda kendi hapishanelerini kendi elleriyle inşa ediyorlar.


Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak (Kızılderili Atasözü).

Gerçek hayatın para ile satın alınamayacağını hatırlatmak amacıyla “Seyir Defteri” adlı çalışmamızı başlattık. Bisikletle Türkiye’yi turlayan Cengiz Yargıç, gittiği her bölgedeki yaşamları ve insan hayatlarını kamera ve fotoğraflarla belgeliyor.
“Seyir Defteri” çalışmasında tamamen doğal çekimler eşliğinde işleniyor.
Bu programda yeni keşifler yapılmıyor, bilinmedik sözler sarf edilmiyor.... Bakmasını ve Görmesini bilen için her şey çok net ekranlara taşınıyor.

İşte bu şekilde çıktım bisikletle Türkiye turu diye... Seyir Defteri çalışması daha halen tamamlanmadı.. Şuana kadar Marmara, Ege, Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgesine kısmen gidildi... Bu çalışma bazen yanlış anlaşıldı Bisikletle Türkiye Turu derken; Sportmenlik yapmak ve gezmek için çıkmadığım için gittiğim bölgelerde 15 gün - 1 ay hatta 2-3 ay kaldığım oldu... Bunun sebebi de bu çalışmanın amacı bir yere ulaşmak değil, gidilen bölgelerdeki yaşamları ve tezatlıkları ekrana taşımaktı.
Bisiklet Forum da bu yolda ki çekimleri ve kamera arkalarını buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ve sizlerinde görüşlerinizi yorumlarınızı yazmanızı istiyorum.
 
Scudo
Aslında bu programdaki ve bisikletle yola çıktığım aşamalar bugüne kadar hiç kimse tam olarak bilmiyor ve herkes tarafından bir muamma olarak bende saklıydı.
Ne programı yaptığım tv kanalı Hayat Tv, benim nereye gittiğimi, programı nasıl yaptığımı biliyor... ne bisiklet sponsorum olan Delta bisiklet benim nerede ne yaptığımı biliyor... nede kendi ailem, arkadaşlarım benden bir haber....
Bende böyle istiyordum aslında ve onun için ne cep telefonu taşıdım ne gittiğim yerden birilerini aradım.
İlk bakışta Bisikletle yapılan fantezi bir gezi gibi gözüksede; bu turun başka bir hedefi vardı.
Bu turun bisikletle gerçekleştirilmesi ne bir sportmenlik gösterisi nede romantizm di; İnsanın kendi enerjisiyle yol alması ve kendisinden başkasına muhtaç olmadan ilerlemesiydi.
Küçük bir el kamerasıyla aşamaların çekilip tv de yayınlanması popülerlik adına değil, medyaya karşı bir duruştu.
Turun bir amacı vardı. Ama bu amacı benden başka kimse bilmiyor, hiçbir kimse tarafından destek beklemeden önce kendime ispat etmem gerekiyordu ve tur tamamlandıktan sonra ancak konuşabilecektim.
Şu an Tur hala devam ediyor; Türkiye illerinin ancak %40’ına gidebildim. Ama amacımın büyük kısmına ulaştım. Bu Türkiye turunda tüm illere gidecem diye bir iddia zaten en başından beri yoktu.
Yola çıkışım, yolda yaşadıklarım, tanıştığım kişiler, yaşadığım olayları burada ne kadarını anlatabilirim bilemiyorum! Hatta bazen yaşadığım olayları ben kendi kendime bile anıyorum ve "acaba gerçekten ben bunu yaptım mı? bu olay hakikaten böyle mi oldu?" diye kendi kendime bile çelişkiye düşüyorum.
Yazı içerisinde bazı anlatımlar size anlamsız veya gereksiz gelebilir. Yazının ileriki bölümlerinde Flashback dediğimiz geri dönüş anlatımlarla bu bölümler tamamlanacak ve anlaşılabilecek.
Bazen diyaloglarla yazmaya çalışacam, bazen hikayesel anlatımlarla yer ve kişi belli olmadan üstünden geçilecek.
Siyaset ve Politikadan nefret etmeme rağmen ister istemez bazı olaylarda bu konulara girecez.
Yazının türü ne gezi notları, ne seyahatname, ne hikaye, ne anı, ne bilimsel bir yazı nede bir deneme türü… Ama ben buna bir tür ismi buldum. Bu yazı türünün adı; BAŞKA BİRŞEY
Bu yazıyı belki birileri beğenecek ama birileride çok kızacak....

Önce kendimden kısaca bahsetmek zorundayım ki bu tur anlaşılabilsin.
Bugüne kadar kimse beni bir kefeye koyamadı gitti. "Kapitalizme karşıyım, Mülkiyeti kabul etmiyorum" dedim solcu yaptılar, "Bu ülkenin her bir tarafı ayrı bir zenginlik. bu ülkeyi seviyorum" dedim Milliyetçi oldum. "Dağları gökyüzünü hayvanat ve insanları görüpte onları yaratan Allah'a teslim olmaktan başka çare olmadığı"nı söylediğimde İslamcı oldum, "Sistemin dayattığı kuralları reddediyorum" dedim Anarşist oldum...
Bu çalışmanın temellerini kendi kişiselliğim üzerinde toplamakta istemiyorum ama maalesef herkes bu şekilde yargıladığı için belirtmek zorunda kaldım. Siz bunun adına ne derseniz deyin ama birtek ci - cu ekleri eklemeyin yeter...
Bugüne kadar Kanal7 - KanalD - ATV - NTV - TV5 - Gerçek tv - Hayat tv - Genç Tv - Press Tv gibi birçok tv kanallarında yapımcı yönetmen olarak çalışmış veya programlar yapmış, gazete ve dergilerde yeralmış, yurt dışı kanallarına belgesel programlar hazırlamış, müzik gurupları menejerliği ve konser organizasyonları yapmış biriyim...
Bunun yanında daha ön plana çıkan bir özelliğim bu gün siyaset hayatında önde gelen belediye başkanları, milletvekilleri hatta başbakanla yakından tanışan biriyim.
Bu gün geldiğim noktada ise siyaset ile uğraşanların istisnasız hepsi!!! Medya sahipleri ve medya sistemi içerisinde bulunanlar, Sanatçı olarak toplumda itibar görenler, Sermaye sahipleri, ticaret hayatıyla parayla biryerlere gelmeye çalışanların hepsi YALAN SÖYLÜYOR... diyorum.
Aldatmaca içerisinde en başta kendilerini sonra da başkalarını ALDATIYORLAR... diyorum.
Bu aldatmaca içinde olmamak içinde bildiğim yolda yürüyorum... Ölümden öte ne var?
SEYİR DEFTERİ PROJESİ NASIL BAŞLADI?
Medya - Siyaset ve Sermaye eksenindeki iğrençlikleri yakinen gördükten sonra bu çarkın içerisinde bir dişli olmayacağım diye kendi adıma bişeyler yapmak istedim. Kendi istediğim şeyi yapmalıydım birilerinin güdümüne girmeden.
Önce DON KİŞOT projesini geliştirdim. Klasik hikayedeki Don Kişot 2000 yılı içerisinde yaşatılacak ve yine yeldeğirmeni olarak nitelediği düşmanlarla hayali olarak savaşacaktı. Günümüze uyarlanmış halinde ise Don Kişot Motorsikletle, yardımcısı Sanço ise bisikletle onu takip edecekti. Senaryolar taslak olarak hazırlandı ve Tüketim toplumu, çevre kirliliği, kapitalizm gibi konularla mücadele edecekti.
Bu Projeyi yapabilmek için yardımcılar aradım, birilerine anlattım, sponsorlar aradım, tv kanalları ile görüştüm.... Ama yine en büyük hatayı burada yaptım.
Görüştüğüm herkes fikir olarak desteklediklerini söylüyor; "Evet bu dönemde medyadaki yayınlar ve tüketim toplumu ile birlikte birçok değerler tüketiliyor ve Doğa - Çevre tahrip ediliyor" diyorlar ve cümle sonuna şunu eklemeyide ihmal etmiyorlar "..... Ama bunları duyurabilmek için paraya ihtiyacımız var, İyi bir kanalda yayınlanması lazım... çok kişi seyretsin" diyorlardı. Asıl yalanda burada zaten. Onlar hiçbir zaman sermaye sahiplerini üzmek istemediler. Yine işi alıp götürdüler sponsor bulmak adına bilinen sermayedarlara ve medya organlarına götürdüler. Ve proje kabul edildi. Evet DON KİŞOT projesi kabul oldu ve çok iyi bir bütçe onaylandı. Bütçeside oldu iyi bir medya kanalında da usulen yayın anlaşması yapıldı ama bizim Don Kişot karşımıza etek giymiş bir halde getirildi. Don Kişot senaryolarında kapitalistlerle mücadele etmeyecek, Çevreyi kirleten halk ile, tinercilerle, sarhoş olup nara atanlarla, belediyenin diktiği çiçekleri koparanlarla mücadele edecekti. Toplumdaki yanlışlıklar yine anlatılacaktı ama bu sefer ki suçlu bulundu!!! SUÇLU HALK".... İşin bu seviyeye gelmesiyle birlikte tekrar ve tekrar hata yaptığımı iyice anladım.
Bu işi ben tek başıma yapmalıydım ve hiçbir dayanağa güvenmeden. Madem bu kadar çok biliyorsun ve bu konularda konuşuyorsun; o zaman önce kendin uygularsın...
Bana sadece bir bisiklet lazımdı bir kamera birde yayınlayacak kanal.
İnternetten baktım ve Kadıköy bölgesindeki bisikletçileri dolaştım. Delta Bisiklet'in tabelasını gördüm ve içeri girdim. Ulaş Baydar'la orada o zaman tanıştım ve bir bisiklet istediğimi ve bir tv programı yapacağımı anlattım. Ulaş'ın tavrı ve karşılayışı, konuya yaklaşımı çok olumlu oldu. Bu tutum bana güç verdi çünkü o günlerde bu işten vazgeçmeye kadar gitmiş ve ümitsizlik içindeydim. Hemen hazırlıklara başladım ama kışın ortasıydı ve hesaplar yapıyordum nasıl olacak diye.. Aradan 20 gün geçti ve hala İstanbul’daydım. O akşam iyice kafam bozuldu hemen yola çıkmalıydım. Çok fazla detaya daldıkça bu tura çıkmak daha da zorlaşacaktı ve bir anda kendimi attım Yenikapı ya... Feribotla Yalova ya geçtim.
Bu arada şunu söyleyeyim ki; Bisikletle Türkiye Turuna başlamadan önce benim bisikletim yoktu ve bisiklet sürücüsüde değildim...
 
Feribotla Yalova ya gitmek için Yenikapı ya geldiğimde belki çoğumuz için gayet normal ama benim için çok anlamsız bir çalışma gördüm... Ve maydanoz olmadan duramadım.
İstanbul Büyük şehir belediyesi parklarda bulunan yeşil alanların etrafına demirler diktiriyor. Bu demirleri hepimiz biliriz zaten bir ayak boyundadır ve çimenlere basılmasın mantığındadır. Bu demirler genellikle yukarı doğru mızrak şeklindedir.
Şimdilerde yok ama belki hatırlayanınız olur; önceden parkların kenarlarına dikenli teller koyarlardı... Çok topum patladı öyle ve çok düşüpte dikenli tellerde kolumu ayagımı yırttım... Belkide bunun için gıcık oluyorum bunlara.
Kala kala bir avuç toprak kalmış istanbul da bari ayaklarımız bi nebze toprağa değsin bırakında....
Belediyenin sırf bu demirleri dikmek için harcadığı masrafı, insan gücünü, demir malzemelerini bi hesap etsenize
 
Önce Yalova nın ihtiyarlarını buldum ve onlara bölgeyi sordum.
Yalova için emekli şehri diyorlar.
Sonrada gençleriini buldum ve onlara sordum Yalova yı.... Ama çok yazık, içler acısı bi konuşma oldu.
Çoğu Bulundukları bölgeden kaçmak istiyorlar ama idealleri olduğu için değil...
Onlar İstanbul a gitmek istiyorlardı oysa bense İstanbul dan kaçmıştım.
"Yalova gençleri ne yapar" diye sorduğumda;
"bol bol esrar çeker" dediler. Sonra şakaya vursalarda...
Ben bu gençleri suçlamıyorum bu konuda... gençliği idealsiz, amaçsız bırakanlar utansın.
Böyle ezberci, böyle saçma sapan bir eğitim sisteminde çocuklar gençler heba oluyor göz göre göre.
Özel Okullar, Kolejler, dershaneler, üniversitelerin cocuklar üzerinden elde ettikleri rantlar sona ermesin diye devlet okulları sistemli şekilde çökertiliyor.

Yalova da dolaşırken önümden öğrenciler geçti kafileler halinde... Bende onlara takıldım ve beni alıp tiyatroya götürdüler.
Çocuklar tiyatro izlerken bende öğretmenleriyle konuştum.
Medyanın çocukları ne kadar kötü etkilediğini ve çocukların hayatlarında amaçları olmayışından bahsettiler.

yalova esnafı turizme önem verilmediğini söylüyor. Daha önceleri yalova ya arap turistler akın etmişti ve Yalova da fiyatlar biranda büyük rakamlara fırlamış dolarlarla ev kiralanıyordu... O dönemde kısa zamanda zengin olmak isteyenler şimdi acısını çekiyor.

Yalova da Yürüyen köşke gittim. buranın hikayesi çok ilgimi çekti. Yürüyen köşkün hikayesi şöyle;
Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşk'ün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir.

AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK

Görev İstanbul Belediyesine intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Ünlü bestecimiz Ferit Alnar'ın kardeşi olan Başmühendis Ali Galip Alnar (bazı kaynaklarda Ali Nuri Alnar olarak geçer) yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova'ya gelerek çalışmalarına başlar.
8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çerçevesindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur. bina 4.80 m. civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar ağacıda kesilmekten kurtulur.

Çiftlikköy Belediye başkanı turumuz için güzel dileklerde bulundu. O sırada belediyede çalışan Ergün arkadaşında bisiklet ve motorsiklet tutkusu varmış.
Ergün bana çevreyi gezdirdi ve evinde misafir etti.

Daha yolun başındaydım ve daha zorlu yerlere gelmemiştim... Ya dağlarda tek başıma kalacak olsam ne yapardım ne yiyecek bulurdum... Bunun en kısa yöntemi avlanmak.
Avlanmak için ok atma dersi aldım.

Ülkemizde herşey yetiştiği halde marketlere bakkallara baktığımızda niye yerli üretimleri göremiyoruz.
nerede Bitlis, Diyarbakır, Karadeniz tütünü....
nerede çikolatalarımız lokumlarımız....
 
Termal Kaplıcaları, Yalova İl Merkezi'ne 12 Km uzaklıkta kurulu bir tesistir. Sağlık Bakanlığı tarafından idare edilmekte olan tesis; otel, restoran, kaplıca üniteleri ve diğer teşebbüsleri ile tek elden yönetilmektedir.
Yalova Termal dünyaca üne sahip, altın madalya sahibi tek Türk Kaplıcasıdır. Sularının kaliteli ve içilebilir olması nedeni ile, kaplıca tüm dünyada emsallerine fark atmıştır.
Bünyesinde barındırdığı otel ve hamamlar ile tek bir tesis içerisinde birden çok alternatifi sunan Termal Kaplıcaları, çevre yerleşim birimlerine uzaklığı ve doğal yapısıyla da dolu dolu bir tatil sunuyor.

Kediler nankör müdür?
İnsanlar kedileri ya çok sever ya nefret eder
Kedilerden bahsedildiği zaman bazı insanlar kedilerin ne kadar çekilmez ve nankör hayvanlar olduğunu söylerder. Bu tarz insanlar genelde ya kedi beslememiş ya da bir şekilde birlikte yaşadıkları kediyle bütünleşememiş insanlardır.
Kediler mantıklı hayvanlardır. Hayatta kalabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapabilirler.
Kedilerin istediği şeyler sevmek sevilmek, karnının doyması sıcak bir ev ve yataktır. Bir kediye bunları verirseniz size karşılığında hiç bir yerde bulamayacağınız muhteşem bir huzur verir.
Karnı aç bir kedinin önünden yemeğini almaya yeltenip sonra ondan güzel bir tırmık yemek gayet doğaldır. Bu durumda da kedilere nankör demek ne derece doğrudur.
Şirin şirin uyuyan bir kediyi gidip rahatsız etmek kedinin değil insanın bencilliğidir. Eh bu durum karşısında kediden bir tepki gelmesi gayet doğaldır. Siz olsanız ne yaparsınız ki?
Hele bu devirde karşılıksız bir şeyler veren kaç kişi tanıyorsunuz?

Köpekler, birçok canlıdan çok daha zeki ve eğitilmeleri çok daha kolay olan hayvanlardır. Bir bekçi köpeği kendi vücudundan 5-6 kat büyük bir canlıyı etkisiz hale getirebilir. Ancak, çok ilginçtir ki, tehlike anlarında böylesine vahşi olabilen bu köpekler sahiplerine hiç zarar vermezler. Kendi canlarını sahipleri için tehlikeye atabilirler ve ne olursa olsun sahiplerini zorluk anlarında terk etmezler.

İnsanoğlunun da tüm canlılarda olduğu gibi temel iki güdüsü bulunmaktadır. Bunlar üreme yani soyunu devam ettirebilme ve hayatta kalabilme güdüleridir. Hayatta kalabilmenin, hayatını sürdürebilmenin, esas unsurlarından biri de beslenmedir. Hiç bir canlı beslenmeksizin hayatını devam ettiremez. Tüm beslenme faaliyetleri bir gurup canlının ölmesi sonucu gerçekleşmektedir.
Bu kimi zaman otlayan hayvanların otları tüketmesi, kimi zaman da et-oburların diğer canlıları yemesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Süreç ne olursa olsun bir canlının beslenebilmesi ve hayatını devam ettirebilmesi için, diğer bir canlının ölmesi şarttır.
Bizim de içinde bulunduğumuz gurup, etobur ve yırtıcı guruptur. insanoğlu doğası gereği etobur bir avcıdır. avcılık insanoğlunun ana ve doğal faaliyetidir.
 
Yalova'nın Mavi Yeşil Yolu var. Burası bisiklet için çok ideal bir bölge. Yol üzerinde bir alabalık tesisine uğradım. Ben beğendim bakalım sizde beğenecek misiniz?

Yolda giderken yol yapımı çalışması vardı ve buradaki yol işçileriyle konuştum.
Yol işçiliği çok zor bi iş... Ekmeği Taştan Çıkartmak bu olsa gerek.
18 yaşında işçiler bile vardı aralarında.
Tam uçurumun kenarında gerçekleşen bu yol çalışması görüntülerini izlerken insanların ne şartlarda evine ekmek götürmek istediğini daha iyi anlayabiliriz sanırım.
Şu zamanlarda işsizlik var deselerde ben buna inanmıyorum!
Şuan işsizlik sorunu yok, İş beğenme sorunu var!
Herkes masa başı, rahat, bol maaş, az emekle iş arıyor. Çalışmaya niyetli eleman bulmak çok zor.
 
İnegöl Mobilyasıyla ünlü... Mobilyanında temeli Ağaçtır.
Böyle olmasına rağmen ne kadar ilginçtir ki; Ağaçları doğayı korumak zorunda olan mobilya malzeme fabrikaları İnegöl doğasını, havasını, deresini kirletiyor.
Hadi diyelim ki; Doğa Sever, Çevreci falan değilsiniz; Ama madem çok para kazanmak adına her şeyi göze almışsınız; bari fabrikanız kapanmasın diye Ağaçları koruyun, çevreyi kirletmeyin.
Böyle bir orantı kurarak gittim mobilyacılara sordum; "Ağaç olmazsa sizin işde olmaz, Fabrikalarınızda... İnegöl çevre kirliliği konusunda neler yapıyorsunuz" diye.
İnegöl'ün ortasında bir sunta fabrikası varki ne hava bıraktı ne su ne ağaç ...
 
Bisikletle Yalova, Çınarcık, Gemlik üzerinden Bursa ya geldim.
Bursa deyince aklıma hep uludağ da kayak yapanlar, Yeşil Bursa aklıma geliyor.
Birde bunu Bursada yaşayanlara sordum; "Bursa Nasıl Bi yer?" diye.

Bursa yı tepeden görebileceğim Tophane ye gittim.
Tophane ye çıkanlar Bursa yı seyrediyorlar... Bende baktım baktım ama benim gördüklerimle onların gördükleri aynı mı diye merak ettim. Bende aldım dürbünü elime ve Bursa Ovası falan göremedim... tek gördüğüm evlerin çatıları, Fabrika betonları gördüm.
O güzelim Bursa Ovası gitmiş yerine çarpık bi kent gelmiş...
Bursanın en verimli arazileri fabrikalarla doldurulmuş. Fabrikalarda ambalajlar yapıyorlar, tekstil yapıyorlar ama hiç düşünmemişlerde mi bu fabrikaları bu ovaya dikmişler... Bursa nın ne Şeftalisi kalmış ne ipek böceği. İpek böceğini öldür onlara yaşam alanı tanıma sonra gel tekstil imalatı yapacam de.... Şeftali üretimini öldür sonra gel şeftali ağaçlarının yerine meyve suyu fabrikası koy. Olmayan şeftalinin hangi suyunu satıyosunuz bize!!!

Bursa Doğanın, çevrenin katledildiğini görebileceğimiz en bariz yer.
Bahçelerinden pınarlar akan Bursa nerede?
Doğal su kaynakları yabancı firmalara satılmış olan Bursa...
Şimdiki dönemde de Bursa Sanayisi ile övünüyor. Sanayileriniz ile ipek böceğimi üretebileceksiniz? Şeftali mi? yoksa Su imal edebilecek misiniz?

Sanayi şehri diye kendini lanse eden Bursa doğal olarak yoğun göç alıyor. İş olanakları için gelenler gecekondu semtleri oluşturuyor. Sonuçta iş için gelenlerde Bursa da hayal kırıklığına uğruyorlar. İş imkanları var diye geldikleri Bursa da ucuz işçilikle çalıştırılıyorlar.
 

Cengiz bey elinize ayağınıza sağlık, bu sözüde çok beğendiğimi söylemeliyim.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak (Kızılderili Atasözü).
 
  • Beğen
Tepkiler: Cengiz Yargıç
Harika... Harika... Harika...
Elinize, emeğinize sağlık..
 
Teşekkür yeterlimidir bilmem ama emeğinize sağlık.
 
@Cengiz Yargıç

Cengiz bey, sizi gönülden kutlarım. Sosyal ve çevreci pek çok konuya dokunarak yol alıyor ve sanıyorum devam ediyorsunuz yola... Paylaşımınız için teşekkür ederim.
 
(Daha önce eklediğim sayfada videolar çıkmadığı için tekrar yayınlıyorum videolarla birlikte)


Bisikletle Yalova, Çınarcık, Gemlik üzerinden Bursa ya geldim.
Bursa deyince aklıma hep uludağ da kayak yapanlar, Yeşil Bursa aklıma geliyor.
Birde bunu Bursada yaşayanlara sordum; "Bursa Nasıl Bi yer?" diye.

Bursa yı tepeden görebileceğim Tophane ye gittim.
Tophane ye çıkanlar Bursa yı seyrediyorlar... Bende baktım baktım ama benim gördüklerimle onların gördükleri aynı mı diye merak ettim. Bende aldım dürbünü elime ve Bursa Ovası falan göremedim... tek gördüğüm evlerin çatıları, Fabrika betonları gördüm.
O güzelim Bursa Ovası gitmiş yerine çarpık bi kent gelmiş...
Bursanın en verimli arazileri fabrikalarla doldurulmuş. Fabrikalarda ambalajlar yapıyorlar, tekstil yapıyorlar ama hiç düşünmemişlerde mi bu fabrikaları bu ovaya dikmişler... Bursa nın ne Şeftalisi kalmış ne ipek böceği. İpek böceğini öldür onlara yaşam alanı tanıma sonra gel tekstil imalatı yapacam de.... Şeftali üretimini öldür sonra gel şeftali ağaçlarının yerine meyve suyu fabrikası koy. Olmayan şeftalinin hangi suyunu satıyosunuz bize!!!

Bursa Doğanın, çevrenin katledildiğini görebileceğimiz en bariz yer.
Bahçelerinden pınarlar akan Bursa nerede?
Doğal su kaynakları yabancı firmalara satılmış olan Bursa...
Şimdiki dönemde de Bursa Sanayisi ile övünüyor. Sanayileriniz ile ipek böceğimi üretebileceksiniz? Şeftali mi? yoksa Su imal edebilecek misiniz?

Sanayi şehri diye kendini lanse eden Bursa doğal olarak yoğun göç alıyor. İş olanakları için gelenler gecekondu semtleri oluşturuyor. Sonuçta iş için gelenlerde Bursa da hayal kırıklığına uğruyorlar. İş imkanları var diye geldikleri Bursa da ucuz işçilikle çalıştırılıyorlar.
 
Bursa dan yanlış hesapla yola çıktım ve Karacabey e varamadan hava karardı.
Kamyonların yoğun olduğu bu yılda Gece Yolculuğu yapmak baya zorladı beni.
Kamyoncularla başım beladaydı ama yinede yolda kamyoncuların konakladığı tesise sığınmıştım.
Gece yolculuklarında en güvenli yer yinede benzinciler... Her nedense hangi benzinciye girsem benimle ilgileniyorlar ve yardımcı oluyorlar... Tabii adamlar içinde ilginç bişey, gecenin karanlığında hayalet gibi biri bisikletle geliyor....
 
Ayaklarınıza sağlık, bisiklete yaklaşımınız ve çabanız çok değerli.
Kolaylıklar dilerim.
Selamlar
 
  • Beğen
Tepkiler: Cengiz Yargıç
Bisikletle çıktığım yolda ana yolları değil daha çok ara yollardan köylerden köylere doğru gitmeye çalıştım.... Gittiğim köylerde önce köy kahvesine uğruyorum. zaten tüm köyü bu kahvelerde bulmanız mümkün. Bu kahveler İstanbul daki kahvehaneler gibi değil. Köy kahveleri o köyün en sosyal alanlardır.
Köy kahvesinde muhtarı soruyorum önce ve onun masasına oturuyorum. Sonra etrafım doluyor zaten ve herkes merak ediyor; "Kim bu, nereden gelmiş, niye gelmiş, nereye gidiyor, Niye? Nasıl? Niçin?" bi sürü soru ardarda geliyor.
En güzel tarafıda hemen soruyorlar; "Karnın açmı" diye... ve evlerden tepsiler geliyor.
sonra evlerine davet ediyorlar.. Eve misafir olunca ne yemek çıkarayım diye şaşırıyor evin hanımı... evde ne varsa getiriyor sofraya.
İşte bu köy evlerinden biri;
 
  • Beğen
Tepkiler: Hakan Eşme

Bursa MustafaKemalPaşa da K,rmasti deresi var. Ve bu derenin yanındaki tabelada şöyle yazıyor; "Balık avlamayın ve Dereye Girmeyin"
Bu dereye sadece bakın. Burada Yüzmek yasak.
Bu ilçede rafting yapılabilme imkanı var. Suuçtu Şelalesi 40 metre yüksekten akıyor. Ama doğa sporları adına bi çalışma yapılmadığı için bu imkanlar sadece bakmalık kalmış.
Bu arada Pişmaniyeciye sordum; "Pişmaniyeci Pişman mısın spor yapmadığına" diye... Bakın ne cevap verdi;
 
  • Beğen
Tepkiler: Hakan Eşme
Geri